İskandinav Ülkelerinin Vergi Sistemlerine Bakış*

İskandinav ülkeleri, geniş sosyal güvenlik ağları ve evrensel sağlık hizmetleri, yükseköğrenim, ebeveyn izni ile çocuk ve yaşlı bakımı gibi hizmetlerin kamu tarafından finanse edilmesiyle tanınmaktadır. Yüksek düzeydeki hükümet harcamaları, doğal olarak yüksek düzeyde vergilendirmeyi gerektirir. 2021 yılında Danimarka’nın vergi-gayrisafi yurtiçi hâsıla (GSYİH) oranı %46,9, Norveç’in %42,2 ve İsveç’in %42,6 olmuştur. Bu, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) %24,5’lik bir orana karşılık gelir.

Peki, İskandinav ülkeleri vergi gelirlerini nasıl artırıyor? İlk döküm, tüketim vergileri ve sosyal güvenlik katkı paylarının -her ikisi de çok geniş bir tabana sahip olan vergilerdir- büyük ölçekli kamu programlarını finanse etmek için gereken ek gelirin çoğunu artırdığını gösteriyor.

1. Emek Gelirinin Vergilendirilmesi (Taxation of Labor Income)

2021’de Danimarka (%24,7), Norveç (%19,7) ve İsveç (%21,3), neredeyse tamamen bireysel gelir vergileri ve sosyal güvenlik katkı payları yoluyla bireysel vergilerden GSYİH’nın yüzdesi olarak yüksek tutarda vergi geliri elde etmiştir. Bu, ABD’deki bireysel vergilerde GSYİH’nın %17,5’ine denk gelir.

1.1. Vergi takozu (tax wedge)[1]

Ücret gelirleri üzerindeki vergilendirme düzeyini analiz etmenin bir yolu, işverenin bir çalışana maliyeti ile çalışanın net harcanabilir geliri arasındaki farkı gösteren “vergi takozuna” bakmaktır. 2021’de bir ülkenin ortalama ücretini kazanan çocuğu olmayan bekâr bir işçi için vergi takozu Danimarka’da %35,4, Norveç’te %36,0 ve İsveç’te %42,6 olmuştur. İskandinav ülkelerinin vergi takozları şu anda %28,4 olan ABD vergi takozunun ve %34,6 olan OECD ortalamasının üzerindedir.

1.2. Sosyal güvenlik katkı payları (social security contributions)

Sosyal güvenlik katkı payları, belirli programları finanse etmek ve gelecekte (şarta bağlı) bir sosyal yardım alma hakkı vermek için ücretlerden alınır. Sosyal güvenlik katkı payları büyük ölçüde sabit vergilerdir ve sınırlandırılma eğilimindedir.

Hem Norveç hem de İsveç, yüksek sosyal güvenlik katkıları alarak 2021’de GSYİH’nın yaklaşık %9’u tutarında geliri artırmıştır. ABD’de, sosyal güvenlik katkı payları (bordro vergileri) GSYİH’nın yaklaşık %6’sı kadar gelir artışı sağlıyor. Norveç ve İsveç’te, sosyal güvenlik katkı payları (işveren ve çalışan tarafı birlikte), ortalama ücret kazanan çocuğu olmayan bekâr bir işçinin toplam işgücü maliyetinin sırasıyla %18,8’ini ve %29,2’sini oluşturmaktadır. Bu, ABD’de %14,6 ile karşılaştırılıyor. Yalnızca Danimarka, sosyal programlarını finanse etmek için sosyal güvenlik katkı payları uygulamamaktadır. Bunun yerine, bu programlar için bireysel gelir vergisi gelirinden bir pay kullanmaktadır.

1.3. En yüksek bireysel Gelir Vergileri

En yüksek bireysel gelir vergisi oranları, Norveç hariç, İskandinav ülkelerinde oldukça yüksektir. Danimarka’nın en yüksek yasal kişisel gelir vergisi oranı %55,9, Norveç’inki %38,2 ise İsveç’inki %52,3’tür.

