Fizikçiler evrendeki maddenin yaklaşık %85’inin (yüzde 85) “elektromanyetik radyasyonu emmeyen, yansıtmayan veya yaymayan ve bu nedenle tespit edilmesi zor” olan “karanlık maddeden” oluştuğunu hesaplamaktadırlar. S&P 500 şu anda defter değerine göre 4,2 fiyattan işlem görmekte, bu da defter değerinin S&P 500’ün piyasa değerinin %20’sinden daha azını oluşturduğunu göstermektedir. Geriye kalan %80, bu şirketlerin bilançolarında hiçbir yerde görünmemekte; çağdaş muhasebe tekniklerine göre görünmez ve “karanlık muhasebe meselesi” (dark accounting matter) oluşturmaktadır.
Son bir makalede, karanlık muhasebe konusunun Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri (Generally Accepted Accounting Principles-GAAP) kapsamında raporlanan finansalların ilişkili olması üzerinde önemli bir sınırlama haline geldiği açıklanmaktadır. Açıklandığı gibi, özellikle bazı “karanlık muhasebe konuları” genellikle “ESG” (enviromental-social-governance; çevre, sosyal ve kurumsal yönetişim) bileşenleri olarak tanımlanan faktörlerden oluşmaktadır. Örneğin, insan sermayesi bilançolardan çıkarılmış maddi olmayan bir varlıktır ve genellikle ESG’deki ‘S’ kategorisi altında sınıflandırılır. Bu nedenle, söz konusu makalede, ayrı kamuyu aydınlatma rejimleri oluşturmak yerine, bu varlıkların “ESG” kapsamına girip girmediğine veya fikri mülkiyet gibi geleneksel maddi olmayan varlıkları yansıtıp yansıtmadığına bakılmaksızın, değerli maddi olmayan varlıkların kamuya açıklanması için birleşik bir yaklaşım önerilmektedir. Daha kesin bir ifadeyle, ihraç edenlerden piyasa değerleri ile defter değerleri arasındaki farka katkıda bulunan faktörleri tanımlamaları ve tartışmaları ve bu farkı aydınlatmayı amaçlayan özel kamuyu aydınlatma (disclosure) sağlamaları istenmesi önerilmektedir.
Makale, hisse senedi fiyatları için karanlık muhasebe konusunun önemini vurgulayarak başlamaktadır. Son araştırmalar, hisse senedi fiyatları ile Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri finansalları arasındaki uzun süreli ve oldukça önemli ilişkinin azalmaya başladığını ve bilanço dışı maddi olmayan varlıkların büyümesinin bu değişimin nedenlerinden biri olduğunu göstermektedir. Karanlık muhasebe konusu, dâhili olarak geliştirilen maddi olmayan varlıkların (örneğin, dâhili olarak geliştirilen bir patent) Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri uyarınca genellikle sıfır olarak değerlendirilmesi nedeniyle ortaya çıkar. Bu, söz konusu maddi olmayan varlıkların bilançodan çıkarıldığı ve bilançodaki varlıkların değerinin sistematik olarak yetersiz temsil edilmesine neden olduğu anlamına gelir. Bu muhasebe uygulaması, yatırım için muhasebe kurallarında da farklılıklara yol açar, çünkü dâhili olarak geliştirilen maddi olmayan varlıklara yapılan yatırımlar genellikle giderleştirilirken, fiziksel mülke yapılan yatırımlar aktifleştirilir (as investments in internally-developed intangibles are typically expensed while investments in physical property are capitalized).
Dört temel eğilimin vurguladığı gibi, bu muhasebe uygulaması, giderek daha fazla karanlık muhasebe maddesinden oluşan bir pazarda Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri finansallarının önemini azaltmaktadır. Birincisi, bilanço dışı maddi olmayan varlıklar, ekonomideki değişen kalıplar ve sağlık ve bilgi teknolojisi gibi yüksek maddi olmayan sektörlerdeki büyümeyle uyumlu olarak son on yıllarda önemli ölçüde büyümüştür. İkincisi, maddi olmayan varlıklardaki büyümeyle tutarlı olarak, piyasa değeri ile defter değeri arasındaki fark da önemli ölçüde büyümüştür. Üçüncüsü, Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri uyarınca net zarar bildiren firma sayısı büyük ölçüde artmış olup; halka açık firmaların neredeyse %50’si negatif net gelir bildirmektedir. Dördüncüsü ise, “Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri harici (non-GAAP)” ölçümlerin raporlanmasında bir patlama yaşanmış ve birçok yatırımcı Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri ölçümlerinden daha çok bu Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri harici ölçümlere güvenmektedir.
Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri finansallarının giderek eskimesi, önemliliğin niceliksel ölçütlerine güvenen yatırımcılar, yöneticiler ve piyasa katılımcıları için zorluklara yol açmaktadır. Yatırımcılar temel analiz için ihtiyaç duydukları bilgiye sahip değildirler. Yöneticiler piyasayla nasıl iletişim kuracaklarını yeniden gözden geçirmeli ve tartışmalı olarak muhasebe kurallarındaki tutarsızlıklar ile yaratılan zayıf teşviklerle karşı karşıya kalmalıdır. Ve denetçiler gibi önemliliğin niceliksel ölçütlerine güvenmeye çalışan piyasa katılımcıları kendilerini engellenmiş bulacaklardır. Örneğin, vergi öncesi gelir negatifse, vergi öncesi Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri gelirinin %5’i olarak yaygın olarak kullanılan standarda göre önemlilik nasıl değerlendirilebilir?
Mezkûr makalede, karanlık muhasebe konusundaki büyümenin, ESG ile ilgili son zamanlardaki kamuyu aydınlatmaların incelenmesinde yararlı bir mercek sağladığı savunulmaktadır. Bilanço dışı varlıkların değeri arttıkça, yatırımcıların bu varlıklar hakkında daha fazla bilgi talep etmesi anlaşılabilir bir durumdur. Sonuçta, bu bilanço dışı varlıkları anlamaya ve değerlendirmeye çalışmalıdırlar. Özellikle, bu bilanço dışı maddi olmayan varlıkların bir kısmı, yaygın olarak ESG olarak kabul edilen şeyin kapsamına girmektedir.
Örneğin, bir şirketin insan sermayesini ele alalım. Yöneticiler genellikle çalışanlarının en değerli varlıkları olduğunu ilan ederler ve araştırmalar insan sermayesinin şirket değerine katkıda bulunduğuna inanmak için çok sayıda neden sunar. Ancak, bilançoda bir “insan sermayesi” (human capital) varlığı yoktur ve muhasebe kuralları bir şirketin işgücü hakkında çok az kamuyu aydınlatma açıklaması gerektirir. Bu şekilde bakıldığında, yatırımcıların insan sermayesi hakkında bilgi taleplerinde giderek daha fazla seslerini yükseltmeleri şaşırtıcı değildir. Soru, yatırımcıların bu bilgiyi neden istedikleri değil, bunun bilançodan hariç tutulan ancak piyasa değerine dâhil edilen diğer maddi olmayan varlıklardan neden farklı şekilde ele alınması gerektiğidir.
Makalede, maddi olmayan varlıklar hakkında, bu gayri maddi varlıkların geleneksel olarak şirket içinde geliştirilen maddi olmayan varlıklar (örneğin patentler) veya ESG ile ilgili gayri maddi varlıklar (örneğin, insan sermayesi) olup olmadığı konusunda daha genel bilgi sağlayacak yeni kamuyu aydınlatmalar önerilmektedir. Makale yazarının önerisi, ayrı bir ESG kamuyu aydınlatma rejimine olan ihtiyacı ortadan kaldıracak ve Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri kapsamında atlanmış olan maddi olmayan varlıkların çoğunu kapsayacaktır. Dahası, her firmaya göre uyarlanacak ve firmalar ve sektörler arasında maddi olmayan varlıklardaki geniş çeşitliliği barındıracaktır.
Özellikle, yöneticilerin piyasa değeri ile defter değeri arasındaki farkı neyin yönlendirdiğine inandıklarını kamuya açıklamaları ve bu farkı yönlendiren temel maddi olmayan varlıklar hakkında standart şablonlar kullanarak bilgi raporlamaları gerektiği önerilmektedir. Örneğin, bir firmanın 200 milyon ABD[1] dolarlık bir defter değeri ve 1 milyar dolarlık bir piyasa değeri varsa, firmanın yöneticilerinden bu 800 milyon dolarlık farkı neyin yönlendirdiğine inandıklarını kamuya açıklamaları istenecektir. Firma, insan sermayesinin ve patent portföyünün farkı yönlendirdiğine inandığını belirtirse, insan sermayesi ve patent portföyü hakkında standart kamuyu aydınlatma raporlaması gerekecektir.
Makalede açıklandığı gibi, yazarın teklifi, maliyetleri en aza indirirken ihraççılar arasında tutarlılık ve karşılaştırılabilirlik sağlamak için tasarlanmış özellikler içermektedir. Ancak, elbette potansiyel eleştiriler vardır ve ilgili taraflardan geri bildirim beklenmektedir.
[1] ABD: Amerika Birleşik Devletleri
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.