1. Giriş
Kripto para birimi [kısaca, “kripto” (cryptocurrency)], finans ve teknoloji arasındaki kesişimin ideal bir örneğidir. Bunun nedeni, teknolojinin kriptoyu merkezi olmayan ve düzenlenmemiş hale getirmesidir ki, bu da finans ile ilgili endişelere yol açmaktadır. Bu endişelerden biri de vergilendirmedir ve bu makalenin temelini oluşturan da tam olarak budur. Bu makalenin odak noktası, 2022-2023 dönemi Birlik Bütçesinde (paragraf 131) ortaya konulan kripto paranın vergilendirilmesidir. Sonuç olarak, 2022 tarihli Maliye/Bütçe Kanunu (Finance Act) ile 01 Nisan 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 1961 tarihli Gelir Vergisi Kanunu’nda (Income Tax Act-ITA) değişiklik yapılmıştır.
Yapısal olarak makale iki bölüme ayrılmıştır: Yazar ilk olarak, Gelir Vergisi Kanunu kapsamında öngörülen kripto vergilendirme planını eleştirecek ve mevcut vergilendirme planındaki bazı tanımsal konulara da işaret edecektir. İkinci olarak yazar, mevcut vergilendirme planının ardındaki gerçek amacın olumsuz dışsallıklar yoluyla caydırıcılık olduğunu iddiasıyla hukuk ve ekonomi analiz çerçevesini kullanacaktır. Sonuç olarak yazar, kripto para birimleri için mevcut vergilendirme planının ne gelir maksimizasyonu açısından, ne de olumsuz dışsallığı ele alma açısından sağlam olmadığını ileri sürmeyi önermektedir.
2. Gelir Vergisi Kanunu kapsamında kripto paranın vergilendirilmesi ile ilgili sorunlar
2022 tarihli Maliye Yasası ile Gelir Vergisi Kanunu’na dört bileşen eklenmiştir:
- Gelir Vergisi Kanunu madde 2(47A) uyarınca Sanal Dijital Varlıkların (Virtual Digital Assets-VDAs) tanımı;
- Sanal Dijital Varlıkların ‘varlık’ (property) tanımına gireceğini ifade eden bir açıklama -Gelir Vergisi Kanunu madde 56(2-x);
- Sanal Dijital Varlıkların devrine %30 oranında vergi uygulanması -Gelir Vergisi Kanunu madde 115BBH,
- Sanal Dijital Varlıkların devrine ilişkin bedelin ödenmesi karşılığında verginin kaynakta kesileceği -Gelir Vergisi Kanunu madde 194S.
Tüm bu hükümler, uyum maliyetlerindeki artış da dâhil olmak üzere politika zorlukları doğurmaktadır. Uyum maliyetleri, vergi mükellefinin ve üçüncü bir tarafın vergi yasalarına ve vergi makamlarının diğer koşullarına uymak için katlanmak zorunda oldukları tüm maliyetleri kapsar. Madde 115BBH, Sanal Dijital Varlıkların devrine %30’luk sabit bir oran uygulamaktadır. Bu durum uyum maliyetlerinin artmasına neden olur ki; birincisi, sabit bir vergi oranı, sermaye kazançlarından elde edilen gelir ile işletme geliri arasındaki ayrımı ortadan kaldırır. Gelir Vergisi Kanunu uyarınca ilki daha düşük bir oranda vergilendirilir. Ancak yeni vergi rejiminde kişinin daha düşük vergi oranından faydalanması mümkün olmayacaktır. İkinci olarak, Madde 115BBH, Sanal Dijital Varlıkların transferinden kaynaklanan zararın başka herhangi bir gelirden mahsup edilmesine izin vermemektedir.
