Banka düzenleyici otoritelerinin şu anda gerekli olandan daha fazla banka bilgisini ifşa etmesi gerektiğini savunduk. [1] Bunun nedeni, gözetim uygulamalarının genellikle şeffaflığı teşvik etmek için çok az şey yapması ve bunun da risk fiyatlandırmasına müdahale eden ve finansal istikrarı zayıflatan opaklığa yol açmasıdır. Daha eksiksiz ve zamanında kamuyu aydınlatma, piyasa disiplinini iyileştirecek ve nihayetinde gözetim çabalarını tamamlayacaktır.
Bu yazıda, denetçilerin banka inceleme notlarının belirli yönlerini ifşa etmesi gerektiğini savunuyoruz. Banka incelemeleri bankaların ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bankacılık sisteminin istikrarını teşvik etmede merkezi bir rol oynayabilmesine rağmen, banka incelemelerinin zamanında ve sağlam olup olmadığını ve mevcut uygulamaların bunları banka iflaslarını önlemede ve finansal istikrarı teşvik etmede etkili kılıp kılmadığını değerlendirmek dışarıdakiler için zordur. Bu zorluklar, inceleme notlarının şu anda gizli olmasından kaynaklanmaktadır. (Örneğin, denetim incelemesinin ifşasının geçmişine ilişkin tartışmalar için Tahyar (2018) [2] ve Conti-Brown (2019)’a bakın. [3])
Gözetim incelemelerinde toplanan bilgilerin daha fazlasının kamuoyuna açıklanmasının faydaları ve maliyetleri hakkında çok az araştırma bulunmaktadır. Bir teorik analiz, bilgilerin kamuoyuna açıklanması durumunda bankacıların, gözetimcilere verdikleri bilgileri çarpıtmak için daha fazla dürtüye sahip olabileceğini ve bunun da potansiyel olarak gözetimi zayıflatabileceğini göstermektedir ki, bkz. Prescott (2008). [4] Ancak Prescott, bilgiler kamuoyuna açıklanmasa bile bankaların gözetimcileri kandırmak için dürtüye sahip olduğunu ve bu tespit edildiğinde cezaların uygulanması gerektiğini varsaymaktadır. Prescott’un analizinde yer vermediği şey, kamuoyuna açıklamanın piyasa disiplinini ve finansal istikrarı teşvik etmede herhangi bir faydası olup olmadığından bahsetmemesidir. Bu tür faydalar olduğunda, net çözüm, bankacıların açıklamalarında doğruyu söylememeleri veya eksik bilgi vermeleri nedeniyle cezaları artırmak ve daha fazla piyasa disiplinine yol açan bilgileri kamuoyuna açıklamaktır. Ampirik açıdan, araştırmacıların (finansal kuruluşları denetleyen düzenleyici kurumlardaki personel dışında) veya kamuoyunun, banka incelemelerinin finansal istikrara ne kadar katkıda bulunduğunu ve banka gözetimcilerinin görevlerini ne kadar etkili bir şekilde yerine getirdiğini değerlendirmesinin bir yolu yoktur. Ayrıca, kamuoyunun bu bilgilere erişimi sağlanarak piyasa disiplininin sağlanması yoluyla finansal istikrara da katkıda bulunulabilir.
