Banka Düzenleyici Politika Yapıcılarına Yönelik Yeni Yıl Kararları [ABD Merkez Bankası Guvernörü Michelle W. Bowman’ın 08 Ocak 2024 Tarihli Konuşması]

Giriş

Bu öğleden sonra Güney Carolina Topluluk Bankacıları Konferansı için size katılmak benim için bir zevktir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ekonomisini ve finans sektörünü etkileyen konularda bankacılardan öğrenme ve bakış açımı onlarla paylaşma fırsatını her zaman memnuniyetle karşılarım. Bugün tartışmamı para politikası, banka düzenleyici reformları, banka denetiminde gelişen standartlar ve ödemeler sistemindeki yeni gelişmeler üzerine yoğunlaştıracağım. Bu konulara ilişkin içyüzünü anlama ve bakış açılarınızdan, özellikle de banka denetimi, düzenleyici reformlar hakkındaki görüşleriniz ve ekonominin yönüne ilişkin düşüncelerinizden bir şeyler öğrenmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Yeni yıla başlarken, 2023’e dönüp bakmak ve gelecek yıl için birkaç Yeni Yıl kararı düşünmek için de iyi bir zamandır.

Banka düzenleme ve denetimine geçmeden önce ekonomi ve para politikasına ilişkin düşüncelerimi sunmak istiyorum.

Aralık ayındaki Federal Açık Piyasa Komitesi (Federal Open Market Committee-FOMC) toplantımız, federal fon oranı hedef aralığını yüzde 5-1/4 ile yüzde 5-1/2 arasında bıraktı ve Fed’in menkul kıymet varlıklarının akışını sürdürdü. Son altı aydaki enflasyon verileri, bu Komite’nin geçmişteki politika eylemlerinin, talep ve arzın daha iyi dengeye getirilmesi yönünde amaçlanan etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Enflasyonun düşürülmesinde devam eden bu ilerleme, kısıtlayıcı bir politika duruşunu yansıtıyor; en son 12 aylık toplam ve temel kişisel tüketim harcamaları enflasyon okumaları Kasım ayına kadar sırasıyla yüzde 2,6 ve yüzde 3,2 olarak gerçekleşmiştir. İstihdam verileri, sıklıkla önemli ölçüde revize edilse de, sağlıklı iş kazanımlarına ilişkin raporlarla birlikte sıkı bir işgücü piyasasının işaretlerini göstermeye devam ediyor. İş kazanımlarının ortalama hızı geçen yıl yavaşladı ki; bu da işgücü piyasasında arz ve talebin daha iyi dengeye geldiğine dair bir işaret olabilir. Ekonomi, reel gayrisafi yurtiçi hâsıla hızının 2023 yılının üçüncü çeyreğine göre ılımlı olması tahmin edilmesine rağmen güçlü kalmayı sürdürmüştür.

Bu gelişmeyi dikkate alarak, gelen verileri takip etmeye, enflasyon ve ekonomik görünüme etkilerini değerlendirmeye devam ederken politika faizinin mevcut seviyesinde tutulması yönünde oy kullandım. Bu gelişmeye bağlı olarak da politika faizinin bir süre bu seviyede tutulmasıyla enflasyon oranının daha da düşebileceği yönünde bir görüş oluşmuştur. Enflasyonun zaman içinde %2 hedefimize yaklaşmaya devam etmesi durumunda, politikanın aşırı kısıtlayıcı olmasını önlemek için politika faizimizi düşürme sürecini başlatmak eninde sonunda uygun hale gelecektir. Bana göre henüz o noktada değiliz. Ve önemli yukarı yönlü enflasyon riskleri devam ediyor.

Hem gıda hem de enerji piyasaları jeopolitik etkilere açık kaldığı sürece enflasyona yönelik yukarı yönlü riskler barındırıyor. Finansal koşullardaki son dönemdeki gevşemenin büyümeyi yeniden hızlandırması, enflasyonu düşürme yönündeki ilerlemeyi durdurması ve hatta enflasyonun yeniden hızlanmasına yol açması riski de mevcuttur. Son olarak, işgücü piyasasındaki sıkılığın devam etmesi, temel hizmet enflasyonunun sürekli yüksek kalmasına yol açabilecektir. Tek bir rapordan çok fazla sinyal alma eğiliminde olmasam da, geçen Cuma günkü istihdam raporu iş kazanımlarında ve ücret artışlarında güçlenmenin sürdüğünü ve işgücüne katılım oranının düştüğünü gösterdi.

