Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcılığı Ofisi [Office of the Prosecutor of the International Criminal Court], 6 Mart’ta (2025), artık kamuoyunun görüşüne açık olan[1] siber destekli suçlarla ilgili bir taslak Politika [draft Policy on cyber-enabled crimes] yayınlamıştır. Devletler ve devlet dışı aktörler, uluslararası hukuka karşı suç işlemek veya bu suçları kolaylaştırmak için yapay zekâ [artificial intelligence] da dâhil olmak üzere gelişmiş siber araçları giderek daha fazla kullanmaktadır. Bu hem barış zamanlarında hem de özellikle savaş zamanlarında oluyor. Yeni teknolojilerin bu tür potansiyel olarak suç teşkil eden kullanımının sıklığı artacak olup bu, buna bir yanıt verilmesini gerektirmektedir. İşte taslak Politika, bu yanıtın bir parçası olup, hem Ofis’in Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü [International Criminal Court Rome Statute] hükümlerini siber bir bağlamda nasıl yorumlayacağını hem de soruşturmalarını ve kovuşturmalarını [investigations and prosecutions] yürütürken hangi pratik önlemleri benimseyeceğini açıklamaktadır.
Tüm hukuk sistemleri, siber ve yapay zekâ da dâhil olmak üzere yeni teknolojilerin getirdiği zorluklara uyum sağlamalıdır. Bu tür bir uyumun yapılabileceği çeşitli süreçler vardır. Bu tür süreçlerden biri olan yasama eylemi, uluslararası hukuk sisteminde, özellikle de çok taraflılığa tam olarak elverişli olmayan bir siyasi iklimde, son derece zordur. Bu nedenle, uluslararası hukuk sisteminin yeni bir yasa yapmak yerine, siber teknolojiler bu kadar yaygınlaşmadan veya var olmadan çok önce tasarlanmış “eski” kuralları [old rules], bu tür teknolojilerin kullanımından kaynaklanan sorunlara uygulaması gerekir. Basitçe hiçbir alternatif yoktur.
Uluslararası hukukun bir dalı olarak uluslararası ceza hukuku da farklı değildir. Yasama eyleminin olmaması durumunda, siber yollarla uluslararası suçların işlenmesi veya kolaylaştırılması için mevcut kuralları uygulamaktan başka seçenek yoktur. Bu, mevcut kuralların anlamını izinsizce zorlamadan ve yasallık ilkesini ihlal etmeden, yaygın olarak kabul görmüş yorumlama yaklaşımları kullanılarak yapılabilir.
Bu konuda ilk sistematik yorumlama çabası, Lichtenstein tarafından toplanan ve birkaç devlet tarafından desteklenen bir uzman grubunun 2021 tarihli raporuydu: Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’nün Siber Savaşa Uygulanması Hakkında Danışmanlar Konseyi Raporu[2] [The Council of Advisers’ Report on the Application of the Rome Statute of the International Criminal Court to Cyberwarfare]. Ayrıca, eş başkanlığını yaptığım siber uzayda uluslararası hukukun uygulanmasına ilişkin Tallinn Kılavuzu 3.0 üzerinde devam eden çalışma mevcuttur. Geçtiğimiz yıl, bu Kılavuz üzerinde çalışan uluslararası uzman grubu, uluslararası ceza hukuku ve siber üzerine yeni bir bölümü tamamlamıştır (anılan bölüm, mezkûr Kılavuz bir bütün olarak tamamlanana kadar kamuya açık olmayacaktır).
Geçtiğimiz yıl siber güvenlik ve teknoloji uzmanlarını, şirketleri, sivil toplumu, akademisyenleri, devlet temsilcilerini ve yargı mensuplarını bir araya getiren bir konferansın[3] ardından, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı, Ofisi için, siber yollarla işlenen veya kolaylaştırılan Roma Statüsü kapsamındaki suçlar konusunda gelecekteki çalışmalarına rehberlik edecek bir politika oluşturma sürecini başlatmıştır. Savcıya özel danışman olarak atandım ve Savcılık Ofisi’ndeki meslektaşlarımla birlikte yeni Politika taslağı üzerinde çalıştık[4].
