Birleşik Krallık’taki engeller arasında dijital süreçlerin eksikliği ve personel sorunları mevcuttur. İngiliz finans kurumlarındaki kara para aklamayla mücadele programlarının zayıf olduğu biliniyor ve bu programlara uyulmamasından dolayı uygulanan hükümet cezaları daha da zayıf olabilir, ancak durumun bu şekilde olmasının gerekmediği söyleniyor.
Dünya çapındaki mali suçlarla ilgili yeni bir raporda[1], Birleşik Krallık’ın kişi başına kara para aklamayla mücadele[2] (anti-money laundering) olaylarında Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) ardından ikinci en kötü ülke olduğu ortaya çıkarılmıştır. Britanya’da, bu olayların dörtte üçü doğrudan kara para aklamayla ilgilidir, dörtte biri ise, küresel ortalamanın çok üzerinde olan yasal uyum[3] hatalarıdır.
Finansal kuruluşların faaliyetlerini denetleyen çok sayıda düzenleyici kurum olmasına rağmen, Birleşik Krallık yasal uyum konusunda neden bu kadar geridedir? Bu bir anlayış, uygulama veya sonuç eksikliği midir?
Yalnızca Birleşik Krallık’ta değil tüm Avrupa’da finansal kuruluşlarla (financial institutions) çalışma deneyimime göre, İngiliz kuruluşları arasında belirli özellikler ve davranışlar öne çıkmaktadır. Genellikle mali suçun ciddiyeti konusunda çok az aciliyet hissi var gibi görünüyor ve finansal kuruluşlar asgari düzeyde çaba gösteriyor (eğer öyleyse). Aslında, Finansal Davranışlar Otoritesi (Financial Conduct Authority-FCA) yakın zamanda doğrudan CEO’lara (en üst yöneticiler), kara para aklamayla mücadelenin temellerine bile uymadıkları için sert bir uyarı[4] yayınlamıştır.
1. “İngiltere’de dijitalleşme diğer ülkelerin çok gerisindedir”
Kara para aklamayla mücadelede etkili bir çerçeveye sahip olmak demek, büyük miktarda zenginleştirilmiş müşteri verisine sahip olmak, kimliklerini doğru bir şekilde teyit edebilmek ve faaliyetleri gerçek zamanlı olarak takip edebilmek ve hızlı tepki verebilmek anlamına gelir.
Ancak Birleşik Krallık’taki finans firmaları arasında dijitalleşmenin olmayışı, mali suçların tespit edilmesinin ve durdurulmasının önünde birçok iç engel oluşturmaktadır. Göze çarpan bir örnek, yaygın bir dijital kimlik sisteminin olmayışıdır. İsveç’in dijital kimlik sistemi, Hindistan’ın ‘Aadhaar’ı (Unique Identification Authority of India-Hindistan Tek Kimlik Otoritesi) veya İtalya’nın Kamu Dijital Kimlik Sistemi’nden (Public Digital Identity System-SPID) farklı olarak Birleşik Krallık vatandaşları, bankacılık da dâhil olmak üzere hem resmi hem de özel hizmetlere erişim için geniş çapta kullanılabilecek kişisel, güvenli bir dijital tanımlayıcıya sahip değildir. Hâlihazırda “Hükümet için Tek Giriş/Bağlanma” (One Login for Government[5]), daha geniş çapta benimsenecek harika bir program olabilir, ancak şimdilik hizmetin kapsamının bankacılıkta bir etki yaratacağına dair net göstergeler yoktur.
Geçen yıl yapılan bir araştırmada[6], çevrimiçi olarak 160 binden fazla İngiliz ödeme kartı bilgisinin bulunduğu ve bunların çoğunun ev adresleri ve Ulusal Sigorta numaraları gibi kişisel bilgilerle birlikte geldiği ortaya çıkarılmıştır. Örneğin İsveç’te bunu yapmak çok daha zordur, çünkü insanların %90’ı (yüzde 90) güvenli bir bankacılık kimliği (BankID) kullanmaktadır[7], bu da onların verilerinin suçlular tarafından kolayca yeniden ele geçirilemeyeceği anlamına gelmektedir.
