Küresel Ekonomi: Parçalanma, Ayrışma ya da Yavaşlama? [Finlandiya Merkez Bankası Guvernörü Olli Rehn’in, Avrupa Merkez Bankası, Hong Kong Para ve Finansal Araştırma Enstitüsü ve Finlandiya Merkez Bankası Gelişmekte Olan Ekonomiler Enstitüsü tarafından ortaklaşa düzenlenen bir konferansta yaptığı 13 Ocak 2025 tarihli açılış konuşması]

Değerli Konuklar, Hanımlar ve Beyler, Sevgili Dostlar,

Hong Kong Para Otoritesi’ne bu güncel ve düşündürücü konferansa ev sahipliği yaptığı için teşekkür ederek başlamak istiyorum. “Asya’nın Dünya Şehri”nde değişen küresel ekonomiyi tartışmak elbette çok uygun.

Ayrıca, bu mükemmel etkinliğin programını oluşturmada yer alan Avrupa Merkez Bankası temsilcilerine de teşekkür etmek istiyorum. Bu konferans, dünyanın farklı yerlerindeki merkez bankası otoriteleri arasındaki verimli iş birliğinin iyi bir örneği ve kesinlikle korunmaya değer bir gelenektir.

Konferansın başlığından da anlaşılacağı üzere, küresel ekonomi bir dönüşüm geçiriyor. Bugünkü konuşmamda bu dönüşümün temel bir yönüne, yani küresel ekonomideki ayrışmaya ve parçalanmaya değinmek istiyorum.

Küresel ticaret ve yatırım verilerinde jeoekonomik parçalanmanın kanıtı var mı? Yoksa küresel ticaret, küresel ekonomik çıktıyla aynı yörüngeyi mi izliyor? Elbette, küresel ticaretin yolları ile küresel çıktı arasında önemli bir fark vardır.

Hiper-küreselleşmeden sonra bir normalleşme dönemi mi?

Bana göre, herhangi bir ayrışma veya parçalanmanın (decoupling or fragmentation) analizine, küresel mal ticaretinin küresel gayri safi yurtiçi hâsılaya (GSYH) oranı ile başlayabiliriz.

Bu oranın 1990’ların sonu ve 2000’lerde Çin ve eski sosyalist ülkelerin küresel ekonomiye ve küresel değer zincirlerine entegrasyonuyla nasıl tırmandığını gözlemleyebiliriz. 1990’ların başında küresel ticaret küresel GSYH’nin yaklaşık yüzde 30’uydu, 2008 yılında bu yüzde 50’nin üzerine çıkmıştır.

Küresel finans krizi açık bir dönüm noktası olmuştur. O zamandan beri, küresel ticaretin küresel GSYH’ye oranı yüzde 45 ila yüzde 50 arasında dalgalanmıştır. Buna ‘yavaşlama’ (slowbalisation) mı demeliyiz?

Elbette bu göreceli durgunluğun birçok nedeni var, ancak burada Hong Kong’da en azından bir faktöre dikkat çekmeliyiz. 2000’lerin başında Doğu Asya’daki birçok değer zinciri uluslararasıyken, 2010’lara gelindiğinde üretimin daha büyük bir kısmı tek bir ülkeye, Çin’e taşınmıştı.

Örneğin, bir bileşen daha önce ulusal sınırları sekiz kez aşmışsa, 2010’lara gelindiğinde katma değerin daha fazlası Çinli şirketlere gidiyordu ve bileşen ulusal sınırları yalnızca beş kez aşıyordu.

Bunun küreselleşme açısından şu anki temel sonucu nedir? Şimdiye kadar çeşitli ticaret kısıtlamaları ve daha yüksek tarifeler küreselleşmedeki kazanımları tersine çevirmek için yeterli olmamıştır.

Yoksa yapısal bir değişim dönemi mi?

