Son zamanlardaki banka başarısızlıkları,[1] aşırı risk alan şirket yöneticilerine daha büyük cezalar verilmesi yönündeki yaygın talepleri teşvik etti. Bu şaşırtıcı değildir, çünkü politikacılar ve medya neredeyse her dramatik işletme başarısızlığını aşırı risk alma veya dolandırıcılığa bağlama eğilimindedir.
Bu tepkiler kısmen en az iki bilişsel önyargıyı yansıtıyor: geriye dönük önyargı, geçmişteki bir olayın öngörülebilir veya kaçınılmaz olduğuna inanma eğilimi ve nihai yükleme hatası, bu bağlamda, başarısızlığın sorumluluğunu dış faktörlerden ziyade kötü aktörler olarak bireylere yükleme eğilimidir. Sonuç olarak, ABD Kongresi de dâhil olmak üzere yasama organları, başarısızlıkların gerçek nedenlerini veya sonuçlarını ele almaksızın, katı idari performans standartları uygulayarak aşırı risk almayı (ve sahtekârlığı) önlemeye odaklanan yasaları çıkararak sıklıkla başarısızlıklara tepki verir.
Kurumsal Yönetişim ve Risk Alma: İstatistiksel Bir Yaklaşım başlıklı makalede, kurumsal risk alma ile ilgili üç iddiada bulunuluyor. Basiretli kurumsal yönetim, yöneticilerin çoğu veriye dayalı ve istatistiksel temelli olan iş riskleri almasını gerektirir. Aşırı risk alma ve dolandırıcılık bazı kurumsal başarısızlıklara neden olsa da, iyi niyetle istatistiklere dayalı risk alma (statistically based risk-taking) bile başarısızlıkla sonuçlanabilir. Bu nedenle anılan makalenin ilk iddiası, yöneticilerin, kararları önceden makul bir şekilde gerekçelendiren istatistiksel metodolojilere dayalı risk alma kararlarından kaynaklanan kurumsal başarısızlıklardan otomatik olarak sorumlu tutulmaması gerektiğidir.
Kavramsal olarak, genellikle çatışmasız yöneticileri makul bir temele sahip iyi niyetle kararlar alma sorumluluğundan muaf tutan iş/işletme muhakemesi kuralı (business judgment rule-BJR), yöneticileri bu kurumsal başarısızlıklara ilişkin sorumluluktan zaten korumalıdır. Bununla birlikte, yargı yetkisi açısından iş/işletme muhakemesi kuralının kapsamı çok sınırlı olup, öncelikli olarak eyalet hukukuna göre hissedar davalarına uygulanmaktadır. Ayrıca, iş/işletme muhakemesi kuralının aksi geçerli olsa bile, şirket yöneticilerinin yanı sıra şirket yetkililerini de koruyup korumadığı belirsizdir. İş/İşletme muhakemesi kuralı bu nedenle büyük bir koruma boşluğu bırakıyor.
Bu boşluğu doldurmak için makaledeki ikinci iddia, şirket yöneticilerinin aynı zamanda çalışanların ve direktörlerin karar vermelerini (iyi niyet varsayılarak ve yönetimsel çıkar çatışması veya dolandırıcılık olmadığı varsayılarak) makul bir şekilde gerekçelendiren istatistiksel metodolojilere dayalı risk alma kararları alma konusunda federal ve eyalet sorumluluğundan muaf tutan bir “istatistik temelli kurumsal yönetişim” (statistics-based governance) kuralıyla korunması gerektiğidir. Bu kural kapsamındaki koruma, istatistiksel metodoloji ve temel veriler ve varsayımlar da dâhil olmak üzere, delil niteliğindeki kayıtların tam şeffaflığını gerektirecektir. Bu nedenle istatistik temelli bir kurumsal yönetişim kuralı, iş/işletme muhakemesi kuralından daha objektif ve dolayısıyla daha az eleştiriye tabi olacaktır.
