Geleceği Yeniden Tasarlamak: Yıkım Çağında ‘Kamu-Özel Sektör Ortaklıkları’nı Yönlendirmek

Teknolojik değişimin dünya çapında giderek artan bir hızla yayılmasıyla birlikte, ortaya çıkan teknolojiler “altyapı kamu-özel sektör ortaklıklarını bozma” (disrupt infrastructure public-private partnerships) potansiyeline sahiptir. Sonuç olarak, devletlerin kamu-özel sektör ortaklığı altyapı projelerini planlama, tasarlama, tedarik etme ve uygulama biçimlerini yeniden düşünmeleri gerekmektedir.

Yıkıcı teknoloji veya yıkıcı inovasyon; hızla ilerleyen teknoloji, geniş bir etki potansiyeli, ekonomik değeri etkileme olasılığı ve statükoyu önemli ölçüde değiştirme potansiyeli ile karakterize edilen dönüştürücü değişime yol açan teknolojik gelişmeleri tanımlar.

Bu, altyapı geliştirme ve teslimatı için benzeri görülmemiş fırsatlar sunarken, bu hızlı ilerlemeler, kamu veya özel yatırımcılar altyapı maliyetlerini tam olarak geri kazanamadan uzun vadeli kamu-özel sektör ortaklığı altyapı projelerinin modası geçmiş veya yetersiz hale gelme riski ile birlikte ilerlemektedir. Bu yeni gerçeklik, aynı anda bir altyapı sektörü veya proje türü için bir tehdit ve bir diğeri için bir fırsattır.

Örneğin, güneş fotovoltaik (solar photovoltaic) enerjisinin maliyeti, güneş hücresi teknolojisindeki teknolojik atılımlar ve ölçek ekonomileri nedeniyle son yıllarda önemli ölçüde düşmüş ve bu da kamu ölçeğindeki güneş fotovoltaikini birçok ülkede yeni elektrik üretimi için en düşük maliyetli seçenek haline getirmiştir. Diğer yandan, bu gelişme fosil yakıt projelerini daha az çekici hale getirmekte olup; alıcılar, bu gelişmeler ışığında aşırı pahalı görünebilecek yenilenebilir enerji sözleşmeleri de dâhil olmak üzere uzun vadeli güç satın alma anlaşmalarının (power purchase agreements) sözleşmeli tarifelerini yeniden müzakere edemeyebilir.

Tepki olarak, dünya çapındaki devletler yenilenebilir enerji güç satın alma anlaşmalarının fiyatlandırmasını yasa, düzenleyici kurumların talimatları veya yenilenebilir enerji için çöken fiyatlara yanıt olarak yeniden müzakere yoluyla yeniden açmaya çalışmaktadırlar. Örneğin, Hindistan’daki birkaç eyaletteki devlet dağıtım tesisleri, rüzgâr ve güneş enerjisi geliştiricileriyle imzalanan güç satın alma anlaşmaları için tarifeleri revize etmeye çalışırken; Fransız hükümeti 2011 yılında yapılan düzenleyici değişikliklerden önce girilen güç satın alma anlaşmaları için yüksek besleme tarifelerini yeniden değerlendirmeye karar vermiş ve eski tarife şemasından faydalanan projelerin aşırı kârlı olduğunu savunarak gelecekteki güç satın alma anlaşmaları için tarifeleri düşürmüştür.

Yıkıcı teknoloji, enerji sektörünün diğer kısımlarını da etkileyerek bazıları için iş yaratırken diğerleri için tehdit oluşturmuştur. Güneş çatısı ve mini şebeke sistemleri gibi merkezi olmayan yenilenebilir enerji çözümleri dünya çapında hızla büyümektedir. Nijerya ve Hindistan’dan son vaka çalışmaları, bu hızla değişen piyasa dinamiklerinin özel mini şebeke operatörleri için yeni iş fırsatları yaratabileceğini ve teknolojik değişimi benimseyen ve yeni iş modellerini hızla benimseyen tüm piyasa oyuncuları için kazan-kazan durumlarıyla sonuçlanabileceğini göstermektedir. Ancak, ayrıca, pazara giren ve yalnızca uzun vadeli güç satın alma anlaşmaları kapsamında endüstriyel ve ticari merkezlere hizmet veren özel olarak finanse edilen izole mini şebekelerin mevcut dağıtım şirketlerinin gelirlerini azaltabileceğini ve finansal sürdürülebilirliklerini tehdit edebileceğini de belirtiyorlar.