Bu riskler ve ekonomik görünüme ilişkin genel belirsizlik göz önüne alındığında, para politikasının uygun yolunu değerlendirirken, pandemiden bu yana büyüklüğü ve sıklığı artan veri düzeltmeleri de dâhil olmak üzere verileri yakından izlemeye devam edeceğim. Politika duruşunda gelecekteki değişiklikleri dikkate alma yaklaşımımda temkinli kalacağım.

Para politikasının önceden belirlenmiş bir rotada olmadığını belirtmekte fayda vardır. Meslektaşlarım ve ben her toplantıda kararlarımızı, gelen verilere ve genel görünüme ilişkin sonuçlara dayanarak vereceğiz. Para politikasının mevcut duruşu, enflasyonu zaman içinde %2’ye indirecek kadar kısıtlayıcı görünse de, gelecek verilerin enflasyondaki ilerlemenin durduğunu ya da tersine döndüğünü göstermesi halinde federal fon faiz oranını gelecekteki bir toplantıda daha da artırmaya istekli olmaya devam ediyorum. Maksimum istihdama ve uzun vadede istikrarlı fiyatlara ulaşmak için fiyat istikrarının yeniden tesis edilmesi şarttır.

2023, bankacılık düzenleyici otoriteleri için özellikle yoğun bir yıldı. Banka düzenlemelerini daha derinlemesine incelemeden önce, 2023 yılının önemli bankacılık sektörü olaylarından birkaçını özetlemek istiyorum. Yeni yıla doğru bir yolculuğa çıktığımız için, düzenleyici otoritelerin 2024 yılı için önceliklendirmeyi düşünmeleri açısından Yeni Yıl kararlarına ilişkin birkaç fikir sunarak bitireceğim. Bu kararlar, geçmişte birçok kez kamuya açık olarak tartıştığım ilkelerden büyük ölçüde ilham alıyor, ancak düzenleme konusundaki düşüncemi ve yaklaşımımı yönlendirmede kritik öneme sahip olmaya devam ediyorlar. Bankacılık düzenleme ve denetimindeki meslektaşlarımı, 2024 yılına tam bir düzenleme gündemiyle başlarken bu fikirleri değerlendirmeye teşvik ediyorum.

1. 2023 Yılındaki Önemli Gelişmeler

2023, Basel III “oyun sonu” sermaye kurallarının (endgame capital rules) nihai hale getirilmesine yönelik şu anda yayınlanan tasarıya ilişkin spekülasyonlarla başlayarak, banka düzenleme ve denetiminde birçok önemli gelişmeyi beraberinde getirdi. Basel III sermaye kuralları yalnızca önemli sınır ötesi faaliyetlere sahip en büyük bankalara uygulanacak şekilde tasarlandı; geçen yılın başındaki spekülasyonların çoğu kapsam (yeni tasarı kapsamında hangi bankaların kurallara tabi olacağı) ve kalibrasyona, sermaye gereksinimlerinin nasıl değişeceğine, artacağına, azalacağına veya aynı kalacağına odaklanmıştı. Kalibrasyon sorununa ilişkin spekülasyonların çoğu, düzenleyici otoritelerin toplam sermaye gereksinimleri için önemli artışlar önerip önermeyeceği veya standartları geliştirip toplam sermaye seviyelerini büyük ölçüde aynı tutarak “sermaye nötr” bir yaklaşım benimseyip benimseyemeyeceği etrafında yoğunlaşmıştır. Federal Rezerv Kurulu’nda sermaye çerçevesinin bütünsel bir incelemesinin sürmekte olduğu anlayışına dayanarak, “sermaye nötr” bir öneriye sahip olma hedefi birçok kişi için makul görünüyordu.

