“Kırk yıldır Rabbimi ararım, bilemedim gönlümün yol olduğunu…”
Küresel vergi anlaşması (global tax deal[1]) yaygınlaşıyor. Politico’nun belirttiği gibi , “bir zamanlar yalnızca (Washington) DC ve Paris’teki vergi kazançlarının alanı olan teknik kurallar, kamusal alana taşınıyor.” İşte bu konuda bilinmesi gerekenler.
Küresel Vergi Anlaşması Nedir?
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation for Economic Co-operation and Development; OECD) tarafından geliştirilen ve 130’dan fazla ülke tarafından kabul edilen küresel vergi anlaşması, büyük çok uluslu şirketlerin vergi ödediği [ki, Birinci Sütun (Pillar One[2]) olarak bilinir] ve küresel bir asgari vergi oluşturduğu [ki, İkinci Sütun (Pillar Two[3]) olarak bilinir] yerde değişecektir. İkincisi manşetlere çıkıyor.
İkinci Sütun, büyük çok uluslu şirketlerin (multinational corporations) en az %15’lik bir efektif vergi oranı ödemesini sağlayacaktır; bu, şirketlerin kârlarını vergi cennetlerine (yani, düşük vergili veya vergisiz yargı bölgeleri) taşımasını engelleme girişimidir.
Ülkelerin iki seçeneği olacaktır: küresel asgari vergiye uymak için yerel kurallarını değiştirebilirler veya kurallarını değiştirmezlerse, diğer ülkeler çok uluslu şirketlerini vergilendirerek %15’e kadar çıkarabilirler.
OECD Bunu Neden Yapıyor?
Uluslararası vergi oyun alanını eşitlemek istiyor ki; bu, OECD’nin 2013 yılında başlattığı ve çok uluslu şirketlerin uluslararası vergi sistemi ile oynamasını durdurmak için başlattığı Matrah Aşındırma ve Kâr Transferi (Base Erosion and Profit Shifting-BEPS[4]) projesinin en son yinelemesidir. Matrah Aşındırma ve Kâr Transferinin (BEPS) bir sonucu olarak, düzinelerce ülke [Amerika Birleşik Devletleri (ABD) dâhil] çok uluslu şirketlere ilişkin kuralları sıkılaştırmıştır. Ancak OECD, bu kuralların yeterince ileri gitmediğine inanmaktadır.
Ancak mevcut yaklaşım, iki nedenden dolayı oyun alanını eşitlemez.
- Birincisi, kurallar önceden var olan bazı politikaları diğerlerine göre ayrıcalıklı kılar. İade edilebilir vergi kredilerini[5], yalnızca bir şirketin vergiye tabi geliri varsa kullanılabilen vergi kredilerinden çok daha olumlu ele alırlar. Birçok ABD vergi kredisi ikinci kategoriye girdiği için, ABD sistemini kurallara göre uyarlamak 100 milyar (ABD) dolardan fazlaya mal olacaktır.
- İkincisi, ülkelerin işletmelere yardım etmek zorunda olduğu bir aracı (vergiler) ortadan kaldırmak, başka araçların (sübvansiyonlar) olmadığı anlamına gelmez. İşletmelerini desteklemek için daha fazla harcama yapabilen ülkeler, bunu yapamayan ülkelere karşı bir adım önde olacaktır.
Vergi yüklerini azaltmak için geliri bir yargı alanından diğerine kaydırmak gerçek bir endişe kaynağıdır ki, ABD 2017’de çok uluslu şirketler için vergi kurallarını önemli ölçüde değiştirerek bunu kabul etmiştir. ABD’nin artık OECD kurallarının ele almaya çalıştığı benzer konuları hedefleyen üç asgari vergisi vardır. Bununla birlikte, ABD kurallarının hiçbiri OECD standartlarına uygun görünmüyor.
ABD’yi Nasıl Etkiler?
