Türk Ceza Kanunu Çerçevesinde Eziyet Suçunun İncelemesi (Examination of the Crime of Torment within the Framework of the Turkish Penal Code)

ÖZ

Eziyet suçu, insan haklarına saygıyı, bireylerin fiziksel ve psikolojik bütünlüğünü korumayı ve adil bir toplumun oluşturulmasını teşvik eden ciddi bir suç türüdür. Bu suçun varlığı için, bir kişinin diğer bir kişiye aşırı sıkıntı veren, bedensel veya ruhsal acı çekmesine, hatta aşağılanmasına neden olan davranışları gerçekleştirmesi gerekmektedir. Eziyet suçunun unsurları arasında, insan onuruna aykırı davranışların süreklilik arz etmesi ve sistematik bir şekilde gerçekleşmesi önemli bir yer tutar. Çalışmada eziyet kavramının tanımı ve suçla korunan hukuki değer konularına değinilmiş ardından maddi unsurlar içerisinde fail, mağdur, eylem ve nitelikli halleri incelenmiştir. Daha sonra manevi unsur ve hukuka aykırılık unsuru incelenmiştir. Son olarak özel görünüş biçimleri olan teşebbüs, iştirak ve içtima konuları irdelenmiştir.

Anahtar Kelime: Ceza Hukuku, Zarar, Temel Hak ve Hürriyet, Beden ve Ruh Sağlığı, Vücut Bütünlüğü, Saygınlık

ABSTRACT

The crime of torture is a serious type of crime regulated in the Turkish Penal Code (TCK) and involves acts against human dignity. For this crime to exist, a person must commit acts that cause extreme distress, physical or mental pain, or even humiliation to another person. Among the elements of the crime of torture, the continuity and systematic occurrence of acts against human dignity have an important place. In the study, the definition of the concept of torture and the legal value protected by crime were touched upon, and then the perpetrator, victim, action and qualified situations were examined among the material elements. Then, the headings of moral element, unlawfulness element and culpability were examined. Finally, the issues of enterprise, participation and assembly, which are special forms of appearance, were examined.

Keywords: Criminal Law, Harm, Fundamental Rights and Freedoms, Physical and Mental Health, Body Integrity, Dignity

Giriş

Ceza hukuku, toplumda düzeni sağlamak ve bireylerin haklarını korumak amacıyla önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, Türk Ceza Kanunu (TCK) çeşitli suçları tanımlayarak suç işleyenleri cezalandırmayı ve toplumsal huzuru sağlamayı amaçlar. Bu makalede, TCK kapsamında yer alan “eziyet suçu”nun incelenmesine ve değerlendirilmesine odaklanılacaktır. Eziyet suçu, bireylere karşı yapılan vahşi, insani olmayan ve aşağılayıcı muameleleri ifade eder. Bu tür muameleler, kişinin fiziksel veya psikolojik bütünlüğüne zarar vermek, onurunu incitmek veya özgürlüğünü kısıtlamak şeklinde ortaya çıkabilir. TCK, eziyet suçlarını işleyenleri cezalandırmak için çeşitli hükümler içermekte ve bu suçların önlenmesi için yasal tedbirler öngörmektedir. Eziyet suçu, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı teminat altına almak açısından son derece önemlidir. Bir kişinin diğer bir kişiye karşı eziyette bulunması, hem bireyin kişisel haklarını ihlal etmekte hem de toplumda güven ve huzurun zedelenmesine yol açmaktadır. Bu nedenle, eziyet suçlarının etkili bir şekilde ele alınması ve cezalandırılması gerekmektedir.

Bu makalede, TCK çerçevesinde eziyet suçunun tanımı, unsurları, ceza yaptırımları ve işleyişine ilişkin detaylı bir inceleme yapılacaktır. Ayrıca, bu suçların önlenmesi ve cezalandırılması için alınabilecek hukuki tedbirler ve mevcut yasal düzenlemeler ele alınacak ve değerlendirilecektir. TCK’nın eziyet suçunu tanımlaması ve bu suçları işleyenleri cezalandırması, adaletin tesis edilmesi ve toplumsal huzurun korunması açısından büyük öneme sahiptir. Bu makale, TCK’nın bu konudaki hükümlerini ayrıntılı bir şekilde ele alarak, eziyet suçlarının önlenmesi ve cezalandırılmasına yönelik yasal ve hukuki çerçeveyi ortaya koymayı amaçlamaktadır.

I. Genel Açıklamalar

TCK’daki dikkat çekici ve yenilikçi maddelerden biri, eziyet suçuna ilişkin düzenlemedir. Anayasa’nın 17/3 maddesinde yer alan “işkence ve eziyet yapmak yasaklanmıştır” şeklindeki soyut yasak TCK’ya somut bir kural olarak eklenmiştir. İspanyol Ceza Kanunu’nun 1995 tarihli 173. maddesinden esinlenilen bu düzenleme, İspanyol Yargıtay’ı tarafından belirsiz bulunmuş ve hukuk öğretisine göre yanlış bir yasa yapma tekniği olarak değerlendirilmiştir. Eziyet suçuyla ilgili bağımsız bir suç tipinin oluşturulmasının faydalı olduğu düşünülse de suçun belirsizliği eleştirisi ancak eziyet suçunun işkenceyle aynı bölümde ele alınarak ve bu hükümle ilişkilendirilerek ortadan kaldırılabilir. Yani, eziyet suçunun kapsamı ve uygulanması, işkence suçunun düzenlendiği bölümde tanımlanarak ve bu hükümle uyumlu olarak belirlenebilir. Bu yaklaşım, eziyet suçunun tanımının ve yaptırımlarının netleştirilmesini amaçlamaktadır. TCK’nın 96. maddesinde yer alan hükmün, işkenceyle bağlantısının doğrudan madde metninde kurulmamış olması, suç tipinin uygulanma alanının belirlenmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, suç tipinin düzenlenmesinde ceza hukukunun temel ilkeleri, özellikle de yasallık ilkesi ve belirlilik kuralı göz ardı edilmiş gibi görünmektedir.[1]

