Uygulamada anonim şirketlerin nama ve hamiline yazılı pay ayrımı yapmaksızın hisse (pay) senedi yerine ilmühaber bastırmaya devam ettiklerini gözlemekteyiz. Şirketlere mali ve hukuki konularda danışmanlık yapan mali müşavirler ve avukatlar da zaman zaman bu konuda şirketleri yönlendirmekte ve teşvik etmektedir. Zira, 232 seri no’lu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği’nde ilmühaberlerin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesine ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiş, Danıştay da ilmühaberin vergi hukuku açısından hisse senedi kapsamında bulunduğu hususunda yerleşik görüş oluşturmuştur. Hisse senedi gibi ilmühaber de Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Anılan Genel Tebliğ ve Danıştay kararlarında mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun düzenlemelerinin etkisi büyüktür. Ancak, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, pay senedi ve ilmühaber çıkarılması noktasında mülga 6762 sayılı Kanundan oldukça ayrılmış ve farklı kurallar getirmiştir.
Şirketler Hukuku yönünden “ilmühaber” kavramı, anonim şirket tarafından hisse senedi bastırılıncaya kadar geçerli olan ve hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan menkul kıymeti ifade eder. İlmühaber çıkarılması, 6102 sayılı TTK’nın 486’ncı maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiş, “Pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabilir. İlmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü ile pay senedi (hisse senedi) bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılmasına da izin verilmiştir.
Fakat, TTK’da ilmühaber çıkarılması eski kanunun aksine ayrı bir madde altında ele alınmadığı gibi eski kanunda yer alan “nama yazılı pay senetlerinin yerini tutmak üzere” veya “hamiline yazılı pay senetleri yerine tanzim olunan” şeklinde ifadeler de kullanılmamış, sadece nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla ilmühaberlere uygulanması öngörülmüştür. Ayrıca, bu hüküm, hamiline yazılı pay senedi çıkarılma zorunluluğuna dair 486’ncı maddenin ikinci fıkrasında yer almış, nama yazılı pay senedi çıkarılmasına ilişkin üçüncü fıkrada ilmühaberden bahsedilmemiştir.
Bunun nedeni şudur: TTK’nın 344’üncü maddesi gereği anonim şirketin kuruluşta ve sermaye artırımında nakden taahhüt edilen paylarının itibarî değerlerinin en az yüzde yirmi beşi tescilden önce, gerisi de şirketin tescilini izleyen yirmi dört ay içinde ödenir. Uygulamaya baktığımızda, anonim şirket ortaklarının bu süreyi genelde sonuna kadar kullandıklarını görmekteyiz. Hal böyle olunca, hamiline yazılı payların bedellerinin tamamen ödenmesi, ancak şirketin kuruluşunun veya sermaye artırımının tescilinden 24 ay sonra gerçekleşmektedir. Yasanın 486’ncı maddesi bu süreye üç ay daha ilave ettiğinden, hamiline yazılı payların senede bağlanması, kuruluşun veya sermaye artırımının tescilinden itibaren ancak 27 ay sonra mümkün olabilmektedir. Oysa, nama yazılı payların senede bağlanmasında, pay bedelinin tamamının ödenmesi koşulu aranmadığından, nama yazılı pay senetlerinin şirketin kuruluşunun yahut sermaye artırımın tescilinin hemen akabinde çıkarılması mümkündür. İşte, nama yazılı pay sahipleri ile hamiline yazılı pay sahipleri arasında adaletsizlik doğurmak, hamiline yazılı payların sahiplerini senetsiz bırakıp mağdur etmek istemeyen Yasa Koyucu, 27 ay boyunca hamiline yazılı pay senedi sahiplerinin şirket ortağı olduklarını ispat etmeleri ve gerektiğinde paylarını kolayca devredebilmeleri amacıyla ilmühaber çıkarılmasına izin vermiştir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında, ilmühaber çıkarılması hususuna özellikle TTK’nın 486’ncı maddesinin hamiline yazılı pay senetlerinin çıkarılmasına ilişkin ikinci fıkrasında yer verilmesi, aynı maddenin nama yazılı pay senedi çıkarılmasına ilişkin üçüncü fıkrasında ilmühaberden bahsedilmemesi nedeniyle, ilmühaberin sadece hamiline yazılı paylar için ve o da en fazla 27 aylık bir süre için çıkarılabileceği, nama yazılı paylar için ise ilmühaber çıkarılamayacağı değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeden hareketle de, 1 Temmuz 2012 tarihinden sonra nama yazılı paylar için çıkarılan ilmühaberlerin geçersiz olduğu; ancak, mülga 6762 sayılı kanunda açıkça düzenlenmiş olduklarından dolayı, 1 Temmuz 2012 tarihinden önce çıkarılan nama yazılı ilmühaberlerin geçerliliklerini korudukları düşünülmektedir.
