Kapsayıcı Bir Uluslararası Adalet Divanı: Hâlâ Gidilecek Uzun Bir Yol mu Var?*

Uluslararası Adalet Divanı Enformasyon Dairesi (the Information Department of the International Court of Justice-ICJ), 24 Ekim’de (2023), Uluslararası Adalet Divanı’nın Kurallarını, İç Yargı Uygulamasına İlişkin Kararı ve Uygulama Yönergelerini (Resolution concerning the Internal Judicial Practice and the Practice Directions) “toplumsal cinsiyeti de kapsayacak” (provisions gender inclusive) şekilde değiştirdiğini duyuran bir basın açıklaması yayınladı. Bu reform, diğer uluslararası yargı organları tarafından uzun zaman önce hâlihazırda uygulanan değişikliklerle uyumludur. Uluslararası Adalet Divanı belgelerinin hem Fransızca hem de İngilizce sürümlerinde yapılan değişiklikleri tespit etmek kolay değildir. Bu belgelerde genellikle yapılanlardan farklı olarak, değiştirilen hükümler tek tek yıldız işaretiyle işaretlenmemiştir. Ancak değişiklikler, belgelerin alt kısmındaki sorumluluk reddi beyanlarıyla belirtilir. Uluslararası Adalet Divanı’nın cinsiyeti kapsayan bir belgenin Fransızca olarak hazırlanmasındaki zorlukları nasıl ele aldığını gösteren sorumluluk reddi beyanının Fransızca sürümü özellikle ilgi çekicidir. Gerçekten şunu belirtiyor: “Eril gramer cinsiyeti, herhangi bir sosyal veya biyolojik cinsiyet işareti olmadan, genel değerinde kullanılıyor.” [Le genre grammatical masculin est employé dans sa valeur générique, sans marque de genre social ou biologique.]

Esas itibariyle bu koşullar altında Uluslararası Adalet Divanı, Fransızcada cinsiyete duyarlı bir terminolojiye geçemese de konuyu dikkate aldığını ve konuyla ilgili olduğunu vurgulamak istemiştir. Genel Kurul önünde Başkan Donoghue tarafından da kabul edildiği gibi, Uluslararası Adalet Divanı “cinsiyet eşitliği ve katılıma ilişkin bakış açılarını ve inançları şekillendirmede dilin önemi”ni (the importance of language in shaping viewpoints and beliefs on gender equality and inclusion) kabul etmektedir.

Bu yazıda, Uluslararası Adalet Divanı tarafından Kurallar, İç Yargı Uygulamasına İlişkin Karar ve Uygulama Yönergeleri hakkında yapılan değişiklikleri, yapılan diğer değişiklikleri ve bunların Uluslararası Adalet Divanı’nın kurumsal imajı üzerindeki daha geniş etkisini yansıtarak, Uluslararası Adalet Divanı’nın kapsayıcı bir kurum olarak rolünü araştırmak için bir fırsat olarak görüyorum.

Cinsiyetin Ötesinde: Dünya Mahkemesinin Endişesi Olarak Kapsayıcılık

Bu değişiklikleri kabul etme kararının, Uluslararası Adalet Divanı’nın faaliyet gösterdiği daha geniş kurumsal ve siyasi bağlama yerleştirilmesi gerekmektedir. Başkan Donoghue’nun 25 Ekim’de (2023) Genel Kurul’un Altıncı Komitesi önünde yaptığı son konuşmasında da vurguladığı gibi, Uluslararası Adalet Divanı’nın reformlarına ilişkin güncel tartışmalar canlı ve Mahkeme Tüzüğü (69. ve 70. maddelerindeki sıkı prosedüre tabi olan) ile Mahkeme İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına yönelik çok sayıda teklifte bulunuldu. Kendisinin de belirttiği gibi, reform tekliflerinden bazıları hâkimlerin seçim prosedürünü değiştirmeyi, şartların yenilenemezliğini getirmeyi hedefliyordu, bazıları ise örneğin uluslararası kuruluşlara çekişmeli davalar sunma olanağını açarak daha geniş katılımı teşvik etmeye yönelikti. Bazı öneriler, Uluslararası Adalet Divanı’nı uluslararası yargılama için daha kapsayıcı bir forum haline getirme ihtiyacına tam olarak odaklandı. Bu noktada Başkan Donoghue şunları söyledi: “Son olarak, Mahkemenin ‘Dünya Mahkemesi’ lakabını hak etmesi için gerekli görünen iki değişiklik kategorisine dikkat çekmek istiyorum. Birincisi, 38. maddenin mevcut lafzının da ima ettiği gibi, Tüzüğün bazı Devletlerin ‘uygar’ olduğunu, diğerlerinin ise olmadığını öne süren laflardan arındırılması gerekiyor. İkincisi, Tüzüğü ve aslında tüm yasayı cinsiyeti de kapsayacak şekilde yeniden tasarlamanın zamanı gelmiştir. Aslına bakılırsa Mahkeme, Mahkeme İç Tüzüğü’nün, Mahkemenin İç Yargı Uygulamasına İlişkin Kararın ve Uygulama Talimatlarının toplumsal cinsiyeti de içeren formülasyonları hem resmi dillerimiz olan Fransızca hem de İngilizce olarak kullanacak şekilde güncellenmesi sürecini yakın zamanda tamamlamıştır. Bu konudaki çabalarımız Tüzükte yapılacak benzer değişikliklere örnek teşkil edebilir.”

