Silikon Vadisi Bankası’nın (Silicon Valley Bank-SVB) başarısızlığının/iflasının üzerinden bir yıl geçmiş olup, ortaya çıkan en önemli politika sorunlarından biri (Mevduat sigortası konusunda ne yapılmalıdır?) hâlâ çözülmemiştir. Bankacılık, işleyebilmek için kamunun güvenine ihtiyaç duyan bir sektördür ve banka hücumlarına karşı birincil siper olarak güven uyandıran mevduat sigortasına güvenmeye alışılmıştır. Ancak SVB’nin iflasının ardından mevduat sigortası en azından şu anki haliyle sihirli bir değnek gibi görünmemektedir.
Peki, ne yapılmalıdır? Bazıları, en büyük mevduat sahiplerinin bile (bankalara) hücuma teşvik edilmemesini sağlamak için mevduat sigortası tavanlarından [(deposit insurance caps) ki, şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde 250 bin dolar olarak belirlenmiştir] tamamen vazgeçilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bu tür bir politikanın savunucuları, mevcut emisyon üst limitlerinin büyük ölçüde anlamsız hale getirildiğine işaret etmektedir; tıpkı SVB’de olduğu gibi, artık sigortasız mevduatın garanti altına alınacağına dair beklentiler mevcuttur. Ancak diğerleri, sınırsız mevduat sigortasının bankaların daha riskli davranışlarına yönelik dürtüler yaratmasından ve sınırsız mevduat sigortasının maliyetinden [bankaların ödediği primler (premiums banks pay) artırılsa bile vergi mükellefleri nihai dayanak olmaya devam edecektir] endişe ediyorlar ki; milyonerler için bir kurtarma paketi gibi görünebilecek şeyin görünümünden bile bahsedilmemektedir.
Bu tartışmanın her iki tarafı da son derece iyi noktalara değiniyor ve eğer ikisi de haklıysa, o zaman belki de mevduat sigortasından çok fazla şey yapılması isteniyor ve banka paniklerine yanıt vermek için diğer politika seçeneklerinin keşfedilmesi gerekiyor olabilir. Örneğin, “banka/bankacılık tatili” (bank holiday) kavramının bir kenara bırakılması ve yetkililerin bankacılık paniğine yanıt olarak böyle bir uygulamaya veya daha sınırlı işlem kısıtlamalarına ihtiyaç duyulup duyulmayacağının değerlendirilmemesi gerekebilir.
Makale yazarı, Başkan Franklin Roosevelt’in de 1933 yılında kullandığı şekliyle [Birleşik Krallık’taki “işten izin günü” (a day off work) ifadesinin modern kullanımında değil], “banka/bankacılık tatili” terimini bankacılık faaliyetlerinin askıya alınması anlamında kullanmaktadır. Diğer güven artırıcı önlemlerin geliştirilmesi ve uygulanması için zaman kazanmak gereklidir. 1933’te banka tatilinin uygulanması, bankaların kapılarının kapalı tutulmasıyla az çok etkilenebilirdi. Ancak bankacılık yapma şekli önemli ölçüde değişmiş olup; herhangi bir işlem kısıtlamasının uygulanması, günümüzde çok daha karmaşık olacaktır.
SVB’nin birçok hesabı, bankaya hücumu sosyal medya faaliyetlerine bağlamaktadır. Bu hesaplara biraz ihtiyatla yaklaşmak gerekiyor: Bir banka hücumunda, ilk hamle yapanlar avantajlıdır ve bu nedenle rasyonel mevduat sahipleri, en azından tüm fonlarını çekene kadar endişelerini sosyal medyadan uzak tutacaklardır. Tüm mevduat sahiplerinin rasyonel davranmayacağı hemen kabul edilse de, aynı zamanda birçok SVB müşterisinin para çekme işlemlerini susturmaya çalıştığına dair haberler de bulunmaktadır. Ancak SVB’nin hayatta kalamayacağı netleşince dürtüler değişmiştir. Daha sonra, SVB’nin hizmet verdiği risk sermayedarları ve yeni kurulan şirketler topluluğu, yetkilileri SVB’nin sigortasız mevduatını garanti altına almanın daha geniş bir bankacılık paniğini önlemek açısından kritik olduğuna ikna etme dürtülerine sahip olmuştur. 10-12 Mart 2023 tarihlerinden itibaren sosyal medyanın bu kadar geniş bir paniğe dair endişeleri körüklediği görülmektedir. Bu kasıtlı olsun ya da olmasın, yanlış bilgilendirme ve üretken yapay zekâ çağında, kötü aktörlerin sosyal medyayı gelecekte banka hücumlarını kışkırtmak için kullanma olasılığı asla göz ardı edilemez.
