Credit Suisse’deki kriz, İsviçre’de finansal istikrar çerçevesi konusunda geniş bir tartışma başlatmıştır. Ulusal Bankalar Kanunu’nda (National Bank Act), İsviçre Ulusal (Merkez) Bankasının finansal sistemin istikrarına katkıda bulunulacağı belirtilmiş olup, yasa koyucular bu amaçla belirli görev ve araçlar tahsis etmişlerdir. Bir kriz durumunda, İsviçre Merkez Bankası (Swiss National Bank-SNB) bu görevini özellikle son kredi mercii (lender of last resort) olarak hareket ederek ve sistemik olarak önemli, ödeme gücü olan ancak artık piyasada kendilerini yeniden finanse edemeyen yerli bankalara likidite sağlayarak yerine getirmektedir. Mart 2023’te Credit Suisse’de yaşanan kriz, İsviçre Merkez Bankası’nın son kredi mercii olma rolüne yönelik ağır talepler doğurdu. İsviçre Merkez Bankası, benzeri görülmemiş ölçekte likidite yardımı sağlayarak, ilk olarak Credit Suisse’ye çözüm bulmak için gerekli zaman penceresini oluşturdu ve ardından Credit Suisse’nin UBS (başka bir İsviçre bankası) tarafından satın alınmasına önemli destek sağladı.
Credit Suisse’nin bu yıl (2023) 19 Mart’ta UBS tarafından satın alınması küresel bir finans krizinin önüne geçmiştir. Yetkililer 2022 sonbaharından bu yana satın alma dışındaki seçenekleri de inceliyorlardı. Bunlar arasında Credit Suisse’nin kararı veya bankanın geçici kamulaştırılması (temporary public ownership-TPO) da yer alıyordu. İlgili riskleri değerlendirdikten sonra yetkililer, sonunda Credit Suisse’nin UBS tarafından satın alınmasından yana çıktılar. O dönemde finansal piyasaların kırılganlığı göz önüne alındığında, bir kararın finans sistemini istikrarsızlaştıracağı yönünde korkular vardı. Geçici kamulaştırma durumunda vergi mükellefleri için risklerin çok yüksek olduğu düşünülüyordu.
İsviçre Merkez Bankası’nın likidite yardımı krizin başarıyla yönetilmesinde belirleyici oldu. Daha önce hiçbir merkez bankası tek bir bankaya bu kadar büyük miktarda likidite sağlamamıştı. Zirve noktasında toplam tutar, üç farklı para birimi cinsinden 168 milyar İsviçre frangı (CHF) idi ve İsviçre Merkez Bankası, likidite talep edildiği günlerde Credit Suisse’ye bunu sağladı. İsviçre Merkez Bankası, ancak köklü süreçleri ve kriz senaryolarına yönelik iyi hazırlıkları sayesinde bu kadar kısa bir sürede Credit Suisse’ye gerekli likiditeyi sağlayabildi ve böylece piyasalar hareketlendiğinde bankanın yükümlülüklerini tam olarak yerine getirebildi.
Credit Suisse’ye likidite yardımı sağlamak, İsviçre Merkez Bankası’nın azami esnekliğini gerektiriyordu. Son çare kredi veren kuruluş olarak, başlangıçta Credit Suisse’ye klasik likidite yardımı (classic liquidity assistance-ELA) sağladı. İsviçre Federal Konseyi’nin acil kararnamesine dayanarak ilave bir likidite yardımı kredisi (additional liquidity assistance loan; ELA+) de sağlandı. Bu olanağın yasal dayanağı, “ilave likidite yardımı kredisi” kapsamında verilen kredilerin yalnızca iflas davalarında imtiyazlı haklar yoluyla güvence altına alınmasını mümkün kılıyordu. Sonuçta İsviçre Merkez Bankası, federal hükümetin Kamu Likidite Desteği (Public Liquidity Backstop-PLB) ile garanti edilen bir kredi daha verdi.
“İlave likidite yardımı kredisi” sayesinde Credit Suisse’deki yüksek ve olağanüstü hızlı çıkışlar (mevduat çıkışları/çekişleri) aşamasında kapsamlı bir çözüm bulmak için gereken zaman penceresini oluşturmak mümkün oldu. “İlave likidite yardımı kredisi” olmasaydı Credit Suisse, UBS tarafından satın alımın duyurulmasından önce finansal yükümlülüklerini yerine getirememe tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı ve bu da finansal istikrar açısından önemli riskler doğuracaktı. Ancak satın almanın duyurulmasından sonra bile İsviçre Merkez Bankası’nın likidite yardımı Credit Suisse ve UBS için önemini sürdürdü.
Finansal istikrar alanında İsviçre Merkez Bankası’nın manevra alanının yasal sınırları bulunmaktadır. Finansal sistemin istikrarı için de önemli olan diğer görevler farklı otoritelerin sorumluluğundadır. Örneğin İsviçre Merkez Bankası, bankaların denetiminden sorumlu değildir ve bir bankayı devralmak veya tasfiye etmek için hiçbir yasal dayanağı yoktur. Benzer şekilde, İsviçre Merkez Bankası bankalardaki müşteri mevduatını garanti edemez veya bankalara teminatsız, yani yeterli teminat olmadan likidite sağlayamaz; üstelik bunu küresel finansal istikrara tehdit oluşturan akut bir kriz durumunda da yapamaz. İsviçre Merkez Bankası’nın görev ve araçlarına ilişkin yasal çerçevenin yanı sıra yetkililer arasındaki görev dağılımı da açıktır.