Ancak Mart ayında öncelikler ve odak noktası değişti. Silikon Vadisi Bankası (Silicon Valley Bank-SVB) ve Signature Bank’ın başarısızlıkları, Silikon Vadisi Bankası ve Signature Bank’ın tüm mevduat sahiplerini garanti altına almak için sistemik risk istisnasının uygulanmasına yönelik son derece nadir adımlar atılması ve Banka Vadeli Fonlama Programının (Bank Term Funding Program) oluşturulmasıyla sonuçlandı. Bunlar bankacılık sistemini desteklemek ve istikrara kavuşturmak için önemli acil durum eylemleriydi. Banka Vadeli Fonlama Programının bu yılın Mart ayı ortasında sona ermesinin planlandığını belirtmekte fayda vardır. Anlaşılır bir şekilde, banka başarısızlıkları, düzenleyici otoritelerin, denetimimizde nelerin gözden kaçmış olabileceğini ve bu banka başarısızlıklarına yol açan düzenleyici ve denetleyici öncelikleri neyin yönlendirdiğini derinlemesine incelemesine yol açmıştır.

Banka iflaslarına katkıda bulunan koşulların ve faktörlerin belirlenmesi ve analiz edilmesindeki başarısızlıkların hemen ardından çeşitli otopsi incelemeleri yapılmıştır. Bu incelemelerin çoğunda, tamamlanması için sıkıştırılmış zaman dilimleri ve inceleme kapsamındaki önemli ölçüde sınırlı konular da dâhil olmak üzere ciddi eksiklikler vardı. Bununla birlikte, düzenleyici ve denetleyici önceliklerin yeniden belirlenmesinde temel olarak bu incelemelere özellikle güvenildi ki, hâlâ da öyledir. Bu sınırlı incelemelerden elde edilen bulgular, özellikle sermaye reformlarıyla ilgili olmak üzere, uzun süredir hazırlık aşamasında olan önerileri de etkilemeye devam etmiştir.

Geçen yılın geri kalanını, değerlendirilen, yayınlanan ve sonuçlandırılan düzenleyici girişimlerin çokluğu ışığında, düzenleyici bir gelgit dalgasına benzer bir şey olarak görüyorum. Birçoğu, banka başarısızlıklarının ve bankacılık sistemindeki stresin temel nedenlerinin ele alınmasına yardımcı olma iddiasıyla üstlenilmiş veya genişletilmiştir. Ancak bu aynı zamanda başarısızlıkların temel nedenleriyle bazen çok az bağlantısı olan veya hiç bağlantısı olmayan bir kural koyma gündemini de içeriyordu. Geçtiğimiz yıl düzenleme gündemini desteklemek hiç şüphesiz zor bir işti.

Yayınlanan sermaye kural koyma tasarısı, geniş bir kapsam ve yaklaşımda dikkate değer bir değişiklik içeriyordu; yeni Basel sermaye yükümlülüklerini, uluslararası faaliyetleri ne olursa olsun, varlıkları 100 milyar ABD dolarının üzerinde olan tüm bankalara indiriyordu. Aynı zamanda, sermaye tasarısı kapsam dâhilindeki firmalar için düzenleyici sermaye tamponunu ve asgari yükümlülükleri önemli ölçüde artıracaktır. Otoriteler birbirini takip ederek yeni “uzun vadeli borç” gereksinimleri önerdiler. Bu uzun vadeli borç tasarısı, varlıkları 100 milyar ABD dolarının üzerinde olan firmaların, iflas sırasındaki kayıpları daha iyi absorbe edebilecek üst düzey ana şirket seviyesinde borç ihraç etmesini gerektirecektir ki; bu, bir başarısızlığı önlemek için değil, yalnızca banka iflas ettikten sonra geçerli olacaktır. Kısmen, bu önerilerin banka başarısızlıklarının temel nedenlerini çözmeye yardımcı olduğu nitelendirildi. Geçmişte belirttiğim gibi, özellikle banka yönetimi ve denetim eksikliklerinin düzenleyici eksikliklerden ziyade banka başarısızlıklarına daha doğrudan katkıda bulunduğu göz önüne alındığında, önerilen bu yenilenmelerin etkili ve uygun şekilde hedeflenip kalibre edilip edilmediğini sorgulamak için nedenler olduğunu düşünüyorum. Bankacılık kurumları daha iyi veya daha etkili denetim düzenleyemez. Her firmada etkili ve tutarlı denetimin uygulanmasını ve denetlenen kuruluşlarımız genelinde etkili ve tutarlı olmasını sağlamak için denetim programlarımızı ve ekiplerimizi uygun şekilde yönetmeliyiz.

