Giriş
Suç yoluyla elde edilen varlıkların müsaderesi (confiscation of criminally obtained assets), mahkûmiyet olmaksızın hukuk mahkemelerinde uygulanabilir. Bu hareket tartışmalı olduğundan, Avrupa Birliği (AB) şimdi sıkı güvenlik önlemleri aramakta olup örnek olarak Endonezya’ya bakılabilir.
Mahkûmiyet temelli olmayan müsadere (non-conviction-based confiscation) işlemlerinde, bir mahkeme, öncesinde cezai kovuşturma olmaksızın bir bireyin varlıklarına el koymaya karar verir. Mahkûmiyet temelli olmayan müsadere modelleri arasında, işlemlerin medeni usul çerçevesini izlediği hukuki müsadere ve cezai işlemlerle yakından bağlantılı olan ‘cezai’ mahkûmiyet temelli olmayan müsadere (criminal non-conviction-based confiscation) yer alır. Bu, yalnızca iddia edilen fail kovuşturulamadığı takdirde başlatılır.
1. Temel hakların atlanması [bypassing fundamental rights]
Müsadere için hukuki çerçevenin kullanılması, ceza davalarındaki usul güvencelerinin atlatılmasına olanak tanır. Örneğin, ceza davalarında uygulanan temel hakların korunması, hukuki müsadere (civil confiscation or forfeiture[1]) için geçerli değildir. Hukuki müsaderede, mahkeme normalde hukuk davalarında (civil cases) kullanılan ispat standardını kullanır. Bu, mahkemenin failin mahkûmiyetinin ardından suç varlıklarına el koyduğu ve “makul şüphenin ötesinde” (beyond reasonable doubt) cezai ispat standardını gerektiren cezai müsaderenin (criminal confiscation) aksinedir.
2. Daha düşük kanıt standardı [lower standard of proof]
Hukuki müsaderede kullanılan hukuki standart, cezai standarttan daha düşüktür. Hukuki standart uyarınca, varlıkların cezai yollarla elde edilmiş olma ihtimalinin gösterilmesi gerekir. Bu nedenle, hâkimlerin olasılık dengesine göre varlıkların cezai yollarla elde edilmiş olduğunu belirlemesi yeterlidir. Başka bir deyişle, hâkimler mahkûmiyet olmaksızın müsadereyi sürdürmeyi seçerse, varlıkların cezai kökeninin ‘olmamasından daha olası’ (more probable than not) olması halinde bunu yapabilirler.
İspat standardı (standard of proof) ne kadar düşükse, devletin müsadere iddiasını haklı çıkarması o kadar kolay olur. Tehlikede olan başka bir şey daha vardır: iyi niyetli tarafın mülkiyet hakkı (right to property of the bona fide party). Bu nedenle bazı akademisyenler, mahkûmiyet temelli olmayan müsadere prosedürlerinde acilen daha yüksek bir ispat standardının uygulanması gerektiğini savunmuştur.
3. Bir vaka çalışması olarak Endonezya
Bu bağlamda Endonezya’ya bakmak ilginçtir. Bu ülkede mahkûmiyet temelli olmayan müsadere aracılığıyla suçtan elde edilen varlıkların müsaderesini mümkün kılmak için bir yasa taslağı hazırlanmaktadır. Endonezya bunu çok çeşitli suç varlıklarına uygulamayı planlamakta ve mahkûmiyetin mümkün olmadığı durumlarda devletin suç varlıklarına müsadere etmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu, mevcut suç müsadere sistemine ek olarak yapılacaktır.
Mahkûmiyet temelli olmayan müsadere rejimi, cezai kovuşturmalarla doğrudan bağlantısı olan karma bir cezai/hukuki yapıya sahiptir. Yasa tasarısı, mahkûmiyet temelli olmayan müsaderenin uygulanmasına ilişkin koşullar getirmektedir. Örneğin, daha önce bir cezai soruşturma yapılmış olmalıdır. Mahkûmiyet temelli olmayan müsadere işlemleri yalnızca şüphelinin ölüm, kaçma veya yokluk gibi nedenlerle kovuşturulmaması/mahkûm edilememesi durumunda başlatılabilir. Ayrıca, failin kovuşturulması mümkünse cezai müsadere önceliklidir.