II. Eziyet Kavramı

TDK’ya göre Arapça kökenli olan eziyet, kelime anlamıyla “Yersiz ve gereksiz olarak çektirilen üzüntü, işkence, sıkıntı veya zorluk; üzgü, cevir, eza cefa, sıklet, ukubet”i ifade eder.[2] Bu davranışlar, kişinin fiziksel veya psikolojik olarak acı çekmesine, aşağılanmasına veya incinmesine neden olur. Zalimane, insanlık dışı veya saygısız bir muameleye maruz kalma hakkı temel bir insan hakkıdır ve birçok uluslararası belgede böyle bir muameleye maruz kalmak yasaklanmıştır. Koca ve Üzülmez eziyeti “Herhangi bir kişiye aşırı zorluk veren her türlü hareketi eziyet olarak nitelendirmek mümkündür.” şeklinde tanımlayarak ifade etmiştir.[3] Soyaslan’ın eziyet tanımı ise fiziksel açıdan beden bütünlüğünü bozacak bir şekilde ve duygusal açıdan ruh sağlığını etkileyecek şekilde “Bir kişinin eziyet çekmesine neden olacak davranışların gerçekleştirilmesidir.”[4]  Artuk’a göre, “Kamu görevlisinin yetkisiyle bağlantılı olmayan herhangi bir kişi tarafından yapılan sistematik şekilde gerçekleştirilen, insan onuruna aykırı, bedensel veya ruhsal acı veren, aşağılayıcı hareketler de eziyet olarak kabul edilir.”[5]  Kanımızca eziyet, bir kişiye bilerek ve isteyerek fiziksel veya psikolojik acı veya sıkıntı verme eylemi veya durumunu ifade eder. Bu eylem veya durum, kişinin acı çekmesine, psikolojik olarak zarar görmesine veya zor durumda kalmasına neden olur. Eziyet genellikle bir başkasına kasıtlı olarak zarar verme amacını içerir ve kişinin onurunu, saygınlığını veya güvenliğini zedeler. Fiziksel eziyet, bir kişiye vücutta ağrı, yaralanma veya zarar verme yoluyla acı verme eylemini içerir. Örneğin, birine şiddet uygulamak, darp etmek veya fiziksel işkence yapmak fiziksel eziyetin örnekleridir. Psikolojik eziyet ise bir kişiye duygusal veya zihinsel acı verme eylemini içerir. Örneğin, tehdit etmek, aşağılamak, sürekli olarak taciz etmek veya manipüle etmek psikolojik eziyetin örnekleridir.

III. Suçla Korunan Hukuki Değer

Hukuki değer terimi ile hukuki menfaat terimi birbirine benzer gibi görünse de birbirinden farklıdır. Hukuki değer terimi, genellikle soyut ve evrensel ilkelere dayalı ve hukuk düzeninin amaçlarını ifade ederken, hukuki menfaat daha somut ve bireyseldir, belirli bir bireyin veya grupların hukuki hak ve çıkarlarını temsil eder. Hukuki değerler genellikle genel hukuk ilkelerine dayanırken, hukuki menfaatler bireylerin veya grupların özel durumlarına ve taleplerine göre şekillenir.[6]

Eziyet suçuyla hukuki değerler korunmaktadır. Hukuki değerler genellikle hukukun evrensel ilkelerine dayanır ve toplumun genel düzenini ve bireylerin haklarını korumayı amaçlar. Eziyet suçuyla korunan hukuki değerler arasında bireylerin vücut dokunulmazlığı, bir kimsenin suçlu olduğuna dair kesin bir kanıt olmadan yargılanana kadar masum olduğunu kabul eden hukuki prensip olan masumiyet karinesi dahilinde maddi ve manevi baskılara karşı masumiyetleri, haysiyet ve şerefleridir. Eziyet suçunun varlığı, bireylerin fiziksel ve psikolojik bütünlüğünü koruma altına alır ve onları kötü muamele veya işkence gibi durumlardan korur. Bu, insanların yaşamlarını huzurlu ve güvenli bir şekilde sürdürmelerini sağlamak için önemli bir adımdır. Hukuki menfaat ise daha spesifik ve bireyseldir. Belirli bir bireyin veya grupların hukuki hakları ve çıkarlarına odaklanır. Eziyet suçunda ise, genellikle bireylerin hukuki menfaatlerinden ziyade, daha genel ve evrensel hukuki değerlerin korunması esastır. Bu nedenle, eziyet suçuyla ilgili olarak korunan şeyler hukuki değerlerdir.[7]