Topluluk bankaları açısından geçen yılki en önemli gelişmelerden ikisi, Topluluk Yeniden Yatırım Yasası (Community Reinvestment Act) düzenlemelerinde yapılan düzeltmelerin tamamlanması ve Federal Rezerv Kurulu’nun II. Yönetmeliğindeki borç değişim ücreti tavanının değiştirilmesine yönelik öneriydi. Bankacılık sektöründeki pek çok kişi, diğer hususların yanı sıra, önerilen bazı düzeltmeler ve uyum için gereken yeni veri sistemleri ile bağlantılı olarak artan maliyet ve yüke dikkat çekerek, Topluluk Yeniden Yatırım Yasası düzenlemelerinde yapılan değişiklikler ile ilgili endişelerini dile getirdi. Buna ek olarak, pek çok kişi de, kuralların olası olumsuz sonuçlarına ilişkin endişelerini dile getirdi ki; bunlar arasında, yeni kurallarda tanımlanan değerlendirme alanlarında yapılan yenilemeler nedeniyle bankaların kredi verme faaliyetlerini kesmesi durumunda bu kuralların, yetersiz hizmet verilen bazı piyasalarda kredi kullanılabilirliğini azaltacağı olasılığı da yer almaktadır. Benzer şekilde, Düzenleme II’de önerilen yenilenmeler, kurallara doğrudan tabi olan bankaların yanı sıra, muaf tutulan bankaların da pratik etkisinin, daha düşük takas ücretlerinin tüm banka kartı veren kuruluşlara indirilmesi olacağı endişesine yol açmıştır.

Elbette denetimde de 2023 yılında önemli değişiklikler görüldü; üçüncü taraf risk yönetimine ilişkin, en küçük bankalara uyum konusunda yardımcı olacak uyarlamalar ve görünüşte yalnızca 100 milyar ABD dolarından fazla varlığa sahip kurumlar için geçerli olan iklim rehberliği veya rehberlikler olmaksızın, tüm finansal kuruluşlar için geçerli olan yeni kılavuz yayınlandı. 2023’te pek çok banka, faiz oranı riski, likidite riski ve yönetime yeniden odaklanılarak banka incelemelerinde çok önemli değişiklikler olduğunu bildirdi ve bankalar, denetleyici beklentilerde devam eden değişiklikler görmeye devam ediyor. Denetim ile ilgili bu değişikliklerin birçoğu, büyük ölçüde gizli denetleyici bilgileri korumak için tasarlanan kuralların denetim sürecindeki yapısal değişikliklerin görünürlüğünü engellemesi nedeniyle çok az kamuoyu onayı veya ilgisi görmüştür. Hepinizin çok iyi bildiği gibi, denetimsel beklentilerdeki değişiklikler sıklıkla rehberlik, önceden bildirim veya yayınlanmış kural koyma faydası olmaksızın gerçekleşir ve en kötü senaryoda, denetimsel şeffaflık perdesi tarafından gizlenen bu değişimler önemli finansal ve itibari etkilere sahip olabilir.

2. 2024 Yılı Kararları

Yeni yıl, geçtiğimiz 12 ayı düşünmek ve Federal Rezerv’in yaklaşımımızı nasıl geliştirebileceğini düşünmek için önemli bir fırsat sunuyor. Eminim çoğumuz 2024 yılını çalarken son deneyimler üzerinde düşünme fırsatını değerlendirdik. Yeni yılı, bankacılık düzenleyici otoritelerinin son zamanlarda öğrenilen bazı dersleri nasıl uygulayabileceklerini düşünmek için mükemmel bir zaman olarak görüyorum. Geçtiğimiz yılın bu çok kısa özeti, 2023 yılında bankacılık sistemi ve banka düzenleyici çerçevesinde meydana gelen tüm önemli gelişmeleri kapsamıyor. Ancak önümüzdeki yılı değerlendirmek için faydalı bir başlangıç noktasıdır. Şimdi banka düzenleyici otoritelerine üç yeni yıl kararı sunmak istiyorum.