Beklenen değer analizi, risk alma sonuçlarını değerlendirmek için en genel kabul gören ve yaygın olarak kullanılan istatistiksel metodolojidir. Mezkûr makalede, beklenen değer analizi kullanıcı dostu terimlerle açıklanıyor ve bunu istatistik tabanlı kurumsal yönetimi örneklemek için kullanılıyor. Çoğu karar için beklenen değer hesaplaması yalnızca firmayı ve yatırımcılarını dikkate almalıdır. Ancak makalenin üçüncü iddiası, beklenen değer kararlarını veren yöneticilerin şu soruyu sorması gerektiğidir: Kime göre beklenen değer? Kamuoyunu önemli derecede etkileyebilecek kararlar için “Kime göre beklenen değer?” sorusunun cevabında halkı da dâhil etmeye çalışmalıdır.
Daha sonra söz konusu makalede, istatistik temelli bir kurumsal yönetim kuralı geriye dönük olarak iki risk alma örneğine uygulayarak test ediliyor: Enron’un firmanın iflasıyla sonuçlanan risk alması ve Ford’un “Pinto”daki araba benzin deposunun patlamasıyla sonuçlanan risk alması. Bu uygulamalar, yöneticilerin istatistik temelli kurumsal yönetişim kararlarını nasıl alabileceğini göstermektedir.
Örneğin Enron vakasında uygulamalar, yöneticilerin, makul kurumsal süreçlere uygun olarak ve firmanın dış danışmanları ve muhasebecilerinin yardımıyla özel amaçlı kuruluş riskten korunma işlemlerine girişmeye önceden karar verirken makul davrandıklarını göstermektedir. Başvurular ayrıca Enron’un başarısızlığına tepki olarak yürürlüğe giren kongre yasalarının sorumluluk standartlarının, bu başarısızlığın gerçek nedenleri ve sonuçlarıyla ilgisiz olduğunu da öne sürüyor.
Ford örneğinde uygulamalar, yöneticilerin gerekli güvenlik değişikliklerini yapmaktan kaçınmak için istatistik temelli kurumsal yönetimi çarpıtmış olabileceğini gösteriyor. Dahası, Ford’un yöneticileri uygunsuz bir şekilde insan hayatını dolar ile eşitlemiştir. Her ne kadar hükümetler bazen maliyet ve faydaları dengelerken hayatların değerini tartıyor olsa da, hükümet ile özel girişim arasında üçüncü taraflara zarar veren etik bir ayrım olmalıdır.
Yukarıdaki uygulamalar aynı zamanda istatistik tabanlı kurumsal yönetişimin diğer sınırlarının açıklanmasına da yardımcı olur. Örneğin, bu tür bir kurumsal yönetim, bir karardan kaynaklanabilecek sonuçların dengelenmesine yardımcı olabilse de, alternatif kararların daha olumlu sonuçlar doğurabileceği ihtimalini mutlaka hesaba katmaz. Ancak işletme yöneticilerinin ve diğer karar vericilerin gerçekçi olarak tüm alternatifleri dikkate alması beklenemez. Çoğu zaman önlerindeki seçimlere göre karar vermek zorunda kalırlar. Dolayısıyla, tercih edilen alternatiflerin kaçırılma olasılığı, fayda-maliyet analizi kararlarının alınması da dâhil olmak üzere, herhangi bir karar verme sürecinde yaygın olarak bilinen ve kabul edilen bir kusurdur.
Bir kararın yasayı ihlal eden bir eyleme yol açabileceği durumlarda başka bir sınırlama ortaya çıkabilir. Açıkçası, yöneticilerin ceza hukukunu ihlal eden eylemleri dikkate almaması gerekir. Peki, sadece hukuki para cezalarının ödenmesini gerektiren eylemleri iş yapmanın bir maliyeti olarak mı değerlendirmeliler? Bahsi geçen makalede, itibar maliyeti, çalışanların moralinin düşmesi, potansiyel olarak zayıf yatırımcı talebi ve soruşturma ve kovuşturmaya karşı savunma maliyetleri gibi dolaylı maliyetler dikkate alarak bu soru inceleniyor.
[1] [Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsviçre’deki banka iflasları]
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.