Hissedarların Sorumluluğu Neden Ortadan Kalktı? [‘İngiliz Sigorta Şirketleri’ Minvalinde Bir Araştırma]

Çağdaş finansal sistemlerde sınırlı sorumluluk (limited liability) yaygındır. Sınırlı sorumluluk, yatırımı teşvik edebilir ama aynı zamanda risk almayı teşvik etme potansiyeline de sahiptir. Kâr ve zarar arasındaki asimetrik getiriler, hissedarlarının başarının tüm faydasını ancak başarısızlıktan sınırlı bir zarar elde edeceklerini bilerek finans firmalarını daha spekülatif projeler izlemeye teşvik edebilir. Risk almayı şiddetlendirmedeki rolü, 2008 Küresel Finans Krizinde (global financial crisis) rol oynamış olabilir.

Tarihsel olarak, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) bankaların çifte sorumluluğa sahip olması gerekiyordu ki; bu, bankanın iflas etmesi durumunda hissedarların ilk yatırımlarının ötesinde ilave maliyetlerle karşı karşıya kalması anlamına geliyordu ve son araştırmalar bu tür bankaların başarısız olma ihtimalinin daha düşük olduğunu gösteriyor.

Birleşik Krallık’taki çoğu banka ve sigorta şirketi, hissedarların potansiyel olarak yatırım yaptıkları tutardan çok daha yüksek ödemelere maruz kalabileceği durumlarda, sorumluluğu uzatmayı gönüllü olarak tercih etmiştir. Ancak artık durum böyle değildir. Bu, şu soruyu gündeme getiriyor: hissedarların sorumluluğu neden ortadan kalktı?

Bu konu İngiliz sigorta şirketlerinin hissedar sorumluluğunun (shareholder liability by British insurance companies) uzun vadede kullanımına bakılarak ele alınıyor. 1862 yılına kadar Birleşik Krallık’ta bir sigorta şirketinin sınırlı sorumluluğa sahip olmasının tek yolu, bir Kraliyet Tüzüğü veya Parlamento’dan çıkacak bir yasa (a Royal Charter or an Act of Parliament) marifetiyle kurulmuş olmaktı. Parlamento yasası ile kurulan şirketlerin iki ünlü örneği, 1720 tarihli Hayali Şeyler Yasası’na sonradan eklenen Londra Sigortası ve Kraliyet Sigortası’dır (London Assurance and Royal Exchange Assurance). Alınıp satılabilir hisselere sahip şirketler, Hayali Şeyler Yasası uyarınca yasa dışı olduğundan, diğer sigorta şirketleri, tröst yasasını kullanan akıllıca yasal çözümler olan ancak tüzel kişiliği olmayan şirketler olarak kuruldu. Bu sigorta şirketleri, kurumsal sözleşmelerinde sınırlı sorumluluk yaratmak üzere sözleşme yapmışlardı, ancak gelenek hukuku uyarınca, bu tüzel kişiliği olmayan şirketler, hukuki ve fiili olarak sınırsızdı [unlimited (yani sınırsız sorumluydu)]. Bunun sigorta şirketleri açısından anlamı, hissedarların kendi sorumluluklarını kendi başlarına sınırlayabilmeleri, ancak poliçe sahipleri gibi üçüncü şahıslara karşı sınırlandıramamalarıydı. Bununla birlikte, pratik açıdan bakıldığında, sınırlı sorumluluk hükümlerinin yasallığı hakkındaki tartışmalar önemsizdi; çünkü tüzel kişiliği olmayan sigorta şirketlerinin, hissedarlardan direktörler veya iflas durumunda poliçe sahipleri ve diğer alacaklılar tarafından herhangi bir zamanda geri alınabilecek büyük tutarda ödenmemiş sermayesi vardı.

1862 tarihli Şirketler Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle sigorta şirketleri, çoğunun yaptığı gibi, bu yasaya göre tescil yaptırarak sorumluluklarını sınırlayabildi. Ancak aşağıdaki tablodan da görülebileceği gibi, genellikle ellerinde büyük miktarda ödenmemiş sermaye bulunduruyorlardı. 1880 yılında sigorta şirketlerinin %97’si bu ödenmemiş sermayeye sahipti, ancak 1930’da bu oran %74’e, 1965’te ise yalnızca %15’e düştü. 1975 yılına gelindiğinde hissedar sorumluluğuna sahip Birleşik Krallık sigorta şirketleri yoktu. Ayrıca 1880’de ortalama bir hissedarın beş kat sorumlulukla karşı karşıya olduğunu görüyoruz ki; bu, yatırılan her 1 sterlinlik özsermaye için hissedarların ilave olarak 5,67 sterlinlik bir sorumluluk taşıdığı anlamına geliyor. 1930 yılına gelindiğinde bu, çifte sorumluluğa yaklaşmıştı ve 1965’te bu oran sıfıra yakındı.