2.1. Güvenlik ve Sağlamlığa Öncelik Verilmesi [prioritize safety and soundness]

Öncelikle güvenlik ve sağlamlık, en yüksek öncelikli denetim konusu olarak yenilenmelidir. Bu, düzenleyici kurumun en büyük sorumluluğudur ve finansal sistemin güvenli ve sağlam bir şekilde sürekli işleyişini sağlar. Geçtiğimiz yıl banka başarısızlıklarının hızlandırdığı stres, etkili ve uygun bir şekilde uygulandığında denetimin güvenli ve sağlam bir bankacılık sistemini desteklemek için en etkili tek araç olduğu inancını doğrulamıştır. SVB örneğinde, denetim otoriteleri yüksek düzeyde yoğunlaşmış, sigortasız[1] mevduat sahibi tabanına ve uygun risk yönetimi olmadan faiz oranı riskinin birikmesine dayanan bir iş modelinin bilinen önemli, kendine özgü risklerini takdir etmekte, uygun şekilde tanımlamakta ve azaltmakta başarısız olmuştur.

Ancak bu odadaki her bankacının bildiği gibi, yoğunlaşma riski ve faiz oranı riski yeni veya benzersiz riskler değildir ve bu eski moda riskler, uygun şekilde öngörülmediği ve yönetilmediği takdirde bireysel kurumlar için ölümcül güvenlik açıkları yaratabilir. İkili bankacılık sistemimizin her düzeyindeki bankacılık düzenleyici otoriteleri ve denetleyici otoriteleri uzun süredir bu risklere odaklanmışlardır. Bu nedenle, düzenleyici otoritelerin kolektif olarak bu ve bankalar ile bankacılık sistemi açısından uzun süredir devam eden ve temel riskler üzerinde yeniden odaklanmaya karar vermelerini öneriyorum.

Peki, banka düzenleyici otoriteleri güvenliğe ve sağlamlığa öncelik vermek için farklı olarak ne yapmalıdır? Bana göre 2023 yılındaki sorunlar, uygun risk alanlarının belirlenmemesi ve önceliklendirilememesinden kaynaklanmıştır. Bunun yerine odak noktası daha geniş, daha niteliksel, daha süreç ve politika odaklı risk alanlarıydı. Bu odaklanma, dikkati bankanın bilançosuna yönelik temel risklerden uzaklaştıran konulara orantısız bir vurgu yapılmasına neden olmuştur.

Düzenleyici otoriteler genellikle gelişen koşulları ve ortaya çıkan riskleri, bankacılık sisteminde belirgin bir stres olarak ortaya çıkmadan önce tespit ederler. Ancak çoğu zaman düzenleyici otoriteler bu sorunlarla mücadele etmek için uygun ve kararlı önlemleri almakta başarısız oluyor. Düzenleyici otoriteler ayrıca dikkatlerini temel finansal risklerden uzaklaştırma tuzağına düşebilir ve bunun yerine yasal zorunluluklara ve kritik sorumluluk alanlarına teğet olan konulara odaklanabilirler. Daha az güvenlik ve sağlamlık endişesi yaratan risklere odaklanmak, düzenleyici otoritelerin daha acil müdahale gerektiren diğer, daha temel ve acil alanları gözden kaçırma riskini artırmaktadır.

Benim görüşüme göre, geçen yıl federal bankacılık kurumları tarafından uygulamaya konulan yeni iklim kılavuzu, bu kaybolan odağı etkili bir şekilde gösteriyor. Belki iyi niyetli olsa da bu kılavuz, sınırlı denetim kaynaklarının kritik, kısa vadeli güvenlik ve sağlamlık risklerinden uzaklaştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Kılavuzun içeriğinin uygunluğuna ilişkin farklı görüşleri bir kenara bırakırsak, temel soru, iklim değişikliğinin önemli bir kamu politikası konusu olup olmadığı değil, iklim değişikliğinin güvenlik ve sağlamlık açısından temel, şimdiki zaman riski olup olmadığıdır. Ve burada kanıtlar, iklim değişikliğinin şu anda bankacılık sistemi için önemli bir finansal risk olmadığını gösteriyor.

