Giriş
Son yıllarda Avrupa Birliği (AB), Sürdürülebilir Finans Kamuyu Aydınlatma Yönetmeliği (Sustainable Finance Disclosure Regulation), Taksonomi/Sınıflandırma Yönetmeliği ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi (Corporate Sustainability Due Diligence Directive) gibi sürdürülebilir finansla ilgili çok çeşitli mevzuat benimsemiştir. Bu bağlamda, finans sektörünün Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’ne ne ölçüde dâhil edilmesi gerektiği[1] ve dolayısıyla olumsuz insan hakları ve çevresel etkiler açısından durum tespiti yapması gerektiği konusunda çok fazla mürekkep dökülmüştür[2].
Uzun tartışmaların ardından, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi kapsam dâhilindeki ‘düzenlenen finansal kuruluşların’ gerekli özeni göstermelerini kendi operasyonları, bağlı kuruluşlarının operasyonları ve faaliyet zincirlerinin yukarı akışı ile sınırlandırmakta, böylece aşağı akışlarını, örneğin müşterilerini hariç tutmaktadır. Bu hariç tutmanın nedenleri arasında düzenleyici yük ve finansal kuruluşlar ile aşağı akış etkileri arasındaki algılanan mesafeyle ilgili endişeler yer almaktadır.
Bu konudaki bir makalede de belirtildiği gibi, bu dışlama finans sektörünün Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’ne dâhil edilmesini ciddi şekilde kısıtlıyor gibi görünse de, yanıtladığından daha fazla soru ortaya çıkarıyor (1) ve bu dışlamanın etkileri sürdürülebilir finansla ilgili diğer mevzuat ile birlikte ele alındığında beklenenden daha sınırlı olabilir (2).
- Finans Sektöründe Yukarı ve Aşağı Akışın Belirsizliği
Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi kapsamında, işletmelerin olumsuz insan hakları ve çevresel etkileri açısından sürdürülebilirlik durum tespiti yapmaları gerekmektedir. Bu durum tespiti süreci, bir işletmenin kendi operasyonlarına, bağlı şirketlerine ve ‘faaliyet zincirindeki’ iş ortaklarına kadar uzanır.
Bu zincir, normalde işletmenin ürün ve hizmetleriyle ilgili yukarı akış iş ortaklarının faaliyetlerinin yanı sıra, ürünlerin dağıtımı, taşınması ve depolanması ile ilgili aşağı akış iş ortaklarının faaliyetlerini de kapsar ki; bu faaliyetler işletme adına veya onun adına yürütülür [Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi, Madde 3(1-g)].
Finans sektörü açısından, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi, ‘düzenlenen finansal teşebbüsler’ için ‘faaliyet zinciri’ kapsamını, onların gerekli özen yükümlülüklerini kendi faaliyetleri, bağlı şirketlerinin faaliyetleri ve sadece faaliyet zincirlerinin yukarı akışıyla sınırlayarak daraltmaktadır. Aşağı akış faaliyetleri açıkça şu terimlerle hariç tutulmuştur: “[]düzenlenen finansal teşebbüsler için, ‘faaliyet zinciri’ teriminin tanımı, hizmetlerini ve ürünlerini alan aşağı akış iş ortaklarını içermemelidir”[3] (Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi, Gerekçe 26).
Ancak finans sektöründe yukarı akış ve aşağı akış faaliyetleri arasında ayrım yapmak hiç de kolay değildir. Bazı akademisyenler bu terminoloji seçimini talihsiz ve finans sektörüne uygunsuz olarak görmektedir. Aşağı akış faaliyetlerini hariç tutmak kurumsal kredilendirme gibi senaryoları bir kenara bırakıyor gibi görünse de varlık yöneticileri ile varlık sahipleri arasındaki ilişkinin veya bunlar, ürünleri ve varlık sınıfları arasındaki ilişkinin Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nde nasıl ele alınacağı belirsizliğini korumaktadır.
Örneğin, bir varlık sahibi bir varlık yöneticisinin müşterisi olarak kabul edilirse, bu varlık yöneticisinin gerekli özen yükümlülüklerinin varlık sahibinin faaliyetlerine kadar uzanmadığını gösterir. Ancak, bir varlık yöneticisinin faaliyetlerinin varlık sahipleri tarafından finanse edilmesine bağlı olduğu göz önüne alındığında, bir varlık sahibinin varlık yöneticisinin faaliyetlerinin yukarı akışına girdiği ileri sürülebilir mi? Alternatif olarak, varlık sahipleri varlık yöneticilerini, varlık sahiplerinin yararlanıcılarına sunabilecekleri ürünlerin bir parçası olabilecek varlıkları yönettikleri için kendi yukarı akış faaliyetlerinin bir parçası olarak mı görmelidir? Bu sorgulamalar, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nin alternatif yatırım fonlarına ve kolektif yatırımlara yönelik girişimlere uygulanmaması gerçeğiyle daha da karmaşık hale gelmektedir [Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi, Madde 2(8)].
- Avrupa Birliği’nin Sürdürülebilir Finans İle İlgili Araçlarının Geniş Kapsamı
Aşağı akış faaliyetlerinin gerekli özenin kapsamı dışında bırakılmasının, AB’nin sürdürülebilir finansla ilgili diğer araçlarıyla nasıl etkileşime girdiği konusunda ek sorular ortaya çıkmaktadır.
