“Kalem kılıçtan keskindir (Words cut more than swords).” [İngiliz Atasözü]
Gönüllü sürdürülebilirlik standartları (voluntary sustainability standards-VSS), üretimin çevresel etkilerinin hafifletilmesinde, insan haklarının korunmasında ve çalışanların refahının sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu standartların çoğu, meşruiyetini ve yetkisini paydaşlarıyla (stakeholders) olan etkileşiminden alan sivil toplum kuruluşları tarafından oluşturulur, uygulanır ve sürdürülür. Yeni veya revize edilmiş standartlar, herhangi bir paydaşın düzenleme veya değişiklik teklif edebileceği kamuya açık görüş dönemlerine rutin olarak sunulur. Paydaş katılımının, yaygın olarak kullanılan ve sosyal veya çevresel açıdan etkili standartlar oluşturmak için gerekli olduğu düşünülmekle birlikte paydaş katılımı uygulamaları (practices of stakeholder engagement), gönüllü sürdürülebilirlik standart belirleyicileri arasında büyük farklılıklar göstermektedir.
“Regulation & Governance” (Düzenleme ve Kurumsal Yönetişim) dergisindeki yakın tarihli bir makalede, altı gönüllü sürdürülebilirlik standart belirleyicisinin paydaş katılımı uygulamaları, kamuoyunun yorum dönemleri sırasında gönderilen 7 bin 945 paydaş yorumundan oluşan orijinal bir veri seti aracılığıyla karşılaştırılıyor. Bu veriler iki araştırma sorusunu yanıtlamak için kullanılıyor: Birincisi, bazı standart belirleyiciler paydaş temsilini dengeleme konusunda diğerlerinden daha mı iyidir? İkincisi de, paydaşların etkisi standart belirleyiciler arasında farklılık gösteriyor mu?
Bu makalede, endüstri destekli ve çok paydaşlı gönüllü sürdürülebilirlik standartları arasındaki fark (difference between industry-sponsored and multistakeholder voluntary sustainability standards) hakkında süregelen bir tartışmaya müdahale edilmektedir. Çoğu gönüllü sürdürülebilirlik standartları bu iki kategoriden birine girer. Çok paydaşlı gönüllü sürdürülebilirlik standartları, başta sanayi ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere birden fazla tarafın işbirliğiyle kurulan ve finanse edilen kuruluşlardır. Bunun aksine, endüstri destekli gönüllü sürdürülebilirlik standartları, öncelikle işletmeler veya endüstri birlikleri tarafından kurulan ve başlangıçta finanse edilen gönüllü sürdürülebilirlik standartlarıdır. Bazı akademisyenler endüstri destekli gönüllü sürdürülebilirlik standartlarının çeşitli katılımlara sahip olma ihtimalinin daha düşük olduğunu ve orantısız miktarda endüstri girdisini kabul etme konusunda önyargılı olabileceğini öne sürerken, diğerleri sponsorluğun büyük ölçüde alakasız olduğunu savunmaktadırlar.
Makaledeki bulgular bu tartışmada bir orta yol öneriyor. Bir yandan, sektör destekli gönüllü sürdürülebilirlik standartlarının çok paydaşlı gönüllü sürdürülebilirlik standartlarından daha fazla sektör girdisi aldığı görülüyor. Anılan çalışmadaki altı gönüllü sürdürülebilirlik standardında, sektör destekli planlar, çok paydaşlı emsallerine göre ortalama %16-31 daha fazla sektör yorumu almıştır. Bu bulgu, sanayi kesiminin endüstri destekli gönüllü sürdürülebilirlik standartlarına katılmaya daha istekli olabileceğini, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer endüstri dışı paydaşların ise uzak durmayı tercih edebileceğini öne süren geçmiş araştırmalara güven vermektedir.
Ancak çok paydaşlı gönüllü sürdürülebilirlik standartları, paydaş temsilini dengeleme konusunda da zorluklarla karşı karşıyadır. Tüm gönüllü sürdürülebilirlik standartları türlerinde, standart bir sistemin erken tasarımında ve geliştirilmesinde yer alan grupları aşırı temsil etme eğilimi vardı. ‘Eski paydaşlar’ (legacy stakeholders) olarak da adlandırılabilecek kişiler orantısız sayıda yorum sundular ki; bu gönüllü sürdürülebilirlik standartları içeriğini şekillendiren kişi havuzunun aslında oldukça dar olduğunu ortaya koymaktadır.