Kurallar ağı karmaşık olabilir ve çok fazla belirsizlik bulunmaktadır, ancak ABD için kaybedilen bir durum gibi görünüyor. En iyi tahminlere göre, ABD Hazinesi, ‘Sütun İki’yi benimsese de benimsemese de (diğer tüm ülkeler kuralları benimserse) muhtemelen gelir kaybedecektir. ABD uysa bile, 10 yılda 56,5 milyar ABD doları kaybetmesi muhtemeldir. Ve yapmazsa, bu rakam ikiye katlanarak 122 milyar ABD dolarına ulaşıyor.
Gelir kaybından kaçınmanın en iyi yolu, ABD’nin işletmelerin yatırım yapmak ve büyümek istediği bir yer olmaya devam etmesini sağlamaktır. Bununla birlikte, küresel asgari vergi, ABD’nin yatırımı teşvik etme girişimlerini de baltalayacaktır. Örneğin, federal hükümet işletmelerin inovasyonu teşvik etmek için araştırma ve geliştirme maliyetlerini düşürmelerine izin verir. Ancak çok uluslu bir şirket bu kesintiyi kullanır ve %15 eşiğinin altına düşerse ne olur? Diğer ülkeler, ABD Kongresi’nin amaçladığı etkiyi azaltarak vergileri artırabilir.
Kişileri Nasıl Etkiler?
Hazine yabancı hükümetlere gelir kaybederse, bunu telafi etmek için yerel faaliyetler üzerindeki vergiler artabilir. Uzun vadede, şirketler yatırım yapmaya karar verirken ABD’den uzak durmayı seçerlerse bu, ABD’de daha yüksek fiyatlar ve inovasyona daha az yatırım anlamına gelebilir, bu da keyif alınan daha az son teknoloji ürün ve hizmet ve ceplerde daha az para anlamına gelir. Buna ek olarak, işletmeler kaybedilen kârları telafi etmek için maliyetleri düşürdükçe, iş fırsatları ve ücretler de muhtemelen azalacaktır. Ve kişiler veya emeklilik planları, vergi artışına tabi çok uluslu şirketlere yatırım yapılırsa, o zaman daha küçük getiriler görülebilir.
Peki, ABD Ne Yapmalıdır?
OECD’den daha fazla taviz alması gerekir ki; OECD’nin yeni idari rehberliği[6], ABD’nin bunu yapacak güce sahip olduğunu gösteriyor. OECD, ABD’nin ‘İkinci Sütun’u benimsemesini istiyor, bu nedenle kurumlar vergisi oranı en az %20 olan ülkeler için küresel asgari vergi uygulama mekanizmasının 2026 sonrasına (ABD’nin önemli vergi yasalarını çıkarması beklendiği zaman) kadar ertelenmesini tavsiye etmiştir (ABD’nin oranı %21’dir). Yeni kılavuz, ABD’nin bazı vergi kredilerini ele alırken, İkinci Sütun kapsamında cezalandırılması muhtemel Ar-Ge (araştırma geliştirme) hükümlerini içermiyordu. ABD’nin bu krediler için ve yabancı hükümetlerin ayrımcı rejimlerinden korunmaya ihtiyacı olacaktır. Son olarak, mevcut ABD uluslararası vergi sistemi İkinci Sütun ile neredeyse aynı çizgide olduğu için kabul edilebilir olarak değerlendirilmelidir. ABD’li politika yapıcıların tam uyum ile tam izolasyon arasında bir orta seçeneği vardır: küresel asgari verginin verdiği zararı sınırlamak için OECD ile birlikte çalışabilirler.
[1] Bu konuda bkz. < https://taxfoundation.org/global-tax-agreement/ >
[2] < https://taxfoundation.org/tax-basics/oecd-pillar-1/ >
[3] < https://taxfoundation.org/tax-basics/oecd-pillar-2-global-minimum-tax/ >
[4] OECD BEPS için bkz. < https://taxfoundation.org/tag/base-erosion-profit-shifting-beps/ >
[5] < https://taxfoundation.org/tax-basics/refundable-tax-credits/ >
[6] Bunun için bkz. < https://www.oecd.org/tax/beps/administrative-guidance-global-anti-base-erosion-rules-pillar-two-july-2023.pdf >
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.