Ancak vergi oranları, İskandinav gelir vergisi sistemlerinin en açıklayıcı özelliği olmak zorunda değildir. Aslında, ABD’nin en yüksek bireysel gelir vergisi oranı, Norveç’in en yüksek oranı olan %43,7’den (federal ve eyalet toplamı) daha yüksektir.

İskandinav ülkeleri, yalnızca yüksek gelirli vergi mükelleflerinden değil, (üst) orta sınıf kazananlardan en yüksek kişisel gelir vergisi oranlarını alma eğilimindedir. Örneğin, Danimarka’nın %55,9’luk en yüksek bireysel gelir vergisi oranı, ortalama gelirin 1,3 katından fazla olan tüm gelirler için geçerlidir. ABD perspektifinden bakıldığında bu, 82 bin ABD dolarının üzerindeki tüm gelirlerin (yaklaşık 63 bin ABD doları olan ortalama ABD gelirinin 1,3 katı) %55,9 oranında vergilendirileceği anlamına gelir.

Norveç ve İsveç benzer şekilde sabit gelir vergisi sistemlerine sahiptir. Norveç’in %38,2’lik en yüksek bireysel vergi oranı, ortalama Norveç gelirinin 1,5 katından fazla olan tüm gelirler için geçerlidir. İsveç’in %52,3’lük en yüksek bireysel vergi oranı, ortalama ulusal gelirin 1,1 katından fazla olan tüm gelirler için geçerlidir.

Buna karşılık, ABD, ortalama ABD gelirinin (yaklaşık 530 bin ABD doları) 8,5 katı olan %43,7’lik (federal ve eyalet toplamı) en yüksek bireysel gelir vergisi oranını alır. Bu nedenle, vergi mükelleflerinin nispeten daha küçük bir kısmı en yüksek oran ile karşı karşıyadır.

Daha da önemlisi, bir gelir vergisinin genel kademeli özelliği, yalnızca üst oran ve eşiğine değil, tüm vergi dilimlerinin, muafiyetlerin ve kesintilerin yapısına bağlıdır. Ayrıca, belirli bir vergi sistemi verildiğinde elde edilen vergi gelirinin tutarı, vergiye tabi gelirin dağılımına bağlıdır.

2. Katma Değer Vergisi (KDV; Value-Added Taxes)

Tüm İskandinav ülkeleri, gelir vergileri ve sosyal güvenlik katkı paylarına ek olarak, önemli miktarda Katma Değer Vergisinden (KDV) de gelir elde etmektedir. KDV, tüketimi vergilendirmeyi amaçladıkları için satış vergilerine benzer. Ancak KDV, nihai satış fiyatı üzerinden değil, mal veya hizmetin her üretim aşamasındaki katma değeri üzerinden hesaplanmaktadır.

Tüketim vergisi olarak KDV ekonomik olarak verimlidir: ekonomiye nispeten az zarar vererek önemli tutarlarda gelir sağlayabilir. Bununla birlikte, yapıya bağlı olarak, düşük gelirliler gelirlerinin daha büyük bir bölümünü tüketme eğiliminde olduklarından KDV gerileyebilir.

2021 yılında Danimarka, KDV yoluyla GSYİH’nın yaklaşık %9,6’sını, Norveç %8,2’sini ve İsveç %9,2’sini toplamıştır. Her üç ülkede de %25 KDV oranı vardır. ABD’de ulusal bir satış vergisi veya KDV yoktur. Bunun yerine eyalet ve yerel satış vergileri bulunmaktadır. Ülke genelinde ortalama vergi oranı (nüfusa göre ağırlıklandırılmış) yaklaşık %7,5’tir. Daha dar bir tabanla birleşen çok daha düşük oran nedeniyle, ABD satış vergileri GSYİH’nın yalnızca yaklaşık %2’sini gelir olarak toplar.

3. Kurumlar Vergisi (Business Taxes)

İskandinav ülkeleri gelir vergisi, sosyal güvenlik katkı payları ve KDV yoluyla bireylerden önemli tutarda vergi geliri elde ederken, kurumlar vergisi -ABD’de olduğu gibi- gelir açısından daha az önemli bir rol oynamaktadır.