Dünya ticaretinin dönüşümünün bir diğer yönü de sektöreldir. Genellikle mal ticaretine bakarız, ancak hizmet ticareti kamuoyu tartışmalarında sıklıkla ihmal edilir. Hizmetlerin toplam uluslararası ticaretteki payı zaten yaklaşık dörtte birdir ve bu artmaktadır. Bu eğilimin önümüzdeki yıllarda da devam edeceğinden eminim.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Finlandiya da dâhil olmak üzere birçok OECD ülkesinde hizmetler hâlihazırda toplam dış ticaretin üçte birini oluşturmaktadır.

Telekomünikasyon maliyetleri düşerken, orta gelirli ülkelerdeki birçok şirket bile küresel hizmet ticaretine etkili bir şekilde katılabilir. Bu, umut verici ve muhtemelen çeşitli türlerdeki ticaret engellerinin uygulanmasının daha zor olacağı bir alandır.

Jeopolitik riskler gerçekleşebilir: Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Avro Bölgesi ekonomisine de zarar verdi

Ticaret kısıtlamaları ve tarifeler, ticareti ve ekonomik gelişmeyi etkileyebilecek tek jeopolitik faktörler değildir. Açıkça, büyük jeopolitik olaylar ve şokların büyük sonuçları olabilir.

Rusya’nın Ukrayna’ya yasadışı ve acımasızca saldırması Ukrayna ve Ukrayna halkı için yıkıcı olmuştur. Aynı zamanda, Avro Bölgesi için büyük bir olumsuz arz şoku ve olumsuz bir jeopolitik şok oldu. Finlandiya Merkez Bankası’nın analizine göre, bu şok Avro Bölgesi’ndeki enflasyon oranının yüzde 2 puan daha yüksek olmasına ve GSYH’nin aksi takdirde olacağından buna karşılık gelen şekilde daha düşük olmasına neden olmuştur.

Rusya’nın işgalinin ardından gelen enerji fiyat şokunun Avrupa ile sınırlı olmadığını da belirtmekte fayda vardır. Küresel enerji fiyatları yükselmiş ve bunun Asya’da da olumsuz bir etkisi olmuştur. Avrupa’da olanlar Avrupa’da kalmıyor.

Jeopolitik ve tarifeler ticaret verilerinde nasıl görünüyor?

Ayrıca, gümrük vergileri ve korumacılık henüz toplam küresel ticarette bir düşüşe yol açmamış olsa bile, gelecekte durumun böyle olmayabileceği belirtilmektedir.

Ticaret parçalanmasının işaretlerini, özellikle iki önemli şekilde, şimdiden görüyoruz. Öncelikle, ABD ile Çin arasındaki ikili ticaret durmuş ve bazı tedarik zincirleri Çin’den Güneydoğu Asya, Meksika ve Avrupa’daki gelişmekte olan ekonomilere kaydırılmıştır. Bu değişimler tedarik zinciri kesintisi risklerini azaltmayı ve ithalat tarifelerinden veya ihracat kısıtlamalarından kaçınmayı amaçlamaktadır.

İkinci olarak, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı Rusya’yı Avrupa Birliği’nden, G7 ülkelerinden ve müttefiklerinden etkili bir şekilde izole etmiştir. Bu, Şubat 2022’den bu yana AB ile Rusya arasındaki ticarette önemli bir azalmaya neden olmuştur. Yaptırımların amacı açıktır: Rus savaş makinesine ve emperyalist işgaline zarar vermek.

Avrupa Birliği’nde yerel katma değer azalmıştır

Bu karmaşık ortamda, üretimin önemli düzeylerde geri taşınıp taşınmadığını (anavatana geri transfer edilip edilmediğini) incelemek faydalıdır. Başka bir deyişle, küreselleşme gerçekten tersine mi dönüyor?

Üretimdeki katma değerin kökenlerine ilişkin personel analizimiz, ABD’de yerel olarak üretilen katma değerin payının 2018 ila 2023 yılları arasında arttığını göstermektedir. Buna karşılık, AB’de yerel katma değerde küçük bir düşüş olmuştur. Bu, ABD’de bazı geri dönüş dinamikleri, Avrupa’da ise tam tersi olduğunu göstermektedir.

