Güney Kore’ye Özgü Holding Yapısı: ‘Chaebol’*

 

 

 

 

Özü

Chaebol yapısı, 1960’larda Güney Kore’de ortaya çıkan ve büyük uluslararası operasyonlara sahip küresel çokuluslu şirketler yaratan bir ticari holding sistemini ifade eder. Chaebol’lar, genellikle grubun kurucusuyla aynı aile hanedanı tarafından sahiplenilir, kontrol edilir ve/veya yönetilir. Samsung, Hyundai, SK Group ve LG Group en büyük ve en önde gelen ‘chaebol’lar arasında yer alır. Eleştirenler, ‘chaebol’ların küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişimini engellediğini ve başarısız olmaları halinde ülke ekonomisi üzerinde büyük bir etkiye sahip olabileceğini söylüyor.

1. Giriş

Güney Koreli şirket holdingleri “chaebol”, Güney Kore ekonomisine hâkim olan iki düzineden fazla aile kontrolündeki holdinglerden herhangi biridir. Kurucu ailelerin şirketlerde çoğunluk hissesine sahip olmaları gerekmese de, kurucuların soyundan gelenler genellikle işletmelerle uzun süreli ilişkiler nedeniyle kontrolü ellerinde tutarlar.

Güney Kore’nin ‘chaebol’leri, ülkenin ekonomik yapısı için çok önemli olan bir grup büyük ticari kuruluşu temsil ederler. Güney Kore’nin araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) yatırımları büyük ölçüde ‘chaebol’ler tarafından yönlendirilir. Chaebol’ler ülkenin borsa değerinin kabaca yarısını temsil eder. Bunlar genellikle farklı iştiraklerden oluşan endüstriyel holdinglerdir.

Chaebol’ler, genellikle grubun kurucusuyla aynı aile hanedanı tarafından sahiplenilir, kontrol edilir ve/veya yönetilir. Aile üyeleri genellikle yönetim pozisyonlarına yerleştirilir ve bu da onlara işletmenin işleyişi üzerinde daha fazla kontrol sağlar. Her ne kadar köken ailelerden bazıları şu anda ‘chaebol’lerin çoğunluk hissedarı olmasa da, hâlâ onlarla bir miktar ilişkileri olabilir.

2. ‘Chaebol’ kelimesinin manası

Chaebol kelimesi Korece “chae” (zenginlik) ve “bol” (klan veya zümre) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur. Güney Kore’deki chaebol’ler, genellikle çeşitli sektörlerde bağlı ortaklıklara/kuruluşlara sahip olan aile işletmeleridir.

Geleneksel olarak ‘chaebol’ kurumsal yapısı, kurucu ailenin üyelerini sahiplik veya yönetim pozisyonlarına yerleştirir ve onlara bağlı şirketler üzerinde kontrol sahibi olmalarını sağlar. Chaebol yapısı, başarıları için hükümet ile yakın işbirliğine güvenmiş ve onlarca yıldır sübvansiyonlar, krediler ve vergi teşvikleri şeklinde verilen destekler, Güney Kore ekonomisinin temel direkleri haline gelmelerine yardımcı olmuştur.

Kırktan fazla holding ‘chaebol’ tanımına uysa da, sadece bir avuç tanesi muazzam bir ekonomik güce sahiptir. İlk beş, birlikte ele alındığında, Güney Kore borsasının değerinin yaklaşık yarısını temsil eder. Chaebol, Güney Kore’nin araştırma ve geliştirmeye yaptığı yatırımın çoğunu yönlendirir ve dünya çapında insanlara istihdam sağlar. Samsung’un en büyük iştiraki olan Samsung Electronics, dünya çapında 300 binden fazla kişiyi (ki, bu Apple’nin 123 bin ve Google’nin toplam 88 bin çalışanından daha fazladır) istihdam etmektedir.

3. ‘Chaebol’ yapısının ortaya çıkışı

Güney Kore’deki ‘chaebol’lerin çoğu, II. Dünya Savaşı’nın bitiminden önceki Japon işgali dönemine kadar uzanır ve kendilerini Japonya’nın “zaibatsu” olarak bilinen güçlü sanayi ve finans holdinglerini örnek alır. Kore Savaşı’nın (1950-1953) ardından Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve uluslararası yardım Seul’e (Güney Kore’nin başkenti) akarken, hükümet ekonomiyi, özellikle de inşaat, kimya, petrol ve çelik gibi kritik endüstrileri yeniden inşa etme çabasının bir parçası olarak ‘chaebol’e yüz milyonlarca ABD doları tutarında özel kredi ve diğer finansal destek sağlamıştır.

