Çevresel Usul Hakları’ Tehlikede mi? Yetersiz Finansal Katkılar ‘Aarhus Sözleşmesi’ni Zayıflatmakla Tehdit Ediyor

Aarhus Sözleşmesi Tarafları Çalışma Grubu, 2-4 Temmuz (2024) tarihleri arasında[1], Cenevre’deki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi’nde 28. kez bir araya gelmiş olup; gündemde adalete erişim, uluslararası forumlara kamu katılımı, çevre savunucularının korunması, yasal uyum davaları, kapasite geliştirme ve gelecekteki olası çalışma konuları gibi kritik konular yer almıştır. Ancak, tartışmalarda kesişen bir konu vardı: Sekretarya ve Uyum Komitesi’nin artan iş yükünü desteklemek için finansal katkılardaki önemli eksiklik.

Uluslararası kurumsal süreçleri takip eden bizler, daha ‘heyecan verici’ esas meseleler lehine bu prosedürel tartışmaları görmezden gelmeye sıklıkla meyilli olabiliriz. Ancak, yetersiz düzeydeki katkılar, tarafların Aarhus Sözleşmesi’ne olan bağlılığını sorgulatmakta ve potansiyel olarak Aarhus üye devletlerinde çevre haklarının korunmasını ciddi şekilde baltalamaktadır.

1. Aarhus Sözleşmesi Kapsamında Çevresel Demokrasi [Environmental Democracy under the Aarhus Convention]

Aarhus Sözleşmesi[2] ilk olarak 1998 yılında kabul edildiğinde, o zamanki BM Genel Sekreteri Kofi Annan bunu ‘Birleşmiş Milletler himayesinde gerçekleştirilen çevresel demokrasideki en iddialı girişim’ olarak tanımlamıştır. Anılan Sözleşme, usule ilişkin çevresel hakları yasaya dâhil ederek üyelerini (şu anda 46 ülke ve Avrupa Birliği) çevre ile ilgili konularda kamu katılımı, bilgiye erişim ve adalete erişim olmak üzere üç hakkı korumak ve desteklemekle yükümlü kılmaktadır.

Birçok kişi, kabulünden bu yana mezkûr Sözleşmenin Kofi Annan’ın iyimser umutlarını karşıladığını söyleyebilir. Üye devletlerinde demokratik değerleri çevresel karar alma süreçlerine entegre etmek için önemli reformlara yol açmış ve böylece sağlıklı bir çevreye ilişkin esas hakkın daha fazla etkililiğini, meşruiyetini ve korunmasını desteklemiştir. Ayrıca benzer bölgesel girişimlere de ilham vermiştir ki; bunların en dikkat çekeni Latin Amerika ve Karayipler bölgesinde ‘Escazú Anlaşması’nın[3] yakın zamanda kabul edilmesidir.

2. Sözleşmenin İşletilmesi [Operationalising the Convention]

Taraflar, Aarhus Sözleşmesi’ni yurtiçinde uygulamaktan sorumlu olsa da, algılanan başarısının ve etkinliğinin bir kısmı kurumsal yapısına ve ilgili organlar ve mekanizmalar aracılığıyla çalışma programının uygulanmasına dayanmaktadır. Sekretarya, idari, teknik ve yasal destek sağlamada merkezi bir rol oynamaktadır. Ayrıca iki önemli uygulama mekanizması vardır. Bunlardan birincisi, yasal uyumsuzluk vakalarıyla ilgilenen Uyum Komitesi’dir [Aarhus Convention Compliance Committee (Aarhus Sözleşmesi Uyum Komitesi)]. İkincisi de, risk altındaki çevre savunucularını desteklemek için tasarlanmış, çok yakın zamanda kurulan hızlı yanıt mekanizmasıdır.

Taraflar Toplantıları’nda (Meetings of the Parties), üye devletler Aarhus Sözleşmesi’nin gelişimi ile ilgili önemli kararlar almak üzere bir araya gelirler (yaklaşık her üç yılda bir olup, bir sonraki Taraflar Toplantıları’nın 2025 yılında yapılması planlanmaktadır). Bu arada, Taraflar Çalışma Grubu (Working Group of the Parties), bu Sözleşme’nin çalışma programının devam eden uygulamasını görüşmek üzere her yıl toplanır.

