Anahtar Noktalar
- Bölgesel Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bankaları üzerindeki baskı daha fazla konsolidasyona yol açabilir ve düzenleyicileri birleşmelere daha açık hale getirebilir.
- Silikon Vadisi Bankası (Silicon Valley Bank-SVB), Signature Bank ve First Republic’teki hızlı çalışmalar, sosyal medya ve çevrimiçi bankacılığın ortaya koyduğu akut risklerin altını çizmiş ve finans krizinden sonra oluşturulan düzenleyici rejimlerin teknolojiye ayak uyduramadığını göstermiştir.
- Mevduat sigortası programlarının yeterliliği ve yapısı konusunda Atlantik’in her iki yakasında da yenilenen tartışmalar vardır.
- İsviçre hükümetinin Credit Suisse’nin koşullu konvertibl tahvil yatırımcılarına hiçbir ödeme yapmama kararı, Avrupalı yatırımcıları gelecekteki başarısızlıklarda alacaklılara nasıl davranılacağı konusunda endişelendirmiştir.
1. Giriş
ABD Hazine Bakanlığı yetkililerine göre, Mart 2023’te Silikon Vadisi Bankası ve Signature Bank’a yapılan hücum (banka hücumu, mevduat hücumu), ABD bankacılık sisteminde “çok yüksek” (very high) bir bulaşma riski yaratmıştır. 2008 tarihli küresel finans krizine cevaben onaylanan araçları kullanan bankacılık düzenleyicilerinin müdahalesi, ABD Kongresi ve John Biden yönetimine mevcut araçların yeterli olup olmadığını düşünmeleri için biraz zaman kazandırmıştır.
Ancak mevduat çekişleri ve bunun sonucunda 01 Mayıs 2023 tarihinde First Republic Bank’ın Devlet tarafından devralınması (government-arranged takeover), bölgesel ABD bankaları hakkında devam eden endişeleri artırmış ve bu konunun akılda tutulmasına yol açmıştır. Şimdilik, yeni bankacılık mevzuatının yakın zamanda yürürlüğe girme olasılığı oldukça düşüktür, ancak devam eden kargaşa ABD bankacılık ortamını çeşitli şekillerde etkileyebilir.
Avrupa bankacılık sektörü şu ana kadar aynı baskılara maruz kalmadı, ancak ABD’deki sorunlar ve Credit Suisse’nin İsviçre’deki başarısızlığı, Avrupa’da da bankacılık düzenlemesi ve çözüm süreçlerinin yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.
İşte buna ilişkin serpinti ve olası düzenleyici tepkiler yöneticileri için üst düzey genel bir bakış aşağıda yer almaktadır.
2. Kısa ve Orta Vadeli Endişeler
Şu anda, ABD bankalarına yönelik temel riskler şunlardır:
- Para politikasının sürekli sıkılaştırılması, faiz oranı riskini en iyi ve en az yönetebilen kurumları muhtemelen ortaya çıkaracaktır.
- Devam eden yüksek faiz oranları, ticari gayrimenkul sektörünü ve bu sektöre kredi veren orta ölçekli bankaları (the commercial real estate sector and the mid-sized banks) olumsuz etkileyebilir.
- Özellikle orta ölçekli ve bölgesel bankalarda (bazen %90’a kadar çıkan) sigortasız (tasarruf mevduatı sigortası kapsamında bulunmayan) mevduatın yoğunlaşması, muhtemelen likidite talebini yüksek ve piyasaları herhangi bir mevduat kaçışı belirtisine karşı dikkatli tutacaktır.
- Sosyal medya ve dijital bankacılık, geleneksel bankacılık sistemi için varoluşsal riskler oluşturarak bazı kurumlar için değişkenliği ve istikrarsızlığı sürdürebilir. Bunlar, 2008 tarihli finans krizinden sonra geliştirilen Dodd-Frank Yasası sistemik risk belirleme süreci tarafından etkili bir şekilde ele alınmayacaktır.