IV. Maddi Unsur

A. Suçun Faili ve Mağduru

1. Fail

İşkence suçu ile çok benzer olan eziyet suçunun her ikisi de insanlara acı çektirmek veya zarar vermek amacıyla yapılan eylemleri içeren suçlardan olsa da fail açısından farklılıkları vardır. İşkence suçu, genellikle devlet yetkilileri veya resmi görevliler tarafından işlenir. Bu tür suçlarda, eylemler devletin otoritesini kötüye kullanma veya resmi görevlerini kötüye kullanma amacıyla gerçekleştirilir. İşkence suçu, devletin gücünü kötüye kullanarak insan haklarını ihlal etmeyi içerir ve genellikle sistematik bir şekilde gerçekleştirilir. Öte yandan, eziyet suçu herkes tarafından işlenebilen suçlardan olup faili açısından bir özellik taşımamakta ve genellikle bireyler arasındaki ilişkilerde ortaya çıkmaktadır. İşkence suçundan farklı olarak, eziyet suçu daha özel bir bağlamda, genellikle bir kişinin diğer bir kişiye karşı güç veya kontrol kullanarak sürekli olarak fiziksel veya psikolojik acı veya rahatsızlık verme niyetiyle işlenir. Bu tür suçlar, evde, işyerinde, okulda veya diğer çeşitli bağlamlarda gerçekleşebilir ve genellikle kişisel düşmanlık, intikam veya güç gösterisi gibi nedenlerle işlenir. Bu farklılık, suçun işlenme amacı, ortamı ve failin kimliği gibi faktörlere dayanmaktadır. İşkence suçu genellikle devlet veya otorite figürleri tarafından işlenirken, eziyet suçu bireyler arasındaki ilişkilerde daha yaygındır. Örneğin, bir polis memurunun komşusuna karşı sistematik olarak tehdit, hakaret ve aşağılayıcı davranışlar sergilemesi durumunda, bu eylemler işkence suçunu değil eziyet suçunu oluşturur.[8]

2. Mağdur

“Mağdur” terimi, bir suçun kurbanı veya zarar gören kişiyi ifade eder. Suçun mağduru, işlenen suçun doğrudan etkilediği veya zarar verdiği kişidir.[9] Suçun mağduru olabilecek kişiler bakımından herhangi bir kısıtlama yoktur, güç veya yetki sahibi kişilerin kötü niyetli eylemleri sonucunda zarar gören kişilerdir. Ancak suçun belirli kişilere karşı işlenmesi durumunda (örneğin, çocuklar, savunmasız kişiler, gebe kadınlar veya aile üyeleri gibi), suçun nitelikli bir hali söz konusu olur.[10] Mağdurların kimler olabileceğine dair birkaç örnek vermemiz gerekirse burada çocuklar önemli bir yer tutar. Özellikle çocuk istismarı veya okulda mobbing gibi durumlarda, çocuklar sürekli olarak fiziksel veya psikolojik şiddete maruz kalabilirler. Hapishane görevlileri veya diğer mahkumlar tarafından işlenen eziyet suçları, hapishane mahkumlarını mağdur edebilir. Bu durumda, hapishane ortamındaki güç dengesizliği mağdurların haklarını korumalarını zorlaştırır. İşverenler veya üst düzey çalışanlar tarafından işyerinde uygulanan zorbalık veya mobbing, işçilerin eziyet suçunun mağduru olmasına neden olmaktadır. Aynı yönde ev içi şiddete maruz kalan kişiler, özellikle fiziksel veya duygusal istismar görenler, eziyet suçunun mağdurudur. Bu durumda, şiddet uygulayan kişi kurbanın güçsüzlüğünü veya bağımlılığını kullanarak ona zarar verir. Okulda zorbalık veya taciz, öğrencilerin eziyet suçunun mağduru olmalarına neden olmaktadır. Özellikle güçlü veya popüler öğrencilerin zayıf veya dışlanmış öğrencilere karşı yaptığı şiddet içeren davranışları bu kategoriye girer.

B. Eylem

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 96/1. maddesi, eziyet suçunu tanımlamaktadır. Ancak, madde metninde eziyet olarak kabul edilen davranışlar belirtilmemiştir. Kanunun gerekçesinde ise, eziyetin tanımı verilerek insan onuruna uygun olmayan, fiziksel veya ruhsal acıya neden olan, aşağılayıcı davranışlarla ilişkilendirilmektedir. Bu davranışlar genellikle kasten yaralama, hakaret, tehdit gibi suçlarla örtüşebilir ancak eziyet suçu ani değil, sistematik ve belirli bir süreçte işlenir.[11] Eziyet suçunun en belirgin özelliği, işkence gibi kişinin ruh sağlığına ve psikolojisine zarar veren etkileri uzun süre ve hatta ömür boyu sürebilir olmasıdır. Bu nedenle, bu tür eylemler, diğer suçlardan daha ağır cezai yaptırımlara tabi tutulmaktadır. Diğer yandan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 232/1. maddesinde düzenlenen kötü muamele suçu ise, merhamet, acıma ve şefkatle bağdaşmayan davranışları içermektedir. Bu davranışlar arasında, mağduru yarı aç veya susuz bırakma, uyutmama, zor koşullarda çalışmaya zorlama gibi eylemler örnek olarak verilebilir. Hakaret gibi suçlar ise bu kapsamda değerlendirilmemekte, ayrı bir suç olarak değerlendirilir ve hakaret suçundan dolayı cezalandırılır. Kötü muamele suçu, temel olarak mağdurun onur ve şerefiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutulması, ona acı veren ve hak etmediği işlemlere maruz kalmasıyla karakterizedir. Bu eylemler, genellikle diğer suçlar dışında kalan ve yasada açıkça düzenlenmemiş eylemleri içerir. Çıplak gezdirme, aç bırakma, sürekli alay etme, korkutma gibi eylemler bu suç tipine örnek olarak verilebilir. Bu eylemler, eziyet suçunu oluşturan eylemlerle de örtüşebilir ancak eziyet suçunu diğer suçlardan ayırt eden unsur, eylemlerin sistematik olması ve süreklilik arz etmesidir.[12] Ancak Yargıtay’ın eşin ve kaynananın hakaret, basit yaralama ve evden atma gibi eylemlerinin eziyet suçunu değil madde 232 kapsamında düzenlenen kötü muamele suçunu oluşturduğu yönünde kararı da mevcuttur.[13]

