Geçtiğimiz birkaç on yılda, dünyanın dört bir yanındaki yasa koyucular, sosyal girişimler için, kâr amacını önemli bir sosyal amaç (social purpose) ile birleştiren özellikli şirket yasalarını yürürlüğe koydular. Bu yasalar, mevcut kurumsal formların birçoğu veya tamamı, belirli bir mevcut kurumsal formun sosyal girişim çeşitleri veya yalnızca sosyal girişimlere açık yeni, özel kurumsal formlar tarafından kullanılabilecek sosyal girişim etiketleri oluşturmuştur. Bazı yargı bölgeleri bu tekniklerin birkaçını sunarken diğerleri hiçbirini sunmamakta ve sosyal girişimleri herhangi bir özel sosyal girişim düzenlemesine tabi olmaksızın geleneksel şirket türlerini/biçimlerini kullanmaya bırakmaktadır. Yakın zamanda ‘European Company and Financial Law Review’de[1] yayınlanan bir makaleye dayanan bu yazıda, bu farklı tekniklerin işlediği hukuki arka planın önemini gösteriliyor ve bu çeşitli teknikler arasında seçim yapma konusunda rehberlik sağlanıyor.
Sosyal girişim düzenlemesini tam olarak kavramak için akılda tutulması gereken hukuki arka planın önemli bir kısmı, kâr amacı gütmeyen birlikler/dernekler (ve vakıflar) ile şirketler [nonprofit associations (and foundations) and corporations] arasındaki ayrım ile ilgilidir. Bir şirketin tanımının katılığı ile belirli bir sosyal girişim düzenlemesine duyulan ihtiyaç arasında en azından kavramsal bir ilgileşim (korelasyon) vardır. Bu katılık, her şeyden önce, şirketlerde genellikle zorunlu kılınan kâr amacından izin verilen sapmanın kapsamıyla ilgili olabilir. Hollanda ve Almanya gibi şirketlerin kâr dağıtım amacının yalnızca bir varsayılan kural olduğu yargı bölgelerinde, geleneksel şirketler tamamen kâr amacı gütmeyen çabalar (Alman ‘gGmbH’de[2] olduğu gibi) veya sosyal girişimler için kullanılabilir. Fransa’da ise aksine, şirketlerde kar amacı gütme zorunluluğu zorunlu niteliktedir. Bu kavrama, ne Almanya’nın ne de Hollanda’nın henüz sosyal girişimler için özel bir şirketler kanunu çıkarmadığı gerçeğine ve Fransız şirketlerinin yakın zamanda uygulamaya konulan ek bir kurumsal amacı (varlık nedeni) benimseme seçeneğine yeni bir ışık tutmaktadır-aslında, ikinci yenilik, geleneksel şirketlerin diğer birçok yargı alanında yapabileceklerine açıkça izin vermiştir.
Şirketlerde kâr amacı gütme şartının katılığına ilişkin farklılıklar içeriğiyle de ilgili olabilir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) geleneksel olarak hissedar varlığının/zenginliğinin maksimize edilmesine güçlü bir şekilde odaklanmıştır ve paydaş çıkarlarının dikkate alınmasına Kıta Avrupası ülkelerine göre daha az yer bırakmıştır. İddiaya göre bu durum, kâr amacı güden bir şirkete sosyal amaç dâhil etmenin etkisi konusunda yasal belirsizliğe neden olmuştur. 2010 yılından bu yana birçok ABD eyaleti, aynı zamanda kamu yararı amacını da güden ‘yardım şirketleri’ni (benefit corporation) hayata geçirmiştir. Dolayısıyla fayda sağlayan şirketler, paydaş çıkarlarının dikkate alınmasına açıkça izin verecek ve hatta bunu gerektirecek şekilde tasarlandı ki; bu, yine geleneksel şirketlerin diğer birçok yargı bölgesinde yaptığı bir şeydir.
O halde yasa yapıcılar (şirket) sınıflandırmalar/türler, çeşitler, özel kurumsal formlar ve esnek geleneksel şirketler hukuku arasında nasıl seçim yapmalıdır? Mevcut çeşitli tekniklerin bu şekilde sınıflandırılmasının bazılarının pratik önemi sınırlıdır. Özel kurumsal formlar (dedicated corporate forms) bile (ABD yardım şirketleri gibi) büyük ölçüde şirketler hukukunun genel hükümlerine tabidir. Genel şirketler hukukuna (general corporate law) dayanmak, ağ etkileri ve sosyal girişim formunun kolay benimsenmesi açısından bir takım avantajlar sağlar. Bu avantajlardan vazgeçmek ve gerçekten özel bir şirket formu oluşturmak, yalnızca mevcut şirketler hukukunun tamamen elden geçirilmesini gerektiren zorlayıcı nedenlerin olması durumunda haklı görülebilir. Diğer tüm senaryolarda, yalnızca bir tür kullanmak [İtalyan toplum yararı (società benefit) ve Fransız toplumsal görev (société à mission) gibi] muhtemelen daha iyi bir seçenektir.
Bu perspektiften bakıldığında, bir varyant [kooperatif şirketlere yönelik Belçika sosyal girişim onayı gibi (social enterprise certification for cooperative companies)] da iyi bir seçenek gibi görünüyor, çünkü temelde belirli bir kurumsal formla sınırlı bir türdür. Ancak tek bir şirket biçimiyle sınırlama, sosyal girişimlerin geniş çeşitliliğinin hakkını vermemektedir. Bir türü belirli bir kurumsal formla sınırlamamak, sosyal girişimcilerin, tıpkı kâr amacı güden girişimcilerin yaptığı gibi, kendi durumlarına özgü faktörler temelinde altta yatan kurumsal formu seçebilmeleri ve böylece etiketi daha çekici hale getirme avantajına sahiptir.