Bu girişimler, 1961’deki askeri darbeye öncülük eden ve ardından 1963 yılından 1979 yılına kadar başkan olarak görev yapan General Park Chung-hee’nin liderliği altında gelişmiştir. General Park’ın ihracata dayalı kalkınma stratejisinin bir parçası olarak, onun otoriter hükümeti ihracat işletmelerine imtiyazlı kredilere öncelik vermiş ve Güney Kore’nin yerli endüstrilerini dış rekabetten izole etmiştir. Uygulama diğer Asya kaplanları olan Hong Kong, Tayvan ve Singapur’unkine benziyordu. CFR’den (Council on Foreign Relations; Dış İlişkiler Konseyi) Scott A. Snyder, 2018 tarihli Güney Kore Kavşakta adlı kitabında “General Park, kendine güvenen ve güvenliği için büyük güçlere bağımlı olmayan bir Güney Kore inşa etmeye çalıştı” diye yazmıştır.

Zamanla ‘chaebol’ yeni endüstriyel sektörlere doğru genişlemiş ve kazançlı dış pazarlardan yararlanarak Güney Kore’nin ekonomik motoruna daha fazla yakıt sağlamıştır. İhracat, 1961’de gayrisafi yurtiçi hâsılanın (GSYİH) yalnızca %4’ü iken, 2016 yılında %40’ın üzerine çıkmıştır ki; bu, dünya çapındaki en yüksek oranlardan biridir. Aşağı yukarı aynı dönemde, Güney Korelilerin ortalama geliri yıllık 120 ABD dolarından bugün itibarıyla 27 bin ABD dolarının üzerine çıkmıştır. Güney Kore milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarırken, ‘chaebol’un paralel yükselişi holdingleri Güney Kore’nin savaş sonrası gençleşmesine ilişkin anlatının içine yerleştirmiştir.

4. Demokratikleşme ve 1997 yılı finans krizinin etkisi

Güney Kore’nin 1980’lerin sonundaki demokratik geçişinin ‘chaebol’ sistemi üzerinde önemli ancak sınırlı etkileri olmuştur. Demokratikleşme, daha yüksek ücretler, daha iyi çalışma koşulları ve hükümet ile ‘chaebol’ arasındaki yakın ilişkinin çözülmesi için mücadele eden güçlü işçi sendikalarının oluşumunu teşvik etmiştir. 1990’ların başındaki reformlar ekonomik yönetişimde nominal iyileştirmeler sağlamış ve Güney Kore’nin Dünya Ticaret Örgütü ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) katılmasının yolunu açmıştır. Ancak bu dönem boyunca hükümet ile büyük şirketler arasındaki bağ büyük ölçüde değişmemiştir.

Beri yandan, bölgedeki ülkelerin para birimlerinin hızla değer kaybetmesi, borç krizleri ve durgunluklarla karşı karşıya kaldığı 1997 tarihli Asya finans krizi, Güney Kore’nin ‘chaebol’ ağırlıklı ekonomik modelini test etmiştir. Krizin başlangıcında, Güney Kore bankaları yeni sektörlere açılabilmeleri için ‘chaebol’lere agresif bir şekilde kredi vermiştir. Döviz kuru krizinin vurulmasından önce ve sonra, en büyük otuz holdingten on beşinin iflas etmesine izin verilmiştir.

Aralık 1997’de Güney Kore, o zaman için rekor bir tutar olan 50 milyar ABD dolarından fazla uluslararası kurtarma paketini kabul etmiştir. Uluslararası Para Fonu (IMF) liderliğindeki kurtarmanın bir koşulu olarak Seul, yeni kurumsal şeffaflık önlemleri ve hükümet sübvansiyonlarında kesintiler de dâhil olmak üzere ‘chaebol’ sistemini zayıflatmayı amaçlayan reformlar başlatmıştır. Daha geniş anlamda, kurtarma paketi büyük ekonomik ayarlamalar gerektiriyordu: hükümet açıklarının azaltılması, iflas eden finans kurumlarının yeniden yapılandırılması ile ticaretin ve yabancı yatırımın serbestleştirilmesi.

