Sürdürülebilir borç finansmanı -yani çevreye veya toplumsal refaha fayda sağlayan projeleri desteklemek için ihraç edilen tahviller- (sustainable debt financing-bonds issued to support projects that benefit the environment or social welfare) son on yılda hızla artarak niş bir pazardan trilyon dolarlık bir faaliyete dönüşmüştür. Kamu finansmanı, sürdürülebilir yatırımlar açısından pazar için önemli bir katalizör olmuştur, ancak daha önemlisi sürdürülebilir borç için özel pazarların gelişmesi olacaktır. Gerçekten de birçok şirket yeşil, sosyal, sürdürülebilir ve sürdürülebilirlikle bağlantılı tahviller ihraç etmeye başlamıştır. Ancak bu gelişme önemli bir soruyu gündeme getirmektedir: Halka kapalı şirketleri (private companies) sürdürülebilir finansmana katılmaya ne motive etmektedir?
Yeni bir makalede, teorik ve deneye dayalı bir analiz yoluyla bu soruya ışık tutulması amaçlanmaktadır. Şirketler, sürdürülebilir finans ile ilgilenmek için çoğu birbirini dışlamayan çeşitli teşviklere sahip olabilir. Örneğin, şirket yöneticileri belirli iklim ile ilgili iş risklerini hafifletmeye, daha ucuz bir enerji biçimine geçmeye veya belirli çevresel olarak zararlı uygulamalarla ilişkili düzenleyici yükleri veya dava risklerini azaltmaya çalışabilirler. Şirketler ayrıca kendilerini yeşil, sürdürülebilir, çevre bilincine sahip veya sosyal olarak bilinçli olarak markalamaya çalışabilirler. Bu tür çabalar samimi veya yalnızca aldatıcı yeşil aklama olabilir.
Bazı ihraççılar yeşil ve sürdürülebilirlik tahvilleri için istekli pazarlar bulduklarından, ihraççılar ayrıca yatırımcılara ödenen ve yeşil ihraçlar için standart tahvil ihraçlarından daha düşük olan bir faiz oranı biçiminde bir primden de yararlanabilirler. Bu “yeşil alan” (greenium), ihraççının sermaye maliyetini düşürebilir ve sürdürülebilir finans için başka bir finansal motivasyon sağlayabilir.
Şirketler ayrıca çalışanlar da dâhil olmak üzere kilit paydaşlardan şirketlerin çevresel etkisini azaltmaları için baskı görebilirler. Ve giderek artan bir şekilde, hissedarlar şirketleri çok çeşitli çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (environmental, social, and governance-ESG) konularında zorlamaktadırlar. Ancak şirketler sürdürülebilir finansman yoluyla kendi yatırımcı tabanlarını da şekillendirebilirler. Yeşil ve sürdürülebilirlik tahvilleri çıkararak, özellikle operasyonlardan kaynaklanan iklim ile ilgili etkileri azaltmak için kurumsal yönetişim çabalarını desteklemek isteyen daha geniş bir yatırımcı yelpazesini çekebilirler. Sürdürülebilir finansman kullanan şirketler, piyasaya sürdürülebilir bir kurumsal amaç hakkında bir sinyal verir, böylece ESG odaklı hisse senedi yatırımcılarını çeker ve mevcut hisse senedi yatırımcılarını daha ESG odaklı bir yönetim tonuna alıştırır, aynı zamanda yatırımcılarla ESG konularında etkileşim fırsatları sunar.
Makalede, bu potansiyel motivasyonları değerlendirmek için Amerika Birleşik Devletleri Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (United States Securities and Exchange Commission-SEC) tarafından zorunlu kılınan kamuyu aydınlatmaların elle toplanmış bir veri kümesi kullanılmıştır ki; bu, şirketlerin iklim ile ilgili riskleri nasıl tanımladığını, hissedar tekliflerinin şirketleri sürdürülebilirlik veya sosyal konularda harekete geçmeye nasıl zorladığını ve şirketlerin yeşil ve sürdürülebilirlik tahvil ihraçlarını hissedarlara nasıl tanımladığını ortaya çıkarmaya yardımcı olur.
