‘Fintech’i Düzenlemek: Zarar Odaklı Bir Yaklaşım

Politika yapıcılar ‘fintech’i düzenlemekten bahsederken, genellikle ilk etapta neden finansı düzenlediğimiz şeklindeki önemli öncü konuyu atlıyorlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde ve diğer pek çok ülkede, yatırımcıların veya tüketicilerin maruz kaldığı zararlara veya finansal istikrarsızlık olaylarına yanıt olarak finansal düzenleyici kurumlar oluşturulmuştur. Bu nedenle finansal düzenleyici kurumlar, tüketicinin korunması, yatırımcının korunması veya finansal istikrarı ana görev alanları olarak alma eğilimindedir. Verimliliğin, rekabetin teşvik edilmesi ve suçun önlenmesi gibi diğer yasal zorunluluklar bazen bu temel zorunluluklara aşılanmıştır, ancak çok az sayıda finansal düzenleyici kurumun özel sektör yenilikçiliğini teşvik etmeye yönelik yasal yetkileri vardır. İşte bu, bunun gibi olmalıdır. Özel sektör her zaman yenilik yapacaktır ve düzenleyici amigolara ihtiyaç duymaz. Düzenleyici otoriteler, özel sektördeki yeniliklerin kamuya zarar vermemesini sağlamaya odaklanmalıdır.

Son bir makalede, finansal düzenlemelerin özel sektör ‘fintech’ inovasyonuna uyum sağlayacak şekilde esnetilmesi gerektiği fikrine karşı çıkılmaktadır. Finansal düzenleyici kurumlar, özel faaliyetlerin kamusal zararlarını sınırlamak için kurulmuştur ve bu nedenle düzenleyici otoritelerin, düzenleyici sanal alanlar, muafiyetler ve yeniliği teşvik etmek için tasarlanmış diğer muafiyetler ile daha az ilgilenmeleri gerekir. Bunun yerine finansal düzenleyici otoriteler, ‘fintech’ kullanıcılarının da, diğer türdeki finansal ürün ve hizmet kullanıcılarına sağlanan düzenleyici korumaların aynısını almasını sağlamaya daha fazla odaklanmalıdır. Böyle bir yaklaşımın maliyetleri olabilir: Bazı yeniliklerin düzenleyici önlemler nedeniyle engellenmesi mümkündür. Ancak kaçınılmaz inovasyon konusunda endişelenmeden önce, belirli bir inovasyonun kimler için faydalı olacağı ve vaat edilen kullanım durumlarının (özellikle finansal kapsayıcılık iddialarının) gerçekçi olup olmadığı hakkında temel sorular sormak önemlidir. Her inovasyon sosyal açıdan faydalı değildir ve endüstri için kârlı ancak toplum için zararlı olan inovasyonların ayıklanması bir politika kazanımı olarak değerlendirilmelidir.

Ve dürüst olalım: Birçok ‘fintech’ yeniliğinin oldukça inişli çıkışlı bir geçmişi vardır. Kripto paranın korsan yazılımı, kara para aklama ve yaptırımlardan kaçınma amaçlı kullanımı iyi bilinmekte ve ‘fintech’ teknolojileri sayısız yeni dolandırıcılık fırsatına olanak tanımaktadır. ‘Fintech’ iş modelleri genellikle finansal katılımı iyileştirme iddiasındadır, ancak birçoğu yalnızca agresif kapsayıcılık (yani, genellikle finansal hizmetlerden mahrum bırakılan marjinalleştirilmiş grupların üyelerine, ancak bu grupların marjinalleştirilmiş statülerini güçlendirmeye yardımcı olan sömürücü koşullarla erişim sağlanır) sağlar. ‘Fintech’ ve agresif kapsayıcılığı düşündüğümüzde akla hemen kripto arzları gelmekte, ancak diğer bazı ‘fintech’ ürünleri de (kredi verme ve ücret mukabili erişim ürünleri dâhil) savunmasız tüketicileri istismar etmektedir.

Birçok ‘fintech’ iş modeli de verimliliği artırdığını iddia ediyor ama kimin bakış açısıyla? Yeni ‘fintech’ teknolojileri verimliliği artırdığında, süreçte yeni kazananlar ve kaybedenler yaratmakta ve en savunmasız olanlar genellikle kaybedenler olmaktadır. Bazen (kripto ve diğer dağıtık defter teknolojisi tabanlı ‘fintech’ arzlarında özellikle belirgin olduğu gibi), düzenlemelerden kaçınmanın getirdiği verimlilik kazançları dışında herhangi bir verimlilik kazancına işaret etmek zordur. ‘Fintech’in rekabet açısından öne çıkan faydaları, ‘fintech’in herkes için geçerli olan kurallara uymayarak rekabet avantajı elde etmesi durumunda da ortaya çıkma eğilimindedir. Ancak bundan, daha az düzenlemenin rekabet açısından iyi olduğu sonucu çıkmaz: finansal düzenleme, piyasa gücünün kötüye kullanılmasını önlemede önemli bir araç olabilir. Örneğin, gevşek bir şekilde düzenlenen kripto piyasaları, geleneksel finansal aracı kurumların çoğunu utandıracak kadar güçlü piyasa gücü konsantrasyonları sergilemektedir. Mezkûr makalede de vurgulandığı gibi, blok zinciri teknolojisi, teknolojik âdemi merkeziyetçiliği sağlamak için kasıtlı olarak önemli verimsizliklere neden olur, ancak teknolojik âdemi merkeziyetçilik, ekonomik merkezileşmeyi engellemek için hiçbir şey yapmaz.