Sınırsız mevduat sigortası dahi bir bankanın likiditesine veya ödeme gücüne olan güvene yönelik koordineli bir saldırıya karşı koruma sağlayamayabilir ve gelecekte mevduat sigortasının yanıt bile vermediği yeni türde taleplerle karşı karşıya kalınabilir. Örneğin, açık bankacılığa doğru ilerledikçe, bir bankadan diğerine geçmek çok daha kolay hale gelebilir: Peki, yaygın olarak kullanılan bir uygulama, tüm kullanıcılarına fonlarını daha yüksek faiz oranı ödeyen bir bankaya aktarmalarını önerirse ne olur? Mevduat sahiplerinin eski bankalarının likidite veya borç ödeme gücü konusunda herhangi bir endişeleri olmasa da yine de mevduatını uzaklaştırabilirler. İşlerin nasıl başladığı önemli değildir; önemli tutarlarda mevduat çıkışı başladığında, bir banka (finansal açıdan mükemmel durumda olan ve mevduatı tamamen sigortalı olan bir banka bile), para çekme taleplerini karşılamak için en iyi ve en likit varlıklarını satmak zorunda kalacak ve bu da sonuçta bankanın başarısız olmasına yani iflasına neden olabilecektir.
Alışılmadık bir acil durumla karşı karşıya kalındığında yetkililerin yeni türde müdahaleler geliştirmek ve uygulamak için zaman kazanması gerekebilir. Dijital banka tatili veya daha az işlem kısıtlaması getirilmesi bu gibi durumlarda son derece değerli olabilir. Bazıları, çevrimiçi ve mobil bankacılığın para çekme işlemlerini o kadar hızlı gerçekleştirdiğinden, böyle bir müdahalenin hiçbir zaman yeterince zamanında olamayacağından korkabilir; ancak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bankaları, müşterilerinin “Zelle” gibi anında ödeme hizmetleri aracılığıyla milyon dolarlık para çekme işlemleri yapmasına izin vermemektedir. Bu büyüklükte bir para çekme işlemi hâlâ banka havalesi gerektirmekte ve banka havalelerinin işlenmesi hâlâ zaman almaktadır (makale yazarı, SVB mevduat sahiplerinin nüfuzunun geçmesini beklerken paniğe kapıldığına dair eş zamanlı raporları okuduğunu ifade ediyor). ABD yetkililerinin bir dijital banka tatili uygulamasına ihtiyaç duyması halinde, hedeflenecek işlemler havale olacak ve bankaların Federal Rezerv ana hesaplarını devre dışı bırakmak, havalelerin işlenmesini önlemenin en uygun yolu olacaktır.
Eski Hazine Bakanı Tim Geithner’in de dediği gibi, “plan, hiçbir planın yerini alamaz” (plan beats no plan) ve eğer bir tür acil işlem kısıtlamaları uygulamaya ihtiyaç duyma şansı varsa, şimdi dijital banka tatilini (veya daha az kısıtlamayı) uygulamanın yasal ve operasyonel yönleri düşünülmeye başlanmalıdır. Ne kadar hızlı uygulanırsa o kadar iyi olup; eğer bu tür kısıtlamaların geleceğine dair söylentiler dolaşmaya başlarsa, zarar veren uygulamalar yalnızca bu arada artacaktır. “Dijital Banka Tatilleri” (Digital Bank Holidays) başlıklı makale ile pratik uygulama ve yasal yetki konularına yönelik ön planlamanın başlatılması umulmaktadır. Yasal yetkiyle ilgili olarak, her ne kadar ABD Kongresi’nin yetkilendirmesi ideal olsa da, Kongre’nin bu tür bir yetkilendirme konusunda zamanında anlaşamaması oldukça muhtemeldir. Bu nedenle, Federal Rezerv’in[1] acil durumlarda tek taraflı hareket etmesi veya ödeme sistemindeki diğer katılımcıları işlem kısıtlamalarına katılmaya zorlamasını destekleyebilecek mevcut yasal otoriteler göz önünde bulundurulmaktadır.
Makale yazarınca, bu tür adımları haklı çıkarmak için koşulların ne kadar zor olması gerektiğini bir kez daha vurgulamak isteniyor. Federal Rezerv ana hesaplarına yönelik kısıtlamalar zaten siyasi bir sıcak patates etkisine ve dijital banka tatilleri veya daha az işlem kısıtlaması kaçınılmaz olarak istenmeyen zarar verici sonuçlara yol açacaktır. Ancak gelecekte, hızlı ilerleyen bir gidişata veya daha geniş bir banka paniğine verilecek tek anlamlı yanıtın duraklatma düğmesine basmak olması mümkündür ve plan hiçbir planın önüne geçemez.
[1] Federal Rezerv, ABD Merkez Bankasıdır.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.