Şirket ve Bileşenleri (Tarihsel Süreç)*

İrlandalı merhume şarkıcı Sinéad Marie Bernadette O’Connor (Şüheda Sadakat; 1966-2023) anısına…

Kuruluşundan sonra şirket ya hissedarların kolektivitesini temsil eder ya da şirket hissedarlarından ayrı olarak var olur. Şirketin temel dayanağı, şirketin bileşenleri ile olan yasal ve ekonomik ilişkisini belirler. Şirket bileşenlerinin uygun sorumluluğuna ilişkin konuları içeren şirketler hukukunun ihtilaflı alanları, şirketin bu ihtilaflı modelleriyle ilgilidir.

Bu konudaki son bir makalede, modern şirketin iki modeli ele alınıyor. Sözleşmeye dayalı/temelli/esaslı modelin (contractual model) kökenleri, kurumsallığın hissedarların kolektivitesinden türetildiği, erken tüzel kişiliği olmayan formlara dayanmaktadır. Varlık modelinin (entity model) kökenleri, Devlet tarafından bahşedilen kurumsallık ve hissedarlardan ayrı olarak var olan yapay bir tüzel kişi olarak şirket ile erken anonim formlara dayanmaktadır. İki biçim, modern şirketin tarihi boyunca paralel olarak var olmuştur.

Hangi model normatif olarak üstündür? Anılan makalede, kilit vakaların bir analizi yoluyla, varlık modelinin, kurumsal bileşenlerin şirket ile sahip olduğu farklı yasal ilişkileri daha iyi ayırt ettiği sonucuna varılmaktadır.

Her iki model de eski kökenlere sahiptir. Sözleşmeye dayalı model için bu, Roma şirketlerinde veya basit ortaklıklardadır (Roman societas, or simple partnerships). Ortaklık fonunu ortaklardan anonim olarak ayırmak için çift girişli defter tutmayı kullanan ortaklıklar, Elizabeth döneminde İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Sermaye taahhüdü (capital lock-in) açısından, anonim şirket kullanımı, basit ortaklıklar ile modern şirketler arasında bir ara adımdı. Hissedarlar, sınırlı bir süre için sermayelerini geri çekme hakkından vazgeçtiler. Bu anonim şirketler paylı şirket haline getirilmedi ve anonim fon yasal olarak değil, muhasebe amacıyla ayrıldı.

Anonim şirketin şirket varlıklarını bir tröste yerleştirerek adil bir şekilde ayrıldığı sözleşmeli anonim şirket formunun bir çeşidi, 1720 tarihli Hayal Yasası’nın (Bubble Act) şirketleşmeye erişimi kısıtladığı dönemde on sekizinci yüzyılda önemli hale geldi. Chancery, yararlanıcılar olarak üyelerin eşit hakları sağlam bir şekilde tesis edildiğinden, fon kavramını ele almada teamül hukuku mahkemelerinden daha etkiliydi.

Varlık modelinin kökenleri, Krallığın veya Parlamentonun şehirlere, kiliselere ve üniversitelere tüzel kişiler olarak yetki verdiği bir mekanizma olan erken üniversitelere veya şirketlere dayanmaktadır. Yalnızca tüzel kişiler hak ve yükümlülükler üstlenebilirdi, ancak tüzel kişilerin gerçek kişi olması veya (nihayetinde) gerçek kişilerden oluşması bile gerekmiyordu. Persona ficta (hayali) veya yapay tüzel kişiler kavramı, 1612 yılında ‘The Case of Sutton’s Hospital’da [(1612) 10 Co Rep 23a, 77 ER 960] İngiliz teamül hukukuna nakledildi. Coke CJ, şirketin “görünmez, ölümsüz ve yalnızca yasanın niyetinde ve düşüncesinde dinlenen” (invisible, immortal and rest[ing] only in intendment and consideration of the law) olduğunu söyledi.

Kraliyet ve daha sonra Parlamento tarafından yetkilendirilen ticari şirketlerde üyeler, yolculuklarla bağlantılı bir dizi sona eren anonim hisseye ortak olmayı seçebilirler. Kalıcı sermaye, 1657’de İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ndeki (English East India Company) ayrı anonim hisselerin yerini almıştı. Ticari şirket (business corporation), Devlet tarafından yaratılan bir şahsiyet (persona ficta) olarak, hissedarlarından ayrı bir tüzel kişilikti.