Bu istişare süreci sırasında anılan Ofis, özellikle devlet taraflarından, sivil toplumdan, ilgili özel sektör şirketlerinden ve bu alanda özel uzmanlığa sahip diğer kuruluşlardan olmak üzere tüm ortakların yorumlarını memnuniyetle karşılayacaktır. Kamuoyu istişare süreci 30 Mayıs’ta (2025) sona erdikten sonra, alınan yorumlar ışığında taslak Politikayı revize edeceğiz. Nihai Politika daha sonra bu yılın ilerleyen zamanlarında Savcı tarafından onaylanacaktır.
‘Taslak Politika’dan[5] çıkarılacak bazı temel çıkarımlar nelerdir? Öncelikle, kapsamını anlamak önemlidir. Politika, doğrudan uluslararası hukuk uyarınca suç sayılan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisindeki suçlarla ilgilenir. Yerel hukuk tarafından ele alınan sıradan “siber suçları” (örneğin, siber yollarla hırsızlık veya dolandırıcılık işlenmesi) ele almaz. Bu sıradan suçlar için, devletler, örneğin Budapeşte Sözleşmesi[6] veya yeni Birleşmiş Milletlerin Siber Suçlara Karşı Sözleşmesi[7] [Budapest Convention or the new United Nations Convention Against Cybercrime] uyarınca, antlaşmaya dayalı soruşturma ve karşılıklı işbirliği görevlerini üstlenebilirler, ancak bunlar Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisine girmez. Yani, bu Politika, siber yollarla saldırganlık, soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının işlenmesi veya kolaylaştırılmasıyla ilgilenir. Ayrıca, Roma Statüsü’nün 70. maddesinde belirtilen adaletin uygulanmasına karşı suçların siber yönleriyle de ilgilenir.
İkinci olarak, Danışmanlar Konseyi ve Tallinn Kılavuzu 3.0[8] uzmanlarının önceki çalışmaları doğrultusunda, Savcılık Ofisi, ilke olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisindeki suçların hepsinin siber araçlarla işlenebileceğini düşünmektedir. Bahsi geçen Politika, Uluslararası Ceza Mahkemesi suçlarının unsurlarını ve bunların siber bağlamda nasıl uygulanabileceğini, genellikle varsayımsal örnekler sunarak analiz eder. Açıkçası, bazı suçlar diğerlerinden daha basit bir şekilde siber araçlarla işlenebilir. Örneğin, doğrudan ve kamusal alanda soykırıma kışkırtma suçunun sosyal medya platformları kullanılarak kolayca işlenebileceğini söylemek için büyük bir hayal gücü sıçraması gerekmez. Benzer şekilde, insanlığa karşı işlenen cinayet suçu, hava trafik kontrol sistemlerini hedef alan ve böylece uçakların düşmesine neden olan bir siber operasyon yoluyla işlenebilir ki; bu, Roma Statüsü’nün sınırlarını hiçbir şekilde zorlamayan sıradan bir yorumlama alıştırmasıdır.
Elbette, mezkûr Ofisin bu tür yorumlama uygulamalarına girişirken, gerçek bir dava görülmeden önce uyması gereken ihtiyati sınırlar vardır. Siber bağlamda Roma Statüsü hükümlerinin yeni yorumlarını sağlamak ile çok fazla şey söylemek arasında bir denge kurulması gerekir; çünkü bunu yapmak yalnızca gereksiz olmakla kalmaz, aynı zamanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki gelecekteki davalarda pratik sorunlar yaratabilir veya tepkiye yol açabilir. Bu nedenle, örneğin mezkûr Politika, ölüm, yaralanma veya fiziksel hasara neden olmayan siber operasyonların silahlı çatışma hukukunda bu terimin anlaşıldığı gibi “saldırı” [attacks] olarak kabul edilip edilemeyeceği veya verilerin ‘ayrım ilkesi’ [principle of distinction] gibi hedefleme kurallarının uygulanacağı bir “nesne” [object] olarak kabul edilip edilemeyeceği sorusu gibi, devletler arasında şu anda tartışılan belirli konularda bir tutum benimsememektedir.