Mağdurun onurunu zedeleyen ve ruhsal acıya sebep olan eylemlerde eziyet suçunu oluşturmaktadır. Mahkeme tarafından, mağdurun şişeye oturtulmaya zorlanması üzerine anüsünün temas etmesi ancak şişeye oturmaması, diğer sanık tarafından “ben ölsem o şişeye oturmam” denilmesi ile duyduğu elemin etkisiyle mağdurun kendini yere atması, sırayla sanıklarında darp etmeleri, şok cihazıyla elektrik vermeleri ve üzerinin soyularak çıplak halde bırakıp tehdit etmeleri TCK’nın 96/1. maddesinde düzenlenen eziyet suçunu oluşturmadığı yönünde verilen karar Yargıtay tarafından bozulmuştur. Görüldüğü üzere mağdurun hürriyetinin kısıtlanması, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmasıyla sonuçlanan bir dizi eylemin yanı sıra, şiddetin ruhsal boyutta da etkili olması Yargıtayca eziyet suçu olarak nitelendirilmiştir.

C. Suçun Nitelikli Halleri

Eziyetin nitelikli hali; çocuğa, beden veya ruh bakımımdan kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı veya üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa ya da eşe karşı işlenmesi durumunda gerçekleşmektedir. Bu noktada dikkat çeken husus, kanun koyucunun kasten öldürme suçuyla ilgili olarak kullanmadığı “babalık” ve “analık” kavramlarına yer vermiş olmasıdır ki bunlar üvey anne ve üvey baba anlamına gelmektedir. Bu tercihin halk dilinde daha sık kullanılan terimler olduğu düşünülebilir. Eziyet suçunun nitelikli hallerine ilişkin, işkence suçundan farklı olarak neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine ilişkin bir düzenleme yoktur. Bize göre, bu konuda yapılacak bir düzenleme gereklidir. Zira bazı durumlarda mevcut düzenleme, eylemin haksızlık içeriğini yeterince karşılayamamaktadır.[14] Eziyet suçunun nitelikli hallerine ilişkin, işkence suçundan farklı olarak neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerine ilişkin bir düzenleme yoktur. Bize göre, bu konuda yapılacak bir düzenleme gereklidir. Zira bazı durumlarda mevcut düzenleme, eylemin haksızlık içeriğini yeterince karşılayamamaktadır. Çünkü eziyet suçunun mağdurları, genellikle uzun süreli ve sistematik bir şekilde maruz kaldıkları fiziksel veya psikolojik şiddet sonucunda ciddi fiziksel veya zihinsel zararlarla karşılaşabilirler. Bu durumda, eylemin neticesinin mağdurlar üzerindeki etkileri ve zararlarının belirtilmesi, suçun niteliğini ve ceza miktarını belirlemede önemli bir faktör olmalıdır. Ayrıca, eziyet suçunun nitelikli hallerine ilişkin net bir düzenleme, suçun önlenmesi ve mağdurların korunması için daha etkili bir mekanizma sağlamaktadır. Bu nedenle, mevcut kanunlarda bu konuya ilişkin daha detaylı ve kesin hükümler getirilmesi gerekmektedir. Bu sayede, eziyet suçlarının daha etkili bir şekilde önlenmesi ve cezalandırılması mümkün olabilir.

Özellikle çocuklar, beden veya ruh sağlığı bakımından savunmasız durumda olan kişiler ve gebe kadınlar, toplumun en savunmasız ve korunmaya muhtaç bireyleridir. Bu nedenle, onlara karşı işlenen eziyet suçları daha büyük bir endişe ve hassasiyetle ele alınmaktadır. Çocuklar, henüz yaşam deneyimi kazanmamış, savunma mekanizmaları gelişmemiş bireylerdir ve bu nedenle kendilerini koruma yetenekleri sınırlıdır. Beden veya ruh bakımından savunamayacak durumda olan kişiler ise, belirli bir sebepten dolayı savunma mekanizmalarını etkin bir şekilde kullanamazlar ve dolayısıyla kendilerini koruma konusunda kısıtlılıklar yaşarlar. Gebe kadınlar ise, hem kendi bedenlerinde hem de karnındaki bebeğin sağlığında hassas bir dönemde oldukları için ekstra koruma ve dikkat gerektirirler. Eziyet suçunun bu özel durumları içermesi, bu tür suçların toplumda yarattığı etkiyi artırır. Çünkü çocuklar, savunmasız bireyler olarak yetişkinlerin koruması altında olmalıdır ve onlara karşı işlenen her türlü kötü muamele, toplumun genel değerlerine ve insanlık onuruna meydan okur. Benzer şekilde, beden veya ruh bakımından savunmasız durumda olan kişilere veya gebe kadınlara karşı işlenen eziyet suçları da aynı şekilde büyük bir endişe ve kınama ile karşılanmalıdır. Üstsoy veya altsoy, babalık veya analık ilişkisi, aile içindeki en temel bağlardan birini oluşturur. Bu ilişkiler, bir kişinin kimlik ve kökenini belirler ve genellikle derin bir duygusal bağ ile güçlendirilir. Bu nedenle, bu ilişkilere karşı işlenen her türlü kötü muamele, sadece bireyin değil, aynı zamanda ailenin bütünlüğünü ve toplumun temel değerlerini de tehdit eder.