3. Birleşme ve Satın Almaların Etkisi: “Batmayacak Kadar Çok İri/Büyük” veya “Hayatta Kalmak İçin Çok Küçük”
Son başarısızlıkların ardından, bölgesel ve yerel banka yönetim kurullarındaki konuşmalar, daha fazla konsolidasyona duyulan ihtiyacın değerlendirilmesine yönelmiştir. 2008 tarihli finans krizini çevreleyen “batmayacak kadar çok iri/büyük” (too big to fail) teması, daha küçük bankalar daha fazla ölçek elde etmenin yollarını ararken, “hayatta kalmak için çok küçük” (too small to survive) temasına dönüşmüştür.
ABD bankacılık endüstrisinde daha fazla konsolidasyon oluşturmak için çeşitli güçler bir araya gelebilir.
- ABD bölgesel bankaları (regional banks) muhtemelen düzenleyici “reformların” yükünü taşıyacak, olağan/normal incelemeler sırasında daha fazla incelemeyle karşı karşıya kalacak ve büyük kurumlar için geçerli düzenleyici koşullar bölgesel bankalara uygulandığında belki de artan uyum yüküyle karşılaşılacaktır. Bu, işletme maliyetlerini artırabilir ve ölçek ekonomileri aramak için baskı yaratabilir.
- Beklenmedik bir sonuç, düzenleyicilerin bölgesel bankaların birleşmelerine izin verme konusunda daha istekli olmaları olabilir. 2008 tarihli finans krizi ve ardından gelen mevzuat konsolidasyonu hızlandırmıştır. 2022 yılının sonunda, 2002’ye göre Federal Mevduat Sigorta Kurumu (Federal Deposit Insurance Corporation-FDIC) sigortasına sahip bankacılık kurumu sayısı neredeyse %50 daha azdı.
- Tarihsel ders, birleşme ve konsolidasyonların, karmaşıklıkta tekabül eden bir artış olmaksızın bölgesel bankacılık sektörünün istikrarını güçlendirip geliştirebileceğidir. Buna ek olarak, topluluk bankaları ve finansal hizmet sağlayıcıları (community banks and financial service providers) arasındaki kombinasyonlara ve düzenlemelere izin verilmesi, bunların rekabet edebilirliğini ve uzun vadeli uygulanabilirliğini artırabilir.
- SVB’nin başarısızlığının ardından yaşanan mudi kaçışı, kısmen, büyüklüklerinin ve karşı karşıya kaldıkları daha fazla düzenleyici incelemenin onları daha güvenli hale getirdiği algısı nedeniyle, en büyük mevduat kurumlarına fayda sağlamıştır. Böyle bir algı, özellikle kurumun sonuçta ortaya çıkan boyutunun gelişmiş denetim incelemesine ve daha büyük, daha güçlü bir kuruma yol açması durumunda, bölgesel banka düzeyinde daha fazla birleşmeye izin verilmesinde bir faktör olabilir.
4. Mudi (Mevduat Sahipleri) Korumaları
İstikrarsız mevduat tabanına sahip mevduat kurumları, federal mevduat sigortası kapsamını genişletmeleri veya FDIC’nin ticari ödeme hesapları için “daha yüksek veya sınırsız” (higher or unlimited) kapsam sağlayacak “Mevduat Sigortası Reformu Seçenekleri”nde (Options for Deposit Insurance Reform) yer alan “hedefli sigorta koruması” (targeted coverage) gibi yeni tür mevduat korumaları oluşturmaları için politika yapıcılar üzerinde muhtemelen baskı yapacaktır. Bununla birlikte, bu, sigortasız mevduatın iflas edemeyecek (batmayacak/batırılmayacak) kadar büyük olduğu düşünülen daha büyük bankalara veya para piyasası fonlarına istikrarsızlaştırıcı kaçışını azaltabilecek veya durdurabilecek olsa da, maliyeti kimin üstleneceği belirsizliğini korumaktadır. Bu konuda fikir birliğine varmak da zor olabilir.
