1. Giriş
Rekabetçi sporların en büyük becerilerinden biri, kaybedilen bir pozisyondan az bir galibiyeti -veya en azından beraberliği- kurtarmaktır. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) İkinci Sütun olarak bilinen küresel asgari vergi anlaşmasına yanıt olarak bu becerileri etkinleştirmesi gerekebilir.
Yeni araştırma makalemize[1] göre bu anlaşma, ABD vergi matrahlarına yönelik iki büyük risk sunuyor. Birincisi, İkinci Sütun’un (Pillar Two) yabancılar tarafından benimsenmesi, ABD’li şirket hissedarları için daha yüksek yabancı vergilerle sonuçlanacak ve aynı zamanda ABD Hazinesi’nin gelirlerinin azalmasıyla sonuçlanabilecektir[2]. İkincisi, ABD Kongresi’nin kendi vergi politikasını belirleme yeteneğini sınırlayabilir. ABD’nin gelen kâr transferinden -çokuluslu şirketler yurtdışındaki düşük vergili ülkeler yerine ABD’ye daha fazla gelir bildiriyor- bir miktar fayda sağlaması muhtemel olsa da, bunun anlaşmanın olumsuz yönlerini aşması pek olası değildir.
İkinci Sütun ABD açısından en iyi ihtimalle vasat bir gelişmedir. Ancak ABD tek taraflı olarak bu küresel politika değişikliklerinin dışında kalamaz; zaten diğer ülkeler de yeni kuralları yürürlüğe koyan mevzuatlarından vazgeçmek zorunda kalacaklardır. Yeni araştırma makalemizde modellenen sonuçların çoğu, iptal edilebilecek herhangi bir ABD politikası değişikliğinin değil, diğer egemen ülkelerin eylemlerinin sonucudur.
Üstelik diğer ülkelerin ABD’nin bakış açısını paylaşması da pek olası değildir. ABD, dünyanın en büyük çokuluslu şirketler (multinational enterprises-MNEs) arasında çok büyük bir paya sahiptir (piyasa kapitalizasyonuna göre ilk on çokuluslu şirketin dokuzu ABD firmasıdır). Bu nedenle, büyük çokuluslu şirketlerden gelir elde etme girişimi ABD’ye diğer ülkelere göre daha fazla yüklenecektir.
Buna ek olarak, ABD hükümeti, İkinci Sütun’un yokluğunda zaten ılımlı kurumsal gelir vergisi oranlarını sürdürebiliyordu. Anlaşmanın cazip noktalarından biri (kurumlar gelir vergisi oranlarını düşüren rekabetçi baskıları azaltacak olması), zaten ılımlı bir kurumsal vergi oranını korumak için yeterli güce sahip olan ABD ile daha az alakalıdır. (Ancak, ABD’nin hâlâ bir miktar rekabetçi baskıya maruz kaldığı unutulmamalıdır. Özellikle ABD’nin geçici çözümleri sınırlamaya veya kaçınmaya çalıştığı bir dönemde ılımlı oranlar bile çokuluslu şirketlerin rekabet gücünü etkilemektedir.)
O halde, küresel duruma dair en iyi yorum, ABD yapmasa bile diğer birçok ülkenin İkinci Sütun’u uygulamak için nedenleri olduğudur. Zamanı geri alma ya da İkinci Sütun’un sunduğu risklerden tamamen kaçınma fırsatı muhtemelen olmayacaktır. Belki İkinci Sütun’un ABD merkezli savunucuları, ABD’ye sağlanan faydaları abartmış olabilir, ancak şimdi ileriye bakmak daha önemlidir. ABD yalnızca karşılık verebilir ve zor bir durumdan galibiyet veya beraberliği kurtarmaya çalışabilir.
2. İkinci Sütun Risklerini Azaltma Planı
Her ne kadar İkinci Sütun ABD için muhtemelen olumlu yanlarından çok olumsuz yanları içerse de, 2025 veya 2026 yılında verilecek sağlam bir politika tepkisi bazı faydalardan faydalanabilir ve zararları azaltabilir. Aşağıda sunulan çözümler, sıfırdan başlayarak tasarlanabilecek ideal vergi politikaları olmayabilir. Bunun yerine, politika yapıcılarımıza dayatılan belirli bir senaryoya bağlılar: Bazıları keyfi veya idealin altında olabilen belirli bir dizi vergi kuralına uyumu sağlamaya çalışan zorlayıcı unsurlarla küresel bir anlaşma. Bu çözümler, teorik olarak en iyi haliyle bir vergi politikası vizyonu değil, söz konusu durumun gerçekliğine bir yanıttır:
2.1. (ABD’ye) Gelen kâr transferinin avantajlarından yararlanma (take advantage of inbound profit shifting): İkinci Sütun, firmaların kazançlarının daha fazlasını düşük vergili bölgeler yerine ABD’ye bildirmelerine yol açabilir. Başka bir deyişle, İkinci Sütun tasarlandığı gibi çalışabilir, küçük, düşük vergili ülkelerden para sızdırabilir ve bunun yerine başkalarının bu geliri ele geçirmesine izin verebilir. Ön modellememizde, minimum %15’in küresel olarak benimsenmesi, kârları ABD’ye kaydıracak ve on yıl içinde 99,3 milyar dolarlık yeni gelirle sonuçlanacaktır. Gelirdeki bu artış muhtemelen azalan gelir kombinasyonuyla dengelenecek olsa da bireysel gelir vergisi koleksiyonlar ve daha yüksek yabancı Vergi kredisi, hâlâ önemlidir.
