‘Anlaşma ile Sözleşme’nin Temel Hukuki Farklılıkları

Giriş

Anlaşmalar ile sözleşmeler (agreements and contracts) arasındaki ince ayrımları anlamak, uygulanabilirlik ve formaliteye odaklanarak hukuk alanında çok önemlidir.

Bir sözleşme ile anlaşma arasındaki farklar, hukuki alandaki çoğu hususta olduğu gibi, ilgili tarafların dilinin ve niyetinin ayrıntılarına bağlıdır. Kısacası, bir sözleşme tanım itibarıyla bir anlaşma türüdür, ancak tüm anlaşmalar yasal olarak bağlayıcı, uygulanabilir bir sözleşme düzeyine yükselmez.

Aşağıda, bu hukuki kavramların her ikisini de oluşturan unsurlardan bazıları incelenecek ve bunların taslakları için bir bağlam sağlamanın yanı sıra nasıl çalıştıklarına dair bazı örnekler sunulacaktır. Hem sözleşmeler hem de anlaşmalar, ülke çapındaki bireylerin ve şirketlerin günlük iş ilişkilerinde önemli bir role sahiptir ve bunların yararlılığını anlamak, hem iş dünyası hem de hukuk camiası için kritik öneme sahiptir.

1. Anlaşma ve sözleşme arasındaki temel farklar

Bir anlaşma ve sözleşme, taraflar arasında karşılıklı yükümlülükler oluşturma temel amacını paylaşır, ancak hukuki sonuçları ve formaliteleri bakımından farklılık gösterir. Esas itibarıyla sözleşme, hukuki sonuçları ve uygulanabilir hak ve yükümlülükleri kapsayan daha katı bir anlaşma biçimidir; oysa anlaşma daha geniş bir gayri resmi anlayış yelpazesini kapsar.

Her ikisi de fikir ve söz alışverişini içerir, ancak bir sözleşme genellikle daha resmileştirilmiş bir düzenlemeyi gerektirir, genellikle yazılı olarak belgelenir ve yasal olarak uygulanabilirlik taşır.

Tersine, bir anlaşma gayri resmi olabilir ve her zaman yasal olarak bağlayıcı olmayabilir. Sözleşmelerin hukuken geçerli olabilmesi için bedel, hukukilik, ehliyet ve karşılıklı mutabakat gibi unsurlar gerekliyken, anlaşmalarda bu tür koşullar bulunmayabilir.

1.1. Anlaşma

Öte yandan, bir anlaşma, ortak çıkarları olan taraflar arasında benzer şekilde tasarlanmış bir sözleşmedir, ancak bir sözleşmeyle aynı düzeyde yasal uygulanabilirliğe sahip değildir. Bu haliyle, bir anlaşma basitçe “iki veya daha fazla kişinin birbirine karşılıklı rıza göstermesidir” (manifestation of mutual assent by two or more persons to one another). Bu “fikirlerin/zihinlerin buluşması” (meeting of the minds) ortak niyetleri gösterir ve bir icap/teklif ve bir kabul marifetiyle ifade edilir.

Anlaşmalar kelimelerle gösterilebilir ve hatta bazı durumlarda eylemler sessizlikle bile gösterilebilir. Anlaşmalar genellikle halk dilinde sözleşmelerle aynı kefeye konulsa da, bir anlaşmada genellikle bu seviyeye yükselmek için “değerlendirme yani dikkate alma” (consideration) gibi kesin unsurlar eksiktir.

Ayrıca, farklı yargı bölgeleri anlaşmaları biraz farklı şekilde ele alacak ve karara bağlayacaktır. Washington eyaletinde bir anlaşma, bir sözleşmeyle aynı hukuki sonuçları taşımaz, ancak Pensilvanya’da, aslında bir anlaşma, eğer “taraflar bağlayıcı bir anlaşma yapmak niyetindeyse” (the parties intend to enter into a binding agreement), bir sözleşmeyle aynı kuvvetle uygulanabilir. Suyu daha da bulandıran Kaliforniya yasaları ise, tarafların niyetine bağlı olan “nihai anlaşma” ile “anlaşma konusunda aynı fikirde olma” (a final agreement and an agreement to agree) arasında ayrım yapmaktadır.

1.2. Bazı anlaşma örnekleri

Bir tür anlaşmayı gerektiren birçok sözleşme ve ilişki türü vardır. Bu tür anlaşmaların iki yaygın biçimi Ana Hizmet Anlaşması ve Çalışma/İş Bildirgesidir (master service agreement and statement of work).

Genel olarak Ana Hizmet Anlaşmaları, birlikte iş yapan kuruluşlar arasındaki ilişkinin kapsamını belirleyen geniş kapsamlı, temel sözleşme düzenlemeleridir. Öte yandan çalışma bildirgesi, belirli bir projeyi yöneten belirli beklentileri ve zaman çizelgelerini ortaya koyar. Bu nedenle iş bildirgesi, birbirleriyle etkili çalışma ilişkileri geliştirmeyi ümit eden işletmeler, bireyler ve belediyeler için çok yararlı bir araçtır. Çoğu zaman bir çalışma bildirgesi taslağı, tarafların bir hedefin veya projenin karşılıklı olarak tamamlanması konusunda işbirliği yapma isteği olduğunda hazırlanır.