Buna ek olarak, Madde 194S, kripto karşılığında bedel ödeyen herkesin (muaf tutulanlar hariç) %1 oranında vergi stopajı yapmasını zorunlu kılar. Birincisi, ‘belirtilen kişiler’ (specified persons) anılan yasa maddesinden belirli muafiyetler tanınan bir kategoridir. Açıklamada belirli bir kullanıcıyı tanımlamaya yönelik ölçütler ayrıntılı olarak açıklanmış olsa da, bu kriterleri kimin karşıladığını değerlendirmek için daha fazla bilgiye ihtiyaç bulunmaktadır. Bu, uyumluluk maliyetlerini artıracak ve aynı zamanda kullanıcıların anonimlik endişeleri nedeniyle kripto ile işlem yapmayı bırakacaklarından işlem hacminde düşüşe neden olacaktır. İkincisi, kriptodan kriptoya işlemlerde uyumluluk maliyetleri önemli olacaktır. Bunun nedeni, yasa maddesinin basit bir şekilde okunmasının, öncelikle her iki tarafın da vergiyi kaynakta kesmesi gerekeceğini ve ikinci olarak, vergiyi kaynakta kesmek için kriptonun adil piyasa değerinin belirlenmesi gerektiğini öne sürmesidir.
3. Kripto paranın vergilendirilmesinin ardındaki asıl amaç, sanal dijital varlıklar üzerinde kontrol sağlamaktır (real purpose behind the taxation of crypto is that of establishing control over virtual digital assets)
Yazar bu bölümde, farklı vergilendirme teorileri kullanarak hükümetin kripto işlemlerini ve kripto yatırımını caydırmak istediğini savunmaktadır.
3.1. Gelir Maksimizasyonu Olarak Vergi (Tax as Revenue Maximization)
İlk görüş, vergilendirmenin amacının kamu faaliyetlerinin finanse edilebilmesi için gelirin maksimizasyonu olduğunu savunan geleneksel vergilendirme teorisini yansıtmaktadır. [1] Dolayısıyla bu görüş, kripto paranın büyük işlem hacmi nedeniyle iyi bir gelir kaynağı olarak hizmet edebileceğini savunacaktır. Ancak amaç gelirin maksimize edilmesi ise, o zaman kriptonun mevcut vergilendirme planı optimal değildir. Bu, Adam Smith’in vergilendirme yasaları aracılığıyla anlaşılabilir. Kesinlik ve basitlik ilkeleri (canons of certainty and simplicity) olan ikinci ve üçüncü ilkeler, vergilerin alınmasının kesin, keyfi olmaması ve vergi mükellefi için uygun olması gerektiğini belirtir (sayfa 36-37). Dahası, dördüncü ilke/kural, kamu hazinesindeki miktar ile vergi olarak tahsil edilen miktar arasındaki farkın asgari düzeyde olması gerektiğini (the difference between the amount in the public treasury and the amount recovered as tax should be minimal) belirtmektedir (sayfa 36-37). Yani vergi memurlarının maaşı, mevzuat masrafları vb. maliyetlerin minimum düzeyde olması gerekir. Net gelir, idari maliyetler ve uyum maliyetlerinin brüt vergi gelirinden çıkarılmasına eşittir. [2]
Yukarıda belirtildiği gibi, kriptodan kaynaklanan zararların mahsup edilmesine ilişkin yasak (Madde 115BBH) ve Kaynakta Kesilen Vergi (Tax Deducted at Source-TDS) gereklilikleri (Madde 194S) uyum maliyetini artırmaktadır. Ayrıca, Sanal Dijital Varlıkların tanımındaki belirsizlik ve adil piyasa değerinin değerlendirilmesine yönelik tutarlı bir mekanizmanın bulunmaması, dava, temyiz ve açıklamaların idari maliyetlerini artıracaktır. Dolayısıyla, yüksek uyum maliyetleri nedeniyle gelir maksimizasyonu hedefi ulaşılamayacaktır.
3.2. Negatif Dışsallık Olarak Vergi (Tax as Negative Externality)
Modern Para Teorisinin temel argümanı, egemen hükümetlerin finansal kısıtlamalarla değil, kaynak kısıtlamalarıyla karşı karşıya olduğudur. Dolayısıyla teori, önce vergilendirmeyi ve ardından kamu finansmanına harcamayı içeren geleneksel mekanizmanın geçerliliğini yitirdiğini ve yalnızca emtiaya dayalı para zamanlarında işe yaradığını savunmaktadır. İtibari paranın (fiat money) devreye girmesi ile birlikte artık devletin önce harcama yapıp daha sonra vergilendirdiği bir mekanizma vardır. [3] Bunun nedeni, para birimini kullanan devlet dışı aktörlerin aksine, parayı devletin basmasıdır. Dolayısıyla gelir maksimizasyonu vergilendirmenin tek amacı değildir.