Evlilik, güven, sevgi ve saygı gibi temel değerlere dayanan bir kurumdur. Ancak eşe yönelik eziyet suçları, bu değerleri zedeler ve evlilik birliğinin sağlıklı işleyişini engeller. Evli olmayan veya boşanmış olan ancak aynı evde yaşamaya devam eden eşlerde de ilgili hükmün uygulanıp uygulanmayacağına dair tartışmalar mevcuttur. Bizimde katıldığımız bir karara göre evlilik dışı birliktelikler veya boşanma gerçekleşmiş olan eşlerde aynı konutta yaşama söz konusuysa suçun işlenme kolaylığından yararlanılacağından suç vasıflandırması TCK madde 96/2b’ye göre yapılmalıdır.[15]

Eziyet suçunun mevcut haliyle kamu görevlisi veya kardeş gibi özel durumlara ilişkin ağırlaştırıcı nedenlerin bulunmaması kanımızca bir eksikliktir. Özellikle kamu görevlilerinin, görevleri gereği maruz kaldıkları eziyetin genel bir vatandaşın maruz kaldığı eziyetten farklı sonuçlar doğurur. Benzer şekilde, kardeşler arasındaki eziyet durumunda da özel bir durumun gözetilmesi, adaletin sağlanması açısından önemlidir. Ancak, bu tür özel durumların ağırlaştırıcı sebep olarak tanımlanmamasının nedeni, kanun koyucunun suçun genel karakterini korumak istemesi olabilir. Ağırlaştırıcı sebeplerin belirlenmesinin ve bunların uygulanmasının yasaların karmaşıklığına ve yorumlama güçlüğüne neden olma ihtimalinden dolayı düzenlenmemiş olabilir. vardır. Bu sakıncanın önüne geçmek ise ancak kanun koyucunun suçun niteliğini ve cezai yaptırımını belirlerken daha genel ve kapsamlı bir yaklaşım benimsemesiyle mümkündür.

V. Manevi Unsur

Eziyet suçunun varlığı için, failin bir kişinin eziyet çekmesine sebep olacak davranışları gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bir kişinin eziyet çekmesine yol açacak davranışlar, madde 96’nın gerekçesinde belirtildiği gibi, mağdurun insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlar olarak sayılacaktır. Bir davranışın eziyet olabilmesi için, sayılan davranışların gerçekleştirilirken sonucunun öngörülmemiş olması düşünülemez. Dolayısıyla eziyet suçunun oluşabilmesi için kastın bulunması gerekmektedir. Failin eziyet niteliği taşıyan davranışları gerçekleştirirken amacının öneminin bulanmaması da failin genel kastla hareket ettiğini göstermektedir. Eziyet suçunda fail, mağdurun insan onuruna aykırı ve mağdurun bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına sebep olacak davranışları öngörebilir ancak yine de bu davranışları gerçekleştirebilir. Dolayısıyla eziyet suçunda fail, olası kastla hareket edebilir. Olası kastın varlığında, alacağı ceza üçte birden yarısına kadar indirilir. Eziyet suçunda manevi unsuru taksir açısından değerlendirdiğimizde, failin sayılan davranışları gerçekleştirirken sonucunu öngörmemiş olması düşünülemez. Ayrıca, taksirle işlenen bir fiil ancak kanunda belirtilen hallerde cezalandırılabilir. Keza işkence suçunda olduğu gibi eziyet suçu açısından da belirtilen fiillerin taksirle işlenen hali kanunda belirtilmemiştir.[16]

VI. Hukuka Aykırılık Unsuru

Ceza hukukunda, suçun işlenmesiyle birlikte suç oluşturan eylemin, kanunun öngördüğü hukuki düzenlemelere aykırı olması durumu “hukuka aykırılık” olarak adlandırılır. Bu unsurlar, suçun maddi ve manevi unsurlarıyla birlikte suçun oluşumunu tamamlayan önemli bir unsur teşkil eder. Hukuka aykırılık, suçun işlenmesindeki temel yasal zeminin ihlal edilmesini ifade eder ve suçun cezalandırılmasında önemli bir rol oynar. Bu unsurların belirlenmesi, suçun yasal değerlendirmesi ve ceza uygulaması açısından hayati öneme sahiptir. Eziyet suçuna neden olan eylemler, insan onuruna aykırı olduğundan, bu suçta mağdurun rızası bir savunma nedeni olarak kabul edilmez. Eziyet suçunun, mağdurun rızası olsa bile, sado-mazoşist davranışlarla gerçekleştirilmesi durumunda bile, eylemler vahşi niteliktedir ve kişinin vücut bütünlüğü üzerinde mutlak bir hakka sahip olmadığından, bu suçun işlendiği kabul edilir. Bu suçta, tedip hakkının kullanılması da geçerli bir savunma nedeni değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, A/Birleşik Krallık davasında, üvey babanın 9 yaşındaki çocuğa yönelik kötü muamelesini değerlendirdi. Mahkeme, çocuğun maruz kaldığı muameleyi Sözleşmenin 3. maddesi açısından inceledi. İngiliz hukukunda çocuğa yönelik fiziksel ceza kabul edilebilir bulunsa da, çocuğun korunması bakımından yetersiz olduğunu tespit ederek Sözleşmenin ihlal edildiğine karar verdi. Eziyet suçunda, davranışların sistematik bir şekilde belli bir süreçte gerçekleşmesi nedeniyle, meşru savunma veya yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi gibi hukuka uygunluk nedenlerinin mevcut olmadığı görünmektedir.[17]

Özetle eziyet suçu, herhangi bir hukuki temele dayandırılamaz herhangi bir hukuka uygunluk nedeni kapsamında gerçekleştirilemez.[18] Bu, eziyetin, herhangi bir yasal veya meşru nedenle haklı hale getirilemeyeceği anlamına gelir. Örneğin, bir kişinin işkence yapmasını veya kötü muamelede bulunmasını, savunma veya zorunluluk gibi meşru bir nedenle açıklamak mümkün değildir. Bu tür hareketler, ne savunma ne de toplumun güvenliği gibi meşru amaçlarla mazur görülemez. Hukuka uygunluk nedeni aranmadan, eziyet suçu işleyenler cezai sorumluluk altına alınır. Çünkü eziyet, insan haklarına aykırıdır ve hukukun temel ilkelerine karşıdır.