İlginçtir ki, Uluslararası Adalet Divanı iletişim ofisi, Uluslararası Adalet Divanı’nın sosyal medya hesaplarından konuşmanın yapıldığını duyururken, odada kilit kurumsal rollerde oturan kadınların varlığını vurgulamaya karar vererek, o anın cinsiyet perspektifinden simgeliğini ve önemini vurguladı.

Bir yanda Uluslararası Adalet Divanı’nın temel işleyiş belgelerinde yapılan değişiklikler, diğer yanda Başkan Donoghue’nin konuşması, Uluslararası Adalet Divanı’nın, anılan Mahkeme’yi etkileyen temel sorunlardan birinin farkında olduğunu gösteriyor: kapsayıcılık eksikliği. Bu bağlamda, yalnızca toplumsal cinsiyet temelli bir perspektiften değil, aynı zamanda Küresel Güney bakış açısından da eleştiriler gündeme getirilmiş ve bu eleştiriler çoğu zaman tepki veya güvensizlikle sonuçlanmıştır. Bunu göz önünde bulundurarak, belgelerin metninde yapılan değişikliklerin olumlu bir gelişme olarak takdir edilmesi gerekirken, bunun kapsayıcılığı sağlamanın tarihsel olarak önemli bir zorluk olduğu bir ortamda gerçekten önemli bir değişiklik yaratıp yaratamayacağı veya sadece Mahkeme tarafından yapılan iletişim ve imajla ilgili bir hamle teşkil edip etmediği merak konusu oluyor.

Sorunların hâlâ devam ettiği açıkça görülüyor: metin formülasyonundaki bir değişikliğin veya yalnızca bir sorumluluk reddi beyanının bir kurumu aniden değiştirebileceğini varsaymak saflık olur.

Mesela Başkanı kadın olmasına rağmen kadınlar şu anda Uluslararası Adalet Divanı’nda yeterince temsil edilmiyor. Yakın zamanda, yani 9 Kasım’da (2023) kürsüye iki kadın (biri yeniden seçilmek, diğeri yeni üye olmak) seçilmiş olsa bile, Mahkemenin faaliyete geçmesinden yıllar sonra sadece 6 kadının hâkim olarak görev yapmak üzere seçildiğini vurgulamak önemlidir ki; bu oran, seçilen tüm hâkimlerin %5’inden azıdır. Temsilci ve avukatların çoğunluğunun erkek olduğu taraf temsilcilerinde de yetersiz temsil gözlemlenebilmektedir. Yakın zamanda da bu eğilimin tersine dönmesi pek mümkün görünmemektedir. Gerçekten de son Uluslararası Adalet Divanı seçimlerinde yer alan 9 adaydan sadece ikisinin kadın olması dikkat çekicidir. Yargıçlar Xue, Charlesworth ve Higgins’in de vurguladıkları gibi, bu duruma ilişkin sorumlulukların bir kısmı kesinlikle devletlere aittir. Ancak bu durum kaçınılmaz olarak söz konusu Mahkemenin algılanışını ve işleyişini etkileyerek kaçınılmaz bir kısır döngüye yol açmaktadır. Sırf kapsayıcılığın birdenbire garanti altına alındığını söylemek adına kürsüde daha fazla kadının yer almasını savunmamak gerekirken, daha fazla kadının seçilmesi ve daha fazla kadının danışman ve temsilci olarak katılımı şüphesiz ki Mahkemenin faaliyet gösterdiği bu ortamı değiştirmenin somut bir yolunu temsil etmektedir.

