‘Philipp ve Barclays Bank’ ile İlgili Dolandırıcılık Vakası Yorumu*

“Bir şeyden her şeyi öğren” (Ab uno disce omnes)

[Latin Atasözü]

1. Giriş

Birleşik Krallık’ta 2022 yılına kadar dolandırıcılık yoluyla 1,2 milyar pound (£) çalındığı kaydedilmiştir[1]. Bu rakamın yarısından biraz azı (mağdur tarafından) ‘yetkilendirilmiş ödeme’ dolandırıcılığı (authorised push payment-APP fraud) ile ilgiliydi. Bu dolandırıcılık, ödemelerin mağdurun banka hesabından yetkisi olmadan ‘çekilmesinin’ (pulled) aksine, mağdurun dolandırıcı tarafından kontrol edilen bir banka hesabına ödeme göndermesi için bankasına sahtekârlıkla yetki verilmesini içermektedir.

Yetkilendirilmiş ödeme dolandırıcılığının klasik örnekleri arasında telefon çağrıları, kısa mesajlar, elektronik postalar (e-posta) ve en şok edici olanı şahsen ziyaretler de dâhil olmak üzere banka çalışanı veya emniyet görevlisi kimliğine bürünen dolandırıcılar yer almaktadır.

Yaşlı büyükannenizin Finansal Davranışlar Otoritesi’nden (Financial Conduct Authority) olduğu iddia edilen bir dolandırıcıdan telefon aldığı bir senaryo hayal edelim. Banka, eski kişinin zayıf noktalarından yararlanarak bir saat geçirdikten sonra büyükanneden emeklilik gelirinin çoğunu Lihtenştayn’daki bilinmeyen bir ticari hesaba aktarma talimatı alır.

Büyükanneye daha sonra ailesi tarafından, aslında fonlarını Finansal Davranışlar Otoritesi el kitabına göre korumadığı, bunun yerine bir ‘yetkilendirilmiş ödeme’ dolandırıcılığı kurbanı olduğu bilgisi verilmiştir. Emeklilik gelirinin yeri artık belirlenememektedir. Banka mağdurun yanında boş oturuyor ama yapacak bir şey de yoktur.

Büyükannenin bir adaletsizliğe maruz kaldığını inkâr etmek zor olacaktır, ancak bu vaka yorumu için kritik soru, büyükannenin talimatlarını yerine getirirken titizlik/ihtimam görevini [Quincecare (vakasındaki) duty] ihlal ettiği için bankaya karşı bir iddiada bulunup bulunmadığının belirlenmesidir.

2. Tez

Bu makalede, “Philipp v Barclays Bank UK PLC [2022] EWCA Civ 318”[2] davasında Temyiz Mahkemesi’nin görevin ‘ilkeli olarak genişletilmesi’ (Court of Appeal’s principled extension’ of the duty) de dâhil olmak üzere ‘titizlik/ihtimam görevi’nin temelini oluşturan yasal temeli ele alınacak ve sonuçta, Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi’nin, Temyiz Mahkemesi’nin yetkisinin genişletilmesini reddetmesinin ve görevin ortodoks olarak yeniden düzenlenmesinin memnuniyetle karşılanacağı ileri sürülecektir. Titizlik/İhtimam, özel bir görev olmayıp, müşterisinin talimatlarını tespit etmek ve ona göre hareket etmek için bir bankanın borçlu olduğu genel özen borcunu uygulamaktadır. Doktrin, failliğin ortodoks ilkelerinde yatmaktadır.

3. Titizlik görevinin kökenleri

“Quincecare [1992] 4 All ER 363” davasındaki[3] gerçeklerin tümü oldukça tipikti: Bir banka, ticari bir girişim için bir şirkete borç para vermeyi kabul etti. Şirket temsilcilerinden biri (başkan) bankaya, iddiaya göre kredinin çekilmesi sırasında fonları bir avukat firmasına devretmesi talimatını verdi. Şirket temsilcisi, avukatlara parayı kendisi adına almaları ve ardından Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) bir hesaba aktarmaları talimatını vermişti. Şirket temsilcisinin bankaya verdiği talimat suiistimaldi ve şirket, kredinin geri ödenmesi için banka tarafından dava edildiğinde, şirket, bankanın müşterisine karşı olan özen yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle karşı davada bulundu.

