Birleşik Krallık Minvalinde ‘Haksız Fiil Hukuku’na Giriş*

Giriş

Haksız fiil hukuku, bir kişinin haksız davranışının bir başkasına zarar verdiği durumlarla ilgilenen bir medeni hukuk alanıdır. Ceza hukukunun aksine, haksız fiil hukuku suçluları cezalandırmaktan ziyade mağdurları tazmin etmek ile ilgilenir. Haksız fiil hukukunun birincil amacı, zarar gören tarafı, genellikle parasal tazminat (zarar) yoluyla, haksız fiil gerçekleşmemiş olsaydı içinde olacağı konuma geri döndürmektir. Bu yazıda, Birleşik Krallık’taki farklı haksız fiil türleri incelenecektir.

1. Haksız Fiil Hukukunun Gelişimi

Birleşik Krallık’taki haksız fiil hukukunun kökleri, yüzyıllar boyunca yargı kararları ve emsal kararlarla gelişen genel/yaygın hukuka (common law) dayanmaktadır.

Birleşik Krallık haksız fiil hukuku tarihindeki en önemli gelişmelerden biri, özellikle ihmal davalarında özen yükümlülüğü ilkesinin oluşturulmasıydı. Çığır açan ‘Donoghue v Stevenson [1932] AC 562’ davasında[1], üreticilerin tüketicilere karşı bir özen yükümlülüğü olduğu belirlenerek modern ihmal davalarının temeli atılmıştır. Bu dava genellikle modern haksız fiil hukukunun temeli olarak kabul edilir ve yalnızca Birleşik Krallık yasal çerçevesini değil aynı zamanda dünya çapındaki hukuk sistemlerini de etkiler.

2. Haksız Fiil Türleri ve Pratik Örnekler

2.1. İhmal

Haksız fiilin en yaygın biçimi olan ihmal (negligence), bir bireyin benzer koşullar altında makul derecede ihtiyatlı bir kişinin göstereceği özen düzeyini göstermemesi ve bunun sonucunda başka bir kişiye zarar vermesi durumunda ortaya çıkar. Bir ihmal iddiasının başarılı olması için, davacının davalının kendisine bir özen borcu olduğunu, bu görevi ihlal ettiğini ve bunun doğrudan bir sonucu olarak kayba neden olduğunu kanıtlaması gerekir.

2.2. Tecavüz

Tecavüz (trespass) haksız fiili, birinin şahsına, malına veya arazisine hukuka aykırı müdahaleyle ilgilidir. Kişisel hakları ve malı başkalarının müdahalesinden veya zararından korumak için tasarlanmış geniş bir kavramdır. Diğer haksız fiillerden farklı olarak, tecavüz başlı başına dava edilebilir bir fiildir, yani bir davacının dava açmak için gerçek zararı kanıtlaması gerekmez. Kasıtlı olsun veya olmasın, müdahalenin tek başına eylemi sorumluluğu tespit etmek için yeterli olabilir.

Üç çeşit tecavüz vardır:

  • Araziye izinsiz girme (trespass to land): Araziye izinsiz girme, bir kişinin başka birinin mülküne izinsiz girmesi veya orada kalması durumunda meydana gelir. Bu, birinin bir nesnenin veya başka bir kişinin araziye girmesine neden olduğu veya sahibinin izni olmadan araziye bir şey koyduğu veya bıraktığı durumları içerebilir. Mülke hiçbir zarar verilmese bile, yalnızca izinsiz giriş bile bir hak talebi için yeterlidir. Örneğin, birisi başka birinin bahçesinden izinsiz geçerse, bu araziye izinsiz girmeyi oluşturabilir.
  • Kişiye yönelik tecavüz (trespass to the person): Kişiye tecavüz, saldırı, darp ve haksız yere alıkoyma (assault, battery, and false imprisonment) gibi başka bir kişiye fiziksel müdahalenin çeşitli biçimlerini içerir. Saldırı, birinin anında zarar görmesinden korkmasına neden olmayı içerirken; darp, gerçek fiziksel temas veya zararı ifade eder. Haksız yere alıkoyma ise, birinin başka bir kişinin hareket özgürlüğünü yasadışı olarak kısıtlaması durumunda gerçekleşir. Örneğin, birini iradesi dışında fiziksel olarak tutmak veya hareketini kısıtlayacak şekilde tehdit etmek, kişiye izinsiz girme olarak kabul edilebilir.
  • Mallara (taşınabilir eşyaya) tecavüz [trespass to goods (chattels)]: Mallara izinsiz girme, aynı zamanda eşyaya izinsiz girme olarak da bilinir ki, başka bir kişinin taşınabilir mallarına hukuka aykırı müdahaleyi içerir. Bu, başka birinin mallarını izinsiz almak, hasar vermek veya yok etmek (taking, damaging, or destroying someone else’s possessions without permission) gibi eylemleri içerebilir. Bir eşyayı sahibinin izni olmadan ödünç almak gibi küçük müdahaleler bile mallara izinsiz girme anlamına gelebilir. Örneğin, birisi başka birinin arabasını izinsiz alırsa, kısa bir süre için bile olsa, bu mallara izinsiz girme anlamına gelebilir.

