Takipteki Kredilere Sıkı Denetim

Bankaları denetlemeye başladığından bu yana takipteki krediler (non-performing loans; NPLs) sorununun ele alınması Avrupa Merkez Bankası için temel bir öncelik olmuştur ve bugün de öyle olmaya devam etmektedir. Bankaların, politika yapıcıların ve denetleyici otoritelerin ortak çabalarının şu ana kadar takipteki alacakların birkaç yıl öncesine göre çok daha düşük bir düzeye indirilmesinde etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu nedenle takipteki kredilerin etkin çözümünü baltalayabilecek yasa tekliflerinden büyük endişe duyuyoruz. Ekonomik belirsizliğin hâkim olduğu bu dönemde, zorlukla elde ettiğimiz başarılarımızı riske atmak yerine, takipteki alacakların azaltılmasını ve bunların artmasını önleyen çerçeveleri güçlendirmeye devam etmemiz gerekiyor. Bankalar kredi hacimlerini ve sağlıklı bilançoları koruyacak donanıma sahip olduklarında hane halkı ile küçük ve orta ölçekli işletmeler bundan faydalanıyor ki; bu da ekonomimizin sağlığının temelini oluşturuyor.

Takipteki krediler bankalar için hayatın bir gerçeğidir. Kredilerini geri ödeyemeyen borçlular her zaman olacaktır. Tarih bize, takipteki alacakların birikip çözümlenmeden kalması durumunda bankaların kârlılığını olumsuz etkilediğini ve değerli kaynakları tükettiğini öğretti. Bu durum, sonuçta bankaların, hanehalkı ve firmalara krediye erişim sağlama gibi önemli rollerini yerine getirme yeteneklerini kısıtlıyor, çünkü onların yeni kredi vermesini engelliyor. Mevcut belirsiz ekonomik ortamda, takipteki alacakları azaltmaya ve ilk etapta bunların birikmesini önlemeye odaklanmaya devam etmemiz gerekiyor.

2017 gibi erken bir tarihte, yüksek düzeyde takipteki alacaklara sahip bankalardan bunları azaltmak için iddialı ve güvenilir stratejiler geliştirmelerini istedik. Benzer şekilde yasa koyucular, tek tip bir provizyon takvimine dayalı net provizyon kuralları benimsediler. Bu, takipteki alacakların azaltılması sürecini kolaylaştırır. Takipteki alacakların çözümlenmesi maliyetlidir, zaman alır ve genel ekonominin finansmanının olumsuz etkilenmemesini sağlamak için azaltma hızının çok ayrıntılı bir şekilde kalibre edilmesini gerektirir.

Bankalar takipteki kredileri çeşitli şekillerde yönetebilirler. Hangi yaklaşımı benimsemeleri gerektiğini ve hangi araç karışımının kullanıma en uygun olduğunu seçmek için esnekliğe ihtiyaçları vardır. Doğru dengeyi sağlamak için, takipteki kredilerin defterlerindeki belirli özelliklerini ve bireysel operasyonel ortamlarını dikkate almaları gerekir. Tüm yaklaşımların ortak bir yanı var: Takipteki alacakların çözümlenmesine olanak tanıyan iyi işleyen bir yasal çerçeveye dayanıyorlar.

Denetleyici yaklaşımımız, bankaları takipteki kredi varlıklarını önemli ölçüde azaltmaya teşvik etmektedir. Ancak takipteki alacakların başarılı bir şekilde ve uygun bir hızda çözülmesini sağlamak, güçlü ve iyi kalibre edilmiş bir denetim yaklaşımından çok daha fazlasını gerektirir. Politika yapıcıların, bugüne kadar elde edilen azalmalarda da önemli rol oynayan takipteki alacakların çözümü için farklı araçları bulunmaktadır. Son birkaç yılda takipteki kredilerin zamanında çözümlenmesinin önündeki engellerin kaldırılmasında kaydedilen önemli ilerlemeden büyük ölçüde faydalandık. Bankaların takipteki alacaklarını azaltma yönünde ilerleme kaydetmelerine yardımcı olmada hayati bir rol oynayan politika girişimleri arasında, iflas ve haciz çerçevelerinde iyileştirmeler, daha verimli adli süreçler, takipteki alacaklar hizmet sektörünün geliştirilmesi ve daha geniş ve daha derin takipteki kredi piyasalarının yaratılması yer alıyor.