Söz konusu analiz, ihraççıların sürdürülebilir finansmana girmek için çeşitli, genellikle örtüşen teşviklere sahip olduğunu göstermektedir. Örneğin, bazıları işletmelerine yönelik belirli iklim ile ilgili riskleri ele almayı, daha maliyet etkin enerji çözümlerine yönelmeyi veya çevreye zararlı faaliyetlerle bağlantılı düzenleyici veya yasal zorlukları azaltmayı hedeflemektedir. Diğerleri, ister gerçek yeşil markalaşma girişimleri ister yeşil aklama yoluyla olsun, kendilerini çevresel ve sosyal açıdan sorumlu olarak konumlandırmaya çalışabilir.
İhraççıların kamuyu aydınlatmaları (issuer disclosures) ayrıca beklendiği gibi, kurumsal sürdürülebilirlik arayışının, çalışanlar gibi önemli paydaşların çevresel etkileri azaltma ve çeşitli ESG konularını teşvik etme taleplerinden giderek daha fazla etkilendiğini ortaya koymaktadır. Sürdürülebilir finansla ilgilenmek, şirketin sürdürülebilirliğe olan bağlılığı konusunda piyasaya bir mesaj göndererek, ESG odaklı hisse senedi yatırımcılarını çekmekte, mevcut yatırımcıları daha ESG bilinçli bir yönetim yaklaşımına şartlandırmakta ve yatırımcılarla ESG endişeleri hakkında etkileşim kurma fırsatları yaratmaktadır.
Mezkûr makalede, kurumsal sürdürülebilir finans açıklamalarının analizinden birkaç genel sonuç çıkarılmıştır. Emisyoncular, yeşil ve sürdürülebilirlik tahvil ihracı yoluyla risk yönetimine odaklanmış görünmemekte olup; hiçbir ihraççı, bir ihraç için motivasyon olarak bir yeşil alan (greenium) veya şirketin bir yeşil alan alacağı beklentisini açıklamamıştır. Bununla birlikte, ihraççılar yıllık raporlarda ve vekâletname beyanlarında yeşil taahhütler hakkında önemli açıklamalar yapma eğilimindedir. Özellikle vekâletname beyanı, hissedarlara şirketin vizyonu hakkında bilgi vermek için tasarlanmıştır; birçok yeşil ve sürdürülebilirlik tahvil ihraççısı için vekâletname beyanı, yönetimin sürdürülebilirliğe olan bağlılığını açıklama fırsatı sunar ve bazen yeşil tahvil veya sürdürülebilirlik tahvili ihracı bu markalama açıklamasının bir parçasıdır.
Endişe verici bir şekilde, en önemli kirleticiler arasında yer alan ve dolayısıyla yeşil tahviller aracılığıyla geçiş finansmanından en çok faydalanacak olan birçok firma, kurumsal sürdürülebilir finansman fırsatlarından yararlanmamaktadır. Bu firmalardan bazıları için, belki de, sürdürülebilir finansmana girmeme kararı, firmaların markalaşma ve pazarlama hesaplamalarının bir parçası olabilir. Sonuç olarak, risk azaltma dışındaki motivasyonlar, kurumsal yeşil ve sürdürülebilirlik tahvillerinin kullanımını yönlendiriyor gibi görünmektedir.
Anılan makalede, yeşil tahvil ihraçlarına yönelik bazı şüphelerin haklı olduğu öne sürülse de, birçok Amerikalı ihraççının ve yatırımcılarının iklim ile ilgili açıklamaları ve yeşil taahhütleri değerlendirmeye yardımcı olmak için düzenleyicilerden net tanımlardan yoksun olduğu da bir gerçektir. Yeşil Tahvil İlkeleri (Green Bond Principles) gibi özel standartlar, yeşil aklamaya karşı yeterli koruma sağlamıyor gibi görünmektedir. Belki de, SEC ve diğer düzenleyici otoriteler sürdürülebilir finans standartlarını geliştirip, uyumlu hale getirip uyguladıkça, ihraççılar gerçek sürdürülebilir finans girişimlerine katılmak ve yeşil aklamadan kaçınmak için daha fazla teşvike sahip olacaklardır.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.