Kamuoyunun bir bankacılık krizinden sonra düzenleyici ve denetleyici otoritelerin performansı hakkında bir miktar bilgi edinebileceği doğrudur, ancak son zamanlarda edindiğimiz içgörüler oldukça endişe vericidir. Örneğin, yazımızda özetlediğimiz gibi, Silicon Valley Bank’ın (SVB) çöküşünün denetleyici başarısızlığının açık bir örneği olduğu konusunda genel bir fikir birliği vardır. Kongre ifadesine göre, SVB denetleyici otoriteleri banka batmadan önce 18 aydan fazla bir süre görevlerini yerine getirmekte zorlandılar. Kamuoyunun ancak çöküş zamanında bankanın finansal durumu hakkında bilgi edinmiş olması endişe vericidir (düzenleme ve denetlemenin analistler tarafından bilgi üretiminin nasıl dışlandığı konusunda bkz. Mehran ve Spatt). Guynn (2024), SVB’nin 22 Eylül 2022 tarihi itibarıyla fiilen iflas ettiğini göstermektedir. [5] Denetleyici otoritelerin SVB’ye ilişkin Çağrı Raporu verilerini neden değerlendirmedikleri ve SVB’nin sahip olduğu tahvillerin piyasa değerini neden içselleştirmedikleri hâlâ bir bilmece olmaya devam etmektedir. Newell ve Parkinson (2023), banka iflasının ardından açıklanan SVB’nin gözetim derecelendirmelerinin zaman çizelgesini sunar ve bu, bankanın yaşayabilirliği daha belirsiz hale geldikçe denetçilerin bankanın derecelendirmesini güncellemedeki kafa karışıklığını ve kararsızlığını gösterir. [6] Ayrıca, kötüleşen koşulları yansıtmak için derecelendirmelerin güncellenmesindeki tipik gecikmeler, denetçilerin zamanında hareket etmeleri için teşviklerin uygun şekilde belirlenmediğini gösterir. Bu değerlendirmelerin yetersizliği nedeniyle gözetim değerlendirmelerinin tam olarak açıklanmasının büyük olasılıkla SVB’nin çözülmesine yardımcı olmayacağını akılda tutmak önemlidir.
İncelemelerin ve derecelendirme atamalarının neden yavaş bir süreç olduğunu ve teşviklerin neden sorunun önemli bir parçası olabileceğini tartışıyoruz. Daha sonra, bir bankanın gerçek durumunu yansıtacak şekilde notunun düşürülmesindeki gecikmelerin, bankanın kendisini toparlama veya sağlıklı bir bankaya satma stratejik kararına zarar verdiğini savunuyoruz (çünkü bir başarısızlık, kamuya maliyetler yükleme olasılığı yüksektir). Daha sonra, derecelendirme atama sürecinin dinamiklerinin iyileştirilmesinin olası olmadığı göz önüne alındığında, banka denetimini iyileştirmek için tek seçeneğin daha zamanında ve bilgilendirici açıklamalar olduğunu savunuyoruz. Dahası, denetçiler oldukça aktif olsa bile, derecelendirmelerin bazı yönlerinin açıklanması, banka yönetimini iyileştirdiği için hâlâ inanılmaz derecede önemlidir. Denetim, her olası sorunu çözemez ve finansal istikrar, özellikle büyük kuruluşlar için, piyasadan ve yatırımcılardan katılım gerektirebilir. Daha zamanında ve bilgilendirici açıklamalar yoluyla ışığın içeri girmesinin, bankacılık sisteminin güvenliği ve nihayetinde kamu refahı için hayati önem taşıdığını savunuyoruz. Derecelendirmelerin açıklanmasının, önceki yazımızda da değindiğimiz genel bir nokta olan denetim başarısızlıklarını açığa çıkarma ve Federal Rezerv yönetim hesap verebilirliğini iyileştirme potansiyeline sahip olduğunu vurguluyoruz.