3. Finansal Kriz

Bu kurumsal organların işlev görebilmesi için finansal desteğe ihtiyacı bulunmaktadır. Ancak, Aarhus Sözleşmesi tarafların gönüllü katkılarına dayanmaktadır, bu da finansman pozisyonunun garantili ve öngörülemez olmadığı anlamına gelir. Ve son zamanlarda, katkılar sürekli olarak artan iş yükünün çok gerisinde kalarak düzgün işleyişlerini ve performanslarını tehlikeye atmaktadır.

Uluslararası kuruluşların çalışmalarında bir kısıtlama olarak kaynak eksikliğini göstermesi alışılmadık bir durum olmasa da, Temmuz ayındaki Taraflar Çalışma Grubu toplantısındaki atmosfer özellikle ciddiydi. Deneyimli delegeler tarafından son derece sert bir dil kullanılıyordu; buna ‘kriz’ ve ‘çöküş riski’ (crisis and risk of collapse) uyarıları da dâhildi. Zaman zaman duygusallık içeren, artırılmış kaynaklar için yalvarışlarda bulunulmuş ve risk altında olan üç temel alan vurgulanmıştır: Aarhus Sözleşmesi Uyum Komitesi, hızlı yanıt mekanizması ve Sekretaryanın kapasite oluşturma ve Aarhus Sözleşmesi’nin tanıtımı konusundaki çalışmaları.

  • Uyum Komitesi (Compliance Committee[4]): Aarhus Sözleşmesi Uyum Komitesi, dünya standartlarında bir uluslararası yasal uyum mekanizması olarak yaygın olarak kabul edilmektedir. Yıllar içinde, tarafların hukuku yorumlamasında ve en iyi uygulamaları yönlendirmesinde etkili olan, çatışmacı yaklaşımdan ziyade kolaylaştırıcı bir yaklaşım benimseyerek zengin bir içtihat hukuku gövdesi geliştirmiştir. Aarhus Sözleşmesi Uyum Komitesi, taraflardan sunumlar veya halktan gelen iletişimler alabilir. Buna karşılık, bilgi toplayacak, duruşmalar düzenleyecek, bulguları benimseyecek, öneriler üretecek ve ilerleme raporları ve incelemelerle davaları takip edecektir. Komite ayrıca, talep eden taraflara tavsiye veya yardım sağlayabilir. Ancak, Komite Başkanı’nın da Taraflar Çalışma Grubu toplantısında açıkladığı gibi, çalışmaları karmaşık, zaman alıcı ve giderek artan bir niteliktedir. Sekretarya ekibi, yakın zamanda anılan Komite’nin davaları ele alma ve tavsiye verme konusundaki artan taleplerini desteklemek için saatlerini iki katına çıkarmıştır. Yine de, gecikmeler hâlâ artmakta ve Komite’nin çok saygın rolü ve yetkisi sorgulanmaktadır.
  • Çevre Savunucuları İçin Hızlı Müdahale Mekanizması (Rapid Response Mechanism[5] for Environmental Defenders): Bay Michel Forst, 2022 yılında, hızlı müdahale mekanizmasını işler hale getirmek için Aarhus Sözleşmesi kapsamında Çevre Savunucuları konusunda ilk Özel Raportör[6] olarak seçilmiştir. Rolü, şikâyetleri almak ve Aarhus haklarını kullanmaya çalıştıkları için cezalandırılma, zulüm veya tacize uğrayan herhangi bir kişiyi korumak için önlemler almaktır. Başlangıcından bu yana alınan şikâyet sayısı hızla artarak şu ana kadar 54 şikâyete ulaşmıştır. Bu, mekanizmanın katma değerini gösterirken, artık şikâyetleri değerlendirmekten, halka yardım masası olarak hareket etmekten ve Özel Raportöre diğer yasal destekleri sağlamaktan sorumlu olan Sekreterliğin iş yükünü önemli ölçüde artırmıştır. Yetersiz kaynakların etkisinin belirtileri şimdiden görülmektedir. Örneğin, Sekreterliğin bir hukuk görevlisi yakın zamanda kapasite eksikliği nedeniyle Özel Raportöre bir ülke misyonunda eşlik edememiştir. Bazı faaliyetler için Raportör özel fonlara güvenmek zorunda kalmıştır. Taraflar Çalışma Grubu toplantısında ayrıca, yeterli maddi destek olmadan şikâyetlerin zamanında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı (da) vurgulanmıştır.
  • Kapasite Oluşturma ve Sözleşmenin Tanıtımı (Capacity-Building and Promotion of the Convention): Sekretarya ayrıca Aarhus Sözleşmesi’nin kapasite oluşturma ve tanıtımında önemli bir rol oynar. Bunu çeşitli tanıtım faaliyetleri, çok sayıda diğer uluslararası ajans, kurum, kuruluş ve devlete işbirliği ve danışmanlık desteği yoluyla yapar. Ancak Sekretaryanın bu rolü gerektiği gibi yerine getirme yeteneği aynı zamanda mevcut kaynak eksikliği nedeniyle de tehdit altındadır. Örneğin, Akdeniz Bölgesi’ndeki bir grup ülke yakın zamanda 2016-2025 dönemi Sürdürülebilir Kalkınma İçin Akdeniz Stratejisi (Mediterranean Strategy for Sustainable Development[7]) kapsamında 2025 yılına kadar üçte ikisinin Aarhus Sözleşmesi’ne katılmış olmasını sağlama taahhüdünde bulunmuştur. Bu Sözleşme için son derece olumlu bir gelişme olsa da, bu katılan ülkelerin geçiş süreçlerinde kendilerine yardımcı olmak için kapasite oluşturma desteğine ihtiyaçları olacaktır. Sekretarya yakın zamanda bakanlık yetkilileri için bir eğitim etkinliği[8] düzenlemiş olsa da, bu ülkelerin yaklaşan katılım süreçlerini desteklemek için Aarhus taraflarından ilave yardıma ihtiyaç duyulacağını da vurgulamışlardır.

