Kurumsal Yatırımcılar, İklim Konulu Kamuyu Aydınlatma ve Karbon Emisyonları*

Bir inşaatta elektrik tesisatı döşemesi yaparken inşaattan düşerek yaşamını kaybeden Alaşehir Sümer Oral Mesleki Eğitim Merkezi elektrik tesisatı bölümü öğrencisi 16 yaşındaki Zekai Dikici anısına…

İklim riskini kontrol etmeye yönelik küresel çabalarda kurumsal yatırımcıların oynayacağı rol konusunda süregelen bir tartışma söz konusudur. Bazıları varlık yöneticilerinin şirketlerin karbon ayak izlerini azaltmalarına önemli ölçüde katkıda bulunabileceğini iddia ederken, diğerleri daha şüpheci yaklaşıyor ve yetkililerin geleneksel düzenleyici araçlara odaklanmasını tavsiye ediyor. Bu şüphecilik, önemli sayıda kurumsal yatırımcının ‘yeşil yıkama’ (yani, gerçek emisyonların azaltılması üzerinde çok az gerçek etkisi olan ‘gösteriş yapma’ eylemleri) ile meşgul olduğu algısından kaynaklanmaktadır.

Bu konudaki bir makale birbiriyle ilişkili iki soruyu inceleyerek bu tartışmaya katkıda bulunuyor: Kurumsal yatırımcının iklim ile ilgili veri talebi, firmalara bu bilgiyi açıklama konusunda baskı yapıyor mu? Peki, bu kadar kesin bir kamuyu aydınlatma açıklamasının ardından karbon emisyonlarında bir azalma mı gelecek?

Bu soruları yanıtlamak için, makalede, dünyanın en büyük (gönüllü) iklim riski kamuyu aydınlatma deposunu koruyan, kâr amacı gütmeyen küresel bir ağ kuruluşu olan CDP’den (Carbon Disclosure Project-Karbon Konulu Kamuyu Aydınlatma Projesi[1]) yararlanılıyor. Çoğu zaman çevresel raporlamanın “altın standardı” olarak anılan CDP, bu çalışmanın amacına son derece uygun bir ortamdır. İklim değişikliği ile ilgilenen diğer kurumsal ağların [özellikle Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım İlkeleri (UN Principles for Responsible Investment-PRI)] aksine, CDP yalnızca çevre sorunlarına odaklanır ve imzacılarına, platform tarafından özellikle kendileri adına toplanan kurumsal iklim riski açıklamalarına özel erişim sunar. Ayrıca, CDP imzacıların listesini kamuya açıklar ve bu nedenle CDP imzacısı olmak, iklim ile ilgili bilgilerin kamuya açık olarak talep edilmesiyle eşdeğer olarak yorumlanabilir.

Makaledeki ilk hipotez, kurumsal yatırımcıların iklim ile ilgili bilgi talebinin (bir yatırımcının CDP imzacısı olmasına da yansıdığı gibi), firmaları CDP’ye bilgi açıklamaya teşvik ettiğidir. Bir yandan varlık yöneticileri, iklim ile ilgili performansın fiyatları etkilediğine ve/veya portföylerinin çevresel performansını iyileştirmenin, iklim riskine duyarlı müşterileri çekmelerine veya elde tutmalarına yardımcı olacağına inandıkları için iklim ile ilgili bilgileri talep edebilirler. Sonuç olarak firmalar, kurumsal yatırımcıları çekmek/elde tutmak ve/veya yöneticiler ve/veya direktörler için potansiyel olarak maliyetli olabilecek yatırımcı eylemlerinden (örneğin, yıllık genel kurul toplantılarında oy verilmemesi) kaçınmak için bilgileri açıklar. Ancak diğer taraftan, yatırımcıların iklim ile ilgili bilgilere olan talebinin, eğer bu tür kamuyu aydınlatma açıklamalarının tamamlanması firmalar için maliyetliyse, firmaları açıklama yapmaya teşvik etmemesi de mümkündür. Dahası, yatırımcılar CDP’ye kaydolabilirler çünkü bilgi içeriğinin kendisinden ziyade imza sahibi olmanın sinyal değerini daha fazla önemserler (aslında imza sahipleri genellikle yıllık CSR raporlarında imza sahibi statülerinin çığırtkanlığını yaparlar). Bu durumda, firmaların kurumsal yatırımcılar tarafından iklim bilgilerini kamuya açıklama konusunda baskı hissedip hissetmeyecekleri belli değildir. Bu olasılık, hikâye niteliğindeki kanıtlarla ve Sorumlu Yatırım İlkeleri imzacıları olarak kaydolan ancak portföylerinde üstün çevresel performans sergilemeyen kurumsal yatırımcılara bakan son deneye dayalı çalışmalarla desteklenmektedir.