Böyle bir amaç Pigou vergilendirmesidir (Pigouvian taxation). Pigou vergilendirmesi, özel maliyetin dış maliyetten daha az olması nedeniyle toplumun bir ölü ağırlık kaybıyla karşı karşıya kaldığı durumlarda, ölü ağırlık kaybını en aza indirmek için kullanılır. Örneğin, kirlilik topluma özel aktör olan kirleten tarafından karşılanmayan dış maliyetler yüklemektedir. Dolayısıyla kirletenin ne kadar kirleteceğine karar verirken dış maliyetleri (örneğin karbon vergisi, plastik vergisi) içselleştirmesini sağlamak için kirletene bir vergi uygulanmaktadır. [4] Yazar, mevcut kripto vergilendirme sisteminin Pigou vergilendirmesinin bir örneği olduğunu savunmaktadır.
Hindistan’daki düzenleyici ortam kriptoya karşı düşmanca davranıyor. Örneğin, 2019 tarihli ‘Kripto Paranın Yasaklanması ve Resmi Dijital Para Birimi Yasa Tasarısı’nın (Banning of Cryptocurrency and Regulation of Official Digital Currency Bill) 8. maddesinde, doğrudan/dolaylı madencilik, üretme, tutma, satma, takas etme, elden çıkarma ve ihraç etmenin suç olarak kabul edildiği ve cezai sonuçları olabileceği belirtilmektedir. Ayrıca, tüm bu suçlar doğası gereği [madde 8(1) ve 12(1)] kefaletle cezalandırılamaz ve tasdik edilebilir niteliktedir. Ancak bu katı muhalefet, yasal ödeme aracı olarak tanınan bir dijital token olan Merkez Bankası Dijital Para Birimi’ni (Central Bank Digital Currency-CBDC) kapsamamaktadır (paragraf 111). Gelir Vergisi Kanunu’nun 2(47A) no.lu maddesi kapsamına göre ‘Hint para birimi’nin kullanılması, Merkez Bankası Dijital Para Birimi’ni tanımın kapsamına girmekten kurtarır ki; aksi takdirde, Gelir Vergisi Kanunu kapsamında aynı zamanda bir Sanal Dijital Varlık olarak da ele alınırdı. Bunun nedeni, özel dijital para birimlerinin bile bu üç şartı yerine getirmesidir. Paranın rolleri (değer biriktirme aracı, değişim aracı ve değer birimi; store of value, medium of exchange, and unit of value). Dolayısıyla odadaki fil, özel kriptonun ‘dijital’ doğası değil, bunun üzerinde hükümet kontrolünün olmamasıdır. Bunun nedeni; öncelikle, Merkez Bankası Dijital Para Birimlerinin aksine, özel kripto kolayca takip edilemez ve dolayısıyla izleme, raporlama ve gözetleme zordur; ikincisi de, Merkez Bankası Dijital Para Birimlerinin aksine, kripto para yalnızca piyasadaki arz ve talebe bağlı olduğundan, kripto bankalar gibi finansal aracılardan bağımsız olarak çalışır (sayfa 38, 42). Bu itibarla merkez bankası, kripto paranın faiz oranlarının parasal ölçüsünden bağımsız olması nedeniyle enflasyon gibi endişelere çözüm bulma konusunda kontrolü kaybediyor.
Hükümet, kontrolü vergilendirme yoluyla meşrulaştıracaktır, çünkü kripto işleminde mevcut olan ademi merkeziyet ve (takma/sahte) anonimlik (pseudo anonymity), kriptoyu bir vergi cenneti haline getirmektedir. Ayrıca, terörist faaliyetleri finanse etmek ve kara para aklama amacıyla kripto paranın kullanıldığı çok sayıda örnek yaşanmıştır. Bu nedenle, yasa dışı olarak kripto işlemi yapan kişiler topluma dış maliyetler yüklemektedir (eğer suç faaliyetlerinde bir artış varsa ve Devletin odak noktası bu tür faaliyetleri önlemekse, o zaman Devletin refah faaliyetlerinin tehlikeye girmesine neden olacak bir kaynak sıkıntısı yaşanabilir). Dolayısıyla yüksek vergi oranı caydırıcı olacak ve suçun dışsal maliyetleri içselleştirilecektir. Bu nedenle, kripto vergilendirmesi Pigou vergisini temsil eder.