İzinsiz girmekle suçlanan kişilere, izin, zorunluluk veya meşru müdafaa (permission, necessity or self-defence) gibi çeşitli savunmalar sunulmaktadır.

Zarar gören tarafa tanınan çözümler arasında tazminat, fiziksel geri alma (mülkün iadesi) veya ihtiyati tedbir (izinsiz kişinin hukuka aykırı davranışına devam etmesini önlemek için mahkeme kararı) [damages, physical repossession (return of the property) or injunction (a court order to prevent trespasser from continuing their unlawful behaviour)] yer alır.

2.3. Rahatsızlık verme (nuisance)

2.3.1. Özel rahatsızlık veya Özel zarar (private nuisance)

Özel rahatsızlık, bir bireyin arazisinin keyfini çıkarmasına veya kullanımına başka bir kişi tarafından müdahale edilmesi anlamına gelir. Bu tür rahatsızlık, birinin eylemleri veya ihmalleri komşusunun mülkünde önemli ve mantıksız rahatsızlıklara neden olduğunda ortaya çıkar. Özel rahatsızlığa örnek olarak yüksek ses, kötü koku, aşırı duman veya komşu bir mülkten kaynaklanan kirlilik (loud noises, foul odours, excessive smoke, or pollution originating from a neighbouring property) verilebilir. Bir iddianın başarılı olması için, müdahalenin önemli ve önemsiz olmaması, davacının rahatını veya mülk kullanımını önemli ölçüde etkilemesi gerekir. Mahkemeler, makul olup olmadığını belirlemek için müdahalenin süresi, yoğunluğu ve niteliği gibi faktörleri değerlendirir. Birincil amaç, bireyin mülkünün keyfini başkalarının gereksiz yere rahatsız etmesine izin vermeden sessizce çıkarma hakkını korumaktır.

Son zamanlardaki çığır açıcı bir dava olan ‘Fearn v The Board of Trustees of the Tate Gallery [2023] UKSC 4’te[2] Yüksek Mahkeme, Tate Modern’in izleme platformunun ziyaretçilerinin komşu daire sahiplerine rahatsızlık vermesine olanak tanıdığını hükmettiğinde, mülkün olağan kullanımına ve keyfini çıkarmaya yönelik önemli bir müdahalenin önemini ve rahatsızlığın çeşitli yollarla ortaya çıkabileceğini ve neyin rahatsızlık olarak kabul edilebileceği konusunda hiçbir kısıtlama olmadığını vurgulamıştır.

2.3.2. Kamu zararı veya Kamusal rahatsızlık (public nuisance)

Kamusal rahatsızlık, toplumun veya genel olarak halkın haklarına müdahale eden eylemleri ele alır. Bu tür rahatsızlık, halkın sağlığını, güvenliğini, rahatını veya kolaylığını tehlikeye atan veya otoyollar veya parklar gibi kamusal hakların kullanımını engelleyen davranışları içerir.

Kamuya zarar verme örnekleri arasında tehlikeli atıkların yasadışı olarak dökülmesi, kamu yollarını kapatma veya çevredeki topluluğu etkileyen zararlı emisyonlar üreten bir işletmenin işletilmesi (illegal dumping of hazardous waste, blocking public roads, or running a business that produces harmful emissions affecting the surrounding community) yer alır. Özel zarardan farklı olarak, kamuya zarar verme iddiası genellikle davacının genel halkın deneyimlediğinin ötesinde belirli bir zarar gördüğünü göstermesini gerektirir.

Rahatsızlık vermeye ilişkin yaygın savunmalar arasında zamanaşımı, rıza veya kamu yararı (prescription, consent or public benefit) yer alır. Rahatsızlığa karşı yaygın çözüm, ihtiyati tedbir kararı veya tazminattır (injunction order or damages).

2.3.3. Rylands v Fletcher davasındaki kural

Rylands v Fletcher kuralı, arazisini doğal olmayan bir şekilde kullanırken, kaçması durumunda zarara yol açması muhtemel bir şeyi araziye getiren bir kişi için katı sorumluluk (kusur veya niyetten bağımsız sorumluluk) tesis eder. Bu madde veya eşya kaçarsa ve başkasının malına zarar verirse, arazi sahibi ihmalden bağımsız olarak sorumlu tutulabilir. Temel savunmalar arasında doğal afet, üçüncü taraf eylemleri, rıza ve yasal yetki (acts of God, acts of third parties, consent, and statutory authority) yer alır.

2.4. Aldatma

Aldatma (deceit) haksız fiili, bir kişinin başkasını aldatmak amacıyla kasıtlı olarak yanlış beyanda bulunması ve aldatılan tarafa zarar vermesi durumlarını ele alır. Bu haksız fiil 4 temel unsurla karakterize edilmektedir: davalı, (i) bilerek veya doğruluğuna inanmadan, (ii) davacının buna güvenmesini amaçlayarak yanlış bir beyanda bulunmalıdır, (iii) davacı bu yanlış beyana göre hareket etmelidir ve (iv) davacı aldatmaya güvenmenin doğrudan bir sonucu olarak zarar görmelidir [the defendant must make a false statement knowingly or without belief in its truth, with the intent that the claimant relies on it, the claimant must act upon this false statement and the claimant must suffer loss as a direct result of relying on the deceit].