5. Özel Sermayenin Olası Rolü (Possible Role for Private Equity)
2008 tarihli finans krizinin ardından, özel sermaye yatırımcılarının son kargaşa sırasında henüz önemli bir rol oynadıkları görülmedi. Ancak, bankacılık sektörünü desteklemek için yeni sermayeye duyulan ihtiyaç göz önüne alındığında, özel sermayenin nihayetinde anlamlı bir şekilde katılması bekleniyor. Bazı büyük özel sermaye şirketleri, kredi varlıkları satın alarak bölgesel bankalara sermaye sağlamakla ilgilendiklerini kamuoyuna açıkladılar.
Bununla birlikte, finansal destekçilerin (sponsorların) yatırım yapma konusunda seçici olmalarını ve daha büyük ve daha çeşitli imtiyazlar (franchises) yaratan birleşme ve satın alma işlemleri için sermaye finansmanı sağlama konusunda fırsatçı olmaları bekleniyor.
6. Düzenleyici Yeniden Kalibrasyon (Regulatory Recalibration)
Özellikle Federal Rezerv, SVB’nin başarısızlığına ilişkin kendi incelemesinde vurgulanan denetim eksikliklerine yanıt vermesi için muhtemelen artan bir baskı altında olacaktır. Bununla birlikte, yıl ilerledikçe, bölgesel bankaların daha sıkı düzenlemelerini, borç verme sözleşmelerine neden olma olasılığına karşı dengelemek daha zor hale gelecektir.
Bu arada, FDIC’nin çözüm süreci, bazı politika yapıcıların katılmasına izin verilen teklif sahiplerini ve kurtarma maliyetlerini sorgulayarak çözümlerin olabildiğince adil, açık ve uygun maliyetli bir şekilde yürütülüp yürütülmediğini sorgulaması nedeniyle daha büyük bir Kongre incelemesi ile karşılaşabilir.
7. Avrupa Boyutu
ABD’deki üç başarısızlığın, SVB’nin Birleşik Krallık’taki bağlı kuruluşunun başarısızlığı dışında, Avrupa’daki bankalar üzerinde doğrudan bir etkisi olmamıştır. Ancak, Credit Suisse’nin Mart 2023’te İsviçre hükümeti tarafından düzenlenen UBS tarafından devralınmasıyla birlikte, Avrupa banka düzenlemesinin yeniden değerlendirilmesine yol açtılar.
Credit Suisse’nin başarısızlığı ABD’dekinden çok farklıydı. Faiz oranı riskinin yanlış yönetilmesinin sonucu değildi. Bunun yerine, banka birkaç yıl boyunca onu ciddi bir finansal durumda bırakan bir dizi skandalla alt üst oldu.
Etkilerinin Avrupa’da farklı olması muhtemeldir. Bir bankacılık konsolidasyonu dalgası görmedi, çünkü bankacılık çoğu ülke pazarında yüksek oranda yoğunlaşmış olsa da bölge çapında parçalanmış durumda ve gerçek bir pan-Avrupa kurumu yoktur. Ve korumacı dürtüler, yabancı mülkiyet altına düşen ulusal bankacılık şampiyonlarına karşı harekete geçme eğilimindedir.
Bununla birlikte, Atlantik’in her iki yakasındaki banka iflasları, finans krizi sonrası banka düzenleme reformlarının etkililiği ve güvenilirliği (efficacy and reliability of post-financial crisis bank regulatory reforms) ile düzenleyici kurumlar tarafından yapılan denetimin kalitesinin (quality of supervision by regulatory agencies) sorgulanmasına yol açmıştır.