Denetleyici banka incelemeleri, “gereksiz riskleri ve zayıf risk yönetimi uygulamalarını belirleyerek sigortalı mevduat kuruluşlarının istikrarını sağlamayı” amaçlamaktadır. [7] Bir banka incelemesindeki kritik bir görev, bankanın finansal durumunun kötüleşip kötüleşmediğini ve bu nedenle not indirimini hak edip etmediğini belirlemektir. Not indiriminin amacı, denetleyici endişelerini bankaya iletmek ve yaptırım eylemlerinin yaklaşmakta olabileceği konusunda bir uyarı görevi görmektir ki, bkz. Bergin ve Stiroh (2021). [8] Bilginin bankanın dikkatini çekmek ve kamuoyunu denetleyici otoritelerin aktif olduğu konusunda uyarmak için piyasaya iletilmesi gerektiğini savunuyoruz. Uygulamada, not indirimleri genellikle etkili denetim için çok geç gelir. Denetleyici otoritelerle yaptığımız iletişimlerde, hatta bankanın kötü durumda olduğu ve daha fazla bozulma risklerinin yüksek olduğu oldukça açık olsa bile, banka riskinin değerlendirilmesinde yanılma korkusunun, denetçilerin ve denetleyici otoritelerin kararlarını bazen birkaç çeyrek veya daha uzun süre geciktirmesine neden olduğunu öğrendik. Ayrıca, denetçiler, ezici bir kanıt olmadan bir notu değiştirirlerse, bankanın yönetimi ve belki de büyük bankaları denetleyen rezerv bankalarının bölgesel liderleri tarafından itiraz edilebileceklerini fark ederler. Bu, denetçilerin olumsuz bilgilerin birikmesi için uzun süre bekleyecekleri anlamına gelir, böylece korkuları göz önüne alındığında, not düşürme için yeterince ikna edici bir gerekçe elde ederler. Bu bekleme genellikle, bir bankaya düzeltici eylemlerde bulunması için baskı yapılmadan önce değerli zamanın kaybedilmesi anlamına gelir (SVB’nin durumunda olduğu gibi). Dahası, büyük bankalar söz konusu olduğunda, bankanın notunu düşürmek yerine -bunu yapmak için yeterli kanıt olsa bile- denetçiler, yönetimin düzeltici önlemler almaması durumunda bir düşüşün geleceği konusunda uyarıda bulunarak bir tür “ahlaki ikna” uygulayabilirler. Uyarı bir kereden fazla verilebilir ve bu da herhangi bir yaptırım eylemini daha da geciktirir.
Ayrıca, politik kısıtlamaların denetim kararları ve politikalarının uygulanmasını etkilediğine dikkat etmek önemlidir. Bir banka CEO’suna göre, not düşürmedeki gecikmeler “birçok bankanın politik bağlantıları olduğu için” meydana gelmiştir. Politik bağlantının SVB’nin yavaş denetim kararında rol oynamış olması muhtemeldir. [9] Politik bağlantıların etkisi, çok sayıda düzenleyici uygulama eyleminde belgelenmiştir ki, bkz. Yue ve ark. (2022). [10] Ayrıca, Lambert (2019), düzenleyici otoritelerin lobi faaliyetleri olan bankalara karşı uygulama eylemi başlatma olasılıklarının yaklaşık yüzde 44 daha az olduğunu belgelemektedir. [11] Benzer bir dinamiğin, denetçilerin not düşürme kararına ilişkin yargıları üzerinde güçlü bir etkisi olabileceğinden şüphelenmek makuldür. Politik etki kötü uygulamalara yol açıyorsa, bunun daha büyük bankalar söz konusu olduğunda olması daha olasıdır çünkü birçok durumda daha fazla etki uygulayabilirler.