Daha önce belirtildiği gibi, AB yakın zamanda sürdürülebilir finansla ilgili bir dizi araç benimsemiş olup; bunlardan bazıları doğrudan veya dolaylı olarak sürdürülebilirlik durum tespitine atıfta bulunmaktadır. Yine de, bu araçlar durum tespitini, yakın zamanda AB Komisyonu (ve EFRAG[4]) tarafından Sürdürülebilir Finans Kamuyu Aydınlatma Yönetmeliği ile ilgili olarak belirtildiği gibi, yukarı akış faaliyetleriyle sınırlamayı amaçlamamaktadır[5]. Bu araçlar ile Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi arasındaki tutarsızlık, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nin dışlayıcı hükümlerinin finans sektörüyle ilgili etkisini potansiyel olarak sınırlandırmaktadır. Kapsam ve çevre açısından bu tür farklılıklar ve olası örtüşmeler, özellikle sürdürülebilirlik durum tespiti yükümlülüklerinin çelişkili yorumlanması konusunda finans sektörü için pratik zorluklar da ortaya çıkarabilir.
İnsan hakları etkileriyle ilgili gerekli özen yükümlülükleri çarpıcı bir örnek sunar. Ekonomik faaliyetlerin taksonomi uyumlu kabul edilmesi için Taksonomi Yönetmeliği gibi düzenlemeler, kuruluşların veya ekonomik faaliyetlerin, diğerlerinin yanı sıra OECD Çokuluslu İşletmeler Rehberi (OECD Guidelines on Multinational Enterprises) ve Birleşmiş Milletler İş ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri (United Nations Guiding Principles on Business and Human Rights) gibi asgari güvencelerle uyumlu olmasını gerektirir. Sürdürülebilir Finans Kamuyu Aydınlatma Yönetmeliği, sürdürülebilirliği bir hedef olarak belirleyen fonlar için benzer bir yaklaşım benimser.
Bu bağlamda, uyum, OECD Kılavuzları ve Birleşmiş Milletler İş ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’nde belirtildiği gibi tüm değer zincirini kapsayan bir insan hakları özen yükümlülüğü sürecini uygulamayı makul bir şekilde gerektirebilir ve böylece hem finansal aktörlerin yukarı hem de aşağı akışını içerir. Bu yaklaşımla tutarlı olarak, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi, hariç tutmalarına rağmen, gerekçesinde OECD Kılavuzlarına atıfta bulunarak, bunların ‘finansal girişimlerin özen yükümlülüğü süreçlerinde almaları için uygun ve etkili olan önlem türlerine ilişkin göstergeler sağladığını’ belirtir (Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi, Gerekçe 51).
Ayrıca, birkaç finansal aktör, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi ile gerekli görülen büyük işletmelerin durum tespiti süreçlerinin kapsamına girecektir, çünkü bu işletmelerin ‘faaliyet zincirinin’, yukarı veya aşağı akışta ayrılmaz bir parçasıdırlar. Sonuç olarak, sözleşmesel güvenceler aracılığıyla durum tespiti yapmaları gerekebilir.
Sonuç
Farklı Avrupa Birliği araçları ile finans sektörüne yüklenen farklı yükümlülük düzeylerinin pratiğe nasıl yansıyacağı, birbirleriyle nasıl etkileşime gireceği ve belki de gelecekte nasıl birleşeceği henüz belli değildir. Avrupa Finansal Raporlama Danışma Grubu’nun (EFRAG) finans sektörü için yakında yayınlayacağı standartlar, bu çeşitli düzenlemelerin nasıl birbiriyle ilişkili olduğunu açıklığa kavuşturmaya yardımcı olabilir. Ayrıca, yatırımcıların sürdürülebilirlik durum tespiti uygulamaları, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi kapsamına giren portföy şirketleri veya iş ortakları ile Sürdürülebilir Finans Kamuyu Aydınlatma Yönetmeliği kapsamındaki raporlama yükümlülükleri ile şekillendirilebilir.
Bu gelişmeler, Komisyonun, Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nin 36. maddesinde öngörüldüğü üzere, düzenlenen finansal teşebbüsler için ek özen yükümlülüğünün gerekliliğini değerlendiren raporunu iki yıl içinde sunduğunda şüphesiz incelemeye tabi tutulacaktır.
[1]<https://www.sustainableviews.com/why-the-eu-csddd-must-consider-harmonised-rules-for-finance-0deaf93b/>
[2]<https://www.responsible-investor.com/inclusion-of-financial-sector-in-csddd-proves-political-sticking-point/>
[3] İngilizce orijinal metin şöyledir: [“for regulated financial undertakings, the definition of the term ‘chain of activities’ should not include downstream business partners that receive their services and products”]
[4] EFRAG: [European Financial Reporting Advisory Group-Avrupa Finansal Raporlama Danışma Grubu]
[5]<https://finance.ec.europa.eu/document/download/c4e40e92-8633-4bda-97cf-0af13e70bc3f_en?filename=240807-faqs-corporate-sustainability-reporting_en.pdf>; <https://www.efrag.org/sites/default/files/sites/webpublishing/SiteAssets/EFRAG%20IG%202%20Value%20Chain_final.pdf>
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.