Taşımacılık sektöründe de bazıları uyum sağlayacak ve gelişecek, diğerleri ise eskime riski ile karşı karşıya kalacaktır. Farklı tipte bağlı araçların ve dijital altyapı teknolojisinin bir kombinasyonuna dayanan gelecekteki mobilite seçeneklerinin yolcu ve yük taşımacılığında devrim yaratması kaçınılmazdır. Örneğin, birbirleriyle ve bir trafik kontrol algoritmasıyla koordineli olarak kendi kendine giden/otonom araçların (self-driving/autonomous vehicles) kullanımı, trafiği daha verimli, daha güvenli hale getirme ve hava kirliliğini en aza indirme potansiyeline sahiptir.

Ancak, özel işletme gereksinimleri nedeniyle, otonom araçların geleneksel araçlardan tamamen farklı bir ulaşım altyapısına ihtiyacı olacaktır. Altyapıyı hızla değişen teknolojinin ihtiyaçlarına göre yükseltmek muhtemelen yeni iş modelleri ve cazip finansman seçenekleri açacak olsa da, mevcut uzun vadeli kamu-özel sektör ortaklığı ulaşım projelerini teknolojik eskime riskine de sokabilir. Ancak, Nesnelerin İnterneti, Yapay Zekâ veya algılama teknolojisi (Internet of Things, Artificial intelligence, or sensing technology) gibi yıkıcı teknolojileri entegre ederek mevcut projeleri “geleceğe hazırlamak” (future proofing) başlangıçta öngörülmeyen yüksek ön maliyetler ile uyarlama maliyetlerine yol açabilir ve potansiyel olarak bir kamu-özel sektör ortaklığı sözleşmesinin altında yatan risk dağılımını ve ekonomisini değiştirme riski taşıyabilir.

“Yıkım Çağında Kamu-Özel Sektör Ortaklığı Sözleşmeleri” (Public-Private Partnerships Contracts in an Age of Disruption) başlıklı rapor[1], gelişmekte olan ülke hükümetlerinin bu dinamik ortamda yol almaları için rehberlik sağlamayı amaçlamaktadır. Yıkıcı teknoloji ve bozulma olayları ile ilgili vaka çalışmaları, örnekler ve güncel yayınlara dayanarak, bozulma yenilikleri karşısında kamu-özel sektör ortaklığı sözleşmelerinin dayanıklılığını ve esnekliğini nasıl artıracağımızı düşünmek için bir çerçeve oluşturmayı amaçlamaktadır.

Söz konusu Rapor, hükümetlerin hem mevcut hem de gelecekteki kamu-özel sektör ortaklıklarının sözleşmelerini Dördüncü Sanayi Devrimi’ne (Fourth Industrial Revolution) uygun hale getirmek için değerlendirebilecekleri birkaç strateji önermektedir. Ayrıca, daha iyi ortaklıkların nasıl yaratılabileceğini de vurgulamakta olup; bunlar, değişikliklere daha dayanıklı ve yenilikçi teknolojilerin uygulanmasına olanak sağlamak için kamu ve özel sektörler arasında iş birliğini teşvik edecek kadar esnektir.

Bu rapor bir başlangıç noktasıdır. Yıkıcı/Bozucu inovasyon önümüzdeki yıllarda altyapı pazarlarını değiştirmeye devam edecek olsa da analiz ve rehberliği giderek daha sağlam hale getirmek için kanıt tabanını genişletmeyi umuyoruz. [Orijinal yazıdaki not: “Geri bildiriminiz yardımcı olacaktır, lütfen aşağıya yorumlarınızı bırakın.”]

[1] <https://ppp.worldbank.org/public-private-partnership/node/7611?_gl=1*1xpdss4*_gcl_au*NzQ3MTI4NjcuMTcyNDIxNjUxOQ..>

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.