En önemli güvenlik ve sağlamlık risklerine dikkat ve odaklanma eksikliği, kasıtlı politika tercihlerinden kaynaklanabilir veya basitçe, bankacılık koşullarının sakin dönemlerinde bilinen, uzun süredir devam eden risklerden dikkatimizin dağılmasına izin vermemizin bir ürünü olabilir. Sebep ne olursa olsun, hem bankalar hem de düzenleyici otoriteler kaynakları ve denetimin dikkatini en acil risklerden uzaklaştırdığı için bunun önemli bir maliyeti vardır.

2.2. Uyum Konusunda Yenilenen Taahhüt [renewed commitment to tailoring]

İkinci olarak, ABD Kongresi tarafından zorunlu kılınan uyum/uydurma yükümlülüğümüze yönelik yenilenen taahhüttür. Mevcut banka düzenleyici çerçevesi, düzenlemeyi riskle uyumlu hale getirerek 100 milyar ABD dolarından fazla varlığa sahip kurumlar için ihtiyatlı düzenleyici çerçeveyi uyarlamaya yönelik kongre yetkisini yerine getirmeye çalışan, risk temelli, özel bir yaklaşıma dayanmaktadır. Devam eden düzenleyici reformlara girişirken, her büyüklükteki kurum için bu yaklaşımın erdemlerini gözden kaçırmamalıyız. Uyarlama, düzenleyici otoritelerin finansal sisteme yönelik en önemli risklere ve ortaya çıkan tehditlere odaklanmak için denetim kaynaklarının tahsisine öncelik vermelerine yardımcı olur. Düzenlemelerin uyarlanması, düzenleyici otoritelerin daha küçük kurumlardaki güvenlik ve sağlamlık sorunlarını göz ardı edebileceği veya göz ardı etmesi gerektiği veya daha küçük kurumlara yönelik standartların sağlam olmaması gerektiği anlamına gelmez. Bu kitlenin çok iyi bildiği gibi, tüm bankalar periyodik incelemelere, sermaye yükümlülüklerine ve düzenleyici raporlama yükümlülüklerine tabidir ve eyalet ve/veya federal düzeyinde banka denetçileri ile düzenli görüşmelerde bulunurlar. Özel olmanın önemini kabul eden bir yaklaşımla başlamak, düzenleyici kadranları tüm firmalar için en yüksek seviyeye (veya klasik film ‘This Is Spinal Tap’taki amplifikatörler gibi “11’e kadar”) çevirme dürtüsünden kaçınmamıza yardımcı olur. Bu tür bir yaklaşım, iş modeli ve varlık büyüklüğündeki temel farklılıkları gözden kaçırırken, uyarlama, düzenlemeleri ve beklentileri kurumların büyüklüğüne, karmaşıklığına ve iş modeline uygun şekilde kalibre etmemizi sağlar.

Mevcut sermaye çerçevesi, bu özel yaklaşımın firma özelliklerine dayalı olarak nasıl uygun gereksinimlerle sonuçlanacağı konusunda iyi gerekçelendirilmiş bir model sunmaktadır. En büyük firmalar büyüklük ve karmaşıklığa dayalı olarak dört kategoriye ayrılırken, en büyük ve en karmaşık firmalar en katı koşullara tabidir. Varlıkları 10 ila 100 milyar ABD doları arasında olan bölgesel bankalar, biraz daha düzenli bir sermaye çerçevesine tabidir. Ve son olarak, en basit kurallar, daha az karmaşık, ilişki temelli bir iş modeline dayanan topluluk bankalarına ayrılmıştır.