Güney Kore hükümeti ve ‘chaebol’un uzun süredir simbiyotik bir ilişkisi vardır. Seul’deki pek çok lider, ‘chaebol’ün başarısını Güney Kore’nin savaş sonrası refahıyla eşitledi. Güney Kore akademisyenleri “Büyük holdingler ve Kore ekonomisi politikadan, kültürden ve tarihten ayrılamaz” diyorlar. Bazı politikacılar da kampanyalar sırasında finansal destek için ‘chaebol’lara bakıyor ve çoğu zaman ‘chaebol’ların ekonomik başarılarını ulusal başarılarmış gibi övüyorlar. Eleştirmenler ise, Seul ile ‘chaebol’ arasındaki sıkı ilişkinin zimmete para geçirme, rüşvet ve vergi kaçakçılığının standart haline geldiği bir yolsuzluk kültürünü beslediğini söylüyorlar.

Chaebol ile hükümet arasındaki ilişki giderek halkın öfkesini artırıyor. Son yıllarda, Güney Kore’nin ekonomik büyümesi neredeyse çift haneli rakamlardan yaklaşık %3’e düşerken, ‘chaebol’ küreselleşmiş ve birçok işi yurt dışına taşımıştır. Bu arada, Samsung, Hyundai, Lotte ve SK liderleri de dâhil olmak üzere birçok üst düzey yönetici yolsuzluktan suçlu bulunmuştur. Halkın ‘chaebol’a yönelik hoşnutsuzluğu, 2016-2017 döneminde Başkan Park Geun-hye’nin görevden alınmasına yol açan devasa nüfuz ticareti skandalının patlak vermesiyle yeni bir zirveye ulaşmıştır. Nisan 2018’de yirmi dört yıl hapis cezasına ve Güney Kore’nin önde gelen ‘chaebol’larının çoğundan rüşvet talep ettiği için neredeyse 17 milyon ABD doları para cezasına çarptırılmıştır.

Skandallara rağmen ‘chaebol’, şirket yönetim kurullarını müttefikleriyle birleştirmeye ve yeni nesil aileleri yönetici rollerine yerleştirmeye devam etmiştir. Yönetim kurulları genel olarak uluslararası şeffaflık standartlarına bağlı kalsa da analistler, uygulamada ‘chaebol’ ailelerinin kenardan hâkim olmaya devam ettiğini ve sadakati ön planda tutan bir kişilik kültünü teşvik ettiğini söylüyorlar. Chaebol’lar ülkenin araştırma ve geliştirmeye yaptığı yatırımın çoğunluğundan sorumlu olsa da uzmanlar, bunların Kore ekonomisinin sağlığına da zorluklar getirebileceğini söylüyor. Ekonomistler, devasa holdinglerin küçük ve orta ölçekli işletmeleri (KOBİ) piyasadan uzaklaştırmak için sıklıkla tekelci nüfuzlarını kullandıkları, çoğunlukla kendi yeniliklerini geliştirmek veya KOBİ’leri satın almak yerine yeniliklerini kopyaladıkları konusunda uyardılar. Bu ortamda ülke istihdamının büyük bölümünü sağlayan KOBİ’ler büyüyemiyor. KOBİ’lerde çalışanların ortalama ücreti ‘chaebol’dakinin yalnızca %63’ü olduğundan, önemli bir ücret farkı da mevcuttur.

5. ‘Chaebol’ sisteminin reformu konusundaki tartışmalar

Pek çok uzman, Güney Kore ekonomisinin sürdürülebilir büyüme yaratmak ve eşitsizliği sınırlamak için büyük kurumsal yönetim reformlarına ihtiyaç duyacağını söylüyor. Hükümet, özellikle liberal yönetim altında, kurumsal yönetim ve mülkiyet yapılarını değiştirmek, yönetim ve finansal raporlamada saydamlığı artırmak ve temel alanlardaki ‘chaebol’ iş girişimlerini konsolide etmek için bazı politikalar uygulamıştır. Ancak analistler, reformların şu ana kadar yalnızca sonuç vermeyen meyveleri ele aldığını söylüyor. Chaebol, ülkedeki tüm ticari varlıkların dörtte birinden fazlasına sahip olan ilk 10 ile hâkimiyetini sürdürüyor. Mayıs 2017’de seçilen Başkan Moon Jae-in, hükümet-chaebol bağını koparma ve yolsuzlukla mücadele etme yetkisiyle iktidara geldi. Hüküm giymiş yöneticileri affetme uygulamasına son vereceğine söz verdi, asgari ücreti artırdı ve kurumlar vergisi oranını bir şekilde %22’den %25’e çıkardı. Bazı ekonomistler, ‘chaebol’un hâkimiyetini nihayet kırmak için, daha sert antitröst yasaları, iştirakler arasında tüm çapraz hisselerin yasaklanması ve azınlık hissedarlarının daha fazla söz sahibi olması gibi diğer politika değişikliklerini önerdiler. Ancak pek çok uzman, ‘chaebol’ sisteminin köklü kültürünü değiştirmenin bir gecede gerçekleşmeyeceği konusunda uyarmaktadır.