Üçüncü olarak, Politika, Roma Statüsü’nün 70. maddesi[9] uyarınca adaletin uygulanmasına karşı işlenen suçların siber yollarla kolayca işlenebileceğini açıklamakta özellikle isteklidir. Örneğin, bir tanık, sosyal medyada kendisine karşı ölüm tehditleri dolaştırılarak veya itibarına zarar veren yapay zekâ tarafından oluşturulmuş bir “deepfake” (derin yanılsama) video yayılarak sindirilebilir veya misilleme yapılabilir. Kanıtlar, örneğin dijital kayıtları değiştirerek veya silerek tahrif edilebilir veya engellenebilir. Benzer şekilde, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bir görevlisi, sosyal medyanın kullanımı, sözde yanlış yaptıklarına dair dijital kanıt üretimi veya itibar açısından zararlı ‘deepfake’lerin yayılması veya yayılma tehdidi yoluyla şantaj, sindirme veya misillemeye maruz kalabilir. Bunlar sadece varsayımsal şeyler değildir; Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kendisi 2023 yılında zaten büyük bir siber saldırının hedefi olmuştu[10]. Bu nedenle Savcılık Ofisi, adaletin uygulanmasına karşı suç teşkil ettiklerinde, siber yollarla veya başka bir şekilde anılan Mahkeme’nin misyonunu baltalama girişimlerini titizlikle araştıracağını ve kovuşturacağını açıkça belirtmektedir.
Dördüncü olarak, bahsi geçen Politika, siber araçların yalnızca Roma Statüsü kapsamındaki suçları işlemek için değil, aynı zamanda bunların işlenmesini kolaylaştırmak için de kullanılabileceğini vurgular. Örneğin, yapay zekânın kullanımı da dâhil olmak üzere siber araçlar, daha geleneksel, kinetik yollarla savaş suçlarının veya insanlığa karşı suçların işlenmesini kolaylaştırmak için kullanılabilir. Bu nedenle Politika, “siber destekli suçlar” [cyber-enabled crimes] terimini kullanır ve ortak bir amaçla hareket eden bir grubun suçlarına katkıda bulunmak gibi Roma Statüsü’nde bulunan çeşitli ek sorumluluk modlarını tartışır.
Beşinci olarak, söz konusu Politika, Roma Statüsü’nün yargı çerçevesinin siber destekli suçlara nasıl uygulanacağını tartışır. Bu çerçevenin temel ilkelerini belirtmek kolaydır. Uluslararası Ceza Mahkemesi, bir suç bir taraf devletin topraklarında veya bir taraf devletin vatandaşı tarafından veya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sevk edilmesi halinde işlenirse yargı yetkisine sahiptir. Ancak burada, statünün metninden ve onu yorumlayan Mahkemenin içtihadından kaynaklanan birçok karmaşıklık vardır. Örneğin siber bağlamda, suç eyleminin birden fazla devletin topraklarında eş zamanlı olarak işlenmesi sıklıkla söz konusu olabilmektedir.
Benzer şekilde, Roma Statüsü’nün yargı yetkisi çerçevesinin, bir suça katılım biçimlerine komisyondan başka bir biçimde nasıl uygulanacağı konusunda bazı belirsizlikler bulunmaktadır. Örneğin, bir savaş suçunun (sivillere veya sivil nesnelere karşı kasıtlı olarak saldırılar düzenlemek gibi) bir devlet tarafının topraklarında kinetik yollarla işlendiği ancak bir devlet tarafının toprakları dışında faaliyet gösteren bir suç ortağı tarafından siber yollarla kolaylaştırıldığı bir senaryoyu ele alalım. Mezkûr Politika, Savcılık Ofisi’nin bu sorulardan bazılarına ilişkin görüşlerini sunmaktadır. Ancak yine de, Ofis’in görüşlerinin eksiksiz [not a complete] bir ifadesi değildir. Yargı yetkisi konuları yasal ve politik olarak özellikle hassas olabilir ve Ofis’in ilgili bir dava görülene kadar bunlardan bazılarına ilişkin görüşlerini açıklaması ters etki yaratabilir.
Altıncı olarak, Politika siber destekli suçları soruşturmanın ve kovuşturmanın birçok pratik yönüyle ilgilenmektedir. Örneğin, Savcılık Ofisi’nin vaka seçimine yaklaşımını yönlendiren aynı ölçütleri hem siber hem de kinetik suçlara uygulayacağını açıklamaktadır. Siber suçluları başarılı bir şekilde soruşturmanın ve kovuşturmanın teknolojik ve pratik zorluklarının üstesinden gelmek için devletler, şirketler ve sivil toplumla işbirliği geliştirme ve oluşturma gerekliliğinin altını çizmektedir.