Ancak kripto vergilendirmesini Pigou vergisi olarak nitelendirmek tek başına yeterli değildir. Bunun nedeni, vergilendirmenin temel ilkesinin ‘tarafsızlık’ (neutrality) olmasıdır. Bu, vergilendirmenin tüketici seçimlerini çarpıtmak için kullanılmaması gerektiği ve tüketicilerin refah ve/veya ekonomik nedenlere dayalı olarak karar vermelerine izin verilmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak Pigou taraflı vergilendirmenin özel maliyetler ile sosyal maliyetler arasında bir denge kurması nedeniyle tarafsızlığın bir istisnası olarak hareket ettiği iddia edilebilir. Bu doğru olsa da, mevcut davada istisna uygulanmıyor. Bunun nedeni, vergi kaçakçılığı, yasadışı faaliyetler vb. ile ilgili sorunların ve bu sorunlara çözüm olarak Pigou vergisinin uygulanmasının doğrudan bir korelasyona sahip olmamasıdır. Gelir Vergisi Kanunu kapsamında, beyanname vermenin öne çıkan şekli, (i) vergi mükelleflerinin vergi yükümlülüklerini gelir, (ii) vergiye tabi gelir, (iii) gelir idaresi başkanı, (iv) imtiyazlar, (v) muafiyetler ve (vi) Kaynakta Kesilen Vergi gibi faktörlere dayalı olarak kendilerinin değerlendirmeleri gereken öz değerlendirmeye (madde 139, 140A) dayanmaktadır. Öz değerlendirme, yüksek uyumluluk maliyetleri ile birlikte anonimlik nedeniyle kripto vergilendirmesi sorununun ele alınmasına yardımcı olur. Ayrıca özet değerlendirme, [madde 143(1)] düzenli değerlendirme [madde 143(2)] ve yeniden değerlendirme (madde 144) teknikleri, kripto paranın bankalardan ve finansal kurumlardan bağımsız hareket etmesi ve bir anonimlik bulutu oluşturması nedeniyle kripto üzerinden vergi almak için yeterli değildir. Ayrıca öz değerlendirme ve üçüncü kişilere raporlama olasılığının uyum maliyetleriyle dolaylı, vergi kaçakçılığının tespit edilme olasılığıyla ise doğru orantılı olduğu söylenebilir. Daha önce de belirtildiği üzere, bir kripto işleminde uyum maliyetleri yüksektir ve tespit edilme olasılığı düşüktür, dolayısıyla kripto için Pigou tarzı vergilendirme modeli tek başına en uygun çözüm değildir.
4. Sonuç
Kripto vergilendirmesinin mevcut planı çeşitli politika kaygılarından mustariptir. Bunun nedeni, Hindistan Vergi Yasasının 115BBH ve 194S no.lu maddelerinin uyumluluk maliyetlerini artırması ve dolayısıyla kripto para birimi vergilendirmesinin gelir maksimizasyonu için ideal olmamasıdır. Ayrıca, Pigou vergilendirmesi olarak kripto vergilendirmesini kullanmak yararlı değildir, zira vergi kaçakçılığı, yasa dışı faaliyetler ve Pigou vergisini almanın çözümü arasında doğrudan bir korelasyon yoktur. Bu durum, kendi kendine raporlama nedeniyle tespit edilme olasılığının düşük olması nedeniyle daha da kötüleşmektedir. Bu nedenle, (a) kriptonun Gelir Vergisi Kanunu kapsamındaki mevcut vergilendirmesi, kriptoda kullanılan teknolojinin doğasında bulunan anonimlik nedeniyle fintek’in vergi kaçakçılığı sorununu çözmüyor ve (b) kriptonun vergilendirilmesi ne gelir maksimizasyonu ne de Pigou vergilendirmesi hedefine ulaşmıyor.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.