İsviçre Merkez Bankası için, son çare olarak kredi veren kurum olma rolü son derece önemlidir. Ne Credit Suisse’deki krizde ne de daha önceki krizlerde, bir bankanın talep etmesi veya finansal istikrarın korunması için gerekli olması halinde İsviçre Merkez Bankası’nın acil likidite yardımı sağlayamayacağı bir durum söz konusu değildi.
İsviçre Merkez Bankası, son çare kredi veren kuruluş olarak görevlerini her zaman en iyi şekilde yerine getirebilmek için sürekli çalışmaktadır. Bu, kendi acil durum operasyonlarını test etmenin yanı sıra, kriz durumlarında döviz cinsinden likidite yardımı sağlama konusunda özellikle değerli olan diğer kilit merkez bankalarıyla iyi temasları sürdürmeyi de kapsamaktadır. Ancak aynı zamanda uygun teminatlara ilişkin çerçevenin düzenli olarak gözden geçirilmesini ve bu konuda diğer merkez bankalarıyla diyalog kurulmasını da içermektedir.
İsviçre Merkez Bankası, bankaların likidite karşılığında sağlayabileceği geniş yelpazedeki teminatları kabul etmektedir. Buna hem konut hem de ticari varlıklar üzerindeki ipotekler dâhildir. Bunlar İsviçre bankalarının yurt içi kredi hacminin %85’inden fazlasını oluşturmaktadır. İsviçre Merkez Bankası ayrıca daha düşük kredi notuna sahip menkul kıymetleri, kredi menkul kıymetleştirmelerini ve hisse senetlerini teminat olarak kabul etmektedir. Teminat aynı zamanda İsviçre dışındaki borçlulardan da gelebilir ve yabancı para cinsinden olabilir. Kapsam, kalite ve risk bazlı kesintiler açısından İsviçre Merkez Bankası’nın uygun gördüğü teminatlar diğer merkez bankalarıyla karşılaştırılabilir niteliktedir.
Ayrıca İsviçre Merkez Bankası, teminat çerçevesini sürekli olarak geliştirmektedir. Örneğin 2019 yılında sadece sistemik öneme sahip bankaların değil, tüm bankaların ipotek karşılığı likiditeye erişiminin sağlanmasına yönelik bir proje başlatmıştır. Pilot aşamanın tamamlanmasının ardından bankalar gerekli hazırlıkları yaptıkları takdirde likidite elde edebileceklerdir.
Acil durum likiditesinin sağlanması konusunda bu krizden ne gibi dersler çıkarıldı? Credit Suisse vakası, müşteri mevduatı çıkışlarının artık mevcut düzenlemelerde varsayıldığından çok daha hızlı ve daha kapsamlı olabileceğini açıkça göstermiştir. Üstelik Credit Suisse, bir kriz anında büyük tutarlardaki acil likidite yardımına ulaşabilmek için İsviçre Merkez Bankası’na teminat olarak verebileceği yeterli varlıkları hazırlamamıştı. Bu nedenle “ilave likidite yardımı kredisi”ni mümkün kılmak için acil durum yasasının kullanılması gerekiyordu.
Bundan şu dersler çıkarılabilir: İlk olarak, likidite düzenlemeleri, mevduat çıkışlarının potansiyel olarak daha hızlı ve daha büyük olduğu yeni gerçekliğe göre ayarlanmalıdır. İkincisi, bankaların İsviçre Merkez Bankası’na ve diğer merkez bankalarına aktarabilecekleri yeterli teminatları hazırlamaları ileriye dönük olarak büyük önem taşımaktadır. Üçüncüsü, İsviçre Merkez Bankası’nın, yeterli teminatı olmayan zor durumdaki bankalara likidite kredisi sağlamasını sağlayacak etkin bir Kamu Likidite Desteğinin olması gerekmektedir. Kamu Likidite Desteğinin riskleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu yaklaşım, bir bankacılık krizinde devlet ile merkez bankası arasındaki yerleşik rol dağılımıyla örtüşmektedir. “İlave likidite yardımı kredisi”, İsviçre Merkez Bankası’nın olağan araç setinin bir parçası haline gelmemelidir.
İsviçre Merkez Bankası’nın likidite sağlama isteği ve yeteneği, Credit Suisse’deki akut krizin yönetilmesinde ve dolayısıyla İsviçre ve dünyanın geri kalanı için ciddi ekonomik sonuçlar doğuracak bir finans krizinin önlenmesinde hayati önem taşıyordu. Ancak akut bir kriz durumunda bile İsviçre Merkez Bankası her zaman kanunla belirlenen çerçeveye bağlı kalmalı ve burada öngörülen yetkililere verilen rollere uymalıdır.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.