Makaledeki ikinci hipotez ise, kurumsal iklim riski bilgilerinin kamuya açıklanmasının ardından nispeten daha düşük karbon emisyon seviyelerinin gelmesidir. Bunun meydana gelebileceği en az iki makul mekanizma vardır. İlk olarak, yatırımcılar CDP açıklamalarını firmalarla çevresel konularda iletişim kurmak için kullanabilirler. Örneğin, kamuyu aydınlatma verileri, denetim hedeflerini seçmek ve/veya firma yönetimi ile yapılacak toplantılara hazırlık aşamasında çevresel konuları belirlemek için kullanılabilir. Aslında önceki çalışmalar, katılım faaliyetlerinin çoğunlukla firmalara çevresel performanslarını artırma konusunda baskı yaptığını göstermektedir. İkincisi, yatırımcılar açıklanan bilgileri portföy tahsisi kararları için kullanabilirler ki; bu da firmalara potansiyel yatırımlardan kaçınmak için emisyonları azaltma yönünde baskı uygulayabilir. Bahsedilen, yatırımcıların açıklanan bilgileri, firmaları çevresel performanslarını iyileştirmeye teşvik etmeyecek şekilde kullanmaları da makuldür. Örneğin, varlık yöneticileri CDP verilerini çevre yanlısı firmaların stoklarını açığa çıkarmak için kullanabilirler. Veya yatırımcılar CDP bilgilerini emisyonlarda yalnızca nispeten küçük bir düşüşe neden olacak şekilde kullanabilirler. Bu nedenle, CDP açıklamasının kurumsal karbon emisyonlarında önemli bir azalmaya katkıda bulunup bulunmadığı da açık bir deneysel sorudur.

Makaledeki testler, 2003 yılından 2020 yılına kadar olan dönemde 51 ülkeden 7 binden fazla kamu firmasından oluşan bir örneklemi temel almaktadır. CDP imzacılarının sahiplik payı daha yüksek olan firmaların, iklim riski bilgilerini hükümete CDP açıklama olasılıklarının daha yüksek olduğuna dair sistematik uluslararası kanıtlar sağlanıyor. Bu sonuç, zorlu sabit etki yapılarının yanı sıra kurumsal mülkiyetteki makul dışsal varyasyonu kullanan testlerin kullanımına karşı da sağlamdır. Yukarıdaki ikinci hipotez ile tutarlı olarak, bilgilerin CDP’ye açıklanmasının karbon emisyonlarındaki azalmayla ilişkili olduğu da ortaya konulmuştur. Bu sonuç aynı zamanda firmaların CDP’ye açıklamaya başladığı zamandaki eşleştirme analizi de dâhil olmak üzere bir dizi sağlamlık testi için de sağlamdır.

Söz konusu makalede, ayrıca CDP’nin kamuya ifşa edilmesi ile karbon emisyonları arasındaki ilişkiyi açıklayan mekanizmalar araştırılıyor ve hem katılım hem de geri çekilmeye ilişkin kanıtlar bulunuyor. Yatırımcıların CDP’ye bilgi verdikten sonra en çok emisyon salan firmalarla etkileşim kurma olasılıklarının daha yüksek olduğu belgeleniyor. Ayrıca bu firmaların CDP’ye açıklama yapmasının ardından en çok emisyon salan şirketler arasında yatırımcı varlıklarının daha düşük olduğu görülüyor. Birlikte ele alındığında makaledeki sonuçlar, kurumsal yatırımcıların iklim ile ilgili bilgilere olan talebinin, kurumsal iklim açıklamalarındaki artış ve karbon emisyonlarındaki azalma ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Ve son olarak, kurumsal yatırımcıların sürdürülebilirliğe yönelik kamusal taahhütlerinin ardındaki temel motivasyona ilişkin endişe geçerli olsa da, bu ortamda yeşil aklamaya dair bir kanıt bulunamıyor.

[1] < https://www.cdp.net/en/investor/signatories-and-members >

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.