Finansal Açıdan Sıkıntılı İşletmelerin Öngörülemeyen ve Yıkıcı Finansal Olaylardan Korunması

2008’deki finans krizi veya Kovid-19 salgını gibi bir siyah kuğu olayı meydana geldiğinde, iflas sistemlerinin zayıf noktaları ve yetersizlikleri ortaya çıkıyor. Bunun nedeni, yüksek düzeyde borçluluğun, büyük hacimli takipteki kredilerin (non-performing loans) ve temerrüt risklerinin (default risks) etkisidir. Bu olaylar sırasında adli iflas prosedürleri zaman alıcı ve pahalı olma eğiliminde olup; ya şirketin değerini azaltır (adli yeniden yapılanma durumunda) ya da varlıkların etkili bir şekilde yeniden tahsisini engeller (mahkeme içi tasfiye durumunda). Bu koşullar altında bazı ülkeler, potansiyel bir kriz ile karşı karşıya kalındıklarında alternatif bir varlık çözümü yöntemi olarak mahkeme dışı çözümlerin (out-of-court workouts[1]) uygulanmasını teşvik etmişlerdir.

Dünya Bankası’nın B-Ready amiral gemisi raporu, İşletme İflas Göstergeleri (Business Insolvency Indicators) aracılığıyla, 180’den fazla ekonomide mahkeme dışı çözümlere yönelik düzenleyici muameleyi, bu tür mekanizmaların, özel sektör gelişiminin temel hedeflerinden biri olan daha fazla girişimci faaliyeti teşvik ettiği varsayımı altında ölçecektir.

Mahkeme dışı çözümler, bir işletme kurtarma planını müzakere etmek için esnek bir mekanizma sağlayarak, daha yüksek bir alacaklı geri ödemesi sağlarken aynı zamanda faaliyetlerine devam etmelerine olanak tanıyarak, ayakta kalabilen şirketlerin tasfiyesini önlemeyi amaçlamaktadır. Mahkeme dışı çözümler yapısal kriz zamanlarında iflası çözmenin etkili bir yolunu temsil eder çünkü resmi bir adli iflas sürecinden daha ucuzdur ve daha hızlıdır. Mahkeme dışı çözümlere yönelik yasal çerçevenin en yaygın özelliği, alacaklıların taleplerini icra edemeyecekleri bir bekleme süresi oluşturmaktır. Bekleme süresi boyunca alacaklılar borçluya karşı herhangi bir işlem yapmamayı kabul eder ve dağıtım öncelikleri değişmeden kalır.

Dünya Bankası’nın 2016 yılında yayınlanan ve 2021’de güncellenen Mahkeme Dışı Yeniden Yapılandırma Aracı (World Bank’s Toolkit for Out-of-Court Restructuring), mahkeme dışı çözüm politika tasarımına ilişkin yönergeleri belirlemektedir. Bahsedilen araç setinde de önerildiği gibi, resmi olmayan bir mahkeme dışı çözüm prosedürünün dört ana avantajı vardır: (1) borçlunun faaliyetinin özel ihtiyaçlarına göre esneklik temin etme; (2) resmi iflas işlemlerine göre daha kısa bir zaman dilimi ve daha düşük maliyet sağlama, (3) gizlilik ve borçlunun itibarını koruma ve (4) faaliyetin devam etmesi.

Ancak mahkeme dışı çözümleri tertipleyen düzenlemeler, uygulama ve kapsam bakımından ülkeler arasında farklılık göstermektedir. Bazı ekonomilerde, mahkeme dışı çözümlere özgü özelliklere sahip, ancak standart tanımın ötesine geçen özel unsurlar ve farklı derecelerde mahkeme müdahalesi içeren hibrit gönüllü yeniden yapılandırma düzenlemeleri mevcuttur. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bir borçlu, alacaklılarının çoğunun bir yeniden yapılanma planını kabul etmesinden ve mahkemenin planı onaylamasından sonra iflas başvurusunda bulunabilir. Ancak iflas çerçevesi, mahkeme dışı çözümleri özel olarak düzenlememektedir. Diğer yargı bölgelerinde iflas mahkemeleri, borçluların Kovid-19’dan maddi olarak etkilendiği durumlarda olduğu gibi, tarafların çıkarlarının bu tür mekanizmalar tarafından daha iyi hizmet edilebileceği durumlarda çalışmaları teşvik eder.

