Küresel Depremlerle Dolu Bir Yıldan Dayanıklılık Üzerine Dersler

Afete yatkın bölgelerdeki hızlı nüfus artışı, insanları aşırı tabiat olaylarından sonra toparlanmanın maliyetli olduğu yerlerde yoğunlaştırıyor. Yapılı çevredeki afet ve iklim riskleri mülk değerlerini düşürür, sigorta primlerini artırır ve iyileştirme maliyetlerini birleştirerek geliştiricileri, finansal kurumları ve yerel yönetimleri etkiler. Bu itibarla dayanıklılığa yatırım çok önemlidir.

2024 yılının yılbaşı gününde 7,6 büyüklüğünde deprem (earthquake) ile sarsılan Japonya, planlamanın ve dirençli bina stratejilerinin önemini ortaya koymuştur. 200’den fazla kişinin trajik kaybına ve 300’den fazla evin yıkılmasına rağmen, etki çok daha şiddetli olabilirdi. Japonya’nın yıllar süren planlama, hazırlık ve dayanıklı bina stratejileri uygulaması sayesinde ülke, önemli depremlerin etkilerini hafifletme konusunda ustalaşmıştır.

Türkiye ve Suriye, yalnızca birkaç ay önce, Şubat 2023’te, dayanıklı binalara ve kritik altyapılara daha fazla özen ve yatırım yapılması ihtiyacını vurgulayan yıkıcı depremlerle karşı karşıya kaldı. Depremler, yalnızca Türkiye’de 50 binden fazla kişinin ölümüyle, binaların geniş çaplı yıkımıyla ve Türkiye’nin 2021 yılı gayrisafi yurtiçi hâsılasının [GSYH (gross domestic product)] %4’üne (yüzde 4) denk gelen 34 milyar ABD[1] dolarının üzerinde tahmini toplam hasarla[2] ciddi bir yıkıma yol açmıştır. Söz konusu hasarın büyük kısmı konut sektöründen kaynaklanmış[3] ve bu da dayanıklı binalara ve kritik altyapıya olan ihtiyacın acil bir hatırlatıcısı olmuştur.

Sismik dayanıklılık yerel jeolojik koşulları anlamakla başlar. Türkiye’deki deprem, toprak türlerinin bina bütünlüğü üzerindeki etkisini ortaya çıkarmıştır. Katı toprakta sağlam kalan binalar, yumuşak toprakta çöken benzer tipolojilerle keskin bir tezat oluşturmaktadır. Optimum olmayan topraklar üzerine inşa etmek bir yapıyı otomatik olarak mahvetmez, ancak riskleri azaltmak için temelin dikkatli bir şekilde tasarlanmasını gerektirir.

Fas’ta Eylül 2023’te yaşanan deprem, iyi inşa edilmiş binaların önemini daha da ortaya çıkarmıştır. Hem geleneksel hem de modern inşaat sistemleri, binalar iyi inşa edildiğinde benzer düzeyde dayanıklılık sergilemekte, ancak yetersiz inşa edildiğinde veya uygun olmayan değişikliklere maruz kaldığında eşit derecede zayıf performans göstermektedir.

Gelişmekte olan piyasalarda yaygın olarak görülen, sismik olaylar sırasında aşırı hasara maruz kalan yaygın bina türlerinden biri de iyi bilinen “yumuşak zemin” yapısıdır (soft story structure). Zemin kattaki yapının üst katlara göre farklılık gösterdiği birkaç kattan oluşan bu binalar çökmeye karşı hassastır. Zemin katta dükkânların, üstlerinde ise dairelerin yer aldığı bu tasarım, çoğu zaman depremin yarattığı stres altında daha zayıf bir yapıya neden olmaktadır. “Yumuşak zemin” yapısının tehlikesi, tüm kayıpların %40’ının bu özel bina tipiyle bağlantılı olduğu 1994 tarihli Kaliforniya (ABD eyaleti) depreminde açıkça ortaya çıkmıştır. Çoğu “yumuşak zeminli” binalar olan 250 binden fazla evin ağır hasar görmesine neden olan 2010 tarihli Haiti depreminden de benzer dersler çıkarılmıştır. Neyse ki, belirli önlemler, “yumuşak zemine” sahip olanlar da dâhil olmak üzere yeni ve mevcut binaları güçlendirebilir.

