Federal Rezerv (Fed; ABD Merkez Bankası) yetkilileri, Silikon Vadisi Bankası’nın (Silicon Valley Bank-SVB) çöküşünün ardından Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bankacılık sisteminin sağlam olduğu konusunda piyasalara güvence vermeye çalışırken, yatırımcıların ve mevduat sahiplerinin bunlara inanmak için hiçbir nedenleri yoktur. Yalnızca mevduat sigortası, düzenleme ve kurumsal yönetişimdeki anlamlı reformlar Fed’in güvenilirliğini geri getirebilir.
SVB’nin çöküşünün artçı şokları, görünürde hafiflese de, hâlâ dünyanın dört bir yanında yankılanıyor. Federal Rezerv yetkilileri, halka ABD bankacılık sisteminin sağlam olduğu konusunda güvence vermek için büyük çaba sarf etseler de, birinin onlara neden inanması gerektiği açık değildir. Ne de olsa Fed Başkanı Jerome Powell, ABD Kongresi’ne aynı şeyi SVB’nin Mart (2023) ayındaki çöküşünden birkaç gün önce söylemişti.
O zamandan bu yana geçen haftalarda, 2010 Dodd-Frank finansal reformları ile kurulan övülen stres testlerinin, Fed’in agresif faiz oranı artışlarının neden olduğu Devlet tahvillerinin değerindeki düşüşü öngörmediği bildirildi. Erica Jiang ve ortak yazarları tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmada, Fed’in faiz oranı artışlarının ardından “piyasaya göre belirlenen banka varlıklarının tüm bankalarda ortalama %10 düştüğü”, “en alttaki 5. yüzdelik dilimde %20’lik bir düşüş yaşadığı” bulundu.
ABD Başkanı Joe Biden, SVB’nin çöküşünden sorumlu olanlardan hesap sorulacağına söz vermiş olsa da, bu tür vaatler de sağlıklı dozda şüphecilikle karşılanmalıdır. Ne de olsa Biden’ın başkan yardımcısı olduğu Obama yönetimi, 2008 tarihli finans krizinden hiçbir bankacıyı sorumlu tutmadı.
Gerçek şu ki, düzenleyiciler -Fed dâhil- bankacılık sistemini güvende tutmayı başaramadı. Bankalar güvene dayalıdır: mevduat sahipleri istedikleri zaman paralarını çekebileceklerinden emin olmalıdırlar. Bu her zaman doğru olmuştur. Değişen şey, milyarlarca doların çevrimiçi olarak bir nano saniyede çekilebilme kolaylığıdır.
Paralarını geri alamayacaklarına dair en ufak bir tehlike bile, mantıklı insanların mevduat sigortası kapsamında olmayan (sigortasız) fonları ve hatta gecikme riski varsa sigortalı meblağları geri çekmelerine neden olur. Sonuç olarak, bir banka başarısız olduğunda, çantayı elinde tutan kişiler, dikkat etmeyen veya birçok yaşlı müşteri gibi dijital bankacılık hizmetlerini kullanmayan kişilerdir.
Sofistike mevduat sahiplerinin düzenleyici arbitraj yapmak için aracıları kullandığı ve tüm mevduatın sigortalı olduğunu garanti ettiği veya bir an önce sigortalı tutarın üzerindeki fonları çekmeye hazır olduğu mevcut statüko, bir bankacılık sistemini yönetmenin bir yolu değildir. Sektörü istikrara kavuşturmak için politika yapıcılar, elde ettikleri faydalara ve oluşturdukları sistemik risklere dayalı olarak mevduat sahipleri tarafından ödenen kapsamlı bir mevduat sigortası oluşturmalıdır. Bu yapılıncaya kadar da, bankacılık sistemi kırılgan kalacaktır.
SVB’nin denetlenmesinden sorumlu Devlet kurumunun başkanı olarak Powell, SVB’nin çöküşünü hızlandıran gözetim başarısızlıklarının sorumluluğunu taşımaktadır. 2008 finans krizine neden olan (bunun boyutu, çok sayıda dava ve diğer yasal işlemlerin ardından ancak yıllar sonra anlaşılmıştır) büyük çaplı ipotek kredisi dolandırıcılığının aksine, SVB’nin kredileri sağlam görünüyordu.
Elbette, iyi borç verme bile önemli bir gerilemenin ortasında bozulabilir ve sigortasız düşük faizli hesaplarda bu kadar çok para tutulduğu zaman kaçınılmaz olarak şüpheli faaliyet şüpheleri ortaya çıkar. Ancak SVB’nin sorunları daha yavandı ve işine yarayan herhangi bir bankacılık düzenleyicisi, özellikle riski yaratan düzenleyici kuruluşken harekete geçmeliydi.