Bunun klasik bir örneği, bir tarafın sözleşme görüşmeleri sırasında yanlış bilgi vermesi ve diğer tarafın dezavantajlı bir sözleşme yapmasına yol açması durumunda ortaya çıkan sahtekârlıktır (fraudulent).

Aldatma suçuyla suçlananların kullanabileceği savunmalar arasında örneğin davalının beyanın yanlış olduğunu bilmediği ve yanlış olduğuna inanmak için makul bir gerekçesinin olmadığı veya davacının gerçek bir zarara uğramadığı durumlar yer alır.

Zarar gören tarafa tanınan çözümler arasında tazminat veya fesih [damages or rescission (sözleşme hiç yapılmamış gibi ele alınacak ve taraflar ilk pozisyonlarına geri döndürülecek, sözleşme kapsamında alınan tüm menfaatler iade edilecektir)] yer alır.

2.5. Gizliliğin ihlali (breach of confidence)

Bir gizlilik ihlalini tespit etmek için, izinsiz olarak ifşa edilen veya kullanılan bilginin gizli olması ve gizlilik yükümlülüğünü ima eden koşullar altında paylaşılması gerekir. Bir gizlilik ihlali meydana geldiğinde, etkilenen taraf daha fazla ifşayı önlemek için bir ihtiyati tedbir veya verilen herhangi bir zararı telafi etmek için tazminat gibi yasal çözümler arayabilir. Bir gizlilik ihlali iddiası için yaygın savunmalar arasında rıza, kamu yararı veya hâlihazırda kamu malı olan bilgiler (consent, public interest or information already in public domain) yer alır.

Gizlilik ihlaline bir örnek, bir çalışanın işten ayrıldıktan sonra şirketinin gizli müşteri listesini bir rakip ile paylaşması durumudur. Bu yetkisiz ifşa, kendilerine duyulan güveni ihlal eder ve yasal işlem başlatılmasına yol açabilir.

2.6. İftira/Hakaret

İftira (defamation), başka bir kişinin itibarına zarar veren yanlış ifadelerde bulunmayı içerir. İki kategoriye ayrılır: iftira ve karalama (libel and slander). İftira, yazılı veya yayınlanmış biçimdeki iftira niteliğindeki ifadeleri ifade ederken; karalama sözlü ifadeleri ifade eder.

Hakaret/İftira, kusursuz sorumluluk gerektiren bir haksız fiildir ve bu nedenle davacının, davalının hakaret etme niyetini kanıtlamasına gerek yoktur.

Pratik örnekler:

  • İftira: Bir gazete, bir işletme sahibinin yasadışı faaliyetlerde bulunduğunu ve bunun işletmeye önemli miktarda finansal kayıp ve itibar kaybı yaşattığını iddia eden asılsız bir hikâye yayınlar.
  • Karalama: Bir yönetici, çalışanlara bir meslektaşı olan Sarah’ın şirketten bir şeyler çaldığını yalan bir şekilde söyler. Bu asılsız ifade, Sarah’ın işyerindeki itibarını zedeler ve meslektaşları arasında güvenini ve itibarını kaybetmesine neden olur.

Savunmalar arasında örneğin, sanığın iftira niteliğindeki ifadenin bir olgu veya rıza ifadesi olmaktan ziyade bir görüş ifadesi olması durumunda, ifadenin doğru olduğunu ispatlayabilmesi yer alır. Çözüm yolları arasında tazminat ve ihtiyati tedbir (mahkemenin davalının iftira niteliğindeki ifadenin daha fazla yayınlanmasını veya dağıtımını durdurmasını emreden emri) yer alır.

Sonuç

Kişi kendisini bir hukuk anlaşmazlığının içinde bulursa, haksız fiil hukukunun çeşitli yönlerini anlamak çok önemlidir. Kişisel yaralanma için tazminat talep eder veya haksız fiil iddiasına karşı savunma yapıyor olun, doğru yasal desteğe sahip olmak kritik önem taşır.

* Bu başlık kapsamında bkz. “Yavuz Akbulak (Türkçeye Çeviren), İftiranın [Defamation] İspatına İlişkin Yasal Zorunluluklar, Legal Blog, 15 Ağustos 2024”; “Yavuz Akbulak (Türkçeye Çeviren), Yapay Zekâ ve ‘Hakaret/İftira’ [Defamation]: Kimi Dava Edebilirsiniz?, Legal Blog, 12 Ağustos 2024”; “Yavuz Akbulak (Türkçeye Çeviren), İngiliz Hukukunda ‘İhmal’, Legal Blog, 08 Ağustos 2024”.

[1] <https://www.bailii.org/uk/cases/UKHL/1932/100.html>

[2] <https://www.supremecourt.uk/cases/docs/uksc-2020-0056-judgment.pdf>

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.