Geçen yılki çalkantı, bankaların batamayacak kadar büyük olmamasını (too big to fail) sağlamak için bir dizi alanda daha fazla ilerlemenin gerekli olduğunu göstermiştir.
Neredeyse bir yıl önce, 1856 yılında kurulan, 540 milyar ABD dolarlık varlığa sahip küresel sistemik bir banka ile İsviçre’nin en büyük ikinci kredi kuruluşu olan ‘Credit Suisse’ başarısız oldu ve UBS’ye satıldı. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Silikon Vadisi Bankası (Silicon Valley Bank), Signature Bank ve First Republic Bank, Federal Rezervin (ABD Merkez Bankası) enflasyonu kontrol altına almak için yaptığı faiz artırımlarının ortasında hemen hemen aynı zamanlarda başarısız oldu. Toplam 440 milyar ABD dolarlık varlıklarıyla bunlar, Büyük Buhran (Great Depression) sırasında Federal Mevduat Sigortası Kurumu’nun (Federal Deposit Insurance Corporation) kurulmasından bu yana alınan en büyük ikinci, üçüncü ve dördüncü banka kararlarıydı.
Bu bankacılık çalkantısı, küresel finans krizinden bu yana, iflas edemeyecek kadar büyük olanın sona ermesine ilişkin en önemli sınavı temsil ediyordu ki; bu sayede sistemik bir banka, finansal istikrarı ve vergi mükelleflerini korurken iflas edebilir.
Peki, bu konudaki fikir nedir? Kısacası, önemli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da, daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Bir yandan, yakın tarihli bir raporda da belirtildiği gibi, yetkililerin geçen yılki kararları daha derin finansal çalkantıları başarıyla önlemiş olup, çoğu kurumun finansal sağlamlık göstergeleri dayanıklılığın devam ettiğine işaret etmektedir. Ayrıca küresel finans krizindeki birçok başarısızlıktan farklı olarak bu sefer önemli kayıplar, batmakta olan bankaların hissedarları ve bazı alacaklıları ile paylaşılmıştır.
Ancak, batan bankaların sigortalı mevduat sahiplerinden daha fazlasını korumak için kapsamlı kamu desteği kullanıldığından vergi mükellefleri bir kez daha zor durumda kalmıştır. Büyük bir alacaklı akınının ortasında, ‘Credit Suisse’nin satın alınması, hükümet garantisi ve neredeyse İsviçre ekonomik hâsılasının dörtte birine eşit likidite ile desteklenmiştir. Kamu desteği nihayetinde geri kazanılmış olsa da, bu durum çok önemli koşullu finansal risklere yol açmış ve daha büyük, daha sistemik bir banka yaratmıştır. Birleşmeyi gerçekleştirmek amacıyla acil durum mevzuatına güvenmek yerine, hissedarları ve alacaklıları kefaletle ödedikten sonra Credit Suisse’nin mülkiyetini devretmek için daimi çözüm yetkilerinin kullanılması, Credit Suisse hissedarlarının tamamen ortadan kalkmasına ve potansiyel olarak daha az kamu desteğinin uzatılmasına neden olacaktı. ‘Başarısız olamayacak kadar büyük’ rejimine ilişkin İsviçre raporunun yayınlanacağı önümüzdeki günlerde daha fazla bilgi edinilmesi beklenmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yetkililer, likidite desteği için teminat yükümlülüklerini hafifletmenin yanı sıra, başarısız olan iki bankadaki tüm mevduatın korunmasına izin veren bir istisna uygulanması yönündeki sistemik endişeleri de dile getirdiler. Bu, mevduat sigortacısının zamanla sektörden telafi edilmesi gereken maliyetlerini önemli ölçüde artırmıştır. Yalnızca sigortalılar değil, çok büyük ve sofistike mevduat sahipleri bile korunuyordu.
Ne öğrendik?
Müdahaleci denetim ve erken müdahale kritik öneme sahiptir. Credit Suisse mevduat sahipleri, uzun süren kurumsal yönetişim ve risk yönetimi başarısızlıklarının ardından güvenlerini kaybettiler. ABD’de başarısız olan bankalar, yetersiz risk yönetimi ile riskli iş stratejileri izlediler. Her iki durumda da denetçilerin daha hızlı hareket etmeleri, daha iddialı ve sonuca varmaları gerekirdi. Denetleyici yaklaşımlara ilişkin son inceleme, hareket etme yeteneği ve iradesinin hâlâ kritik öneme sahip olduğunu ve belirsiz yetkiler veya yetersiz yasal yetkiler, kaynaklar ve bağımsızlığın yanı sıra güçlü finans sektörü lobilerinden olumsuz etkilenebileceğini ortaya çıkarmıştır. Politika yapıcıların, gerektiğinde erkenden ve otoriteyle birlikte hareket etmeleri için bankacılık denetçilerini daha iyi yetkilendirmeleri gerekiyor.