Geçmişte, takipteki kredilerdeki artışın önemli bir kısmı, bankaların sıkıntılı borçluları etkileyen sorunları çözmeleri için hızlı yolların bulunmamasına bağlanıyordu. Özellikle, bir kredi tahsili geciktiğinde ve bankalar, müşteriyi çalışır durumdaki durumuna döndürmek için olası önlemlerin bulunmadığına karar verdiğinde, mevcut yasal çerçeveler genellikle yetersiz kalıyordu. Bankaların teminatları hızla sahiplenmelerine ve kredinin değerini geri almalarına izin vermediler. Bankalar batık kredileri çözemeyeceklerini bildiklerinde, daha riskli müşterilere kredi vermeyi kısıtlıyorlar. Zayıf iflas ve haciz çerçeveleri sonuçta tüketicilere ve firmalara zarar verir ve bu yasal ve adli süreçlerle korunması gereken toplumun savunmasız üyeleri, krediye erişimleri ortadan kalktığı için sonuçta en fazla kaybı görür. Büyük resmin bir parçası olarak, hızlı çözüme olanak tanıyan kolay yönlendirilebilen ve tutarlı iflas, haciz ve adli süreçler hayati önem taşıyor. Borçlarını geri ödemekte zorluk çeken borçluları desteklemeye yönelik mali önlemler de özellikle Kovid-19 salgını gibi kriz zamanlarında kritik önem taşıyor. Bu tür önlemler, uygun şekilde tasarlanır ve uygulanırsa, hem borç alanlar hem de borç verenler için dengeli ve sürdürülebilir çözümler elde edilebilir.

Geçtiğimiz on yılda, denetim yaklaşımımızın takipteki alacakları azaltmada ve belirsiz ekonomik koşullardan kaynaklanabilecek daha fazla büyümeyi önlemede çok etkili olduğu kanıtlandı. Takipteki alacakların önemli ölçüde bugünkü seviyeye indirilmesi yıllar aldı; bunun sonucunda bankalar, pandeminin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ve yükselen faiz ortamının güçlü bilançolarla yarattığı ekonomik belirsizlik dönemine girdi. Takipteki kredilerin azaltılmasına yönelik çalışma henüz tamamlanmamıştır ve başarılı olduğu kanıtlanmış mevcut denetim stratejisine ve yasal çerçeveye artık müdahale etmek akıllıca olmayacaktır.

Bankacılık denetim otoriteleri olarak, kaydedilen ilerlemeyi tersine çevirebilecek her türlü gelişmeyi ve mevzuat teklifini çok yakından takip ediyoruz. Etkili yasal çerçeveler ve bunları uygulamaya yönelik hızlı adli süreçler, bankaların takipteki alacakları başarılı bir şekilde azaltma becerisinin temel taşıdır. Yasal işlemlerde aşırı gecikmelere neden olabilecek ve varlıkların geri kazanılabilirliğini ve değerini etkileyebilecek önlemler konusunda derin endişe duyuyoruz. Mevcut başarıyı baltalayabilecek her türlü girişime kararlılıkla ve kamuoyu önünde karşı çıkmaya devam edeceğiz. Tam tersine, takipteki alacakların azaltılmasını ve bunların oluşmasını önlemeyi mümkün kılan çerçeveleri güçlendirmeye devam etmemiz gerekiyor. Bu, bankaların kredi hacimlerini korumalarına olanak tanır ve hanelerin ve küçük ve orta ölçekli işletmelerin, özellikle de en savunmasız olanların kredi ihtiyaçlarını büyük ölçüde destekler ve ekonomimizin sorunsuz ve istikrarlı işleyişine katkıda bulunur.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.