Avrupa Sistemik Risk Kurulu’nun Finansal İstikrar Uyarısına İlişkin Bir Yıl Sonraki Değerlendirme [Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’nin Avrupa Sistemik Risk Kurulu’nun Yedinci Yıllık Konferansı’ndaki Konuşması]*

Sizleri Avrupa Sistemik Risk Kurulu’nun (European Systemic Risk Board-ESRB) yedinci yıllık konferansına davet etmekten mutluluk duyuyorum.

Tarih boyunca toplumlar her zaman insanları risklerin potansiyel olarak gerçekleşmesi konusunda uyarmanın yollarını bulmuş, böylece onları başarılı bir şekilde önleyecek zamana sahip olmuşlardır. Bazı yöntemler diğerlerinden daha basitti. Örneğin Orta Çağ’da alarm vermek için köy çanları çalınırdı.

Ancak bugün ekonomimizin karmaşıklığı, risklerin her açıdan ortaya çıkabileceği anlamına geliyor ve bunların sinyalini verme görevi genellikle uzman kuruluşlara veriliyor. Avrupa Sistemik Risk Kurulu, ulusal aktörlerin göremeyebileceği, birbirine bağlı bir finansal sistemden kaynaklanan riskleri tam olarak belirlemek için kuruldu. On iki aydan biraz daha uzun bir süre önce Avrupa Sistemik Risk Kurulu, finansal istikrar riskleri hakkında tüm Avrupa Birliği (AB) ve ulusal denetim otoritelerine yönelik bir “genel uyarı” yayınladı. Bu, 13 yıllık tarihinde bu tür ilk uyarıydı ve açık bir eylem çağrısıydı.

Bir yıl sonra, iki önemli sorunun ön plana çıkmasıyla bu genel uyarıyı değerlendirmeye başlayabiliriz. Öncelikle bahsettiğimiz riskler şu ana kadar ne ölçüde gerçekleşti? İkincisi, genel uyarı finansal sistemin dayanıklılığının arttırılmasında ne kadar etkili oldu?

Risklerin gerçekleşmesi

Genel uyarımızı, belirsizliğin son derece yüksek olduğu bir dönem olan Eylül 2022’de yayınladık. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, kuyruk riski senaryolarının gerçekleşme olasılığını artıran diğer faktörlerle birleşti. Kış yaklaşırken Avrupa ciddi gaz ve petrol kıtlığı riskiyle karşı karşıyaydı. Artan enflasyonla mücadele için gerekli olan, on yıl boyunca çok düşük oranlardan kısa sürede daha yüksek oranlara keskin geçiş, aynı zamanda finansal dengesizliklerin ortaya çıkması ve ciddi piyasa dalgalanmalarının tetiklenmesi riskini de beraberinde getirdi.

O zamanlar öngördüğümüz tüm risklerin aynı anda gerçekleşebileceği ve birbirlerinin etkisini artırabileceği konusunda uyarmıştık. Neyse ki bu senaryo şu ana kadar gerçekleşmedi. Ancak tespit ettiğimiz bazı özellikli riskler o zamandan bu yana kısmen gerçekleşti.

İlk olarak, hane halkı ve şirketlerin borç ödeme kapasitelerinin etkileneceği yönündeki endişemizi dile getirdik. İstihdam şu ana kadar dirençli kalsa da, yüksek enflasyon nedeniyle hane halkının gerçek harcanabilir geliri önemli bir baskı altına girdi.

İkinci olarak varlık fiyatlarındaki keskin düşüşten kaynaklanan riskleri vurguladık. Bunların kısmen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli bölgesel bankaların başarısızlığı, Birleşik Krallık’taki cazibe krizi (gilt crisis) ve son zamanlarda ABD Hazine tahvillerinin fiyat dalgalanmalarında gerçekleştiğini gördük.

Ancak henüz gerçekleşmemiş başka riskler de mevcuttur. Kötüleşen bir ekonominin kredi kuruluşlarının aktif kalitesini ve karlılığını tehdit edebileceği konusunda uyardık. Ancak AB bankaları artık son on yılda olduğundan daha yüksek düzeyde kârlılıktan yararlanıyor. Takipteki krediler (non-performing loans; NPLs), istikrarlı istihdam seviyelerinin desteğiyle düşük kalmaya devam ediyor. Bankalar için önemli bir risk unsuru olan konut amaçlı emlak piyasaları ise şu ana kadar düzenli bir şekilde yavaşlıyor. Ancak, orta vadede bu risklerin gerçekleşmesini önlemek için ilgili tüm kurumların harekete geçmeye devam etmesi gerektiği yönündeki görüşümüz geçerliliğini koruyor.