Öğretinin girmekten imtina ettiği bu alanda, sınırlı da olsa bazı yazarlar, bizim gibi, nama yazılı paylar için ilmühaber çıkarılamayacağını savunmaktadır. Zaman zaman bazı meslek mensupları ve avukatların, bu konudaki görüşümüzü beğenmediğini ve eleştirdiğini de görmekte ve bunu saygıyla karşılamaktayız. Ancak, 6102 sayılı TTK’nın 486’ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “İlmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümler uygulanır.” hükmü karşısında, çıkarılacak ilmühaberlere sahteliği önleyici güvenlik tedbirlerinin uygulanması gereği, herhangi bir yazıcıdan çıkarılan ilmühaberlerin geçerli olmadığını da maalesef belirtmek isteriz. Kaldı ki, ilmühaber çıkarmanın hisse senedi bastırmaktan daha kolay olduğunu söylemek de olası değildir. Bu nedenle, şirketlerin nama yazılı ilmühaber çıkarma hususundaki ısrarlarını, nama yazılı pay senedi çıkarmaktan şiddetle kaçınmalarını ve bunun nedenlerini anlamak da mümkün değildir.
Bizim bu konuda anonim şirket ortaklarına ve yöneticilerine tavsiyemiz, nama yazılı payları için pay senedi çıkarmaları, ilmühaber bastırma yolundan vazgeçmeleridir. Meslek mensuplarının da anonim şirket ortaklarını ve yöneticilerini ilmühaber çıkarmaya teşvik etmemeleri, eski sistemde geçerli olan bu uygulamanın artık geçerliliğini yitirdiğini öngörerek yani nama yazılı pay senedi çıkarmaya yönlendirmeleri tavsiye edilmektedir. Zira, ilmühaberlerin geçersiz sayılması üzerine ortaya çıkan olumsuz sonuçlarda, ortakların aklına ilk gelecek kişiler, bu hususta kendilerini yönlendiren meslek mensupları olacaktır. Vergi İdaresi’nin de, TTK’da yapılan değişiklikleri esas alarak, mülga 6762 sayılı kanuna göre düzenlediği 232 seri no’lu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliğinin ilgili hükmünü güncellemesinin ve uygulamada yaşanan tereddütleri gidermesinin uygulamada yaşanacak tereddüt ve tartışmaları sonlandıracağı kanısındayız.
İlk ve orta öğrenimini Kırşehir'de tamamlamıştır. 2000 yılında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettiş yardımcısı olarak göreve başlayan Soner ALTAŞ, 2010 yılında Başmüfettiş olmuştur.
Yüksek lisansını (MBA) Amerika Birleşik Devletleri’nde University of Tennessee’de yapmıştır. Amerika'daki büyük şirketlere yönelik inceleme ve araştırmalarda bulunmuştur.
2007 yılında University of Tennessee’nin aday göstermesiyle International Business Honor Society üyesi seçilmiştir.
2019 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden Doktora derecesini almıştır.
2016 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Tennessee’de Amerikan şirketleri ile KOBİ'lerine, 2017 yılında ise Avusturya'da Vienna University of Economics and Business (Wirtschaftuniversitat Wien)'de Avrupa Birliği mevzuatına tabi şirketler ile KOBİ'lere yönelik çeşitli araştırmalarda ve incelemelerde bulunmuştur.
Anonim Şirketler, Limited Şirketler, Şirket Denetimi, Pay Defteri, Anonim Şirket Genel Kurul Rehberi gibi Ticaret Hukuku alanında yayımlanmış muhtelif kitapları ile hakemli dergilerde ve Dünya Gazetesi’nde yeni Türk Ticaret Kanunu’na ilişkin olarak yayımlanmış birçok makalesi ve köşe yazısı bulunmaktadır.
Bağımsız Denetçi ve Mali Müşavir ruhsatlarına sahiptir.
Evli olan ALTAŞ, iki çocuk babasıdır.