Birleşik Krallık’ın dijitalleşme eksikliği, manuel süreçlere olan güveninde de açıkça görülmektedir. Şaşırtıcı bir şekilde, iletişim kurduğum birçok büyük kurum (örneğin kredi birlikleri, döviz satımcıları/büfeleri[8]), işlem takibi yapmak için hâlâ Excel elektronik tablolarını kullanmaktadır. Bu kurumlar günün işlemlerini bir Excel sayfasına indirirler ve şüpheli etkinlikleri manuel olarak kontrol ederler. Tuhaf kalıpları arayan bir algoritma yoktur, anında uyarı sistemi yoktur, herhangi bir sorun bir gün geç işaretlenir ve sonuçta samanlıkta iğne arayarak çok fazla zaman harcarlar.
Birçok banka müşteri tanıma (Know Your Customer) verilerini farklı dış kaynaklardan manuel olarak çekmektedir; bu da müşteri tabanında neler olup bittiğini bilmenin zor olduğu anlamına gelen etkisiz bir stratejidir. Gerçek zamanlı işlem izleme idealdir ancak yaygın olarak benimsenmemiştir. Bütün bunlar, Birleşik Krallık’taki finans kuruluşlarının gerçek anlamda uyumlu olmak için ihtiyaç duydukları bütünsel görünürlüğe ulaşamadıkları anlamına gelmektedir.
Son olarak, dijital hesaplar sunan Birleşik Krallık bankalarının ilgili riskler ile başa çıkabilmek için doğrulama sistemlerini tamamlamaları gerekir. Birleşik Krallık’taki bazı finansal kuruluşlar, yeni kullanıcılardan dijital kimlik doğrulaması [özçekim (selfie) ile görsel kontrol] istememektedir; yalnızca çevrimiçi formu doldurup gerekli belgeler gönderilebilir ve böylelikle işlem hazır olur.
2. “Finansal kuruluşlar şirket içinde yeterli çabayı ve kaynağı ayırmıyor”
Beş İngiliz finansal hizmet şirketinden yalnızca birinin yeni müşterilerini yaptırımlara veya Siyasi Nüfuz Sahibi Kişiler (Politically Exposed Persons) listelerine göre sürekli olarak kontrol etmesi[9] sizi şaşırtmalıdır. Bu, herhangi bir finansal kuruluş için en kolay kara para aklamayla mücadele kontrollerinden biridir; ihtiyacınız olan tüm bilgiler hazırdır ve hatta otomatikleştirilebilir. Ancak bu, Birleşik Krallık’taki finansal kuruluşların daha geniş bir eğiliminin parçası durumundadır: kara para aklamayla mücadele tehdidini yeterince ciddiye almamak.
Finansal kuruluşlarla yaptığım görüşmelere göre, bireysel firmalar sağlam bir mali suç yönetim çerçevesi oluşturmak için yeterli çabayı göstermemektedir. Yasal uyum sorumlusu şirket içinde ne yapması gerektiğini biliyor ancak yönetim ekibinin desteğini almak zordur.
Yöneticilerin düzenlemelere uyduklarını belirtmeleri gerekir, ancak bu genellikle yeterli bütçe, eğitim, kaynak veya gözetim yoluyla işi gerçekten yapan ekiplere yansımaz. Finansal Davranışlar Otoritesi’nin yakın tarihli “Sayın CEO” ile başlayan mektubunda aynı kaygılar vurgulanmış ve bazı durumlarda kara para aklamayla mücadele politikalarının belirsiz olduğuna veya iş çapında risk değerlendirmelerinin mevcut olmadığına işaret edilmiştir.
Belki de finansal kuruluşların aciliyet eksikliği, hükümetin ciddi cezalar vermemesi nedeniyle bundan sıyrılabilecekleri fikri ile doğrudan ilgilidir. Birleşik Krallık’taki firmalar da sürtünmeden önemli ölçüde kaçınmaktadırlar; müşterileri hızlı bir şekilde kabul etmek ve onları sorunsuz bir şekilde yönetmek istiyorlar. Müşteri tanıma kontrollerini güçlendirirlerse ve müşterilerinden daha fazla bilgi istemeye başlarlarsa rakiplere yöneleceklerinden endişe ediyorlar. Ancak bir miktar sürtüşme, iyi bir durum tespiti yapmanın gerekli bir yan ürünüdür.