İkinci araştırma sorusunda, endüstri destekli gönüllü sürdürülebilirlik standartlarında endüstri yorumlarının daha etkili olacağı fikrini destekleyecek hiçbir kanıt bulunamıyor. Bir yorumun kaynağının, nihai standardı değiştirip değiştirmemesi ile çok az ilişkisi var gibi görünmektedir. Aksine, yorumun içeriği çok daha önemli görünüyor. Diğer her şey eşit olduğunda, bir standardın sıkılığını zayıflatmayı veya amacını netleştirmeyi amaçlayan paydaş yorumlarının kabul edilme olasılığı, hem sektör destekli hem de çok paydaşlı gönüllü sürdürülebilirlik standartlarında diğer yorum türlerine göre önemli ölçüde daha yüksekti. Çoğu zaman bu yorumlar çok maliyetli veya zaman alıcı olarak görülen ölçütlerin kaldırılmasına veya değiştirilmesine odaklanıyordu. Bu nedenle, paydaş katılımının aslında gönüllü sürdürülebilirlik standartlarındaki katılık çıtasını yükseltmek değil, düşürmek anlamına geldiği önemli bir çıkarımdır.
Birlikte ele alındığında, söz konusu bulgular gönüllü sürdürülebilirlik standartlarındaki paydaş katılımına ilişkin rahatsız edici bir tablo ortaya koymaktadır. Paydaşların girdilerinin talep edildiği mevcut yöntem, standartların daha zayıf olmasına ve bir avuç çıkar grubunun hâkimiyetine girmesine yol açma eğilimindedir.
Gönüllü sürdürülebilirlik standartlarında paydaş temsilindeki eşitsizliklerin azaltılmasının çeşitli yolları vardır. Basit bir ilk adım, yarı-kurumsal yönetişimin [meta-governance[1](örneğin, ISEAL Kodları) koşullarını arttırmak olacaktır. Şu anda, ISEAL (International Social and Environmental Accreditation and Labelling Alliance[2]-Uluslararası Sosyal ve Çevresel Akreditasyon ve Etiketleme Birliği) üyeliğini kazanmak veya sürdürmek için gönüllü sürdürülebilirlik standartlarının paydaş grupları arasındaki katılımı dengelemesi gerekli değildir. Ancak ISEAL Kodları kolaylıkla değiştirilebilir ve bu bir zorunluluk haline getirilebilir. İkinci olarak, standartlara kimin girdi sağladığı konusunda daha fazla şeffaflık, hesap verebilirlik için bir ortam sağlayacaktır. Gönüllü sürdürülebilirlik standartları hakkında kimin yorum yaptığını ve hangi grubu temsil ettiğini bilmek, gözlemcilerin ve akademisyenlerin zayıf temsil uygulamalarına sahip standartları öne çıkarmasına olanak tanıyacaktır. Son olarak, paydaş katılımı ortamının daha çeşitli olması gerekmektedir. Teknokratik, yukarıdan aşağıya belge incelemelerinin yanı sıra, standart belirleyiciler aynı zamanda sürdürülebilirlik hedefleri etrafında odaklanan daha açık uçlu tartışmalara da ev sahipliği yapmalıdır. Bunu yapmak, mevcut paydaş katılımı çalışmalarına katılmak için gerekli arka plan bilgisine veya kaynaklara sahip olmayan aktörlerin görüşlerini alma konusunda daha fazla fırsat sağlayacaktır.
[1] “Yarı-kurumsal yönetişim” kavramı son yıllarda kurumsal yönetişim literatüründe oldukça ilgi görmüştür. Genel olarak yarı-yönetişim, yönetişim başarısızlıklarına bir çözüm olarak görülüyor. Örneğin, kurumsal yönetişim ağlarında hesap verebilirliğin ve şeffaflığın arttırılması, küresel sürdürülebilirlik yönetişiminin parçalanmasının sınırlandırılması veya doğal kaynak bölgelerinin başarılı yönetimi ve diğer şeylerin yanı sıra önemli bir faaliyet olarak kabul edilmektedir. [Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. < https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/14719037.2019.1648697#:~:text=Kooiman%2C%20whose%20work%20has%20been,governance%20takes%20place%20(Jessop%201997 >]
[2] < https://www.isealalliance.org/ >
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.