Peki, hissedarların sorumluluğu neden ortadan kalktı? Buna dair bir olasılık, düzenleme ve devlet tarafından sağlanan poliçe sahibi korumasının, hissedar sorumluluğunun artık gerekli olmadığı anlamına gelmesidir. Ancak hissedar sorumluluğunun ortadan kalktığı dönemde ve hatta hemen sonrasında mevzuatta herhangi bir değişiklik olmamıştır. Ayrıca neredeyse tüm şirketlerin, 1975 yılında Poliçe Sahiplerini Koruma Yasası’nın (Policyholders Protection Act) yürürlüğe girmesinden onlarca yıl önce hissedar sorumluluklarını kaldırdığı da görülmektedir.

Düşündüğümüz ikinci ihtimal ise hissedarların sorumluluğunun fiili olarak sınırlı olması nedeniyle ortadan kalkmasıdır. Bu ilgisizliğin makul bir nedeni, sigorta şirketi hisselerinin serbestçe devredilebilmesi nedeniyle hisselerin kendilerine ödeme yapamayacak kişilere satılmasını engelleyecek hiçbir şeyin bulunmamış olabileceğidir. Dolayısıyla hissedar sorumluluğunun ortadan kaldırılması, zaten gerçek olanın kabul edilmesi anlamına geliyordu. Dört kat sorumluluğa sahip büyük bir İngiliz sigorta şirketinin hissedar serveti ile ilgili ayrıntılı arşiv verileri kullanılarak, hissedarların, hisselerine ilişkin potansiyel alımları karşılamaya yetecek kadar servete sahip oldukları ortaya çıkarılmıştır. Dolayısıyla hissedarların sorumluluğu fiili olarak sınırlı değildi.

Üçüncü olasılık ise, uzatılmış sorumluluk ile ilişkili risklerin daha yüksek sermaye maliyetine yol açması ve bunun da şirketleri ödenmemiş sermayeyi kaldırmaya teşvik etmesidir. Çalışmada, sigorta şirketlerinin yüzyıllık aylık hisse fiyatları kullanılarak durumun böyle olduğu görülüyor. Şirketler bu sistemden uzaklaşmayı tercih etmiş olabilir, ancak müşterilerinin politikalarının yerine getirileceğine olan güvenini azaltacağından, ödenmemiş sermayeyi açıkça kaldırma konusunda isteksizdiler.

Ancak, organik büyüme ve birleşmeler yoluyla şirketlerin büyüklükleri ve kapsamları arttıkça hissedar sorumluluğu tarafından sağlanan tamponun önemi azalmıştır. Elle toplanan finansal tablo verileri kullanılarak, büyüklüğün, sigorta şirketlerinin sahip olduğu hissedar sorumluluğu düzeyinin çok önemli bir belirleyicisi olduğu ve büyüklükteki artışların, hissedar sorumluluğundaki azalmalarla ilişkili olduğu ortaya konulmuştur.

Söz konusu çalışmadaki bulgular sonuçta, sigorta şirketlerinin artan büyüklüğü nedeniyle İngiliz sigorta sektöründe hissedar sorumluluğunun ortadan kalktığını göstermektedir. Bankalar birleşip büyüdükten sonra hissedar sorumluluğunun ortadan kalkmasıyla aynı durum İngiliz bankacılığı için de makul bir şekilde savunulabilir. Bu durum, şubeleşme kısıtlamalarının (branching restrictions) ABD bankalarının genişletilmiş yükümlülükleri (extended liability) ortadan kaldırmak için gereken büyümeyi engellediği ABD bankacılık sistemi deneyimiyle çelişmektedir. ABD bankalarında hissedar sorumluluğunun kaldırılmasına yol açan şeyin mevduat sigortasının ortaya çıkmasından (emergence of deposit insurance) kaynaklandığı tahmin edilmektedir.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.