3. Yerel koşulların ağırlaştırılması
Geçtiğimiz birkaç yıldaki yerel koşullar, Birleşik Krallık’ın mali suçlara karşı zayıf noktalarından bazılarını zorlamıştır. Hayat pahalılığı krizi bir mali suç dalgası yaratmıştır. Pandemi karantinası sırasında birçok kişi izinli olarak evdeydi ve harcanabilir gelire sahipti. Ancak bu durum azaldıkça enerji faturaları, yakıt maliyetleri ve enflasyon yükselmiş; birçok insan nakit sıkıntısına düşmüş ve küçük ölçekli dolandırıcılık önemli ölçüde artmıştır.
Dolandırıcılık şu anda Birleşik Krallık’ta finansal kuruluşlar için en büyük risklerden biridir. İnsanlara sahte krediler ve sigorta poliçeleri sunan anlık ödeme dolandırıcılığı görülmüştür. Sahtekârlıkların bir kısmı sentetik kimlikler marifetiyle kolaylaştırılıyor ki; bu, artık yapay zekânın sahte hesaplar oluşturmaya yardımcı olmak için derin sahtekârlıklar üretebilmesi nedeniyle giderek büyüyen bir tehdit haline gelmiştir. Aynı zamanda, para karşılığında kişilerin hesapları aracılığıyla suç kazançlarını aklamak için sosyal medyada para kuryelerinin işe alındığı görülmektedir.
Ancak bu dolandırıcılığın doğası gereği büyük bir kısmı gözden kaçacaktır. Genellikle küçük hacimler içerdiğinden failler banka içinde bir uyarıyı tetikleyecek eşiğin altında kalabilirler.
4. Peki, İngiltere’nin hangi adımları atması gerekir?
En büyük önlemlerin finansal kuruluşların kendileri tarafından alınması gerekmektedir. Birleşik Krallık’taki çoğu firma, daha sıkı risk değerlendirmelerini ve müşteri tanıma süreçlerini entegre edebilir, kara para aklamayla mücadele faaliyetlerinin bir kısmını dijitalleştirebilir ve özel sektör genelinde daha fazla işbirlikçi eyleme yönelik adımlar atabilir.
Şu anda, bir müşterinin katılımının ardından çok az devam eden durum tespiti yapılmaktadır. Finansal kuruluşların yeni riskleri tespit etmek için müşterilerini periyodik olarak incelemeleri gerekir, ancak sadece bu değil; bağlam sürekli değiştiği için risk değerlendirme modellerini ve profillerini de geliştirmeye devam etmeleri gerekir.
Örneğin, belirli bir sektör kara para aklamayla mücadelede daha savunmasız hale gelirse (örneğin, İngiliz kuaför salonları suç gelirlerini aklamak için çeteler tarafından daha fazla kullanılmaya başlarsa), o zaman bankanın dâhili risk değerlendirmesinin bunu yansıtması lazımdır. Bu şekilde, yeni veya mevcut bir müşteri kuaför açmak için kredi almaya çalışırsa risk düzeyi normalden daha yüksek olacak ve her şeyin yolunda gittiğini doğrulamak için daha büyük önlemler alınacaktır. Bu şu anda yeterince yakın bir yerde gerçekleşmemektedir.
Bankaların ayrıca içsel risk iştahlarına daha iyi yanıt vermeleri gerekmektedir. Son Finansal Davranışlar Otoritesi uyarısında, güvenlik kontrollerinin çoğu zaman işlerin büyütülmesine ayak uyduramadığı belirtilmiştir. Bir bankanın yeni bölgelere genişlemesi veya yeni ürünler piyasaya sürmesi gibi içsel değişiklikler meydana geldiğinde, finansal kuruluş, yeni güvenlik açıklarını bütünleştirmek için risk çerçevesini güncellemek zorundadır. Risk çerçeveleri söz konusu ürüne, faaliyet bölgesine ve çok daha fazlasına göre değişmektedir. Herkese uyan tek bir boyut bulunmamaktadır.