VII. Suçun Özel Görünüş Biçimleri

A. Teşebbüs

Suça teşebbüs, bir suçun işlenmesi için uygun bir başlangıç yapıldıktan sonra, failin kontrolü dışındaki sebeplerden dolayı eylemin veya sonucun tamamlanamaması durumunu ifade eder. TCK madde 35’teki “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” hükmü, bu tür suç girişimlerini düzenlemekte ve eksik ve tam teşebbüs ayrımını ortadan kaldırmaktadır. Suç işlenmesi sürecinde çeşitli aşamalar mevcuttur. İlk aşamada, birey suçu işleme niyeti oluşturur ve ardından planlama aşamasına geçer; yani mağdurla ilgili bilgilerin toplanması, suçun işleneceği yer ve zamanın belirlenmesi ve kullanılacak aracın seçimi gibi suçla ilgili hazırlıklar yapılır. Bu aşama, hazırlık aşaması olarak adlandırılır ve bu hareketler genellikle cezalandırılmazlar çünkü fail, henüz kanunun yasakladığı bir eylemi gerçekleştirmemiştir. Örneğin, bir kişinin niyetiyle silah satın alması durumunda, bu silahın gerçekte ne amaçla satın alındığını tam olarak belirlemek mümkün olmayabilir. Fail, ikinci aşamada, önceden yaptığı hazırlıklar sonucunda kastettiği suçu gerçekleştirmek için uygun araçlarla adım atmaktadır. Bu aşamanın sonunda, failin kontrolü dışındaki sebeplerden dolayı ya icra hareketleri tamamlanamayacak ya da tamamlanmış olsa bile sonuç gerçekleşmeyecektir. Üçüncü aşamada ise, eylemin sonucu ortaya çıktığında, suç işlenmiş olacaktır.[19]

TCK açısından, 96. maddeye göre insan onuruna aykırı ve bedensel veya ruhsal acıya, aşağılanmaya neden olan davranışlar eziyet suçu kapsamında icra edilmiş olacaktır. Burada, mağdurun yaşadığı maddi ve manevi acının derecesine bakılmaz. Mağdura yönelik davranışların nesnel bakış açısından, mağdurun onurunu incitmesi, mağdura acı vermesi, mağdurun aşağılanmasına yol açması eziyet suçunun gerçekleşmesi için yeterlidir. Bu hareketler aynı zamanda suç teşebbüsünün varlığına yol açan hareketler olabilir. Kişilere aşırı sıkıntı veren yaralama gibi suçlarda teşebbüs mümkündür. Dolayısıyla, icra hareketlerine başlanmış olsa da failin kontrolü dışında gerçekleşen nedenlerden dolayı icra hareketleri tamamlanamazsa, suç teşebbüs aşamasında kalır. Hakaret etmek ve tehdit etmek suretiyle gerçekleştirilen manevi bütünlüğe zarar veren davranışlarda, suç icra hareketiyle tamamlanır, bu nedenle teşebbüs hükmü uygulanamaz. Madde 96’ya baktığımızda, eziyet niteliğindeki davranışlar için süreklilik ve sistematiklik koşulu belirtilmiştir. Sürekli ve sistemli hareketler devam ederken, failin kontrolü dışında gerçekleşen nedenlerle icra hareketleri yarım kalabilir veya sonuç gerçekleşmeyebilir. Bu durumda, eziyet suçunun teşebbüs aşamasında kalması mümkündür.[20]

B. İştirak

Ceza kanunları genellikle bir kişi tarafından işlenebilen suçları düzenler. Ancak, bir olayda suçu birden fazla kişi işlediyse, bu durumda her birinin sorumluluğu nasıl belirlenecek sorusu iştirak konusunu gündeme getirir. Kanunumuz, suçu işleyenler arasında asli ve ikincil nitelikli faaliyetlerde bulunanlar arasında ayrım yapmaktadır. Suçu tek başına işleyen asli faillerin cezalandırılmasında indirim yapılmazken, ikincil faillerin cezasında genellikle bir indirim uygulanır.[21] Eziyet suçu tek bir kişi tarafından işlenebileceği gibi, birden çok kişinin işbirliği veya katkısıyla da işlenebilir. Eziyet suçunda, failin belirli bir niteliğe veya sıfata sahip olması gerekmez. Bu nedenle, eziyet suçunun işlenmesi için failin kamu görevlisi olması gibi bir zorunluluk yoktur, işkence suçundan farklıdır. İştirak konusunda, işkence gibi özgü suçlarda, TCK madde 40/2’ye göre, özgü suçlara iştirak eden ve kanunda belirtilen niteliklere sahip olmayan diğer kişilerin ortak fail olamayacağını, sadece azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabileceklerini belirtmiştik. Ancak eziyet suçu özgü bir suç olmadığından, suçun tanımında yer alan eylemi birlikte gerçekleştiren herkes fail olarak sorumlu olacaktır. Ayrıca, suçu işlemeye azmettiren kişi azmettiren olarak, suçun işlenmesine yardım eden kişi ise yardım eden olarak sorumlu olacaktır.[22]