Steyn J’nin kararının ana paragrafı[4] 376. sayfada bulunabilir: “bir bankacı, emrin şirketin fonlarını kötüye kullanma girişimi olduğuna inanmak için makul gerekçeleri olması (her ne kadar mutlaka kanıt olmasa da) anlamında ‘soruşturmaya tabi tutulduğu’ sürece ve bu süre boyunca bir emri yerine getirmekten kaçınmalıdır. (…)”

Barclays Bank v Quincecare davasında görevin altında yatan temel prensip[5] şu şekilde özetlenebilir: “Müşterinin ana temsilcisinin bankaya (müşterinin ikincil temsilcisi) hileli ödeme talimatı vermesi halinde, bu talimat müşterinin yetkisi dışında verilmiştir. Aslında bu müşterinin talimatı değildir. Ancak banka, talimatın müşterisini dolandırmaya yönelik bir girişim olduğundan şüphelenmek için makul gerekçeler bulunmadığı sürece, yine de temsilcinin görünürdeki yetkisine güvenme hakkına sahiptir. Makul şüphe gerekçelerinin mevcut olduğu durumlarda, müşterinin talimatının geçerliliği belirsizdir ve bankanın makul özen ve beceriye sahip olma görevi devreye girerek, bankanın talimatı yerine getirmesi durumunda, bankanın bu talimatı müşterisinin talimatı doğrultusunda yerine getirip getirmeyeceğini belirlemesini gerektirir. Ancak o zaman ve ancak o zaman soruşturma yapma görevi geçerli olur: Banka, talimatın nihai müvekkil olan müşterisi tarafından gerçekten yetkilendirilip verilmediğini tespit etmeye çalışmalıdır.”

Kısacası, bankanın ilk bakışta önceliği müşterinin (ve temsilcisinin) talimatlarını yerine getirmektir. Müşterinin finansal işlerini yürütmek için üçüncü taraf bir temsilciye güvendiği durumlarda, suiistimal şüphesi için makul nedenler varsa banka ‘soruşturmaya’ tabi tutulabilir ve banka, temsilcinin talimatlarının üçüncü bir tarafın fonları kötüye kullanma girişimi olmamasını sağlayarak özen yükümlülüğünü yerine getirmeye mecburdur.

4. Temyiz Mahkemesi kararı (Court of Appeal decision): Philipp – Barclays Bank UK PLC

Philipp – Barclays Bank UK PLC [2023] UKSC 25 davasında[6], Bayan Philipp, Finansal Davranışlar Otoritesi için çalıştığını iddia eden bir dolandırıcı tarafından kandırılarak yetkilendirilmiş ödeme’ dolandırıcılığına maruz kaldı ve bankasına iki meblağı bir Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) banka hesabına aktarması talimatını verdi. Banka aleyhindeki iddiası, bankanın üçüncü bir şahsın dolandırıcılığına dayanarak verdiği ödeme talimatlarını yerine getirirken genel hukuk görevini (common law duty; Quincecare duty) ihlal ettiğini iddia etmiştir.

Temyiz Mahkemesi, talimatın fonların kötüye kullanılması girişimi olduğuna inanmak için makul gerekçeleri olması durumunda, bankanın müşteri talimatlarını yerine getirerek titizlik/ihtimam görevini ihlal etmesinin prensipte mümkün olduğuna karar vererek Bayan Philipp’in iddiasını kabul etti.

Birss LJ, bankanın farklı gerçek matrise, yani talimatların müşterinin temsilcisinden (Quincecare vakasında olduğu gibi) ziyade müşteriden (Bayan Philipp) geldiği vurgusunu reddetti ve bunun yerine Quincecare vakasındaki titizlik görevinin altında yatan mantığa odaklandı: müşterileri sahtekârlıklardan korumak. [1]

Temyiz Mahkemesi’nin gerekçesi şu şekildeydi: (a) Banka, işlemin fonları kötüye kullanma girişimi olduğunu bilseydi, “titizlik görevi” kapsamında sorumlu olacaktı ve bu nedenle (b) davadaki mesele, hangi düzeydeki bilginin yeterli olacağıydı [(28)’de]. Bu, özet kararla değil, ancak duruşma sonrasında çözülebilecek bir konuydu.