4. Yeni kanıt standardı [new standard of proof]
Yasa tasarısı, hâkimlerin resmi gerçeği elde etmek için kabul edilebilir kanıtı incelemekle yükümlü olduğu geleneksel hukuk davalarında uygulananlara kıyasla farklı, sui generis bir kanıt standardı getirmektedir. Önerilen yasa, devlet savcısının [dilekçe sahibi olarak (state’s attorney)] söz konusu varlıkların gerçekten suç varlıkları olduğunu kanıtlayabilmesi durumunda mahkemenin mahkûmiyet temelli olmayan müsadere talebini onaylayacağını öngörmektedir. Tersine, itiraz eden taraf varlıkların haklı sahibi olduğunu ve/veya varlıkların suç kökenli olmadığını kanıtlayabilirse mahkeme müsadere talebini reddedecektir.
5. Mahkûmiyet temelli olmayan müsadere üzerindeki etki
Bu standardın benimsenmesi neyi gerektirir? Suç gelirleri bağlamında, mahkeme, dilekçe sahibinin sunduğu delilleri değerlendirerek, varlıkların bir suç işlemekten kaynaklandığına ikna olmalıdır. Başka bir deyişle, müsadere şüpheye dayandırılamaz; delile dayandırılmalıdır. Bu nedenle, mahkûmiyet temelli olmayan müsadere işlemleri varlıkların hukuka aykırılığıyla ilgili esaslı bir gerçeğin arayışı haline gelir. Bu standart, cezai ispat standardına hemen denk gelmese de, olasılık dengesinden açıkça daha yüksek bir seviyededir.
6. Hollanda ve Avrupa hukuku için öğrenilecek dersler
Bu yasa tasarısı Avrupa Birliği mevzuatı için de geçerlidir. (AB) 2024/1260 sayılı Direktifin[2] kabulü, AB Üyesi Devletlerin sağlam bir kanıt standardına sahip ulusal bir mahkûmiyet temelli olmayan müsadere çerçevesi getirmesini gerektirmektedir. Bu çerçeve altında, bir mahkûmiyet temelli olmayan müsadere emri yalnızca mahkeme suç varlıklarının bir suçtan kaynaklandığına veya suçla ilgili olduğuna ikna olursa verilmektedir. Bu bağlamda, Hollanda hükümeti başlangıçta bir medeni hukuk çerçevesini izleyen Hollanda mahkûmiyet temelli olmayan müsadere tasarısının anılan Direktifte özetlenen ‘ceza hukuku’ mahkûmiyet temelli olmayan müsadere rejimine uyacağını belirtmiştir.
Sonuç
Daha yüksek bir kanıt standardı benimsemek, devletlerin müsadere talebini haklı çıkarmak için yasal delilleri elde etme ve sunma konusunda daha katı olmalarını gerektirmektedir. Bu nedenle, devletler yalnızca varlıkların suç kaynaklı olduğunu kanıtlamak için yeterli delile sahip güçlü davalara itiraz edecektir. Bu, meşru varlıkların keyfi olarak müsadere edilmesini engelleyecektir.
Endonezya’nın mahkûmiyet temelli olmayan müsadere yasa teklifinin, tersine çevrilmiş ispat yükü ve soruşturmalarda, davalarda ve varlık yönetiminde yetkililerin adil ve orantılı tahsisi gibi çeşitli alanlarda daha yakından incelenmesi gerekirken, maddi bir ispat standardının kullanılması olumlu özelliklerinden biridir. Koruma önlemleri ne kadar iyiyse, adalet de o kadar büyük olur.
[1] Çevirenin Notu: Hukuki müsadere, kişiye değil mala (dolayısıyla ayına veya ayni mala) karşı açılan bir davadır ve cezai kovuşturma olmadığında, suç faaliyetinden elde edilen gelirin, bir kişiyi haksız kazançlardan mahrum etmek amacıyla müsadere edilebileceği mekanizmadır.
[2] <https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=OJ%3AL_202401260>
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.