Bu örneğin gösterdiği gibi, aşamalı yükümlülüklerin dâhil edilmesi, yalnızca sınırlı denetim kaynaklarının etkili bir şekilde tahsis edilmesine yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda bankacılık ortamını istemeden değiştirebilecek düzenleyici teşviklerin yaratılmasını da önler. Örneğin, uyarlama yapılmazsa, en büyük ve en karmaşık bankaların gereksinimlerinin, ya doğrudan düzenleme değişiklikleri yoluyla ya da dolaylı olarak şeffaf olmayan denetim beklentileri yoluyla, basit ve anlaşılır iş modellerine sahip daha küçük bankalara kaydırılması muhtemeldir. Basit bir iş modeline sahip bir banka, daha büyük ve daha karmaşık bankalar için tasarlanan gereksinimlere tabi olacağından ve bu gereksinimlere uyması bekleneceğinden ve konsolidasyon, bu gereksinimlere uymayı daha uygun maliyetli hale getiren ölçek ekonomileri yaratır.

Benim endişem, koşulların aşırı geniş bir şekilde uygulanmasının (özele indirgenmemiş koşulların) gelecekteki düzenleyici reformların bir özelliği haline gelebilmesidir. Basel sermaye tasarısı bu endişeyi vurguluyor. Yorum dönemi 16 Ocak’a (2024) kadar hâlâ açık olsa da, şu ana kadar benimle paylaşılan geri bildirimlerin çoğu iki önemli kaygıya odaklanmıştır: (1) sermaye gereksinimlerindeki artışların paydaşların beklediğinden önemli ölçüde daha yüksek olacağı ve (2) tasarının, 100 milyar ABD dolarının üzerindeki tüm bankalar için düzenleyici yükümlülükleri büyük ölçüde “sabitleştireceği” veya bu eşiğe yaklaşan firmalar için ciddi bir uçurum etkisi yaratacağı. Bu varlık aralığındaki bankalar, hâlihazırda bu eşiğe yakın bir varlık büyüklüğünde kalmanın sürdürülebilirliğini dikkatle değerlendirmektedir. Eşiğin hemen üzerindeki firmalar, eşiğin altına küçülmek veya yeni koşulların kapsamına ve karmaşıklığına uyum sağlamak amacıyla ölçek ekonomisi elde etmek için birleşmek konusunda güçlü bir baskıyla karşı karşıya kalacaktır. Eşiğin hemen altındaki firmaların bu eşiğin altına yaklaşma konusunda oldukça istekli olmaları gerekecek ve iş stratejilerini ve faaliyetlerini eşiğin altında kalacak şekilde revize etmeyi düşünebilirler.

Sermaye tasarısı bölgesel ve topluluk bankaları için doğrudan geçerli olmasa da, politika yapıcıların uyumdan uzaklaşması veya bu yaklaşımın önemini azaltması tüm bankaları etkiliyor. Firmalar arasındaki temel farklılıkları fark edemediğimizde, daha büyük ve daha karmaşık bankalar için tasarlanmış ve kalibre edilmiş koşulları sürekli olarak bu standartlara uyması makul olarak beklenemeyecek daha küçük ve daha az karmaşık bankalara doğru zorlama yönünde güçlü bir istek doğar. Geleceğe ve 2024 yılı için öngörülen düzenleme gündemine baktığımızda, uyarlamanın kritik rolünün bu düzenleyici reformların temel unsuru olarak dâhil edilmesi gerekmektedir.

2.3. Şeffaflığın Artırılması [increase transparency]

Üçüncü ve son çözüm ise denetim beklentilerinde şeffaflığın artırılmasıdır. Politika yapıcılar düzenleyici çerçevede yer alan kararlar konusunda farklı görüşlere sahip olabilirken; eşiklerin nerede belirlenmesi gerektiği ve farklı gereksinimlerin kalibrasyonu gibi düzenlemelerin bir avantajı da gereksinimlerin önceden kamuya açık olarak ve belirli bir özellik ve ayrıntı düzeyinde açıklanmasıdır. Eğer banka iseniz iş modelinize hangi düzenlemelerin uygulandığını bilirsiniz.