- Credit Suisse’nin tali tahvil sahiplerinin (subordinated bondholders), İsviçre hükümetinin eyleminin himayesi altında hissedarlar önce sıfırlanmadan silinmesi (wipe-out), koşullu dönüştürülebilir tahvillerin değerlemesi [valuation of contingent convertible (CoCo)] ve sıkıntılı bir durumda alacaklı hiyerarşisine saygı konusunda çok fazla endişe ve belirsizliğe yol açmıştır. Tahvil sahipleri tarafından dava açılmasına yol açan Credit Suisse davasında hiyerarşi tersine dönmüştür. Piyasa güvenini artırmak için, diğer Avrupalı yetkililer alacaklılar hiyerarşisine bağlılıklarını yeniden teyit etmekte gecikmediler, ancak piyasa, hükümetlerin alacaklıların haklarına mevzuatta öngörülenin ötesinde müdahale etmeyeceğine henüz ikna olmadı. Sonuç olarak, banka başarısızlıklarını yönetmek ve finansal istikrar üzerindeki daha geniş etkilerini azaltmak için tasarlanmış banka çözümleme rejimleri hakkında daha geniş soru işaretleri ortaya çıkmıştır.
- Ayrıca mudi korumasına yeniden odaklanılmıştır. Hem mudi korumasının tutarı hem de mudi tazminat fonlarına yapılan katkılar inceleme altındadır. Sigortalı mevduattaki üst sınır, Avrupa’da ABD’deki mudi başına 250 bin ABD dolarından daha düşüktür: İngiltere’de mudi başına 85 bin pounda kadar ve genel olarak Almanya ve Fransa’da 100 bin avrodur. Herhangi bir artış, vergi yoluyla bankalardan bir defaya mahsus ödemelerle finanse edilebilir.
- Ayrıca, bankaların likidite gereksinimleri yeniden gözden geçirilmektedir. SVB’de görülenler gibi hızlı dijital banka hücumları ve konsantre ve çeşitlendirilmemiş mudi tabanları, düzenleyicileri neredeyse tamamen körleştirmiş (blind-sided regulators) ve hem kısa vadeli hem de uzun vadeli banka likiditesine ilişkin mevcut düzenleyici standartların yetersizliklerini vurgulamıştır. Bu alanda uluslararası düzeyde reformların kuralları daha ayrıntılı hale getirmesi ve mevduat tabanının bileşimine olduğu kadar bir banka tarafından tutulan likit varlıkların doğasına da duyarlı hale getirmesi beklenmektedir.
- Varlıkların işleyişini değiştirmek, özellikle yükselen faiz oranlarının bankaları Devlet tahvili varlıklarında gerçekleşmemiş zararlar ile karşı karşıya bıraktığı durumlarda daha zor sorunlar doğurur. Mevcut banka düzenlemeleri genel olarak ülke borcunu çok düşük riskli olarak ele almakta ve bu da onu likidite tamponlarında ve türevler ve diğer işlemler için yüksek kaliteli teminat olarak kullanmaya uygun hale getirmektedir. Bu varlıkların piyasa riskleri bir bankanın sermaye tabanında kabul edilirse veya teminat olarak kullanıldıklarında daha fazla iskontoya ihtiyaç duyulursa, bu birçok banka için Devlet tahvillerinin faydasını azaltır ve bu da Devlet borç piyasasını etkileyebilir. Bu açıkça siyasi olarak yüklü bir meseledir.
8. Sonuç
Hem ABD’de hem de Avrupa’da bankacılık sistemindeki kargaşa, sona ermiş gibi görünmüyor. Sistemde daha fazla sermaye ve likidite ihtiyacı ve resesyon olasılığı ile son banka iflaslarına verilen düzenleyici ve siyasi yanıt, havuzun her iki tarafındaki bankalar için zorlu bir ortam yaratıyor. Banka yöneticilerinin seçimine ve banka yönetim kurullarının oluşumuna daha fazla denetim denetimi yöneltilebilir ve bunların çözülmemiş denetim sorunlarının ele alınmasına daha aktif katılımları teşvik edilebilir.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.