Bütün bunlar, bir bankanın finansal sağlığı kötüleştikçe, çeşitli davranışsal faktörlerin not düşürmelerin çok geç yapılmasına yol açabileceğini göstermektedir. Aynı zamanda, özellikle de bir banka krizdeyken, not düşürme uzun süre devam eder. Bankaları tersine çevirmek zordur. Sermaye artırmak ve diğer yeniden yapılandırma planlarını takip etmek, piyasanın veya düzenleyici otoritelerin banka riskine ilişkin algılarını hızla değiştirmeyecektir. Bir banka ciddi şekilde düşürüldüğünde, banka yönetimi ve düzenleyici otoriteler bir alıcının gelmesini umabilirler. Prescott (2024), düzenleyici otoritelerin Commonwealth Bank’ı nasıl tersine çevirmeye çalıştıklarına dair öğretici bir örnek sunmaktadır, çünkü 1970’lerden bu yana çok az şeyin değiştiğini öne sürmektedir. [12]
Bu, kontrol piyasasının banka istikrarına potansiyel olarak sağlayabileceği katkıyı vurgular. Piyasa, FDIC ve kamuoyuna yüklenen başarısızlık maliyetlerini azaltabilir. Eğer not düşürmeler daha hızlı ve daha fazla açıklamanın olduğu bir dünyada gerçekleşirse, riskler daha düşük olduğunda satın almalar yapılabilir ve böylece piyasa istikrarı iyileştirilebilir. Ancak, kamuyu aydınlatmanın olmaması nedeniyle, satın alanların tespit etmedikleri riskleri üstlenmeleri ve daha yüksek bir satın alma primi ödemeleri ve böylece savunmasız hale gelmeleri muhtemeldir. Gözlemlenemeyen riski öngören satın alanların, kamuoyu maliyetlerin bir kısmını üstlenmediği sürece sağlıksız bankaları satın alma konusunda isteksiz davranabilirler. Şüphesiz, kriz sırasında yapılan bir satın alma için riskler çok daha yüksektir (örneğin, Bank of America Corporation’ın 2008 yılında Countrywide Financial ve Merrill Lynch’i satın alması).
Nesnel ve zamanında yapılan not düşüşleri, banka yönetimi üzerinde düzeltici eylemlerde bulunma baskısı yaratırken, gecikme ise deyim yerindeyse sorunu erteleme eğilimindedir. Düzenleyici otoriteler ve denetçiler bir bankanın yönetimini ve davranışlarını etkileme konusunda güçsüzse veya en çok ihtiyaç duyulduğunda yetkilerini kullanmakta isteksizse, kurumsal kontrol pazarına güvenmek akıllıca olacaktır. Dahası, düşüşler önemli ölçüde geciktiğinde, kurtarmada etkisiz olma olasılıkları yüksektir.
22 büyük bankadan 11’inin operasyonel risk ve kurumsal yönetişimde 3 (veya orta) olarak derecelendirildiğini gösteren yakın tarihli bir OCC (Office of The Comptroller of The Currency-Parasal Denetim Ofisi) sızıntısı, doğru yönde atılmış bir adımdır. [13] Ancak, haberin gecikmiş bir açıklama olup olmadığı belirsizdir ki, bkz. OCC duyurusu hakkında daha fazla tartışma için Baer (2024). [14]
Gözetim süreci nasıl iyileştirilebilir? Hirtle ve diğerleri (2019) tarafından belirtildiği gibi, daha büyük bankalarda gözetim için daha fazla kaynak ayırmak, gözetim derecelendirmelerinde daha zamanında düşüşlere yol açmıyor gibi görünmektedir. [15] ABD bankacılık sektörü, 2023 tarihli bölgesel bankacılık krizi sonrasında gözetim süreçlerinde iyileştirmeler de dâhil olmak üzere birkaç reformdan geçmiş olup, bunların düşüşlerdeki gecikmeleri gidermesi olası değildir. Dahası, 2024 GAO (U.S. Government Accountability Office-ABD Hükümeti Sorumluluk Ofisi) çalışması, “Daha Zamanında Yükseltme Gözetim Eylemine İhtiyaç Var” (More Timely Escalation Supervisory Action Needed) da burada tartışılan sorunlara değinmemektedir. [16] Yükseltme, kıdemli denetçiler ve rezerv bankalarının başkanları büyük bankalara karşı işlem yapma konusunda isteksiz olduğunda, düşürme sürecindeki sürtüşmeleri aşmaz. Bankacılık sektörü de inceleme ve gözetimi iyileştirmenin yollarını önermiş olup, derecelendirmelerdeki gecikmeleri ele almıyor ki, bkz. Baer (2024). [17]
Daha katı düzenleyici otoriteler not düşürme sürecini kolaylaştırabilir ve Costello ve diğerleri, 2018, bankaları Çağrı Raporlarını (Call Reports) yeniden belirtmeye etkileme olasılıklarının daha yüksek olduğunu belgelemektedir. [18] Bilginin yayınlanmasının menkul kıymet fiyatlarını etkilediği de gösterilmiştir ki, bkz. Badertscher ve diğerleri (2021). [19] Benzer şekilde, Berger ve diğerleri (1998), inceleme derecelendirmelerinin de menkul kıymet fiyatlarını etkileyeceğini belgelemektedir. [20] Bu nedenle, bilgilerin piyasa aracılığıyla iletilmesi, banka yönetimini iyileştirerek denetim çabalarını tamamlayacaktır. Bu önemli olmakla birlikte, zamanında yapılan not düşürmelerin yerini tutması muhtemel değildir.
