Türk Ceza ve İnfaz Sistemindeki Bazı Sorunlar

Hiç dikkat ettiniz mi? Toplumsal travmalardan biri bitmeden diğeri başlıyor. Sosyal medyanın hayatımıza girmesi ise bu travmalar tetiklenerek etkisini arttırıyor. Narin cinayetinin etkisinden kurtulamadan polis memuru Şeyda Yılmaz’ın şehit edilmesi ile kahrolduk.  Hayatının baharındaki yeni evli gencecik polis memuru aklıma aynı yaşlardaki kuzenlerimi ve mesai arkadaşlarımı getirdi.

Narin olayında delillerin karartılması çabası bir yana hazırlık soruşturmasında kamuoyu baskısına rağmen günlerce bir arpa boyu ilerlenemeyişini şahit olduk. TÜİK verilerine göre, Türkiye’de son 9 yılda kaybolan çocuk sayısı toplam 104 bin 531’dir. Başka bir deyişle Narin kendisi ile aynı günde kaybolan 32 çocuktan 1 tanesidir. Diğer çocukların akıbetine dair veriler yani suç istatistikleri kamuoyu ile paylaşılmadığı ve muhtemelen kayıpların çoğuna ulaşılamadığı için Narin’in cesedinin bulunmasına şükreder duruma geldik. Narin’in cesedinin bulunmasından sonraki süreçte kamuoyunun gündemini bir aydan fazla süre meşgul eden bu olay Pınar Gültekin, Şule Çet, Ceren Özdemir, Özgecan Aslan, Münevver Karabulut ve Güleda Cankel gibi arşivlerin tozlu raflara kaldırıldı.

Polis memuru Şeyda Yılmaz’ın şehit edilmesi olayı infaz sistemine yönelik tartışmaları bir kez daha gündeme getirdi. Gerek yargı paketlerine gerekse torba yasalara konu olan infaz rejimindeki değişiklikler kamuoyunu vicdanının, suçun faillerinin yeterince cezalandırılmadığına dair bir algı oluşturmaktadır.

Bizler hukukçular olarak insan hayatına ayrı bir önem veririz. Kanunlar hiyerarşisinde en üst sırada yer alan uluslararası sözleşmelerden birisi olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Yaşam Hakkı ilk sırada yer alır.

“Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilemez. Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz.”

Şeyda Yılmaz olayında kurşun sıkan şüphelinin 26 ayrı suç kaydına sahip olması toplumsal yaşamdaki cezasızlık yargısını bir kez daha gözler önüne serdi. Hakkında 26 tane suç kaydı olan şüphelinin tutuksuz yargılanmış olması ve/veya diğer dosyalardan cezasının infaz edilip edilmediği algısı kamuoyunu vicdanını zedelemektedir.

Hukuk fakültelerinde okunması tavsiye edilen Prof. Dr. Faruk Erem’in “Bir Ceza Avukatının Anıları kitabında” “Suçluyu kazıyınız altından insan çıkar. Amaç suçludaki insanı değil; insandaki suçluyu yok etmektir! Bana öyle geliyor ki adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalıdır.” yazar. Şeyda Yılmaz’ın canına kıyan failin de adil yargılanma hakkı vardır.

Kriminoloji derslerimizde suçluluğun siyah rakamları kavramı ile bu yazıyı noktalamak istiyorum. Suç istatistiklerine yansımayan, çoğu bilinmeyen ve fakat gerçekte olan bu rakamlara konu olaylar aydınlatılmayı bekliyor.

Lozan Üniversitesi tarafından hazırlanan 2023 yılı cezaevi raporuna göre, Türkiye’de 31 Ocak 2023 itibarıyla 348 bin 265 hükümlü ve tutuklu bulunuyor. 2024 yılında 4, 2025 yılında da 4 cezaevi açılması hedefleniyor. Lakin suçun topluma maliyetinin çok yüksek olması gerçeği karşısında suçluluğun nedenleri, sonuçları ve önlenmesine dair somut adımlar maalesef atılamıyor.

ORCID: 0000-0001-5887-0656

2004 yılında Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. Avukatlık stajını 2005 yılında tamamladı. 2006 yılında askerlik görevini tamamlayarak İzmit/Kocaeli'nde avukatlık bürosunu açtı. 2011'de kaydını İstanbul Barosu’na aldırmış olup halen Kadıköy İstanbul'da İstanbul Barosuna bağlı olarak avukatlık yapmaktadır.
Modern Hukuk Akademisi eğitmenliği ve akademik koordinasyon danışmanlığını yürütmüş olup Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunda Ceza ve Ceza Usul Hukuku eğitimi vermiştir. Anadolu Yakası Rumeli Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve Kamu Yararını Savunma Derneği Önceki Başkanıdır.
İstanbul Barosu Deprem Hukuku Komisyonu Yürütme Kurulu Üyesi ve İstanbul Barosu Meslek Sorunları Komisyonu üyesi olan Deşat, İngilizce, Almanca ve Arnavutça bilmektedir.