Ofis, hafife alınmayan bu pratik zorlukların fazlasıyla farkındadır. Siber uzayda belirli bir davranışın belirli bir bireye atfedildiğini kanıtlamak ve bunu yasal olarak gerekli kanıt standardına göre yapmak (örneğin, bir mahkûmiyet için makul şüphenin ötesinde) kolay bir iş değildir. Kanıt elde etmenin imkânsız olduğu durumlar olacaktır. Ancak bu tür zorluklar, teknik veya başka türlü, abartılmamalıdır. Yerel deneyimlerin gösterdiği gibi, büyük veya küçük siber suçluları etkili bir şekilde kovuşturmak mümkündür.
Bu nedenle, taslak Politika Savcılık Ofisi içinde kapasite oluşturma ve eğitim ihtiyacını vurgulamaktadır. Bu Ofis, kanıt ve uzmanlık akışını kolaylaştırmak için yerel/ulusal yetkililerle işbirliğini artırmaya özellikle isteklidir. Devletler artık sıradan siber suçları soruşturma ve kovuşturmada giderek daha fazla işbirliği kapasiteleri oluşturdukça, bu kapasitelerin çoğu Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin çalışmalarına da katkı sağlayabilir. Taslak Politika ayrıca Mahkemenin siber bağlamda büyük bir rol oynayan özel sektörle işbirliğinin kesinlikle gerekli olduğunu açıklamaktadır. Bu tür işbirlikleri hem resmi hem de gayrı resmi olabilir ve hâlihazırda gerçekleştirilmektedir.
Anılan Politika, tüm bu yollarla Savcılık Ofisi’nin yetkisinin teknoloji tarafından geride bırakılmayacağını ve Roma Statüsü’nün, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisi dâhilindeki kişilerin suç davranışları için, kullandıkları teknolojik araçlardan bağımsız olarak, geçerliliğini koruduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Yine, siber suçluları kovuşturmada, olağan yerel bağlamda veya uluslararası ceza bağlamında pratik zorluklar vardır. Bu zorluklar ne hafife alınmalı ne de abartılmalıdır. Savcılık Ofisi, Roma Statüsü kapsamında siber destekli suçların etkili bir şekilde soruşturulmasını ve kovuşturulmasını kolaylaştıran kurumsal bir ortam oluşturmaya kararlıdır ve buna duyulan ihtiyaç giderek daha da acil hale gelmektedir. Politika bu konuda sadece bir ilk adım olup önümüzdeki aylarda kamuoyu danışma sürecine[11] katkıda bulunacak olan herkese çok minnettarım.
[1]<https://www.icc-cpi.int/news/icc-office-prosecutor-launches-public-consultation-policy-cyber-enabled-crimes-under-rome>.
[2]<https://www.ila-americanbranch.org/wp-content/uploads/2022/10/The-Council-of-Advisers-Report-on-the-Application-of-the-Rome-Statute-of-the-International-Criminal-Court-to-Cyberwarfare.pdf>.
[3]<https://www.icc-cpi.int/news/statement-icc-prosecutor-karim-aa-khan-kc-conference-addressing-cyber-enabled-crimes-through>.
[4]Bkz. “1” no.lu dipnot.
[5]Siber Destekli Suçlar ile ilgili ‘taslak Politika’ için lütfen bkz. <https://www.icc-cpi.int/sites/default/files/2025-03/250306-OTP-Policy-on-Cyber-Enabled-Crimes-for-public-consultation.pdf>.
[6]<https://www.coe.int/en/web/cybercrime/the-budapest-convention>.
[7]<https://www.unodc.org/unodc/en/cybercrime/convention/home.html>.
[8]<https://ccdcoe.org/news/2021/the-ccdcoe-invites-experts-to-contribute-to-the-tallinn-manual-3-0/> [Bu dipnot metne çeviren tarafından iliştirilmiştir].
[9] ‘Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü’ için lütfen bkz. <https://www.icc-cpi.int/sites/default/files/2024-05/Rome-Statute-eng.pdf>.
[10]<https://www.reuters.com/world/international-criminal-court-reports-cybersecurity-incident-2023-09-19/>.
[11]Bkz. “1” no.lu dipnot.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.