Temyiz Mahkemesi’ne göre, eğer Quincecare vakasındaki görev müşterileri dâhili sahtekârlıklardan korumak için mevcutsa (temsilcilerinin görünen herhangi bir yetkiyi aşması), o zaman bu görevin müşterileri harici sahtekârlıklardan (müşterileri ödeme talimatları vermeye kandıran üçüncü taraf dolandırıcılar) korumasını sağlamak ilkeli bir adımdır.

5. Yargıtay kararı (Supreme Court decision)

Birss LJ’nin analizinin temelde alışılmışın dışında ve ilkesiz olduğu öne sürülüyor; Yüksek Mahkeme, bu görevi resmi terimlerle yeniden düzenlemekte haklıdır: Müşterinin ödeme talimatlarını yürürlüğe koymak için bankaların olağan özen yükümlülüğünden ne fazlası ne de azı.

‘Yetkilendirilmiş ödeme’ dolandırıcılığı durumlarında titizlik/ihtimam görevi açıkçası söz konusu değildir. Müşterinin ödeme talimatı kendisi tarafından ‘yetkilendirilmiş’ (authorised) olduğundan, bir müşterinin, ödeme talimatını kendisi vermesi durumunda kendi fonlarını ‘yanlış/kötüye kullanamayacağı’ (misappropriate) gerçeğinden dolayı banka bunu özen borcu gereğince meşru bir şekilde yürürlüğe koymakla yükümlü olup, bankanın ‘soruşturulması’ (inquiry) söz konusu değildir. [2]

Lord Leggatt, ihtimam görevinin temsil hukukunun sıradan bir uygulaması olduğunu ortaya koyarak Temyiz Mahkemesi’nin gerekçesini çürütüyor.

İlk olarak, Quincecare vakasındaki görev yanlış tanımlanmıştır. Görev, ‘bir müşterinin talimatını yerine getirirken makul beceri ve özeni gözlemlemektir’ (observe reasonable skill and care in and about executing a customer’s order). Dolayısıyla ödeme talimatının müşteriden geldiği durumlarda bundan ‘müşterinin emrine uymama görevi’ (a duty not to follow the customer’s order) olarak yorumlanması mümkün değildir. Bu makul beceri ve özen yükümlülüğü, müşterinin ödeme emrini yerine getirme görevine tabidir, çünkü “beceri ve özenin kullanılması doğrudan yalnızca emrin etkili bir şekilde yerine getirilmesine bağlıdır”. [3] Sonuç olarak, müşterinin ödeme emrini reddetmenin bağımsız bir temeli bulunmamaktadır. Bu nedenle Birss LJ’nin, titizlik görevinin müşteriyi yalnızca dâhili sahtekârlıklardan (temsilci talimatları) değil aynı zamanda harici sahtekârlıklardan (üçüncü taraf, yetkilendirilmiş ödeme) da koruduğunu prensipte savunması yanlış bir dönüş olmuştur. [4]

6. Çıkarımlar

Prensip olarak doğru sonuca ulaşılmıştır [6]: Dolandırıcılık ister şirket içinde (müşteri temsilcisi tarafından) ister dışarıdan (üçüncü taraf, yetkilendirilmiş ödeme) gerçekleştirilmiş olsun, müşteriyi dolandırıcılıktan koruma görevi yoktur. Bankaların tek görevi makul beceri ve özeni göstermektir; kara para aklama gibi mali suçların önlenmesi veya tespit edilmesi ile ilgilenmezler. Quincecare vakasındaki görev, öncelikle negatif bir görevdir ve bankanın, makul ve dürüst bir bankacıya, temsilcinin müşterinin hesabındaki fonları kötüye kullanmaya çalıştığını düşündürecek gerçekleri bildiği durumlarda, bir bankanın müşterinin temsilcisi tarafından verilen ödeme talimatlarına göre hareket etmemesini gerektirir.

Alaycı bir ifadeyle bankanın Bayan Philipp’in beceriksizliğinin kanunsuz sigortacısı (undue insurer of Mrs Philipp’s incompetence) olması engellenmiştir.