ABD, örneğin yüksek derecede mobil gelirin İkinci Sütun kapsamında izin verilen minimum vergilendirmeye tabi olmasını sağlayarak, gelen kâr aktarımı için bir hedef olarak çekiciliğini en üst düzeye çıkarabilir. Yabancı (ülke mahreçli) Türetilmiş Maddi Olmayan Gelir (Foreign-Derived Intangible Income-FDII) teşviki gibi, gelen kâr aktarımını teşvik eden temel ABD rekabetçilik özellikleri korunmalı veya yeniden düzenlenmelidir. Maksimum rekabet gücüne ulaşmak için mobil gelir aynı zamanda İkinci Sütun Uyumlu Nitelikli Yurt İçi Minimum İlave Vergi (Qualified Domestic Minimum Top-up Tax; QDMTT) ile en az %15 oranında vergilendirilebilir, ancak daha fazla değil. Oran üzerinden rekabet etmenin yanı sıra ABD, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge; research and development) ve sermaye yatırımı için harcama yapma gibi hükümler yoluyla da daha çekici hale gelebilir.
2.2. Mevcut ABD vergi hükümlerinde tavizlerin güvence altına alınması (secure concessions on existing U.S. tax provisions): ABD oranları genellikle İkinci Sütun’un minimum %15’ini aşsa da, ABD politikası İkinci Sütun ile tam olarak uyumlu değildir. ABD düzenlemeleri hem geliri hem de vergiyi Sütun İki’nin Model Kurallarından biraz farklı tanımlamaktadır. İkinci Sütunun Gelire Dâhil Etme Kuralının (Income Inclusion Rule-IIR) ABD’deki eşdeğeri olan Küresel Maddi Olmayan Düşük Vergi Geliri (Global Intangible Low-Tax Income; GILTI), Gelire Dâhil Etme kuralları oluşturulmadan önce tasarlanmıştır ve Gelire Dâhil Etme koşullarıyla tam olarak uyumlu değildir. Ayrıca ABD bazen Ar-Ge gibi faydalı ticari faaliyetleri teşvik etmek için geri ödemesiz vergi kredileri kullanıyor.
ABD, yıkıcı değişim ve yeni mevzuat ihtiyacını en aza indirmek için de olsa, bu rejimlerden en azından bazılarını Sütun İki kuralları kapsamında izin verilebilir hale getirmek için müzakere etmelidir. Belki Küresel Maddi Olmayan Düşük Vergi Geliri (GILTI), Gelire Dâhil Etme kurallarının tüm hedeflerini gerçekleştiremeyebilir, ancak Gelire Dâhil Etme kurallarından öncesine dayanmaktadır ve Gelire Dâhil Etme kuralları için bir tür model görevi görmektedir, bu nedenle geçerli olarak kabul edilmelidir. ABD Ar-Ge teşvikleri de İkinci Sütunla çatışmaya karşı son derece hassastır, çünkü ABD, geri ödemesiz vergi kredilerine çok fazla bel bağlamaktadır. Sütun İki kuralı, diğer teşvik türlerine göre keyfi olarak orantısız bir şekilde baskı yapıyor. Sonuç: İkinci Sütun kuralının ABD Ar-Ge teşviklerini kısıtlama veya geçersiz kılma ve diğer ülkelerin rejimlerine (ABD’ninkinden daha cömert olanlara bile) dokunmama olasılığı daha yüksektir. Bu soruna diplomatik bir çözüm bulmak bir öncelik olmalıdır.