C. İçtima

Ceza hukukunda önemli bir ilke, “kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır” şeklinde ifade edilen ilkedir. Bu ilkeye göre, ceza hukukunda cezaların birleştirilmesi kural olup her suç için ayrı bir ceza verilir ve her ceza kendi bağımsızlığını korur. Ancak, birden fazla suç tipinin ihlal edilmesi durumunda cezaların belirlenmesi, fiillerin haksızlık içeriği ile failin kusurunu dikkate alarak özel olarak düzenlenmelidir. Fail, fiilin haksızlık derecesine ve kusuruna uygun bir ceza almalıdır, fazla cezalandırılmamalıdır. Bu nedenle, birden fazla suç işlendiğinde, adil bir ceza verilebilmesi için cezaların birleştirilmesi gereklidir. İçtima öğretisi, gereksiz cezalandırmayı önlemeyi ve adil bir ceza sistemi oluşturmayı amaçlar. Bu ilkeye dayanarak, ceza hukuk sisteminde doğru bir biçimde cezaların birleştirilmesi ve adil cezaların belirlenmesi sağlanmalıdır.[23] Eziyet suçunun maddi unsuru belirsiz olduğundan ve yaralama ile eziyet suçu arasındaki ayrım net olarak yapılamadığından, içtima durumunda değerlendirme yapmak da zorlaşmaktadır. Eğer eziyet suçunu yaralama suçundan ayıran özellik, hareketin devamlılığı olarak kabul edilirse, kişinin özgürlüğünü kısıtladığı bir durumda her gün sırayla bir parmağını kıran kişinin eylemi eziyet olarak değerlendirilecektir. Bu durumda, tek bir suç mevcut olacak ve adil olmayan bir sonuç ortaya çıkacaktır. Ancak, bu eylemler kasten yaralama olarak değerlendirilseydi, zincirleme suç hükümleri uygulanamayacağından birden fazla suç söz konusu olacaktı. Bu nedenle, bu hükmün gözden geçirilmesi, hatta kanundan çıkarılması gerekmektedir.[24]

VIII. Yaptırım

Eziyet suçunun basit şekli için iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür, nitelikli halleri için ise üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Kadın bir mağdurun söz konusu olduğu durumlarda, cezanın alt sınırı iki yıl altı aydan az olamaz (TCK md. 96/2). Kadına karşı işlendiğinde ise, cezanın alt sınırı 2 yıl 6 aydan az olamaz. Aynı kapsamda değerlendirilip aynı bölümde yaptırım altına alınan işkence suçunun temel şekli için üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Nitelikli haller için ise daha yüksek hapis cezaları öngörülmüştür. Burada dikkat çeken husus, aynı nitelikteki ihlallerle oluşan bu suçlar arasında yaptırım bakımından faillerden birinin kamu görevlisi olması nedeniyle özellikle de üst sınırlar bakımından aşırı fark yaratılmış olmasıdır. Ayrıca, zor kullanma yetkisinin sınırının aşılması suretiyle gerçekleştirilen kasten yaralama niteliğindeki fiillerin faili de kamu görevlisi olmasına rağmen yaptırım bakımından kasten yaralamayla paralellik sağlanmıştır. İşkence ile eziyet arasında ise böyle bir paralelliğin kurulmadığı görülmektedir. Eziyetin netice sebebiyle ağırlaşmış hallerinin düzenlenmemesi bir eksiklik oluşturmaktadır. Eziyet sonucunda mağdurun ölümü durumunda cezanın ağırlaştırılması gerekir. Eziyet suçu nedeniyle mağdurun ölümü halinde, failin hem eziyetten hem de öldürmeden ayrı ayrı cezalandırılması gerekecektir. Bu durum belirsizlik ve çelişkiler yaratacağından tartışılması ve üzerine bir düzenlemenin yapılması gerekmektedir.[25]

IX. Sonuç

Eziyet suçu, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine zarar veren, insan onurunu zedeleyen ve toplumsal huzuru tehdit eden ciddi bir suçtur. Özellikle insan haklarına saygı ve adaletin sağlanması açısından büyük önem taşır. Eziyet suçu işlenmesi durumunda mağdurların fiziksel, psikolojik ve duygusal olarak zarar görmesi muhtemeldir. Bu nedenle, eziyet suçunun önlenmesi ve cezalandırılması, toplumda güvenin korunması, insanların haklarının korunması ve adalete olan güvenin sağlanması açısından hayati öneme sahiptir. Ayrıca, eziyet suçunun önlenmesi, toplumda daha adil ve huzurlu bir ortamın oluşmasına katkı sağlar ve insan onuruna saygıyı güçlendirir. Bu nedenle, eziyet suçunun ciddiyeti ve önemi, hukuk sistemlerinde ve toplumda büyük bir hassasiyetle ele alınmalıdır. İşte bu yüzden TCK’da eksiklik olarak belirlediğimiz eziyet suçunu oluşturan eylemlerin belirli bir şekilde sıralanmaması, adil olmayan kararların alınmasına neden olabilir. Dolayısıyla, en kısa zamanda bu husus tekrar düzenlenmelidir. Özellikle, zincirleme suç hükümlerinin kasten yaralama suçlarına uygulanamaması, her bir yaralama eyleminin ayrı ayrı cezalandırılması gerektiği gerekliliği düşünüldüğünde, belirli bir süre içinde sistematik şiddet uygulayan kişilerin sadece eziyet suçundan cezalandırılması adil bir sonuç doğurmayabilir. Hatta nitelikli yaralama durumlarında bile, kasten yaralama suçu için ayrı bir ceza verilmesi yasal olarak mümkün görünmemektedir. Yargıtay, bu eksikliği göz önünde bulundurarak cezanın alt sınırdan saparak belirlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu tür sorunların çözümü için, eziyet suçu için de işkence suçunda olduğu gibi, neticesi sebebiyle ağırlaşmış eziyet suçu tanımının yapılması uygun olacaktır.