Ancak Lord Leggatt’ın kararının, bankanın yetkilendirilmiş ödeme dolandırıcılığıyla ilgili görevlerine ilişkin sınırlamaları olduğunu da belirtmek gerekir: Bir bankanın, belirli bir müşteriyle faaliyet gösteren bir dolandırıcı hakkında polis tarafından ödeme talimatının hileli olarak alındığını düşündüren güvenilir bilgiler verdiğini düşünelim. Temsil ilkeleri, müşterinin yetki vermesi durumunda bankanın emri yerine getirmesini zorunlu kılsa da, ek bilgiler bankayı ‘soruşturma yapma’ya (inquiry) mecbur tutmaz mı (müşteri temsilcisinden gelen tehlikeli bir emir durumunda olduğu gibi) ve bu nedenle zorunlu bilgileri gerektirir mi? Bunu yerine getirmeden önce daha fazla araştırma yapmaları mı gerekir? Bu gibi durumlarda bir bankanın emri yerine getirmeden önce soruşturma yapmamasının müşteriye karşı olan özen yükümlülüğünü ihlal edeceğini ileri sürmek pek de ilkesiz görünmemektedir. [7]

7. Yasal plan (Bayan Philipp için indirim olsun ya da olmasın)

Paragraf [21]’de[7] Lord Leggat şunları kaydetmiştir: “29 Haziran 2023 tarihinde Kraliyet Onayı alan 2023 tarihli Finansal Hizmetler ve Piyasalar Yasası (Financial Services and Markets Act), zorunlu bir geri ödeme planı sağlamaktadır. Anılan Yasanın 72. maddesi, Ödeme Hizmetleri Yönetmeliği’nin 90. maddesinde, ‘ödeme emrinin hilekârlık veya sahtekârlıktan sonra yerine getirilmesi durumunda’ sorumluluğun uygulanmasını sağlayacak şekilde değişiklik yapmaktadır. Madde 72, Ödeme Sistemleri Yönetmeliği’nin, düzenleyici otoritenin geri ödemeye uygun olduğunu düşündüğü hilekârlık veya sahtekârlık sonrasında gerçekleştirilen ödeme emirlerine ilişkin ‘uygun durumlarda’ ödeme hizmeti sağlayıcıları tarafından geri ödeme zorunluluğu getirmesini gerektirmektedir.”

Her ne kadar memnuniyetle karşılansa da, 2023 tarihli Finansal Hizmetler ve Piyasalar Yasası[8] sihirli bir değnek değildir ve her hâlükârda Bayan Philipp’e yardımcı olmazdı: (i) Uluslararası ödemeler hariç, Daha Hızlı Ödeme Planı üzerinden gerçekleştirilen ödeme emirleriyle sınırlıdır. (ii) Program kapsamında ortaya çıkan düzenleme yükümlülüklerinin doğrudan banka müşterileri tarafından uygulanabileceğini öne sürmektedir.

8. Daha geniş çıkarımlar

  • Bankalar için doktrinin daraltılması rahat bir nefes aldırmıştır.
  • Daha genişleyen ekonomi için, bankaların artık müşteri işlemlerini kolaylaştırmadan önce duraklatmaktan (eğer korktularsa) korkmamaları gerekir. Bankalar, müşteri ödeme emirlerinin dolandırıcılık yoluyla lekelenip lekelenmediğini olumlu bir şekilde araştırmak zorunda kalmadığından, zaman içinde düşmese bile işlem maliyetleri aynı kalmalıdır.
  • Hukuk danışmanları dikkatli olmalıdır; bir bankacılık sözleşmesinde ihtimam görevinin hariç tutulması mümkün olsa da, bankanın bu tür makul beceri ve özenle tutarsız bir şekilde hareket etmesi durumunda mahkeme bu görevi uygulama konusunda istekli olmayabilir. Her hâlükârda, Yüksek Mahkeme’nin görevin ‘olumsuz boyutuna’ (negative dimension) yaptığı vurgu göz önüne alındığında, görevin yerine getirilmesi kolay olmalıdır.

Singapur’da, bir müşterinin kandırılarak bir ‘kimlik avı’ (phishing) bağlantısına tıklaması ve dolandırıcı için bilgilerini girmesi durumunda müşteri, finans kurumu ve telekomünikasyon kanalları arasındaki kayıp paylaşımını ele alan yeni bir çerçeve önerildi. Bankanın görevleri arasında dijital token’in aktivasyonu üzerine 12 saatlik bir bekleme süresi uygulanması ve bu aktivasyon için gerçek zamanlı olarak bildirim gönderilmesi yer almaktadır. Bu tür görevlerin yerine getirilmemesi, kimin zarara uğrayacağına ilişkin değerlendirmede büyük önem taşımaktadır.