Duvarların ve döşemelerin düzgün bir şekilde bağlanması, bir binanın yapısının boyutlandırılması, amortisörler vb. gelişmiş teknolojilerin kullanılması ile taban izolasyonunun uygulanması gibi önlemler bir binanın dayanıklılığını önemli ölçüde artırabilir. Japonya’da 10 bine yakın binada kullanılan baz izolasyon teknolojisi, Türkiye’deki bazı hastanelerin artçı sarsıntılarda çok az hasarla veya hiç hasar görmeden hizmet vermeye devam etmesini sağlamıştır[4]. Ancak inşaat sırasında kalifiye mühendisler tarafından uygun denetim yapılması kritik öneme sahiptir. Ülkeler genellikle mükemmel inşaat mevzuatına sahiptir ancak uygulama konusunda eksiklikleri vardır. Türkiye’de inşaat aşamasında denetime tabi tutulan tüm hastane, okul ve kamu altyapı projeleri, aynı düzeyde denetim prosedürlerini takip etmeyen özel mülkiyete ait apartman veya ticari yapılardan çok daha iyi performans göstermiştir.

Şoklar sırasında doğal gazı kapatan ev düzeyindeki cihazlar gibi basit önlemler afetin etkisini azaltabilir. Dayanıklılığın güçlendirilmesi, yeni inşaatlar için en son bina yasalarının benimsenmesini ve mevcut binaların güçlendirilmesini içermektedir. Bunun sonuçları açıktır; Türkiye’de 1998 yılında yönetmelik güncellemesinden sonra inşa edilen binalar eski benzerlerine göre çok daha iyi performans göstermiştir[5].

Uluslararası Finans Kurumu (International Finance Corporation-IFC), dayanıklılık ve uyum yatırımlarını (investment in resilience and adaptation) teşvik etmek için dayanıklılık kredileri veya dayanıklılık tahvilleri (resilience loans or bonds) gibi finansal çözümler ve politikalar sunmaktadır. Uluslararası Finans Kurumu, dayanıklılığı artırmak için küresel olarak geliştirilen kural ve standartlar arasında, geliştiricilerin ve yatırımcıların gayrimenkul dayanıklılığını değerlendirmesine ve güvenliği ve operasyonel sürekliliği artıracak önlemler almasına yardımcı olan yenilikçi bir araç olan Bina Dayanıklılığı Endeksi’ni (Building Resilience Index[6]) ihdas etmiştir. Bina Dayanıklılığı Endeksi, bir binanın riske açıklığının ve hasar görebilirliğinin kapsamlı bir değerlendirmesini sağlayarak paydaşlara tasarım, inşaat ve güçlendirme stratejileri hakkında bilinçli kararlar verme yetkisi vermektedir.

Uluslararası Finans Kurumu, dayanıklı binalara yatırılan her 1 ABD dolarının, kurtarma maliyetlerinde 4 ABD doları tasarruf sağlayabileceğini bildirmektedir. Dayanıklılığın aciliyeti Birleşmiş Milletler tarafından da vurgulanmıştır; Birleşmiş Milletler Çevre Programı (United Nations Environment Programme), Binalarda Atılım girişiminin (Buildings Breakthrough initiative) bir parçası olarak binalarda dayanıklılığı artırma ihtiyacını tespit etmiştir. Uluslararası Finans Kurumu, sıfıra yakın emisyonların ve dayanıklı binaların 2030 yılına kadar yeni normal haline gelmesini hedefleyen programa katılmıştır.

Uluslararası Finans Kurumu’nun Küresel Bina ve İklim Forumu’na (Buildings and Climate Global Forum[7]) katılımı, doğal afetler ve iklim değişikliği nedeniyle can kayıplarının ve yıkılan binaların giderek daha nadir hale gelebileceği umut verici bir geleceğe işaret etmektedir. İyileştirilmiş bina kurallarının benimsenmesi ve uygulanmasının, küresel iyi uygulamalara dayalı dayanıklılık yaklaşımlarının iyileştirilmesinin önemini vurgulamaktadır. Bu tür adımlarla derslerimizi küresel olarak uygulayabilir, doğal afetler ve iklim değişikliği karşısında güvenliği ve dayanıklılığı artırabiliriz.

[1] ABD: [Amerika Birleşik Devletleri]

[2] <https://documents1.worldbank.org/curated/en/099022723021250141/pdf/P1788430aeb62f08009b2302bd4074030fb.pdf>

[3] <https://www.sbb.gov.tr/turkiye-earthquakes-recovery-and-reconstruction-assessment/>

[4] <http://www.koeri.boun.edu.tr/new/tr/duyuru/06-%C5%9Fubat-2023-gaziantep-kahramanmara%C5%9F-ve-20-%C5%9Fubat-2023-hatay-depremleri-%C3%B6n-de%C4%9Ferlendirme>

[5] <https://documents.worldbank.org/en/publication/documents-reports/documentdetail/099022723021250141/p1788430aeb62f08009b2302bd4074030fb>

[6] <https://www.resilienceindex.org/assets/files/BRI-Brochure.pdf>

[7] <https://www.unep.org/events/conference/buildings-and-climate-global-forum>

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.