Birleşik Krallık’ın finans sektörü de bankalar arasındaki uyumu geliştirmek ve tüm bankaların uyması gereken ortak bir kara para aklamayla mücadele standardı belirlemek için bir araya gelmelidir. Herkes ortak temel ölçütler üzerinde anlaşırsa, ideal olarak halka kapalı firmaların (private firms), kara para aklamayla mücadeleyi doğru şekilde yapanların rekabet avantajlarını kaybederek cezalandırılacağından bu kadar endişelenmesine gerek kalmayacaktır. Bu ve daha birçok girişim bizzat özel sektörün içinden çıkabilir.
Ancak Birleşik Krallık’ın zayıf kara para aklamayla mücadele sicilinin sorumluluğu yalnızca özel şirketlerin omuzlarına yüklenemez. Şu anda Birleşik Krallık düzenleyici otoriteleri tarafından verilen cezalar o kadar yüksek ve sık değildir. Finansal Davranışlar Otoritesi ve diğer düzenleyici kurumların dişlerini göstermeleri ve işlevsiz davranışlar için daha ağır para cezaları vermeleri gerekmektedir. Örneğin Apple gibi bir şirkete yaklaşık 2 milyar avro ceza verildiğinde[10], bunu herkes fark eder. Ayrıca tek ve birleşik bir düzenleyici sistemin, uygulama eylemlerinin birden fazla kuruma bölünmesinin azaltılmasına yardımcı olacağını düşünülmektedir.
Birleşik Krallık finansal kuruluşlarının yasal uyum konusunda altın yıldız almak için kat etmesi gereken ciddi mesafeler göz önüne alındığında, bu önlemler kulağa abartılı gelebilir. Bu önlemler, paydaşların, kara para aklamanın daha da kötüleşeceğini ve zayıflıklarının Birleşik Krallık’ın tüm finansal sistemi üzerinde olumsuz bir etkisi olacağını fark etmesiyle, en tepeden başlamaktadır. Kara para aklama her İngiliz hanesine yılda tahmini 255 sterline mal oluyor[11]; bunu bugün azaltmaya başlayabiliriz.
[1] <https://www.smartsearch.com/solutions/2024-money-laundering-and-financial-crime-report>
[2] Çevirenin Notu: Kara para aklamanın önlenmesi, insanların yasa dışı yollardan elde ettikleri parayı saklamalarını önlemek için tasarlanmış yasa ve düzenlemeleri ifade eder. Yasal uyum açısından kara para aklamayla mücadele düzenlemeleri, bankaların ve diğer finansal kuruluşların, kara para aklama planlarına veya faaliyetlerine katılan kişilere kredi vermemelerini veya onlar için hesap açmamalarını sağlamak için kural ve düzenlemelere uymalarını gerektirir. Kara para aklamayla mücadele uyum görevlileri genellikle kara para aklamayla mücadele politikalarını denetlemek ve kuruluşların uyumlu olmasını sağlamak üzere atanır. […]
[3] Çevirenin Notu: Ülkemiz hukukunda bununla ilgili denetim türü “yükümlülük denetimi” olarak bilinmektedir.
[4] <https://www.fca.org.uk/news/news-stories/fca-warns-firms-over-anti-money-laundering-failings>
[5] <https://gds.blog.gov.uk/category/govuk-onelogin/>
[6] <https://www.finextra.com/newsarticle/42365/dark-web-study-reveals-brits-are-europes-biggest-card-fraud-victims>
[7] <https://futurereport.schibsted.com/one-id-to-rule-them-all/>
[8] Çevirenin Notu: Ülkemiz hukukunda “Yetkili Müesseseler” (ya da ‘Döviz Büroları’) olarak bilinmektedir.
[9] <https://www.smartsearch.com/resources/whitepapers/sanctions-screening-by-regulated-firms-plunges-almost-50-per-cent-reveals-smartsearch-survey>
[10] <https://edition.cnn.com/2024/03/04/tech/apple-europe-antitrust-fine-music-streaming/index.html>
[11] <https://lawcom.gov.uk/project/anti-money-laundering/>
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.