4. Katkı Zorunlu Olmalı mı [Should Contributions Become Mandatory]?

Mevcut muhasebeye göre, Taraflar Çalışma Grubu’nun nihai kararı[9] tüm tarafların katkılarını en az %40 (yüzde 40) oranında artırmak için ‘çaba göstermeleri’ çağrısında bulunmuştur. Ancak, bu dil katkıların hâlâ takdir yetkisine bağlı doğasını yansıtmakta ve tarafların talebi gerçekten yerine getireceğine dair hiçbir garanti vermemektedir. Birkaç ülke birkaç yıldır hiçbir katkı yapmamıştır.

Uzun vadede daha fazla finansal sürdürülebilirlik ve öngörülebilirlik sağlamak için Norveç ve İsviçre de dâhil olmak üzere bazı taraflar, farklı tarafların kapasitelerini hesaba katan Birleşmiş Milletler değerlendirme ölçeklerine dayalı zorunlu katkılar sisteminin getirilmesine desteklerini ifade etmişlerdir. Ancak Avrupa Birliği de dâhil olmak üzere diğerleri zorunlu katkıları desteklememekte ve bu nedenle fikir birliği olası görünmemektedir.

Toplantıda öne sürülen bir uzlaşma pozisyonu, ‘tavsiye edici’ katkıların (recommendatory contributions) benimsenmesi seçeneği olacaktır. Sekretarya, bu dilin, tarafların uygun hükümet karar vericilerini fon tahsis etme ihtiyacı konusunda ikna etmelerine yardımcı olacak bir denge sağlayabileceğini belirtmiştir. Bu öneri hakkında daha fazla geri bildirim istenmiştir.

5. Bir Bağlılık Meselesi [A Question of Commitment]

Yapılan bu Taraflar Çalışma Grubu toplantısından ve Aarhus Sözleşmesi’nin finansal durumuna verilen büyük vurgudan ne tür bir takip çıkacağı henüz belli değildir. Ancak toplantıdan açıkça anlaşılan şey, mezkûr Sözleşme’nin birçok boyutunun devam eden etkinliğinin, tarafların daha fazla liderlik göstermesine ve finansal katkılarını artırmasına bağlı olduğudur. Taraflar bunu yapmazsa, prosedürel çevre haklarının korunmasına olan bağlılıkları şüpheye düşebilir.

[1] <https://unece.org/environmental-policy/events/twenty-eighth-meeting-working-group-parties-aarhus-convention>

[2] <https://unece.org/environment-policy/public-participation/aarhus-convention/text>

[3] <https://www.cepal.org/en/escazuagreement>

[4] <https://unece.org/env/pp/cc>

[5] <https://unece.org/climate-change/press/rapid-response-mechanism-protect-environmental-defenders-established-under>

[6] <https://unece.org/env/pp/aarhus-convention/special-rapporteur>

[7] <https://www.unep.org/unepmap/what-we-do/mediterranean-strategy-sustainable-development-mssd>

[8] <https://unece.org/climate-change/news/furthering-accession-aarhus-convention-mediterranean-region>

[9] <https://unece.org/sites/default/files/2024-07/WGP-28_List_of_decisions_outcomes.pdf>

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.