Bu tür düzenlemelerin bir diğer popüler şekli ise “tazminat anlaşması”dır (indemnity agreement[1]). Tazminat anlaşması, “bir tarafın, kimin hatalı olduğuna bakılmaksızın, diğer tarafa herhangi bir zarar için ödeme yapmayı kabul ettiği bir düzenlemedir” (an arrangement whereby one party agrees to pay the other party for any damages regardless of who is at fault). Üniversiteler, tazminat anlaşmalarının, belirli bir tarafın “tazmin edenin ihmalkâr eylemi veya ihmalinden kaynaklanan” (arising out of the indemnitor’s negligent act or omission) sorumluluk nedeniyle tutulmamasını sağlamayı amaçlayan “zararsız tutma anlaşmasına” (hold harmless agreement) benzer olduğunu da ekliyorlar.

Bir tarafın, diğer tarafın ifşa edebileceği bilgilerin kapsamını sınırlamak istediği durumlarda, bir “gizlilik anlaşması” veya “kamuya ifşa etmeme anlaşması” (confidentiality agreement[2] or non-disclosure agreement[3]) taslağı hazırlayabilir. Bu anlaşmalar, bir bilginin uygunsuz ve izinsiz kamuya ifşa edilmesini engellemek için kullanılır.

1.3. Sözleşme

Sözleşme, iki taraf arasında ortak çıkarlar göz önünde bulundurularak yapılan resmi, yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmadır. Bu anlaşma, “kanunen uygulanabilir karşılıklı yükümlülükler” (mutual obligations that are enforceable by law) yaratır.

Bir sözleşmenin kurulduğu hemen hemen tüm durumlarda, düzenleme bir icapla/teklifle başlar ve daha sonra sözleşmenin ihdası için diğer bazı temel unsurların yerine getirilmesi gerekir. Ortak sözleşmelerin bazı örnekleri şunlardır:

  • İpotek anlaşmaları (mortgage agreements);
  • Kira sözleşmeleri (lease agreements);
  • Çevrimiçi satın alımlar (online purchases);
  • Abonelik/Kayıt anlaşmaları (sign-up agreements);
  • Sigorta (insurance),
  • Senetler (promissory notes).

2. Bir anlaşmanın sözleşmeye dönüşme zamanı

Yukarıda belirtildiği gibi, bir sözleşme ile anlaşma arasındaki ayrım genellikle içeriğinde yatmaktadır. Çoğu anlaşmayı yasal olarak uygulanabilir sözleşmelere dönüştürmek için belirli unsurların mevcut olması gerekir. Bir sözleşme için gereken unsurlardan bazıları bir anlaşmanınkiler ile örtüşür, ancak bir sözleşme anlaşmasının yasal incelemeye dayanabilmesi için neredeyse her zaman bir tür “dikkate alınması yani değerlendirilmesi” (consideration) gerekecektir.

Bir sözleşmenin temel unsurları İcap/Teklif, Kabul, Farkındalık, Değerlendirme, Hukuki Kapasite/Ehliyet ve Yasallıktır (offer, acceptance, awareness, consideration, capacity, and legality).

  • İcap/Teklif: Bir tarafın bir şey yapacağına söz vermesi veya tam tersi, yazılı bir sözleşme şeklinde olabilecek belirli bir eylemi yapmaktan kaçınma sözü vermesidir.
  • Kabul: Bir anlaşmanın sağlamlaştırıldığı kesin niteliktir. Bu sözlü olarak yapılabileceği gibi performans ya da eylem yoluyla da yapılabilir.
  • Farkındalık: Her iki taraf da sözleşme anlaşmasının mevcut olduğunu kabul eder.
  • Değerlendirme: Yukarıda belirtilen eylem veya eylemsizlik karşılığında değerli bir şey teklif edildiğinde; tarafları sözleşmeye girmeye sevk eden değerlendirmedir.
  • Hukuki Kapasite/Ehliyet: Bireyler, bir sözleşme anlaşmasına girmenin ne anlama geldiği konusunda makul düzeyde karşılıklı anlayışa sahip olmalıdır; örneğin alkol nedeniyle tehlikeye giren kişilerin sözleşme hukuku açısından ehliyetsiz olduğu görülebilir.
  • Yasallık: Geçerli sözleşmeler mevcut yasalara uygun olmalıdır.

Sonuç

Bir anlaşma genellikle bir sözleşmeden daha gayrı resmidir ve genellikle yasal olarak uygulanabilir bir sözleşmenin öncüsü olarak hizmet eder. Tahkim, dava veya sözleşmenin ihlali durumunda bir tane bulundurmak çok önemlidir.

Genel olarak sözleşme, iki taraf arasında ortak çıkarlar göz önünde bulundurularak yapılan, yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmadır. Diğer taraftan, bir anlaşma taraflar arasında benzer şekilde tasarlanmış bir aynı kanaate varmadır ancak genellikle bir sözleşmeyle aynı düzeyde yasal uygulanabilirliğe sahip değildir.

[1] <https://legal.thomsonreuters.com/en/insights/articles/indemnification-clauses-in-commercial-contracts>

[2] <https://legal.thomsonreuters.com/en/insights/articles/confidentiality-agreements>

[3] <https://legal.thomsonreuters.com/en/insights/articles/4-things-to-know-about-non-disclosure-agreements>

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.