Jeoekonomi Çağında Kurumsal Yönetişim

Giriş

Şirketler hukuku ve kurumsal yönetişim için “Tarihin Sonu”[1], ABD-Çin rekabeti, tekno-milliyetçilik, ekonomik yaptırımlar, ihracat kontrolleri, tedarik zinciri kırılganlığı ve çokuluslu şirketlerin ve hükümetlerinin, Soğuk Savaş sonrası ekonomik düzenin işlediği birçok varsayımı altüst eden küresel bir ortamda “riskten kaçınma” (de-risk) çabalarıyla işaretlenen karmaşık bir sonuca ulaşmıştır.

Bu yeni küresel ortam, “ekonomik araçlar kullanılarak güç siyasetinin peşinde koşmak” (the pursuit of power politics using economic means[2]) manasında jeoekonomi çağını başlatmıştır. Jeoekonomi, kâr odaklı ticari işletmelerin eylemlerini, jeopolitik rakiplere karşı hükümet gücünü artırmak için kaldıraçlamayı, kısıtlamayı veya engellemeyi gerektirdiğinden, şirketleri alışık olmadıkları ve örgütsel olarak pek uygun olmadıkları bir role yerleştirmektedir. Sonuç olarak, jeoekonomi çağı, kurumsal yönetişim ortamında önemli değişikliklere işaret eder.

Son zamanlarda yayınlanan bir makalede, jeoekonominin halka açık ABD (Amerika Birleşik Devletleri) şirketlerinin kurumsal yönetişimi için olası etkileri araştırılmaktadır. Araştırmayı çerçevelemek için, yirmi birinci yüzyılın başında akademik kurumsal yönetişim tartışmalarına aşılanan küreselleşme ve yakınsama konusundaki iyimserlik, günümüzdeki ayrışma tartışmalarını besleyen daha karanlık “silaha dönüştürülmüş karşılıklı bağımlılık” (weaponized interdependence) vizyonuyla karşılaştırılmaktadır. Makalede, silaha dönüştürülmüş karşılıklı bağımlılığı yönlendiren başlıca güçlerden biri olan Çin ve ABD arasındaki jeopolitik zincirleme tepkimedeki adımlar izlenmiştir.

Makalenin jeoekonominin ABD kurumsal yönetişimi üzerindeki etkilerine ilişkin ön değerlendirmesi şunları vurgulamaktadır:

1. Artan Risk Algıları

Şirketlerin jeopolitik risk algıları artık yaygın ve keskindir. Risk algısının diğer son ölçümleri[3] ile tutarlı olarak, makale yazarının araştırmaları son yirmi yılda Form 10-K’da çeşitli jeopolitik risk biçimlerinin anılmasında büyük artışlar olduğunu göstermektedir. Örneğin, “tedarik zinciri kırılganlığı/kesintisi” (supply chain vulnerability/interruption) ifadesinin anılma sayısı 2003 yılında neredeyse sıfır iken, 2023’te 6 binin üzerine çıkmıştır.

2. Giderek Karmaşıklaşan Bir Politika Ortamı

Jeoekonomide olduğu gibi ESG’de [çevre, sosyal ve kurumsal yönetişim (environmental, social and governance) sorunlarına ilişkin kaygı] de, şirketler operasyonlarının dışsallıklarını içselleştirmeye ve özel sektörün olağan ticari yetki alanının ötesinde hedeflere ulaşmak için hükümetle ortaklık kurmaya veya hükümetin yerine geçmeye çağrılmaktadır. Politika açısından, bunu “ESG + G” [jeopolitik veya jeoekonomi için (geopolitics or geoeconomics)] dönemi olarak düşünmek faydalıdır. Ancak ESG konusundaki acımasız siyasi bölünmenin aksine, Washington’da küresel güvenliğe ve Çin’in oluşturduğu kurallara dayalı uluslararası düzene yönelik algılanan tehdidi ele alacak politikalara yönelik yaygın bir iki partili destek bulunmaktadır. Bu, şirketlerin jeopolitik rekabetin ön saflarında uzun vadeli rollerine uyum sağlamaları gerekeceğini göstermektedir.