Böyle bir hukuki çerçeve, çok taraflı vurgusu nedeniyle övgüyle karşılansa da, banka ve telekomünikasyon şirketi görevlerini yerine getirmiş olsaydı, yetkilendirilmiş ödeme dolandırıcılığıyla kandırılan bir müşteriye yardımcı olmazdı. Daha iyi bir yaklaşım, müşterilerin toplam banka mevduatına göre aylık prim ödediği, dolandırıcılık mağduru olduklarında bankanın onlara fona yaptıkları katkı miktarına göre geri ödeme yaptığı bir banka geri ödeme fonu olabilir.

9. Son düşünceler

Sonuç olarak, Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi’nin kararı Ortodoks anlayışı yeniden tesis etmektedir. Temyiz Mahkemesi’nin “Philipp v Barclays Bank UK PLC [2022] EWCA Civ 318” davasındaki kararı, “Quincecare” vakasındaki titizlik/ihtimam görevini yanlış bir şekilde bankaların müşterilerini dolandırıcılıktan koruma görevi olarak yorumlamıştır. Lord Leggatt’ın ifade ettiği gibi böyle bir görev “bankacılık hukukunun temel ilkelerine aykırıdır” (inconsistent with first principles of banking law). [8] Bankalar, dolandırıcılık yoluyla kandırılan müşterilerin sigortacısı durumunda değildir. Bankacılık sözleşmesi böyle bir zarar tahsisini öngörmedikçe, bankadan tek beklenti, ödeme talimatını makul beceri ve özenle yerine getirmektir. Müşterinin böyle bir talimat verdiği durumlarda, emri yerine getirerek böyle bir görevi ihlal etmek açıkçası imkânsızdır: herhangi bir temsilci ortaya çıkmaz ve dolayısıyla suiistimal de meydana gelmez. Genel olarak, yetkilendirilmiş ödeme dolandırıcılığından kaynaklanan zararlar/kayıplar, yasal müdahale gerektiren bir konudur.

[1] Bu konuda bkz. < https://www.ukfinance.org.uk/news-and-insight/press-release/over-ps12-billion-stolen-through-fraud-in-2022-nearly-80-cent-app >

[2] < https://www.bailii.org/ew/cases/EWCA/Civ/2022/318.html >

[3] “Quincecare [1992] 4 All ER 363” davası hakkında bilgi için bkz. < https://www.shlegal.com/docs/default-source/news-insights-documents/2021/finance-litigation-podcast-series-2021—episode-1-transcript—the-quincecare-duty-of-care.pdf?sfvrsn=3055ea5b_0 >

[4] Paragrafın İngilizcesi şöyledir: [“a banker must refrain from executing an order if and for as long as the banker is ‘put on inquiry’ in the sense that he has reasonable grounds (although not necessarily proof) for believing that the order is an attempt to misappropriate the funds of the company…”]

[5] Tırnak içi ifadenin İngilizcesi şu şekildedir: [If the customer’s primary agent gives a fraudulent payment instruction to the bank (the customer’s secondary agent), then that instruction has been given without the customer’s authority. It is not, in fact, the customer’s instruction. However, the bank is still entitled to rely upon the agent’s apparent authority unless it has reasonable grounds to suspect that the instruction is an attempt to defraud its customer. Where those reasonable grounds for suspicion exist, the validity of the customer’s instruction is unclear, and the bank’s duty of reasonable care and skill kicks in, requiring the bank to ascertain whether, if the bank were to execute the instruction, it would be acting in accordance with its customer’s instructions. It is then, and only then, that the duty to make inquiries applies: the bank must seek to ascertain whether the instruction is actually authorised by its customer, the ultimate principal.]

[6] < https://www.supremecourt.uk/cases/docs/uksc-2022-0075-judgment.pdf >

[7] Paragrafın İngilizce şöyledir: [The Financial Services and Markets Act 2023, which received Royal Assent on 29 June 2023, provides for a mandatory reimbursement scheme. Section 72 of the Act amends regulation 90 of the Payment Services Regulations to enable liability to be imposed “where the payment order is executed subsequent to fraud or dishonesty”. Section 72 requires the Payment Systems Regulator to impose a requirement for reimbursement by payment service providers in such “qualifying cases” of payment orders executed subsequent to fraud or dishonesty as the Regulator considers should be eligible for reimbursement.]

[8] < https://www.legislation.gov.uk/ukpga/2023/29/section/72/enacted >

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.