Daha küçük bankalar bile sistemik olabilir. Denetleme ve çözümleme otoriteleri sektör için yeterli iyileştirme ve çözüm planlaması sağlamalıdır. Bu, her durumda sistemik olamayabilen ancak bazı durumlarda sistemik olabilen bankaları da içermelidir. Bu, ABD’ye yönelik en son Finansal Sektör Değerlendirme Programının (Financial Sector Assessment Program) önemli bir tavsiyesiydi.
Çözüm rejimleri ve planlama yeterli esnekliğe ihtiyaç duyar. Politika yapıcılar, çözüm kurallarının ve planlarının finansal istikrar riskleri ile vergi mükelleflerinin çıkarlarını dengeleyecek kadar esnek olmasını sağlamalıdır. Bazı durumlarda, örneğin sistemik bir finans krizinden kaçınmak için hâlâ devlet desteğine ihtiyaç duyulabilir. Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund-IMF) örneğin Avro Bölgesi için sistemik risk istisnasının eşdeğerini önermiştir. Yetkililerin ‘A’ planını uygulamaya devam etmeleri gerekirken, başarısızlık anında belirli koşulların gerektirdiği şekilde ayrılma ve ayrılma esnekliğine ve örneğin farklı çözüm araçlarını birleştirmeye ihtiyaçları vardır.
Çözümde likidite çok önemlidir. Bankalar genellikle, bilanço potansiyel zararları yansıtmadan önce alacaklıların güvenini kaybetmeleri nedeniyle başarısız olurlar. Sermaye tamponlarının çözüm yoluyla yeniden oluşturulması, güvenin yeniden tesis edilmesi için tek başına yeterli olmayabilir. Yetkililerin, iflasa giden bankaların, merkez bankası bilançolarını korurken, teminatların önceden verilmesi ve hazırlık testlerinin yapılması da dâhil olmak üzere, likidite desteğini ne kadar hızlı alabilecekleri konusunda daha fazla ilerleme kaydetmesi gerekmektedir.
Birçok ülkedeki yetkililerin, İsviçre’ye tavsiye edildiği gibi, mevduat sigortası rejimlerini güçlendirmesi gerekiyor. 7/24 ödemeler, mobil bankacılık ve sosyal medya gibi yeni teknolojiler para yatırma işlemlerini hızlandırmıştır. Geçen yılın başarısızlıkları (iflasları) hızlı mevduat çekme işlemlerinin ardından gelmiş olup, mevduat sigortacıları ve diğer otoriteler şu anda pek çok kişinin yapabileceğinden daha hızlı harekete geçmeye hazır ve yetenekli olmalıdır. Başarısız olan ABD bankaları, yüksek derecede sigortasız mevduat ile finanse edilen, çok hızlı büyüyen bilançolara sahip, sıra dışı bankalardı. Daha geniş kapsamın düşünüldüğü durumlarda, yeterli düzeyde finanse edilmesi gerekecektir. Özellikle mevduat sigortasının geniş imkânlara sahip bir devlet tarafından desteklenmediği ülkelerde, politika yapıcıların mevduat sigortası kapsamını aşırı genişletmemeye dikkat etmeleri gerekir. Mevduat sigortası finansmanındaki orantılı bir artışla desteklenmezse, mevduat sahipleri hızla güvenlerini kaybedebilirler.
Sonuç olarak ilerleme kaydedildi ancak başarısız olamayacak kadar büyüklüğe son vermek için hâlâ kat edilecek daha çok yol bulunmaktadır. Geçen yılki banka iflasları, politika yapıcıların reform gündeminde kaydettiği ilerlemeye ilişkin değerli bir kontrol sağlamış ve geri kalan alana yönelik rotayı belirlemiştir.
IMF, üye ülkelerdeki denetim, çözüm, likidite yardımı ve Finansal Sektör Değerlendirme Programları ile teknik yardım dâhil olmak üzere mevduat sigortası çerçevelerini güçlendirme çabalarını desteklemek için aktif olarak çalışmaktadır. Dahası, yakın zamanda açıklanan uluslararası mevduat sigortası standardı incelemesi de dâhil olmak üzere, uluslararası düzeyde politika oluşturulmasına da katkıda bulunuyor ve bu yılın başında Finansal İstikrar Kurulu (Financial Stability Board) ile politika yapıcılara yönelik, karar almada transfer yetkilerinin kullanımına ilişkin bir çalıştaya da ev sahipliği yapıyor.
* Yazının ithafına dair kısa bir not: 2008-2009 eğitim ve öğretim döneminde 65’inci devre Müdavimi olarak iştirak ettiğimiz Milli Güvenlik Akademisi öncülüğünde ziyaret edilen Gelibolu ve çevresinde şahit olunan bir husus bizim için yaşamsal önemdedir: “Çanakkale Savaşlarına Yarbay rütbesi ile iştirak eden Mustafa Kemal’in gecelediği yer, ‘sahrada kendi imkânıyla topraktan oyduğu ve sol kol izi yaptığı oturak’ idi.” Türk Milleti şunu tüm açıklığıyla bilmelidir: “Ne Mustafa Kemal ne de başka iştirakçi Komutanların, Eratın, Şühedanın ve Gazilerin hakları ödenemez!”
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.