Akıllı sözleşmeler (smart contracts) genellikle kripto para birimlerinin transferini kolaylaştırmak için kullanılır ancak aslında her türlü işlemi sonuçlandırmak için de kullanılabilir. Teknik olarak konuşursak, akıllı sözleşme yalnızca otomatikleştirilmiş bir algoritmadır. Belirli ön koşullar karşılandığında önceden tanımlanmış bir eylemi tetikler, ancak buna ilave bir siber güvenlik katmanı da eklenir. Ancak akademisyenler akıllı sözleşmelerin yasal statüsünü anlamakta zorlanıyor ki; bazı bilim adamları akıllı sözleşmelerin yasal olarak bağlayıcı yükümlülükler yaratabileceğini savunuyorken, diğerleri akıllı sözleşmelerin yalnızca otomatikleştirilmiş bir uygulama mekanizması olduğunu iddia ediyor, diğer bazıları ise akıllı sözleşmelerin yasal olarak bağlayıcı olup olmadığı sorusuna kategorik bir yanıt olmadığı sonucuna varıyor.
Dünyanın dört bir yanındaki politika yapıcılar akıllı sözleşmelere yönelik yaklaşımlarda eşit olarak bölünmüş durumdadır. Amerika Birleşik Devletleri büyük ölçüde akıllı sözleşmeleri federal yasalar marifetiyle benimsemeyi ve elektronik işlemlere yasal etki sağlamayı tercih etmiştir. Bunlar arasında, diğerlerinin yanı sıra, Federal E-imza Yasası, Tekdüzen Elektronik İşlemler Yasası ve Tekdüzen Ticaret Kanununda (Federal E-sign Act, Uniform Electronic Transactions Act, and Uniform Commercial Code) ‘kontrol edilebilir elektronik kayıtların’ alım satımına (trade in controllable electronic records) olanak sağlayan yakın zamanda yapılan değişiklik yer almaktadır. Bunun tersine, Avrupa Birliği yakın zamanda ters yönde adımlar atarak yeni Veri Yasası kapsamında veri aktarımı anlaşmaları için kullanılan akıllı sözleşmelere katı düzenlemeler getirmiştir.
Yakın tarihli bir makalede yasa koyucuların politika tercihlerinin bir üçleme (trilemma) olarak görülmesi önerilmektedir. Spesifik olarak, her bir işlem türü için, düzenleyici otoriteler şunlardan birini yapabilir: (i) bırakınız yapsınlar yaklaşımını benimseyebilir ve yazılı sözleşmelerin yanı sıra akıllı sözleşmelerin de kullanılmasını sağlayabilirler, (ii) akıllı sözleşmelerin kullanımını düzenleyebilir veya yasaklayabilirler veya (iii) akıllı sözleşmelerin kullanımını zorunlu kılabilirler. Makalede bu farklı seçenekler analiz edilerek, en uygun seçimin, işlem maliyetleri ile piyasa başarısızlıklarının azaltılması arasındaki potansiyel dengeye bağlı olduğu gösteriliyor.
Genel olarak, akıllı sözleşmeler ya örneğin, belirli süreçleri otomatikleştirerek işlem maliyetlerini azaltabilir ya da örneğin, programcıların işe alınması gerektiği için işlem maliyetlerini artırabilir; ancak bu maliyetler taraflarca karşılanıyorsa yine de daha ucuz çözümü tercih edeceklerdir. Müdahale ihtiyacı, yalnızca akıllı sözleşmelerin gerektirdiği işlem maliyetlerinin, işlem gören varlığın gelecekteki alıcıları gibi üçüncü taraflarca karşılanması durumunda ortaya çıkar. Bu tür işlem maliyetleri, ekonomistlerin ‘dışsallık’ (externality) dedikleri, piyasa başarısızlıklarının yaygın kaynaklarından biri haline gelmektedir. Aynı zamanda akıllı sözleşmeler, örneğin işbirliğini engelleyen güven sorunlarını çözecek bir araç sağlayarak diğer piyasa başarısızlıklarına da çözüm olabilir. Bu ikilik, zaten bazı akıllı sözleşmeleri yürürlüğe koyarken diğerlerini düzenlemenin neden etkili olabileceğini açıklamakta ancak yazılı sözleşmeleri yasaklarken akıllı sözleşmeleri zorunlu kılmanın neden tercih edilebileceğini henüz açıklamamaktadır.
İkinci noktayı aydınlatmak için anılan makalede akıllı sözleşmeler ile yazılı sözleşmeler arasındaki karmaşık ilişki çözülmekte ve beş ana özellik tanımlanmaktadır. Birincisi, akıllı sözleşmeler bazen teklif ve kabulü kod yoluyla yansıtan bağlayıcı vaatler oluşturabilir. İkincisi, akıllı sözleşmeler bazen vaatlerin yerini doğrudan performansla alabilir; işlem otomatik olarak ve eş zamanlı olarak yerine getirilir ve söz verme ihtiyacı tamamen ortadan kalkar. Üçüncüsü, akıllı sözleşmeler örneğin, bazı kıyaslamaların piyasa fiyatının belirli bir eşiğin üzerinde olup olmadığı gibi beklenmedik durumları doğrulamak için kullanılabilir. Dördüncüsü, örneğin, gayrimenkul işlemlerinde belgelerin yazılı olması gibi akıllı sözleşme formalite yükümlülüklerini yerine getirebilir. Son olarak akıllı sözleşmeler, sözleşmenin içeriğini revize etmek için yazılı sözleşmeler ile birlikte kullanılabilir. Bu işlevler, akıllı sözleşmelerin yazılı sözleşmelerin kısmen ikamesi, kısmen de tamamlayıcısı olduğunu vurgulamaktadır.
Makalede, bu tespitler üzerine, belirli işlemler için akıllı sözleşmelerin zorunlu hale getirilmesi önerilmektedir: (i) üçüncü tarafların işlem maliyetlerini önemli ölçüde azaltacak şekilde yazılı bir sözleşmeyi tamamlar, (ii) otomasyonun yokluğunda önemli dışsallıklar gerektirecek yazılı bir sözleşmenin yerine geçer ve (iii) hangi nedenle olursa olsun, işlemleri için akıllı sözleşmenin göreceli faydalarını tamamen küçümseyen tarafları zorlar. Bu üç vakanın ardındaki mantık, Guido Calabresi ve Douglas Melamed’in[1] ufuk açıcı çalışmalarından kaynaklanıyor ki; bu kişiler hem gönüllü hem de gönülsüz işlemleri yasaklayan ‘devredilemezlik kuralları’nın (inalienability rules) neden tercih edileceğini açıklıyor. Mezkûr makalede, akıllı sözleşmeleri zorunlu kılan bir kuralın, yazılı sözleşmeler için devredilemezlik kuralını uygulamaya eşdeğer olduğu ve bu nedenle yalnızca önemli dışsallıklar olduğunda veya tarafları [geleneksel (eskiden/babadan kalma) olarak (paternalistically)] hata yapmaktan korumaya ihtiyaç duyulduğunda arzu edilir olduğu açıklanmaktadır.
Bu nedenle, hukuk ve ekonomiden elde edilen bilgilerden yola çıkan makalede, politika yapıcılar için yeni bir yol gösterilmekte ve farklı seçenekler arasında seçim yaparken dikkate alınması gereken hususların altını çizilmektedir.
[1] Calabresi, Guido, and A. Douglas Melamed. “Property rules, liability rules, and inalienability: one view of the cathedral”. Modern Understandings of Liberty and Property. Routledge, 2013. 139-178.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.