Peki, bu pratikte doğru mudur? Bir bankacı olarak, denetimden önce hangi standartlara tabi tutulacağınızı her zaman biliyor musunuz? 2023’teki endişe verici trendlerden biri, kamu bankacılığı düzenleyici otoriteleri de dâhil olmak üzere, bazı küçük kurumların oluşturduğu riskler ışığında bazı denetim tedbirlerinin aşırı olduğuna ilişkin raporlardı. Bankacılık sistemindeki stresin denetim beklentilerinin sıkılaşmasında rol oynaması makul görünüyor. Ancak aynı zamanda denetimsel beklentilerin ve bunun sonucunda ortaya çıkan eylemlerin, zamanından önce verilen yargılar ve belirsiz veya desteklenmeyen denetimsel tahminler veya varsayımlar tarafından yönlendirilmek yerine, uygun şekilde kalibre edilmesini ve mevcut koşullara dayanmasını da sağlamalıyız. Şeffaflık, bankacıların denetleyici beklentileri önceden anlamalarına ve bu beklentileri karşılamak için çalışmalarına olanak tanır. Bildiğiniz gibi, bankacıların güvenli ve sağlıklı bir şekilde faaliyet gösterme konusunda derin bir kararlılıkları vardır, ancak bir denetçinin zihninin içine bakıp beklentilerin değiştiğini tahmin etme yetenekleri yoktur. Beklentilerdeki şeffaf olmayan değişimler, denetim sürecinde hoş karşılanmayan sürprizler yaratabilir. Derecelendirme notlarının düşürülmesi şeklindeki bu “sürprizler”, bankalar için önemli sorunlar yaratabilir: banka birleşmeleri ve satın almaları da dâhil olmak üzere iş planlarını bozabilir ve bankanın kaynaklarını müşterilere hizmet vermekten kritik olmayan denetim konularına yönlendirmesi için banka üzerinde baskı yaratabilir.

2023 yılında gördüğümüz denetimsel “sürprizlerin” artan eğilimi, bana denetimsel şeffaflıkta bir eksiklik olduğunu gösteriyor. Bu hiçbir şekilde bankaların yüksek standartlarda tutulmaması gerektiği anlamına gelmez. Tam tersine, bu, bankaları bilinen ve tanımlanabilir standartlara tabi tutmamız gerektiği ve bu standartlar zaman içinde kaçınılmaz olarak geliştiğinde, düzenlemeye tabi kurumlarımıza önceden bildirimde bulunarak onların işlerini buna göre yönetebilmeleri ve uyumun devamını sağlamamız gerektiği anlamına gelir.

Kapanışa dair düşünceler

Bugün sizinle konuşma fırsatı bulduğum için minnettarlığımı ifade ederek bitireceğim. Yeni yıla, bankacılık sistemi ve bankacılık düzenleme çerçevesinde önemli değişikliklerin aktif olarak değerlendirildiği bir dönemde giriyoruz. Bu değişikliklerin birçoğu, her büyüklükteki bankalar ve onların mevcut ve gelecekteki müşterileri, bankaların işlerini yürütme biçimleri ve daha geniş anlamda ABD ekonomisi üzerinde kalıcı bir etkiye sahip olacaktır.

Umudum, bankacılar ve diğer ilgili paydaşlar olarak görüşlerinizi ve endişelerinizi doğrudan düzenleyici otoritelerle de dâhil olmak üzere geniş bir şekilde paylaşarak bu süreçte aktif bir rol oynamanızdır. Bu girdi, banka düzenleyici çerçevesindeki değişikliklerin (kasıtlı ve kasıtsız) belirli etkilerine ilişkin değerli bilgiler sağlar. Endişelerinizi dile getirmeniz, düzenleyici ve denetleyici reformların gerçek dünyadaki sonuçlarını belirlememize ve gerektiğinde bunlara değinmemize olanak tanır. Bu dinleyicilere riskin son derece yüksek olduğunu hatırlatmama kesinlikle gerek yoktur. 2024 yılı için samimi umudum, politika yapıcıların bu ve yaklaşan düzenleyici reform çabalarının amaçlanan ve amaçlanmayan sonuçlarını kabul edecek alçakgönüllülüğe ve bu sonuçları hafifletmek ve en aza indirmek için gerektiğinde rotayı değiştirme cesaretine sahip olmalarıdır. Bankacılık sisteminin geleceği ve ABD ekonomisinin devam eden gücü buna bağlıdır.

[1] Çevirenin Notu: “sigortasız” [yani tasarruf mevduatı sigortası kapsamında olmayan]

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.