Denetçilerin karşı karşıya olduğu baskılar göz önüne alındığında, bankalar ciddi bir sorun yaşamadan önce bankacılık sorunlarını ele almaları için onlara güvenilemez. Korkuları, isteksizlikleri ve zaman zaman kötü muhakemeleri, piyasada ve ekonomide nihayetinde istikrarsızlık yaratan gecikmiş düşüşlere yol açmıştır. Kritik olarak, bu gecikmelerin devam edeceğine ve belki de daha da kötüleşeceğine inanıyoruz. Bunun bir nedeni, bankaların siyasi etkisini artıran, denetim bağımsızlığını zayıflatan ve nesnel yargıyı zayıflatan bankacılık sektöründeki artan yoğunlaşmadır.
Not düşürmeler veya incelemeler hakkında daha fazla açıklama yapılmasının zorunlu kılınması bu sorunların kısmen üstesinden gelebilir. Piyasa ve analistler geç açıklamayı fark eder ve bu da düzenleyici otoriteleri kararlarını haklı çıkarmaya zorlayabilir. Fiyat keşfi sürecinde, piyasanın bankanın durumunun değerlendirilmesini iyileştirebilecek daha fazla bilgi üretmesi muhtemeldir. Bilgiler bir bankayı kurumsal yönetişimini daha erken ele almaya zorlayabilir ve bir bankanın sallantılı durumunun erken açıklanması, bankayı yeniden yapılandırmaya ve potansiyel müşteriler hakkında daha fazla bilgi açıklamaya zorlayabilir. Örneğin, varlık satışları düzenli bir şekilde ve acil satışlarda tipik olandan daha yüksek fiyatlarla gerçekleşebilir. Kritik nokta, denetim inceleme bulgularını etkileyen risk sürücülerinin geri dönmesinin yavaş olmasıdır. Yavaş bir düşüş, bir dönüşümü kolaylaştırma olasılığı düşük ve banka mücadele ederken yönetimde bir değişiklik yapmak zordur.
Denetçiler, banka notlarının düşürülmesi gibi mevcut uygulamalarla denetim hedeflerine ulaşılıp ulaşılmadığını sorgulamalıdır. Kararları çarpıtma eğiliminde olan politik ve diğer etkiler göz önüne alındığında farklı olarak ne yapılabilir? Cevabın sermaye piyasalarına daha fazla güvenmek olduğunu savunuyoruz. Piyasa disiplinini iyileştirmek için Mehran ve Mollineaux (2012), “düzenleyici otoritelerin düzenleyici açıklamaları artırarak piyasaların dışında bilgi üretimini zorunlu kılabileceğini” belirtmektedir. [21] Yazarlar, denetime yönelik mevcut yaklaşımların fiyatların bilgi içeriğine müdahale ettiğini de eklemektedir. Dolayısıyla, bu yaklaşım zayıf banka yönetişimi üretmekte ve kamuya maliyetler yüklemektedir.