Banka kârlılığı, yüksek politika faiz oranlarının bir yansıması olarak fonlama maliyetlerindeki artış ve çok daha düşük kredi hacimlerinden olumsuz etkilenecektir. Düşük büyüme ve yüksek borç ödeme maliyetlerinin kalıcı kombinasyonu, kırılgan hane halklarını ve firmaları zorlamaya devam edecek ve bu da takipteki kredilerin artmasına neden olabilecektir.

Dahası, finansal sistemimizdeki savunmasız düğümlerin listesi hâlâ uzundur; örneğin para piyasası fonları ve yatırım fonları, özellikle de likit olmayan varlıklara yatırım yapanlar. Ve bulaşma kanalları hâlâ yeniden ortaya çıkabilir. Özellikle merkezi karşı taraf takas odalarının marj politikaları sistemdeki stresi artırabilir. AB bankalarının elindeki sabit getirili menkul kıymetler, satılmaları gerekmesi durumunda önemli ölçüde düşebilir. Kayıtsız kalmak akıllıca olmazdı. Bu nedenle Avrupa Sistemik Risk Kurulu gelişmeleri dikkatle izlemeye devam edecektir.

Genel uyarının şu ana kadarki etkisi

Uyarı, bir yıl sonra finansal sistemin dayanıklılığını artırmada ne kadar etkili oldu?

Genel uyarımızı bankacılık ve bankacılık dışı finans sektörlerindeki tüm AB ve ulusal denetleyici otoritelere ilettik. Bu yetkililer, denetlenen veya düzenlenen kuruluşlarla sık sık etkileşim halindedir ve bunlar da her gün binlerce risk yönetimi kararı alır.

Bu, genel uyarımızın bu geniş ekosistemdeki kesin etkisini belirlemeyi zorlaştırıyor. Ancak bunun iki boyuttaki etkisini hâlâ anlayabiliyoruz: farkındalık ve eylem. Tam da bu ekosistemin kalbinde yer aldığımız için, belirlediğimiz risklere ilişkin geniş bir farkındalık yaratabiliyoruz. Yasa gereği uyarıyı genel kamuoyuna değil, yalnızca kamu kurumlarına verebiliyorduk ancak bu ağ genelinde tekrarlandı.

Farkındalık eylem için de katalizör görevi görmüştür. Uyarı, politika yapıcıların ve denetleyici otoritelerin kararlarını değerlendirmemize bağlamalarına olanak tanıdı ve makro ihtiyati ve mikro ihtiyati politikalarında gerekli reformları hayata geçirmelerine yardımcı oldu.

Avrupa Sistemik Risk Kurulu uyarıları ayrıca daha incelikli şekillerde de çalışır; yalnızca bir katalizör olarak değil, aynı zamanda bir engelleyici olarak da çalışır: Karar verme sürecini yavaşlatmaya ve dolayısıyla aceleci risk yönetimi kararlarını önlemeye yardımcı olabilirler; denetçiler bir kurumun hassasiyetlerinin kritik düzeyde olup olmadığını değerlendirirken daha uzun süre duraklayabilir ve politika yapıcılar mevzuatın sulandırılması çağrılarına daha güçlü bir şekilde direnebilirler.

Dolayısıyla değerlendirmemiz, genel uyarının geçen yıl gerçekten etkili olduğu yönündedir. Avrupa Sistemik Risk Kurulu’nun sözleri, politika yapıcıların makro ihtiyati politikanın uygulanmasına ilişkin “eylemsizlik meyli”ni (inaction bias) azaltmaya yönelik açıkça işe yaradı.

Öte yandan işimiz henüz bitmedi. Ancak AB finansal istikrar topluluğunun genel olarak ortak eyleminin sürdürülebilir ve sarsılmaz olacağına, dolayısıyla uyarımızın ekonomiye zarar gelmesini önlemeye yardımcı olacağına kesinlikle inanıyorum.

Sonuç

Artık sonuca varayım. Avrupa’nın finans sistemi bugüne kadar ciddi sistemik risklerin aynı anda ortaya çıkacağı en kötü senaryodan kaçındı. Ancak politika yapıcıların proaktif kalmaları ve ortaya çıktıklarında finansal istikrar risklerine karşı tetikte olmaları gerekiyor. Abraham Lincoln’ün bir zamanlar belirttiği gibi, “Bugün yapılabilecek hiçbir şeyi yarına bırakmayın.” [leave nothing for tomorrow which can be done today] Bugünkü konferansa dönecek olursak, makro ihtiyati politikanın önümüzdeki finansal istikrar zorluklarıyla en iyi şekilde başa çıkmamıza nasıl yardımcı olabileceği konusunda teşvik edici bir tartışma sağlayacağından hiç şüphem yoktur.

Bununla yedinci Avrupa Sistemik Risk Kurulu konferansını açıyorum.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.