6. En büyük chaebol’lar

  • Samsung: 1938 yılında kurulan Samsung Group, Güney Kore’nin en kârlı chaebol’u olup, meyve, kurutulmuş balık ve erişte gibi ürünleri öncelikle Çin’e ihraç eden küçük bir şirket olarak başlamıştır. Bugün holding, Forbes’e göre Asya’nın en zengin ikinci ailesi olan Lee ailesinin ikinci ve üçüncü nesil üyeleri tarafından yönetiliyor. Geçtiğimiz seksen yıl boyunca şirket, elektronik, sigorta, gemiler, lüks oteller, hastaneler, eğlence parkı ve bağlı bir üniversiteyi kapsayacak şekilde çeşitlendi. En büyük ve en tanınmış bağlı kuruluşu, geçtiğimiz on yılda Güney Kore’nin GSYİH’sinin %14’ünden fazlasını oluşturan ‘Samsung Electronics’tir.
  • Hyundai: Hyundai Grubu, 1947 yılında kurulduğunda küçük bir inşaat işletmesiydi, ancak otomotiv, gemi inşası, finans ve elektronik endüstrilerinde düzinelerce bağlı ortaklığa sahip olacak şekilde büyük bir büyüme gösterdi. 2003 yılındaki Asya finans krizinin ve kurucusu Chung Ju-yung’un ölümünün ardından ‘chaebol’ beş ayrı şirkete bölündü. Öne çıkan şirketler arasında dünyanın üçüncü büyük otomobil üreticisi Hyundai Motor Group ve dünyanın en büyük gemi inşa şirketi Hyundai Heavy Industries yer alır.
  • SK Grubu: SK Holdings olarak da bilinen holdingin tarihi, Chey ailesinin Sunkyong Textiles’i satın aldığı 1950’lerin başlarına kadar uzanır. Bugün bu ‘chaebol’, esas olarak enerji, kimya, finans, nakliye, sigorta ve inşaat sektörlerinde faaliyet gösteren yaklaşık seksen bağlı kuruluşu yönetmektedir. Güney Kore’nin en büyük kablosuz taşıyıcısı olan SK Telecom ve dünyanın en büyük ikinci bellek yongası üreticisi olan yarı iletken şirketi SK Hynix ile tanınır.
  • LG: Adını Lucky’nin GoldStar ile birleşmesinden alan LG Corporation, 1947 yılında kimya ve plastik sektörlerine adım attı. 1960’lı yıllardan bu yana, Koo ailesinin yönetimi altındaki şirket, tüketici elektroniği, telekomünikasyon ağları ve enerji üretiminin yanı sıra kozmetik ve ev eşyalarını da içeren kimya işlerinin geliştirilmesine büyük yatırımlar yaptı. 2005 yılında LG bölündü ve ana faaliyet alanları enerji, perakende, spor ve inşaat olan GS adında ayrı bir şirket oluştu.

Lotte: Shin Kyuk-ho, 1948 yılında Tokyo’da Lotte Group’u kurdu ve sakız şirketini 1967’de Güney Kore’ye getirdi. Grubun ana faaliyetleri gıda ürünleri, indirim mağazaları ve büyük mağazalar, oteller, tema parkları ve eğlencenin yanı sıra finans, inşaat, enerji ve elektronik alanlarında da yoğunlaşmıştır. Lotte Şekerleme dünyanın üçüncü büyük sakız üreticisidir. Şirket, 2017 yılında Seul’de Güney Kore’nin en yüksek binası olan 123 katlı Lotte World Tower’ın açılışını yaptı.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.