KAYNAKÇA

Artuk M E, Ceza Hukuku Özel Hükümler, (15 th edn, Adalet Yayınevi 2015) 258

Bakım S, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda İşkence Suçu,( 2nd edn, Beta Yayınevi, 2008) 169

Demirbaş T, Ceza Hukuku Genel Hükümler (12nd, Seçkin Yayınevi, 2017) 455

Göktürk N, ‘Türk Hukuku’nda Suçların İçtimaı’  (2014) 2(1) Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi 31, 32

Hafızoğulları Z and Güngör D, ‘Türk Ceza Hukukunda Suçların Tasnifi’ (2007) 1(69), Türkiye Barolar Birliği Dergisi 21, 25

Hakeri H, Ceza Hukuku, (14th edn, Astana Yayınları 2016) 386

Koca M and Üzülmez İ, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, (3 th edn, Adalet Yayınevi 2016) 259

Koca M and Üzülmez İ, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, (9 th edn, Adalet Yayınevi 2023) 342

Önok R, Uluslararası Boyutuyla İşkence Suçu, (1 st edn, Seçkin Yayıncılık 2006) 470

Özbek V, Doğan K and Bacaksız P, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler (14th edn, Seçkin Kitabevi 2019) 294

Özgenç İ, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, (14 th edn, Seçkin Yayınevi 2018) 217

Sevük H, ‘5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Eziyet Suçu’ (2013) 71 (1), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası 1273, 1274

Sevük H,  Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, (3 th edn, Adalet Yayınevi 2020) 279

Soyaslan D, Ceza Hukuku Özel Hükümler,( 10 th edn, Yetkin Yayınları 2014) 223

Soyaslan D, Ceza Hukuku Özel Hükümler, (14th edn, Legem Yayınevi 2023) 196

Tezcan D, Mustafa Ruhan Erdem and Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku (19th edn, Seçkin Yayıncılık 2021) 326

Üzülmez İ, ‘Yeni Türk Ceza Kanununda İşkence ve Eziyet Suçu’ 2005 2(5) Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi 240

[1] Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem and Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku (19th edn, Seçkin Yayıncılık 2021) 326

[2] https://sozluk.gov.tr/

[3] Mahmut Koca and İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, (3 th edn, Adalet Yayınevi 2016) 259

[4] Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler,( 10 th edn, Yetkin Yayınları 2014) 223

[5] Mehmet Emin Artuk, Ceza Hukuku Özel Hükümler, (15 th edn, Adalet Yayınevi 2015) 258

[6] Zeki Hafızoğulları and Devrim Güngör, ‘Türk Ceza Hukukunda Suçların Tasnifi’ (2007) 1(69), Türkiye Barolar Birliği Dergisi 21, 25

[7] Handan Yokuş Sevük, ‘5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda Eziyet Suçu’ (2013) 71 (1), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası 1273, 1274

[8] Handan Yokuş Sevük, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, (3 th edn, Adalet Yayınevi 2020) 279

[9] İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, (14 th edn, Seçkin Yayınevi 2018) 217

[10] Mahmut Koca and İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, (9 th edn, Adalet Yayınevi 2023) 342

[11] Yargıtay 8. CD, 1013/14058, 24.06.2020

[12] Yargıtay 2. CD, 1466/30515,  17.12.2014, Yargıtay 13.CD, 7037/14546, 15.10.2019)

[13] Yargıtay 8. CD, 22833/14999 16.12.2019

[14] Yargıtay 7.CD, 20172/16075, 25.09.2014

[15] Yargıtay 8. CD, 12329/13429, 07.11.2019

[16] Rıfat Murat Önok, Uluslararası Boyutuyla İşkence Suçu, (1 st edn, Seçkin Yayıncılık 2006) 470

[17] Sevük, (n 7) 1279

[18] Koca and Üzülmez, (n 10) 343

[19] Timur Demirbaş, Ceza Hukuku Genel Hükümler (12nd, Seçkin Yayınevi, 2017) 455

[20] Sevi Bakım, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda İşkence Suçu,( 2nd edn, Beta Yayınevi, 2008) 169

[21] Hakan Hakeri, Ceza Hukuku, (14th edn, Astana Yayınları 2016) 386

[22]İlhan Üzülmez, ‘Yeni Türk Ceza Kanununda İşkence ve Eziyet Suçu’ 2005 2(5) Hukuk ve Adalet Eleştirel Hukuk Dergisi 240

[23] Neslihan Göktürk, ‘Türk Hukuku’nda Suçların İçtimaı’  (2014) 2(1) Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi 31, 32

[24] Veli Özer Özbek, Koray Doğan and Pınar Bacaksız, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler (14th edn, Seçkin Kitabevi 2019) 294

[25] Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, (14th edn, Legem Yayınevi 2023) 196

DENEYİM
2016- 2019 Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Kıbrıs, Lefkoşa
2019- Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı Kıbrıs, Lefkoşa

EĞİTİM
2012-2016 Hukuk Lisans Eğitimi Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Kıbrıs, Lefkoşa
2016-201 Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Kıbrıs, Lefkoşa
Yüksek Lisans
2018-2024 Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Doktora Kıbrıs, Lefkoşa

YETENEKLER / YETKİNLİKLER
Dil Yetenekler/Yetkinlikler
İngilizce
Türkçe
Araçlar & Teknolojiler
Proje Yönetimi
Liderlik Excel
MS Office
Powerpoint

SEMİNERLER & SERTİFİKALAR
Türkiye’nin Anayasa Gündemi Sempozyumu, 2-3 Mayıs 2013
Kamu Yönetimi Semineri, 10 Mayıs 2013
Ulusal Afet Yönetimi Çalıştayı, 12-13 Ekim 2017
Dünya Farkındalık Haftası Paneli, 4 Aralık 2017
Uluslararası Sağlık Hukuku Sempozyumu, 16-17 Ekim 2014
II. KKTC-Türkiye Öğrenci Semineri, 26-27 Nisan 2017
Dünya’da ve Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Hukuku Alanındaki Gelişmeler Konferansı, 2 Nisan 2014
Kariyer Günleri Etkinliği, 17 Mayıs 2013