Zararlı ‘fintech’ inovasyonunu engellemenin iyi bir politika olmasına rağmen, ‘inovasyon’ kavramı, finansal düzenleyici otoritelerin direnmesi zor olabilecek güçlü bir çekiciliğe sahiptir (‘fintech’ ve tekno-çözümcülük üzerine gelecek makalede daha ayrıntılı olarak incelenecektir). ‘Fintech’ yeniliklerinden kâr elde etmek isteyenler ve seçilmiş pozisyonlardaki destekçileri, zarar odaklı finansal düzenlemeyi kınayacaktır. Belki daha da sinsice, finansal düzenleyici otoriteler, düzenlemelerin inovasyona engel olduğu yönündeki retoriği içselleştirebilir ve sonuç olarak, özellikle de ‘fintech’ ile etkileşime geçmek için gerekli teknolojik uzmanlığa sahip olmadıklarını hissederlerse, yasal görevlerini yerine getirmekten kaçınabilirler. Ancak bu, finans ve onun zararlarına dair geçmişi hakkında şaşırtıcı derecede az şey bilen ve sonuç olarak bunları tekrarlamaya devam eden ‘fintech’ geliştiricilerine zemin bırakmaktadır. Finansal düzenleme uzmanlığından ziyade teknolojik uzmanlığa öncelik verilmemelidir.

Açık olmak gerekirse, finansal düzenleyici otoriteler gerçekten de yeni teknolojiler ve bunların finans sektörünü nasıl etkileyebileceği hakkında bilgi edinmeye çalışmalıdır. Hatta bu teknolojilerin, düzenleyici kurumların yatırımcı koruma, tüketici koruma ve finansal istikrar talimatlarını daha da ileriye taşıyacak yararlı ‘suptech’[1] uygulamaları bile olabilir. Ancak düzenleyici otoritelerin bu teknolojiler hakkında bilgi edinmek için ‘fintech’ endüstrisine düzenleyici muafiyetler vermesine gerek yoktur. Muafiyetler, korumalı alanlar ve özel düzenleyici rejimler gibi uzlaşmacı yaklaşımlar, ‘fintech’ iş modellerine yersiz meşruiyet kazandırabilir.

‘Fintech’in inişli çıkışlı bir geçmişi olduğu gibi, ‘fintech’e yönelik düzenleyici yaklaşımların da inişli çıkışlı bir performansı vardır. Bazıları haklı olarak zararın giderilmesine odaklanır, ancak diğerleri aşırı derecede uzlaşmacıdır. Söz konusu makalede, düzenleyici otoritelerin ‘fintech’i nerede barındırdığını ve onu nerede evcilleştirmeye (veya en azından bir başa çıkma stratejisiyle zararları hafifletmeye) çalıştıklarını göstermek için kurumların kural koyma (ve resmi olmayan rehberlik), denetim ve yaptırımlarından örnekler kullanılmaktadır. Bu araştırmadan çıkarılacak en önemli sonuç, zararın uzlaşmacı hareketsizliğin olduğu ortamlarda gelişebileceğidir. Bu nedenle makale, ‘fintech’in zararlarını kontrol altına almaya yönelik kapsamlı ve proaktif bir yaklaşımın nasıl görüneceğini tasavvur etmeye başlayarak sona ermektedir. İdeal olan, düzenleyici otoritelerin teknolojiye dayalı iş modellerinin halka aşırı derecede zarar vermeyeceğini göstermek için gerekli finansal ve ekonomik alan uzmanlığını geliştirme sorumluluğunu ‘fintech’ endüstrisine vermek olacaktır.

[1] Çevirenin Notu: Üç yeni teknoloji, “fintech, suptech ve regtech”, bankacılık ve finansal hizmetler sektörü için yenilikçi gelişmeler olarak ortaya çıkmıştır. Fintech mi, regtech mi, suptech mi tartışması, işletme sahipleri ve kullanıcıları için öncelikli bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Bu tür finansal hizmet çözümleri birbirine farklı benzerliklerle bağlanmaktadır. Ancak birkaç açıdan da birbirlerinden farklıdırlar. Hemen hemen her işletme, ticari işlemleri yürütmek için dijital finansal sistemlere güvenir. Dijital teknoloji, finansal hizmetlerin evrensel erişilebilirliğinin sağlanmasına yönelik yeni ve yenilikçi yaklaşımlara olanak sağlamıştır. Fintech, regtech ve suptech olmak üzere üç terim, dijital finansın uygulanmasına yönelik üç ayrı aşamadır. Her terimin dijital finansal hizmetler alanını güçlendirmede özel bir rolü vardır. “Fintech”, finansal hizmetleri dönüştürmek için teknolojinin uygulanmasına odaklanmaktadır. “Regtech”, mevzuat izleme, yasal uyum ve raporlama için teknolojinin kullanımını vurgulamaktadır. “Suptech” terimi ise, fintech ve regtech düzenlemelerine odaklanan denetim ve teknolojiyi birleştirmektedir. Finansal ortam katlanarak artan bir hızla gelişmeye devam ederken, bu tür moda sözcükler ile güncel kalmak önemlidir.

[Kaynak: <https://101blockchains.com/fintech-vs-regetch-vs-suptech/#:~:text=Fintech%20focuses%20on%20implementation%20of,regulation%20of%20fintech%20and%20regtech.>]

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.