3. Şirketler Düzeyinde Kurumsal Yönetişim Üzerindeki Etkiler

  • Yönetim kurulu ve üst düzey yönetici uzmanlığı (board and senior executive expertise): ABD şirketleri jeopolitik uzmanlık konusunda “yap ya da satın al” (make or buy) kararıyla karşı karşıyadır. Araştırmada, uluslararası deneyime sahip bağımsız yöneticilerin sayısı ve yüzdesinin önemli olduğu ve istikrarlı bir şekilde arttığı, ancak hükümette veya askeri alanda deneyime sahip bağımsız yöneticilerin sayısının -muhtemelen jeopolitik riskin denetimiyle doğrudan ilgili beceriler için değerli bir eğitim alanı- mütevazı olduğu ve azaldığı gösterilmektedir.
  • Jeopolitik risk yönetimi (governance of geopolitical risk): ABD şirketlerinin jeopolitik riskin şirket içinde nerede ve nasıl değerlendirildiğini açıklaması hâlâ alışılmadık bir durumdur. 2018 yılından Mart 2024’e kadar tüm kamuya açık arşivlerde yapılan arama, yalnızca 110 Russell 3000 şirketinin (yüzde 3,6) belirli bir kurumsal yönetişim organının veya görevlisinin jeopolitik riskin (siber güvenlik hariç) gözetiminden sorumlu olduğunu açıkladığını ortaya koymaktadır. Açıklama yapan şirketlerin çoğunda, yönetim kurulu, tek başına veya üst düzey yönetimle birlikte jeopolitik riski denetler. Az sayıda şirket bu görevi uzmanlaşmış bir risk komitesine veya risk görevlisine vermiştir. Açıklama yapan şirketlerin hemen hemen hiçbiri jeopolitik riskin nasıl değerlendirildiği veya azaltıldığı hakkında bilgi sağlamaz.
  • Yasal uyum (compliance): Trump yönetiminde filizlenen yaptırımlar ve teknoloji transferi kısıtlamalarının yoğunluğu, Biden yönetiminde büyümeye devam etmiş ve kurumsal uyum işlevine karmaşıklık eklemiştir. Artık rutin olarak “ekonomik yaptırımların yeni FCPA [Foreign Corrupt Practices Act (Yabancı Yolsuzluk Uygulamaları Yasası)]” olduğu söylenirken[4], diğerleri[5] “ihracat kontrollerinin yeni yaptırımlar” olduğunu belirtmiştir. Kurumsal strateji ve operasyonlara yönelik artan jeopolitik risk, bazı firmalarda genel danışmanın rolünü değiştirmekte[6], risk değerlendirmesi, kriz yönetimi ve stratejik rehberlikteki rollerini genişletiyor gibi görünmektedir.
  • Tedarik zinciri yönetimi (supply chain management): Biden yönetimi, ABD tedarik zinciri dayanıklılığını ulusal güvenlik ve rekabet meselesi olarak desteklemiştir. Amerika İçin CHIPS (Creating Helpful Incentives to Produce Semiconductors-Yarı İletken Üretimine Yönelik Yararlı Teşvikler Yaratmak) Yasası, gelişmiş çip üretiminde ABD kapasitesini destekleyerek yarı iletkenlerin ana kaynağı olarak Tayvan’a olan bağımlılığı azaltmayı amaçlıyordu. Stratejinin bir diğer kısmı da ABD müttefikleri arasında ağlar oluşturarak tedarik zinciri konularında koordinasyonu ve güven oluşturmayı iyileştirmektir. Başarılı bir dostluk, genellikle uzun tedarik zincirlerinin her aşamasını değerlendirmek ve yönetmek için Batılı hükümetler ve şirketler arasında yakın iş birliği gerektiren karmaşık ve uzun bir süreç olacaktır. Bu gerçeklik göz önüne alındığında, bir yorumcunun belirttiği gibi, dostluk “ekonomik ve düzenleyici yakınsamayı hedefleyen demokratik devletlerden oluşan yeni bir ticaret bloğu olasılığını gündeme getirmektedir.”[7]