Sosyal girişimcilere (social entrepreneurs) kâr amacı güden girişimciler (for-profit entrepreneurs) ile aynı derecede esneklik sağlama hedefi göz önüne alındığında, yasa yapıcılar geleneksel şirket formlarını sosyal girişimlerin kullanımına sunmalı mıdır? Yani şirketlerde kâr amacı gütme zorunluluğunun gevşetilmesi yeterli midir? Maalesef, cevap hayırdır. Sosyal girişimlerin başarısı büyük ölçüde üçüncü tarafların sosyal amaçlarını ilerletmek amacıyla sosyal girişimleri destekleme konusundaki istekliliğine bağlıdır. Yatırımcılar bunu daha düşük bir getiri karşılığında yatırım yaparak, müşteriler daha yüksek fiyata mal satın alarak ve çalışanlar daha düşük ücretle çalışarak yaparlar. Bunu yapmaya istekli olmaları için, sosyal girişimin hem kâr amacına hem de sosyal amaca bağlılığını güvenilir bir şekilde belirtmesi gerekir. Geleneksel kurumsal formlar, kâr amaçlı girişimler için kullanılabildiğinden (ve esas olarak kullanıldıklarından) bu sinyali iletmekte başarısız oluyor. Aslında, Hollanda’daki (geleneksel kurumsal formları kullanmak zorunda olan) sosyal girişimler çoğu zaman bu şekilde tanınmadıklarını bildirmiştir. Sinyal verme açısından bakıldığında, bir şirket adını sınıf/tür, varyant veya özel kurumsal form şeklinde değiştiren bir teknik tercih edilmelidir. Sinyalin güvenilir olması için seçilen türün, varyantın veya özel kurumsal formun hem kâr amacına hem de sosyal amaca bağlılığı sağlayan zorunlu kısıtlamalara tabi olması çok önemlidir.
Ancak yasa koyucular güçlü sinyallere sahip yeni sosyal girişim etiketleri tasarlamadan önce bir uyarıda bulunmak gerekiyor. Çok sayıda sosyal girişim etiketinin, çeşidinin ve formunun varlığı, bireysel sinyalleri ne kadar güçlü olursa olsun, bunların üçüncü taraflarca tanınabilirliğini potansiyel olarak azaltabilir. Özellikle küresel düzeyde ele alındığında, sosyal girişim biçimlerinin çeşitliliği oldukça fazladır ve karşılaştırmalı hukuk akademisyenleri bile çeviride kaybolmaktadır. Bu sorun, ‘sosyal amaç’ kavramı altında kapsanan durumların geniş yelpazesi nedeniyle daha da kötüleşmektedir. Amaç kavramı, geleneksel hukuki manada kurumsal bir amacı ifade edebilir ki; bu durumda ilave bir amaç, kâr dağıtım beklentileri pahasına ortaya çıkar. Ancak daha sık olarak, şirketin kâr dağıtma yeteneği ile kayda değer bir çelişki ortaya koymadan, Kurumsal Sosyal Sorumluluk benzeri bir şekilde bir şirketin misyonuna atıfta bulunur. Örneğin, Fransız “kurumsal amacı” (corporate purpose; raison d’être) için genel olarak durum böyledir. Yasa koyucular, gerçek sosyal girişimlerin sinyallerini engelleyen gürültü üretme riski ile karşı karşıya kalarak, bu düşük taahhütlü cihazlar için bir sinyal oluşturmadan önce dikkatli olmalıdır.
[1] “Social Entrepreneurship: The Choice Between Labels, Variants, Dedicated and Conventional Corporate Forms”, <https://doi.org/10.1515/ecfr-2023-0003>, August 2, 2023, < https://www.degruyter.com/document/doi/10.1515/ecfr-2023-0003/html >
[2] Alman ‘gGmbH’: Alman hukukunda “kâr amacı gütmeyen limited şirket (limited liability company)” [“gGmbH”, Alman yasalarına göre sınırlı sorumluluğa sahip, kâr amacı gütmeyen bir şirkettir. Almancası, “gemeinnützige Gesellschaft mit beschränkter Haftung”, kısaca ‘gGmbH’dir. Burada ‘kâr amacı gütmeyen’ (gemeinnützig), şirketin amacının kamu yararına fayda sağlamak olduğu anlamına gelir. ‘GmbH’ Gesellschaft mit beschränkter Haftung’un (İngilizce limited şirket) kısaltmasıdır. Bu, Almanya’da ‘gGmbH’nin yasal biçiminin GmbH kanunlarına tabi olduğu anlamına gelir. Artık “gGmbH” olarak yürütülen hastanelerin, anaokullarının ve müzelerin sayısının artması buna iyi bir örnek teşkil etmektedir. Hayırsever bir misyon varsa ve bir şirket kurmak için çok fazla sermayeye ihtiyaç yoksa, daha sonra bunun yerine kâr amacı gütmeyen, sınırlı sorumlulukla (haftungsbeschränkt) girişimci bir şirket (gemeinnützige Unternehmergesellschaft-gUG) kurulur. Bu, 1 (bir) avro kadar az bir yatırım gerektirir. (Bu konuda daha fala bilgi için bkz. < https://www.firma.de/en/company-formation/the-ggmbh-what-is-the-german-non-profit-limited-liability-company/ >)]
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.