Avustralya, Belçika, Çin, Kolombiya, Hırvatistan, Fransa, Almanya, Yunanistan, Guatemala, Hindistan, Endonezya, İzlanda, İtalya, Japonya, Letonya, Malezya, Hollanda, Peru, Filipinler, Kore Cumhuriyeti ve Birleşik Krallık dâhil olmak üzere, varyasyonlarıyla bile yalnızca birkaç ülke mahkeme dışı çözümleri uygulamaya koymuştur. KOBİ’lerin (küçük ve orta büyüklükte işletmeler) Finansmana Erişiminin İyileştirilmesi raporuna göre, yalnızca 31 ülkede mahkeme dışı çözümleri için özel bir yasal çerçeve veya yasal olarak bağlayıcı yönergeler bulunmaktadır. Bunların çoğu OECD (Organisation for Economic Co-operation and Development; Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü) yüksek gelirli ekonomilerdir (%45). Geriye kalan kısım Doğu Asya ve Pasifik (%16), Latin Amerika ve Karayipler (%16), Avrupa ve Orta Asya (%16), Güney Asya (%3) ve Sahra Altı Afrika (%4) arasında dağıtılmaktadır.

Mahkeme dışı çözüm uygulamasının eksikliği, sınırlamaları göz önüne alındığında açıklanabilir. Mahkeme dışı çözümlerin sözleşmeye dayalı yapısı, uygulamayı oldukça zorlaştırmaktadır. Mahkeme dışı çözümler tamamen gönüllü olduğundan, yalnızca sözleşme şartlarıyla bağlayıcıdırlar. Aynı zamanda, mahkeme dışı çözümleri üstlenen sıkıntılı şirketlerin finansmanı, alacaklıların önceliklerinin ele alınmaması nedeniyle zorludur. Bu nedenle, iflas etmiş şirketlerin yeniden sermayelendirilmesi için gerekli teşvikleri sağlayan, icra ile ilgili uygun ve açık bir yasal çerçeve, mahkeme dışı çözümün başarılı bir şekilde uygulanmasının bir koşuludur.

Bu düşünceler göz önüne alındığında, hükümetlerin ve girişimcilerin öngörülemeyen bir ‘siyah kuğu’ olayını beklemek yerine harekete geçmesi kritik önem taşımaktadır. Proaktif düzenleyici önlemler ve mahkeme dışı çözümler gibi temel politika araçlarının ve koruyucu önlemlerin uygulanması bu yönde atılan önemli adımlardır. Bunu yaparak potansiyel zorlukların üstesinden daha etkili bir şekilde gelebilirler ve büyüme ve gelişme için dayanıklı, yenilikçi bir ortam geliştirebilirler.

[1] Mümkün olduğunda, resmi bir iflas davasının gecikmesini, tanıtımını, belirsizliğini ve maliyetini önlemek amacıyla, İflas Mahkemesindeki resmi işlemlerin dışında, “mahkeme dışı çözüm” adı verilen makul bir çözüm tercih edilir. Başarılı bir mahkeme dışı çözümde, hem borçlu hem de onun alacaklıları için sonuçların, zamanlama, maliyetler, geri ödeme ve kesinlik açısından resmi işlemlerden açıkça daha iyi olması amaçlanır. Mahkeme dışı çözümün amacı, şirket ve alacaklılar arasında borçların yeniden yapılandırılması ve şirketin ve işletmenin ayakta kalması konusunda anlaşmaya varmaktır. Bu hedefe ulaşmak için tarafların gayri resmi bir süreci, alternatif bir (ABD İflas Yasası) 11. Bölüm veya 7. Bölüm iflas davasının olası sonuçlarıyla karşılaştırması gerekir. Mutabakata dayalı yeniden yapılandırma ve ödeme planının daha fazla iflas sorununa gerek kalmadan gerçekleştirilebilmesini sağlamak için nakit akışı sorunları, likidite, aşırı borç yükü ve öngörülen kârlılığın ele alınması gerekir. İflasın bu alternatifi aracılığıyla taraflar, borç yükümlülüklerini çözmek ve finansal istikrara doğru ilerlemek için sözleşmeye dayalı bir anlaşmaya varırlar. Burada, çözümlerin gayri resmi doğasına rağmen, tüm tarafların yasal olarak bağlayıcı taahhütlerine varmaları amaçlanmakta olup; hem borçluların hem de alacaklıların, kendilerine ilgili hakları ve sürecin daha resmi iflas işlemlerine göre sunduğu faydalar hakkında tavsiyelerde bulunacak deneyimli danışmanları tutmaları çok önemlidir.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.