Çin’in katma değeri AB’de artmış ve ABD’de değişmemiştir

Bulgularımız ayrıca küresel üretim ağlarının derinlemesine entegre yapısı nedeniyle Çin’den ayrılmanın veya riskten kurtulmanın zorluklarını da vurgulamaktadır. Çin ile ABD arasındaki doğrudan ticaret mütevazı bir düşüş belirtileri gösterse de, incelenen dönemde ABD imalat ithalatında Çin katma değerinin payı sabit kalmıştır. Değer zincirlerinin Meksika ve Vietnam gibi bağlayıcı ülkeler üzerinden yeniden yönlendirildiği görülmektedir.

Avrupa Birliği’nde, Çin’in imalat sektöründeki katma değeri 2018 yılından bu yana artış göstermiştir. Bu, günümüzün jeopolitik bağlamında Avrupa’da gerekli risk azaltma olarak görülen orta düzeydeki ayrışmanın bile zorluklarını ortaya koymaktadır.

Bu zorlu küresel ortamda Avrupa Merkez Bankası’nın para politikası, aynı zamanda AB’nin genel ekonomik politikalarını da destekleyen fiyat istikrarını sağlamayı amaçlamaktadır.

Avro Bölgesi enflasyonu yüzde 2 hedefinde istikrar kazanıyor

Avro Bölgesi’nde, enflasyondaki düşüş iyi yoldadır. Ücret baskıları da bir miktar azalmıştır. Bu arada büyüme görünümü zayıflamıştır. Bu, Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi’nde bizi son altı ayda faiz oranlarını dört kez düşürmeye yöneltmiştir.

İleriye dönük olarak, para politikamızın yönü açıktır. Faiz indirimlerinin kapsamı ve hızı, özellikle üç faktörle ilgili gelen verilere bağlı olacaktır: enflasyon görünümü, altta yatan enflasyon dinamikleri ve para politikası iletimi.

Yönetim Konseyi, para politikası toplantılarının her birinde faiz oranlarına karar verecek ve önceki toplantıdan bu yana biriken tüm yeni bilgileri ve analizleri dikkate alacaktır. Önümüzdeki toplantılarda ayrıca, yeni ABD yönetiminin politikaları ve Avrupa’nın bu politikalara verdiği yanıt hakkında daha fazla bilgiye sahip olmalıyız.

Mevcut ekonomik görünüm ve tepki fonksiyonlarımız ışığında, para politikamızın önümüzdeki aylarda, en geç yaz ortasında kısıtlayıcı bölgeden çıkacağını varsayıyorum.

Sonuç açıklamaları

Peki, küresel ticaretin bardağı yarı dolu mu, yarı boş mu?

Toplam ticaret şimdiye kadar belki de şaşırtıcı derecede iyi dayanmıştır. Hizmetler küresel ticarette giderek daha önemli hale gelmiş olup bu eğilim devam edecektir.

Ancak rehavete kapılmamalıyız. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali veya ticarete daha yüksek engeller getirilmesi gibi jeopolitik şoklar ekonomilerimiz üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir.

ABD ve Çin gibi herhangi iki ülke arasındaki tarifeler genellikle bir şekilde aşılabilir. Şirketler tarifelerden kaçınmak için üretimi hareket ettirmede çeviktir. Bu tür bir adaptasyon ekonomileri daha dirençli hale getirir, ancak aynı zamanda iş yapmanın maliyetlerine de eklenir. Önemli ölçüde daha yüksek tarifeler veya diğer ticaret kısıtlamaları getirilirse, hepimiz için bu iş yapma maliyetleri daha da önemli ölçüde artacaktır.

Dahası, böyle bir ticaret savaşı diğer alanlarda da olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Uluslararası ilişkilerin yıpranması ve donması, bir ticaret savaşını sonlandırmayı daha da zorlaştırır. Bir ticaret savaşında kazanan olmaz.

Bu nedenle Finlandiya ve Avrupa’da, Avrupa’da, küresel Güney’de ve dünya genelinde, güvenlik ve ticarette kurallara dayalı uluslararası düzeni ve bağımsız ulusların yasal haklarını savunmaya devam ediyoruz. Bana göre, bu küresel barış ve insanlığın gelişimi için hayati önem taşımaktadır.

İlginiz için teşekkür ederiz!

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.