Ticari şirketler ve sözleşmeye dayalı anonim şirketler bu nedenle paralel olarak var olan farklı yasal biçimlerdi. İki biçim, işlevsel ve ekonomik açıdan benzer olduğundan, mahkemeler tarafından değil, bazı on sekizinci yüzyıl yorumcuları tarafından aynı şekilde ele alındı. ‘Lord Eldon’un başkanlık ettiği Şansölye Mahkemesi, sözleşme esaslı anonim şirketlere sürekli olarak yasal olarak ortaklıklar olarak muamele etti.

Birleştirilmiş biçim ile sözleşmeye dayalı biçim arasındaki bu ayrım, İngiltere’de genel kuruluş statülerinin/sözleşmelerinin (general incorporation statutes) getirilmesinden sonra da devam etmedi. Modern şirket, başlangıçta sözleşme temelli bir anonim şirket gibi aynı şekilde bir hissedarlar birliği olarak kabul edildi. Genel kuruluş statüsünde belirtilen süreç ile kurulan şirketler, hissedarlar için sınırlı sorumluluğun yasal bir müdahale gerektirdiğini göz önünde bulundurarak yasama organının kanıtladığı gibi, hissedarlarından ayrı bir tüzel kişilik olarak görülmedi.

İngiliz şirketleri, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı boyunca, bir hissedarlar topluluğu olmaktan yasal olarak hissedarlarından ayrı bir şirket haline geldi. Yasal sınırlı sorumluluk, sermayenin tanımlanması ve hissedarlardan ayrılması gerektiği anlamına geliyordu. Yasalar, şirketteki kalıcı sermayeyi hissedarlardan ve alacaklılarından korumak için gelişti.

Şirketleşmenin sonuçları, modern şirketlerin hissedarlarından ayrı tüzel kişilikler olduğunun kademeli olarak tanınmasına yol açtı ve Salomon v Salomon & Co Ltd davasında Lord Halsbury LC şirketi Sutton’daki Coke CJ’yi tekrarlayan ve dirilten “Yasama Meclisinin yapay bir oluşumu/yaratımı” (an artificial creation of the Legislature) kurgu kişilik (persona ficta) konsepti olarak tanımladı.

Ancak varlık modeli üstün gelmedi. Sözleşmeye dayalı model, yirminci yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri (ABD) şirketler hukuku bilim adamları tarafından vekâlet teorisi ve şirketin modern hukuk ve ekonomi sözleşme kavramları için temel hazırlarken kullanıldığında ilgi gördü. Modern neoklasik sürüm ABD’de ortaya çıkmış olsa da, hissedarların temsilcileri olarak yönetimin taksonomisi, şirketler hukuku doktrininin büyük ölçüde geliştiği 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarında şirketler için algılanan yasal konumu yansıttığı için ABD dışındaki şirketler hukuku akademisyenleri ve hukukçuları arasında yankı uyandırıyor.

Varlık modelinin şirketin kurumsal bileşenleri ile olan ilişkisi üzerindeki sonuçları nelerdir? Şirketlerin yönetim organları, yatırım yapan hissedarlar için genel kurul toplantılarından önce yapılır. Şirketlerde, yönetim organının vesayet rolü çok önemliydi. Canon yasası, tüzel kişiyi, şirket çalışanlarının hiç kimseye ait olmayan mülkün koruyucusu olduğu bir kişilik kurgusu olarak ele aldı. Hissedarlar için düzenli genel kurul toplantıları, ilk olarak on yedinci yüzyılda ticari şirketlerde görülen önemli bir yenilikti. Küçük yatırımcı hissedarlara, yönetim üzerindeki artan kontrolle değil, yeminlerle (sworn oaths) desteklenen yönetim organlarının tüm hissedarların çıkarları doğrultusunda hareket etme rolüyle yetki verilmiştir. Geçiş, bireysel yatırımcılara mülk ve tüketilebilir fazlalık için kişisel sorumluluktan uzaklaştı ve sermaye getirisi için ekonomik hesap verebilirliğe doğru olmuştur.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.