  • Dava riski (litigation risk): Az önce tartışılan ve söz konusu araştırmanın ortaya koyduğu Form 10-K risk faktörü sayımlarında da gösterildiği üzere artan yasal uyum riskleri ve tedarik zinciri yeniden yapılandırma zorlukları, iki önemli dava riski kaynağını ima etmektedir: Delaware yargısının, bir yönetim kurulunun izleme görevine ilişkin bilinen Caremark doktrini ve kurumsal iletişimlerdeki önemli ölçüde yanıltıcı ifadeler ve eksiklikler nedeniyle açılan menkul kıymet toplu davaları [the Delaware judiciary’s well-known Caremark doctrine on a board’s duty to monitor, and class action securities litigation for materially misleading statements and omissions in corporate communications]. Mevcut Delaware doktrinine göre, bir yönetim kurulu veya bir görevlinin ihracat kontrollerine ve ilgili ulusal güvenlik düzenlemelerine uyumu izlememesi nedeniyle oluşan kurumsal kayıplar ile ilgili olarak Caremark sorumluluğu potansiyeli açıkça mevcuttur, çünkü bunlar pozitif hukukun ihlallerini oluşturur. Ancak, örneğin tedarik zinciri zaaflarından veya sermaye tahsis kararlarında coğrafi/politik risk faktörlerinin kötü tahmininden kaynaklanan kayıplar gibi yasal ihlallerin yokluğunda jeopolitik olarak tetiklenen kurumsal travma için Caremark sorumluluğu potansiyeli hakkında ilginç sorular devam etmektedir. Bunlar, Delaware Yüksek Mahkemesi’nin “Segway Inc. v. Cai” kararında (14 Aralık 2023) bir Caremark iddiasının temeli olarak reddedilen türden “günlük iş sorunları” değildir. Artan dava riskinin ikinci bir biçimi, menkul kıymet kamuyu aydınlatmalarından kaynaklanmaktadır. Jeopolitik gerginlikler ve olaylar ile ilgili risklerin büyüklüğü ve kapsamı giderek arttıkça, önemli jeopolitik riskleri kamuya açıklamama nedeniyle hissedarlar arasında toplu dava açılması ihtimali de artmıştır. Ancak aynı zamanda şirketler, kamuya açıklanması gereken riskleri belirlemede önemli zorluklarla karşı karşıyadır.
  • Yatırımcı/kamu ve hükümet ilişkileri (investor/public and government relations): Jeoekonomi ayrıca yönetim kurullarını Çin’de devam eden yatırım veya operasyonlara yönelik eleştiriler ve hissedarların jeopolitik konulardaki teklifleri gibi yeni yatırımcı ve halkla ilişkiler zorluklarıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu zorluklar, ESG hareketiyle aynı zamana denk gelen birbiriyle ilişkili “kurumsal amaç” ve “sorumlu kapitalizm” tartışmalarıyla bağlantılı olarak ortaya çıkan tartışmaları artırmaktadır. Düzenleyici otoritelerin ihracat kontrolleri ve kritik altyapının korunması ile ilgili ulusal güvenlik düzenlemelerinin geliştirilmesi ve uygulanmasında giderek daha fazla özel sektöre güvenmek zorunda kalması nedeniyle kurumsal etki daha da tartışmalı bir konu haline gelebilir.

Sonuç

Şirketler artık ekonomik yollarla yürütülen devlet yönetiminin ön saflarında yer almaktadır. Şirketlerin Pax Americana sonrası dünyaya nasıl ve ne kadar etkili bir şekilde uyum sağladığı hakkında öğrenilecek çok şey vardır. Jeoekonomi çağında kurumsal yönetişimin anlamını çıkarmak için akademisyenlerin ve uygulayıcıların önlerinde çok iş bulunmaktadır.

[1] <https://openyls.law.yale.edu/handle/20.500.13051/4602>

[2] <https://www.fiia.fi/en/publication/navigating-geoeconomic-risks>

[3] <https://pages.oxan.com/rs/109-ILL-989/images/2023-political-risk-survey-report.pdf>

[4] <https://www.bracewell.com/resources/export-controls-are-new-sanctions-and-other-enforcement-trends-2024/>

[5] <https://www.bracewell.com/resources/export-controls-are-new-sanctions-and-other-enforcement-trends-2024/>

[6] <https://www.legal.io/articles/5462021/How-Geopolitical-Threats-Reshape-the-Role-of-General-Counsel>

[7] <https://www.swp-berlin.org/publications/products/comments/2022C45_Geopolitics_Supply_Chains.pdf>

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.