2021’de ABD, GSYİH’nın %1,4’ünü OECD ortalaması olan %2,9’un altında kurumlar vergisi çıkarmıştır. Danimarka ve İsveç, GSYH’den sırasıyla %3,7 ve %3,0 ile OECD ortalamasına benzer bir pay çıkarmıştır. Norveç, GSYİH’nın %9,7’sine eşit kurumsal gelir ile istisnadır. Norveç, büyük petrol rezervlerine sahiptir ve şirketlerden madencilik faaliyetlerinde %78’lik bir kurumlar vergisi oranı almaktadır.

Tüm İskandinav ülkelerinin kurumlar vergisi oranları ABD’nin oranından daha düşüktür. 2022 yılında hem Danimarka hem de Norveç’in kurumlar vergisi oranları %22 ve İsveç’in kurumlar vergisi oranı %20,6 idi. Şirketler üzerindeki ABD vergi oranı %25,8 (federal ve eyalet birleşik) ile biraz daha yüksektir.

4. Sermaye Kazancı ve Temettü Vergileri (Capital Gains and Dividend Taxes)

İskandinav ülkelerinde sermaye kazancı ve temettülerin vergilendirilmesi, Danimarka ve Norveç dışında ABD’ye benzer. Danimarka’nın temettü ve sermaye kazancı üzerindeki en yüksek vergi oranı, %42 ile OECD’deki en yüksek vergi oranları arasındadır. Norveç (%35,2) 2022’de sermaye kazancı üzerindeki vergisini artırmıştır.

İsveç’in (%30) sermaye kazancı ve temettü vergileri ABD ile daha uyumludur. ABD temettü ve sermaye kazancını %28,94 oranında vergilendirir (federal ve eyalet birleşik).

  1. Sonuç

İskandinav ülkeleri, ABD’den daha geniş kapsamlı bir kamu hizmetleri (evrensel sağlık hizmetleri ve yükseköğrenim gibi) sunmaktadır. Bununla birlikte, bu tür programlar, İskandinavya’nın nispeten yüksek vergi-GSYİH oranlarına yansıyan daha yüksek düzeyde vergilendirmeyi gerektirmektedir.

ABD’de bu tür kamu hizmetlerinin benimsenmesi doğal olarak daha yüksek vergilendirme seviyeleri gerektirecektir. ABD, vergileri İskandinav ülkelerini yansıtacak şekilde artırsaydı, vergiler -özellikle orta sınıf üzerindekiler- yeni bir KDV ve daha yüksek sosyal güvenlik katkı payları yoluyla artardı. Politika yapıcılar İskandinav modelini izliyor olsaydı, işletme ve sermaye vergilerinin mutlaka artırılması gerekmezdi.

İskandinav ülkelerinde vergilerin bu şekilde yapılandırılması şaşırtıcı değildir. Önemli tutarlarda gelir elde etmek için vergi tabanının geniş olması gerekir. Bu, KDV yoluyla tüketim üzerinden daha yüksek vergiler ve daha yüksek sosyal güvenlik katkı payları yoluyla orta gelirli vergi mükellefleri için daha yüksek vergiler anlamına gelir. Kurumlar vergisi daha az güvenilir bir gelir kaynağıdır (ülke petrolün zirvesinde değilse). Kısacası, İskandinav ülkeleri vergilendirmeyi emek ve tüketime odaklamaktadır.

[1] Vergi takozu, çocuğu olmayan ortalama tek bir işçinin (ortalama kazancın %100’üne sahip tek bir kişi) ödediği vergi tutarı ile işveren için karşılık gelen toplam işgücü maliyeti arasındaki oran olarak tanımlanır. Ortalama vergi takozu, işgücü geliri üzerindeki verginin istihdamı ne ölçüde caydırdığını ölçer. Bu gösterge, işgücü maliyetinin yüzdesi olarak ölçülür.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.