Üç noktaya dikkat edilmelidir. Bunlardan birincisi, kanıtlara dayanmayan, denetleyici otoritelerin bankaların özel bilgilerini ifşa etmemesi gerektiği, çünkü bunun banka akınına neden olabileceği yönünde bir algı vardır. Bu argüman muhtemelen bir efsanedir. Daha önce belirtilen OCC sızıntısı ve 23 Ekim 2023 tarihinde bölgesel banka koşullarını ele alan başka bir sızıntı hakkındaki basın raporu, aslında ifşadır. [22] Bu ifşalar piyasada bozulmaya veya herhangi bir bankaya akın olmasına neden olmamıştır. Piyasalar ve mudiler, 2023 yılı krizinde olduğu gibi, düzenleyici otoritelerin kontrolde olmadığını fark ettiklerinde güçlü tepki vermişlerdir. Yapılandırılmış kamuyu aydınlatma tam tersi amaca hizmet eder ve birbiriyle bağlantılı şokların riskini azaltır. Bu nedenle, yapılandırılmış kamuyu aydınlatma bir içsellik eleştirisine tabi değildir, örneğin Bond ve Goldstein (2014). [23] İkincisi, denetleyici ifşanın olmaması, bankacılık sistemi ve ABD üzerinde riskler ve dolayısıyla maliyet yaratır. Riski azaltmak için bankaların sermaye yapılarında daha yüksek öz sermayeye ihtiyaçları vardır. Ancak bir kriz kalıcı sermaye kaybına yol açar, Baron ve diğerleri (2024). [24] Ayrıca, daha fazla sermaye kredi verme fırsatlarını aşındırır, bkz. Bowman (2024). [25] Ekonomideki kayıp, daha fazla banka açıklamasına olan ihtiyacı haklı çıkarmalıdır.
Burada üç önemli ders bulunmaktadır. Birincisi, bankaların denetlenmesi (inceleme notları) önemlidir. İkincisi, zamana duyarlı doğaları göz önünde bulundurulduğunda doğru notların belirlenmesi de önemlidir. Üçüncüsü ise, istikrara katkıda bulunabilecek notların açıklanması hayati önem taşır. Ancak ilk iki noktadaki ilerlemenin yukarıda tartışılan nedenlerden dolayı sınırlı olması muhtemeldir.
Gözetmenler neyi farklı yapmalıdır? Fed Guvernörü Bowman yakın zamanda şunları söylemiştir: “Reform gündemindeki önemli bir adım -ve gelecekteki bankacılık stresine karşı dayanıklılık oluşturmak için en etkili reformlardan biri- inceleme sürecinde güvenlik ve sağlamlığın önceliklendirilmesini iyileştirmek ve temel finansal risklere dikkatli bir şekilde odaklanmaktır. Bana göre, başarılı önceliklendirme beklentilerin şeffaflığının artırılmasını ve temel finansal risklere yenilenmiş bir odaklanmayı içerir.” [26] Buna katılıyoruz ve odak noktamız uygun gerçek zamanlı kamuyu aydınlatmadır. Bankacılık sektöründe belirsizliği teşvik eden gözetim uygulamaları, düzenleme ve denetimi uygulayan kurumların sınırlamaları ve ekonomiye maliyetiyle dengelenmelidir.
Son olarak, bazı denetçiler bize, belirli denetim vakalarında, not düşüşlerindeki gecikmelerden dolayı bir miktar baskı altında olduklarını hissettiklerini vurguladılar. Düşüşlere ihtiyaç olduğunu gördüler ancak kararın nesnel nedenler olmadan ertelenmesi gerekti. Denetim ortamlarındaki etik sorunlar ele alınmalı, belki de Fed Yönetim Kurulu ve diğer kurumlar denetçilerin endişelerini incelemesi için bağımsız bir grup isteyebilir (denetim kuruluşlarındaki insan kaynakları ve hukuk grupları bu önemli konuyu ele alamaz). Kamuya hizmet eden çalışanlar denetim kusurlarıyla ilgili endişe duyduklarında, sesleri duyulmalıdır.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.