Dünya Mahkemesi’ndeki kapsayıcılığın yalnızca toplumsal cinsiyet boyutu yoktur, aynı zamanda Başkan Donoghue’nin de vurguladığı gibi kültürel ve kimlik boyutu da vardır. Kuralları ve gelenekleri bir araya getiren hâkim seçim sistemi coğrafi temsili sağlamayı hedeflerken, bu sonuca her zaman somut olarak ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda şüpheler ortaya çıkmaktadır. Bazı gelenekler, yıllar içinde heyetin yapısını büyük ölçüde şekillendirmiş ve sonuç olarak uygulamalar ve emsalleri anılan Mahkemenin yaşamına dâhil etmiştir. Ayrıca, pratik açıdan bakıldığında, tüm devletler Uluslararası Adalet Divanı’na aday olacak birini desteklemek için gereken siyasi güce sahip değildir. Üstelik özel bir yargıç atamaları istendiğinde bile, küçük devletler genellikle diğer yargı bölgelerinden gelen, Mahkemenin çalışmaları konusunda daha fazla uzmanlığa sahip olarak görülebilecek veya sadece Mahkemedeki uluslararası arenada büyük isimleri temsil edebilecek kişilerin adlarını belirtme baskısını hissederler. Seçimler ile ilgili anlatı da ötekileştirici olarak görülebilir. Örneğin, Divan’ın oluşumunu açıklayan ve Mahkeme Tüzüğü’nün 9. maddesinin dilini kasıtlı olarak kopyalayan Uluslararası Adalet Divanı’nın internet sitesinde şöyle yazıyor: “Uluslararası Adalet Divanı bir bütün olarak dünyanın ana uygarlık biçimlerini ve başlıca hukuk sistemlerini temsil etmelidir.” [the Court as a whole must represent the main forms of civilization and the principal legal systems of the world] Bu cümle pek çok soruyu gündeme getirebilir: Kim uygardır, kim değildir? Hangi ölçütlere dayanarak “temel” bir hukuk sistemini (principal legal system) muhtemelen daha az önemli bir hukuk sisteminden ayırt edebiliriz? Bu tür iddiaların Mahkeme’nin daha kapsayıcı bir imajını ortaya koymaya kesinlikle katkısı yoktur.

Bu perspektif altında, söz konusu Mahkeme son zamanlarda, en azından personel çeşitliliği açısından, daha fazla kapsayıcılık sağlamaya çalışmak için çaba sarf etmektedir. Aslında, Mahkemenin internet sitesinde açıklandığı gibi, “programa katılanların coğrafi ve dilsel çeşitliliğini geliştirmek ve garanti altına almak” (improving and guaranteeing the geographical and linguistic diversity of the participants in the programme) amacıyla, gelişmekte olan ülkelerden Adli Burs Programına (Judicial Fellowship Programme) başvuranları desteklemek için bir Yatırım Fonu (Trust Fund) oluşturulmuştur.

Kapsayıcılık ve Uluslararası Adalet Divanı’nı tartışırken dikkate alınması gereken tek konu seçimler ve temsiliyet değildir. Aslında bu sorun hukuki muhakeme perspektifinden de incelenebilir. Bu sadece kapsayıcı bir terminoloji kullanarak (şu ana kadar çok az ilgi gören bir unsur) kararların ve tavsiye niteliğinde görüşlerin taslaklarının hazırlanması değil, aynı zamanda yasal belgelere farklı bakış açılarının dâhil edilmesi meselesidir. Toplumsal cinsiyet temelli bir yaklaşımla bakıldığında, bu durum, tartışma ve taslak hazırlama sürecine feminist bir bakış açısı dâhil edilmiş olsaydı, Uluslararası Adalet Divanı (ve diğer uluslararası mahkemeler) kararlarının nasıl yazılabileceğini gösteren Feminist Yargılar projesi ile önemli ölçüde vurgulanmıştır. Kültürel kapsayıcılığın eksikliği göz önüne alındığında, Uluslararası Adalet Divanı’nın kararlarındaki hukuki muhakemenin çoğunlukla Mahkeme huzuruna çıkan tarafların farklı hukuksal geleneklerini dikkate almadığını ve standartlaştırılmış bir muhakeme tarzına öncelik verdiğini belirtmekte fayda vardır.

Sonuç

Uluslararası Adalet Divanı’nın gelecekte yüzleşmek zorunda kalacağı bazı zorlukların altını çizen bu düşünceleri okuduktan sonra, Mahkeme için fazla umut kalmadığı düşünülebilir. Aslına bakılırsa, bu Mahkeme’nin bazı belgelerde yaptığı değişiklikler, pratik bir etki yaratmaktan çok, büyük ihtimalle imajla ilgili bir hamleydi. Yine de dil, yargı organının kurumsal algısını yönlendirmede önemli bir rol oynamaktadır. Bu sadece kurucu ve düzenleyici belgeler için değil aynı zamanda hükümler ve sosyal medya hesapları ve web sitesi gibi iletişim araçları için de geçerlidir. Bu açıdan bakıldığında Uluslararası Adalet Divanı’nın imajını geliştirmek ve daha kapsayıcı bir yönde ilerlemek için mutlaka küçük adımlar attığı ve bu çabaların kesinlikle takdiri hak ettiği rahatlıkla söylenebilir. Ancak hâlâ gidilecek uzun bir yol olduğunu kabul etmek adil olmaz.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.