Covid-19 salgınına yanıt olarak dünya genelindeki politika yapıcılar, küresel büyümedeki en keskin düşüşe karşı koymak için benzeri görülmemiş tutarlarda mali teşvik başlattı. Ekonomiler yeniden açılırken, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’yı işgal etmesi ile birlikte tüketici enflasyonu, gelişmiş ekonomilerde kırk yıldır, yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde (emerging market and developing economies-EMDEs) ise 1990’lardan bu yana görülmeyen oranlara yükseldi. Artan enflasyona tepki olarak, para politikası yapıcıları faiz oranlarını hızlı bir şekilde artırarak finansal piyasaları birçok kez şaşırttı. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Merkez Bankası (United States Federal Reserve), 1980’lerden bu yana görülmeyen bir artış hızıyla, ardı ardına birden fazla 75 baz puanlık artış gerçekleştirdi. Bu hızlı ayarlamadan önce, ABD’deki reel faiz oranları neredeyse 80 yıldır görülmeyen en düşük seviyeye ulaşmıştı. Yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler politika faizlerinde de aynı derecede hızlı artışlar görüldü. Bu çerçevede, politika yapıcılar için ileriye dönük yol daha belirsiz hale geldi ki, politika hamlelerine ilişkin beklentiler de öyledir.
Yakın tarihli bir makalede, 32’si gelişmiş ekonomi ve 22’si gelişmekte olan ülke olmak üzere 54 ekonomi için maliye ve para politikası belirsizliğinin ölçümlerinin yanı sıra bunların üretim ve fiyatlar üzerindeki etkisi tahmin ediliyor.
Söz konusu makalede, politika belirsizliği ile ilgili şokların faaliyet ve fiyatlar üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu ve negatif arz şokları gibi davrandığı ortaya çıkarılmıştır: üretimi, yatırımı ve tüketimi azaltırken fiyatları artırıyor. Hükümet harcamalarından kaynaklanan maliye politikası belirsizliğinin artması, reel gayrisafi yurtiçi hâsıla (GSYH), özel tüketim ve sabit yatırımlarda istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş ve fiyatlarda marjinal bir artış ile ilişkilidir. Para politikası belirsizliği de benzer bir dinamiği takip ediyor ve reel GSYH’deki düşüş ve fiyatlardaki artışla ilişkilendiriliyor.
Gelişmiş ekonomilerin ve gelişmekte olan ülkelerin politika belirsizliği şoklarına nasıl tepki verdikleri konusunda da farklılıklar vardır. Para politikası belirsizliği gelişmekte olan ülkelerde daha zararlıdır ve daha düşük üretim ve daha yüksek enflasyonla ilişkilendirilirken, maliye politikası belirsizlikleri gelişmiş ekonomilerde daha zararlıdır ve üretimde daha büyük bir düşüşle ilişkilidir.
Gelişmekte olan ülkelerde para politikası belirsizliğinin etkisi daha büyük olabilir çünkü firmalar, merkez bankasının enflasyon hedefini koruyacağına dair güven eksikliği nedeniyle fiyatları artırabilir. Bu ekonomiler aynı zamanda dış borcun tüketimin yumuşatılmasında oynadığı rol nedeniyle reel faiz oranlarındaki değişikliklere karşı daha duyarlı olabilir. Gelişmiş ekonomilerde, hükümet harcamaları genellikle daha verimlidir ve ilave her bir ABD doları harcamanın büyüme üzerindeki etkisi daha büyük (yani, daha büyük bir mali çarpan) olup; bu da artan mali politika belirsizliğinin firmalar ve hane halkı için daha yüksek bir maliyete yol açtığını göstermektedir [Bkz. Ilzetzki, Mendoza ve Vegh (2013), Schwartz ve diğerleri (2020) ve Devadas ve Pennings (2018)].
Mevcut yüksek enflasyon ortamı ve artan küresel durgunluk riskleri göz önüne alındığında, politika yapıcıların gelecekteki kararlarına ilişkin belirsizliği en aza indirmek için her türlü çabayı göstermeleri gerekiyor (Mevcut küresel ekonomik görünüm ve politika belirsizliği de dâhil olmak üzere politika zorluklarının nasıl ele alınacağı hakkında bilgi için Haziran 2023 Küresel Ekonomik Beklentiler raporuna bakılmalıdır).
Gelişmekte olan ülkelerdeki parasal ve mali otoritelerin, gelişmiş ekonomilerdeki yüksek politika faiz oranlarının hem yurt içi sıkılaştırma hem de sınır ötesi yayılma etkilerini dikkate alarak yurt içi para koşullarını ayarlamaya devam etmeleri gerekecektir. Kritik olarak, para politikası kararlarının açık bir şekilde iletilmesi, güvenilir parasal çerçevelerin kullanılması ve merkez bankası bağımsızlığının korunması, gelişmekte olan ülkelerin enflasyon beklentilerini sabitlemesine ve yıkıcı sermaye çıkışlarından kaçınmasına yardımcı olacaktır. Bu, sıkılaştırma döngülerinin olumsuz ekonomik etkisinin sınırlandırılmasına yardımcı olacaktır.
Ayrıca yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler, borcu daha sürdürülebilir bir yola koymak ve öngörülebilir bir politika ortamı yaratmak için mali kuralları veya orta vadeli harcama çerçevelerini benimseyebilir. Buna, maliye politikasının enflasyonist baskıları artırmaması ve ilave para politikası sıkılaştırmasına yol açmaması için para ve maliye politikası arasında koordinasyon sağlanması da dâhildir.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.