2.3. Yerel vergi hükümlerinden tasarruf etmek için geçici çözümler kullanma (use workarounds to save domestic tax provisions): Örneğin ABD Ar-Ge hükümlerine ilişkin müzakereler başarısız olursa, Kongre, ne kadar keyfi olursa olsun, İkinci Sütun kuralları dâhilinde çalışarak geçerli vergi politikalarını korumalıdır. İkinci Sütun’da bilgili bir yasama organının avantajına kullanılabilecek bir aritmetik veya muhasebe tuhaflığı vardır. İkinci Sütun’un uygulama mekanizmaları, verginin gelire bölünmesinin %15’ten fazla olmasını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Eğer bir yasama organı vergi indirimi yerine gelir artışını öngören bir politika tasarlıyorsa, payı azaltmak yerine kesrin paydasını artırıyor. Paydada yapılacak bir değişiklik, payda yapılacak bir değişikliğin yalnızca altıda biri kadar güçlüdür. Bu nedenle, Kongre politikalarını vergi indirimleri yerine gelir artışları olarak etiketledikçe, İkinci Sütun kuralları çerçevesinde çalışma alanı da o kadar artacaktır.
Bu, hükümlere bağlı olarak maliyetli olabilir. İadesi mümkün olmayan kredileri, Model Kuralları kapsamında gelir olarak sayılabilmesi için nitelikli iade edilebilir kredilere dönüştüren varsayımsal bir çözüm, bir grup PwC uzmanı tarafından Vergi Notlarında[3] özetlenmiştir. Bunun 10 yıl içinde 193,1 milyar ABD dolarına mal olacağını tahmin ediyorlar, ancak İkinci Sütun’a ilişkin daha sonraki rehberlik muhtemelen daha az maliyetli çözümleri mümkün kılmıştır.
2.4. Dağınık, tarafsız olmayan veya gereksiz hükümleri kaldırma fırsatını değerlendirme (take the opportunity to remove messy, non-neutral, or unnecessary provisions): İkinci Sütun, karmaşık, tarafsız olmayan veya tekrarlanan politikaların kaldırılması veya yeniden düzenlenmesi için bir fırsat sunuyor. Asgari vergi, bazı vergi kredilerini etkili bir şekilde ortadan kaldırabilir. Yukarıdaki daha değerli vergi kredilerinin korunmasına yönelik yönergeler sunarken, Kongre aynı zamanda daha az değerli vergi kredilerini ortadan kaldırarak da yanıt verebilir. Buna ilave olarak ve belki de daha önemlisi, Kongre, kuşatılmış kurumsal alternatif asgari vergiyi bir Uyumlu Nitelikli Yurt İçi Minimum İlave Vergi (QDMTT) görevi görecek şekilde değiştirebilir. Kongre, politika oluştururken ABD firmalarının vergi uyum maliyetlerini dikkate almalıdır; bunun nedeni yalnızca hissedarların getirilerini azaltması değil, aynı zamanda başka yerlerdeki ekonomiye daha iyi hizmet edebilecek akıllı insanların zamanını ve çabasını meşgul etmesidir.
3. Sonuç
Kısacası Kongre, İkinci Sütun’un ABD’ye özgü önemli dezavantajları olduğunu ancak aynı zamanda İkinci Sütun’un yürürlüğe girmesini tek taraflı olarak durduramayacağını da kabul etmelidir. Bunun yerine, çeşitli güçlerin kendisini harekete geçmeye zorlayabileceği bir sonraki Kongre için bir politika tepkisini dikkatle değerlendirmelidir. ABD’nin İkinci Sütun’un uygulama mekanizmalarından kaynaklanan bir “güvenli liman” (safe harbor) ertelemesi söz konusu olup, bunların süresi 2026 sonunda sona ermektedir. Ayrıca, 2017 yılından itibaren çeşitli uluslararası vergi hükümleri de bulunmaktadır. Vergi İndirimleri ve İş Yasası (Tax Cuts and Jobs Act-TCJA) 2026 yılında sıkılaştırılacak ve Vergi İndirimleri ve İş Yasası’nın (TCJA) çok çeşitli bireysel gelir vergisi hükümleri 2025 yılının sonunda sona erecektir.
Bir sonraki Kongre vergi reformunu ele aldığında İkinci Sütunun olumsuzluklarını hafifletmek için yukarıda özetlenen bazı unsurları dikkate almalıdır.
[1] Makale için (Alan Cole, Cody Kallen, Risks to the U.S. Tax Base from Pillar Two, Tax Foundation, August 30, 2023) bkz. < https://taxfoundation.org/wp-content/uploads/2023/08/Risks-to-the-U.S.-Tax-Base-from-Pillar-Two.pdf >
[2] Bu konuda bkz. < https://taxfoundation.org/blog/global-tax-deal-basics/ >
[3] PwC vergi notu için bkz. < https://www.taxnotes.com/special-reports/credits/where-credit-due-treatment-tax-credits-under-pillar-2/2023/03/17/7g743 >
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.