Bankalar her zaman vade dönüşümü yaparak kısa vadeli mevduatı uzun vadeli yatırımlara dönüştürürler. Bu süreç doğası gereği riskli olsa da, vergi mükellefleri doğrudan veya dolaylı olarak aşağı yönlü riski üstlenirse, bankalar genellikle mudilerinin parasıyla kumar oynamaya eğilimlidir. SVB’nin yaptığı buydu: bazı müşteri mevduatını uzun vadeli, görünüşte güvenli menkul kıymetlere yatırdı ve uzun vadeli faiz oranlarının artmayacağına (dair) bahse girdi. Gözeticiler ise, bunun olmasına izin vermemeli ve gerçekleştiğinde bunu stres testinin merkezi bir parçası haline getirmelidirler.
Yine de Fed bunun olmasına izin verdi ve faiz oranlarındaki artışların finans sektörü kırılganlığını tetiklemedeki rolünü göz ardı ederek, kendi stres testlerinin etkinliğini baltaladı. Bu denetleme hatalarına ilave olarak, SVB’nin çöküşünden önce düzenleyici başarısızlıklar geldi, çünkü Powell yönetimindeki Fed, bölgesel ekonomik öneme sahip olduğunu ancak sistemik olarak önemli olmadığını düşündüğü SVB gibi bankalar üzerindeki düzenlemeleri gevşetti.
Çoğu insan, bankaların sağlamlığını değerlendirmek için gereken yeteneğe, kaynaklara veya bilgiye erişime sahip değildir. Bu tür değerlendirmeler temel bir kamu yararıdır ve bu nedenle hükümetin sorumluluğundadır. Eğer bir banka halkın parasını kabul edebiliyorsa, halkın da parayı geri ödeyebileceğine güvenmesi gerekir. ABD hükümeti, özellikle de Fed, bu konuda başarısız oldu.
Fed, diğer bağımsız merkez bankaları gibi, kredibilitesini kıskançlıkla koruyor. Fed’in son bir yılda gerçekleştirdiği ve 2008 sonrası dönemi karakterize eden aşırı düşük faiz oranlarını normalleştirmenin çok ötesine geçen faiz artırımlarının nedeni olarak kaybetme riski gösterilmiştir. Ancak, hızlı faiz oranı artışlarının ortaya çıkardığı riskleri ve sıfıra yakın on yıldan uzun süredir faiz oranlarının bu riskleri nasıl artırdığını fark etmeyerek, Fed kendi güvenilirliğini baltaladı -bu, tam da kaçınmaya çalıştığı sonuçtur.
Daha da kötüsü, faiz oranı artışları, Fed’in büyük ölçüde Covid-19 salgını ve Ukrayna’daki savaş ile ilgili arz yönlü şoklar ve talep kaymalarından kaynaklanan enflasyonun kaynağına ilişkin yanlış teşhisini yansıtmaktadır. Ayrıca, keskin bir ekonomik gerilemeye yol açmadan, artan faiz oranları aslında enflasyonu daha da kötüleştirebilir. Tüketici fiyat endeksindeki artışlara en büyük katkı, yüksek faiz oranlarının şiddetlendirdiği konut sıkıntısından kaynaklanan artan kira oranlarıdır. Bu arada, Fed’in enflasyonu düşürme stratejisi, Afrikalı-Amerikalılar arasındaki genç işsizliğinin %20’nin üzerine çıkmasına neden olarak, oldukça eşitsiz bir ülkede uzun süreli yaralar bırakabilir.
Mevcut durumda, Fed ve başkanı her cephede güvenilirliğini yitirmiştir. Mevcut kriz, Fed’in 2008 tarihli krize katkıda bulunan yönetim konularını ele almadaki başarısızlığını ortaya çıkarmıştır. SVB CEO’su Greg Becker’in bankasını denetlemesi gereken bölgesel Fed’in yönetim kurulunda yer alması buna bir örnektir.
SVB’nin çöküşünün tetiklediği hâlâ kaynayan finansal kargaşanın daha derin bir krize dönüşüp dönüşmeyeceğini zaman gösterecek, ancak yatırımcıların ve mudilerin Fed’in böyle olmayacağına dair güvencelerine güvenmeleri için hiçbir neden bulunmamaktadır. Yalnızca mevduat sigortası, kurumsal yönetişim, düzenleyici yapı ve denetime ilişkin anlamlı reformlar, bankalara olan güveni ve Fed’in güvenilirliğini yeniden sağlayabilir.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.