Tedarik Zinciri Sorumluluğunun Maliyetleri ve Faydaları

Tedarik zinciri sorumluluğu (supply chain liability), modern küresel ekonomide kritik bir kavram haline gelmiştir. Özellikle, Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi (Corporate Sustainability Due Diligence Directive ) gibi hukuki çerçeveler altında, çokuluslu şirketleri, bağlı kuruluşlar veya bağımsız iş ortakları tarafından meydana getirilmiş olsalar bile, insan hakları ihlalleri ve çevresel zararlardan sorumlu tutmak için artan çabalar vardır. ‘Tedarik Zinciri Sorumluluğunun Ekonomik Analizi’ (An Economic Analysis of Supply Chain Liability) başlıklı son bir makalede, bu kavramın kapsamlı bir incelemesi sunularak hem ekonomik gerekçesi hem de uygulanmasıyla ilişkili potansiyel riskler ve faydalar vurgulanmaktadır.

Tedarik zinciri sorumluluğuna yönelik artan ilgi, dünyanın en acil sosyal ve çevresel sorunlarının çoğunun çokuluslu şirketlerin faaliyetleri ve karmaşık tedarikçi ağlarıyla bağlantılı olduğunun kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu tedarik zincirlerinin küresel doğası, genellikle daha zayıf düzenleyici çerçevelere sahip ülkelerde insan hakları veya çevre standartlarının ihlal edildiği durumlara yol açmaktadır. Buna karşılık, özellikle Avrupa’daki çeşitli ülkelerdeki yasa koyucular ve düzenleyici otoriteler, çokuluslu şirketlerin sorumluluğunu doğrudan eylemlerinin ötesine, bağlı kuruluşlarının ve bağımsız iş ortaklarının eylemlerini de kapsayacak şekilde genişleten yasalar ve düzenlemeler geliştirmeye başlamıştır.

Ekonomik bir bakış açısından, tedarik zinciri sorumluluğunun gerekçesi caydırma eksikliği fikrine dayanır. Birçok durumda, tedarikçiler (özellikle daha az gelişmiş bölgelerdekiler) sınırlı finansal kaynaklar, yetersiz bilgi veya yasaların zayıf uygulanması gibi faktörler nedeniyle doğrudan sorumluluk tehdidiyle yeterince caydırılamayabilir. Sonuç olarak, bu tedarikçiler çevresel bozulma veya insan hakları ihlalleri gibi zararları önlemek için yeterli önlemleri almayabilir. Doğrudan sorumluluk uygun davranışı teşvik etmediğinde, sorumluluğu tedarik zincirindeki lider şirketlere genişletmek zarar önleme için daha güçlü teşvikler yaratabilir.

Makalede, tedarik zinciri sorumluluğu bağlamında bağlı kuruluşlar ile bağımsız iş ortakları arasında önemli bir ayrım yapılmaktadır. Bağlı kuruluşlar ana şirket tarafından kontrol edilir ve bu nedenle eylemlerini etkilemek daha kolaydır. Bu, ana şirketlerin bağlı kuruluşlarının neden olduğu herhangi bir zarardan kesinlikle sorumlu tutulmasını haklı çıkarabilir. Kesin sorumluluk, ana şirketin bağlı kuruluşu bir sorumluluk kalkanı olarak kullanarak sorumluluktan kaçamamasını sağlayacaktır. Öte yandan, ilgili çokuluslu şirketin üzerinde daha az kontrole sahip olduğu bağımsız iş ortakları, ihmal temelli sorumluluğa tabi olmalıdır. Bu, çokuluslu şirketin yalnızca bağımsız iş ortaklarının eylemlerini denetleme veya kontrol etmede gerekli özeni göstermemesi durumunda sorumlu tutulacağı anlamına gelir.

Tedarik zinciri sorumluluğu lehine temel ekonomik argümanlardan biri, çokuluslu şirketleri tedarik zincirleri boyunca etkili durum tespiti önlemleri uygulamaya teşvik etmesidir. Bu, tedarikçilerin davranışlarını izlemeyi ve etkilemeyi, kabul edilebilir standartlara uymalarını sağlamayı ve gerektiğinde düzeltici eylemde bulunmayı içerebilir. Bunu yaparak, küresel tedarik zincirlerindeki lider şirketler, aksi takdirde topluma veya mağdurların kendilerine düşebilecek insan hakları ihlalleri ve çevresel zararlarla ilişkili maliyetleri içselleştirir.

Ancak, makalede tedarik zinciri sorumluluğunun potansiyel riskleri ve yan etkileri de kabul edilmektedir. Önemli bir endişe, gerekli özeni gösterme çabalarının verimsiz bir şekilde çoğaltılması olasılığıdır. Aynı tedarik zincirindeki birden fazla kuruluş çakışan izleme ve kontrol faaliyetleri yürütmeye teşvik edilirse, bu, zarar önlemede karşılık gelen bir artış olmaksızın artan maliyetlere yol açabilir. Aynısı kısmen çakışan tedarik zincirleri için de geçerlidir. Tedarik zinciri sorumluluğunun artan yaygınlığı, lider şirketlerin sorumluluktan kaçınma çabasıyla tedarik zincirlerini yeniden yapılandırmak gibi kaçamak davranışlarda bulunduğu bir durum da yaratabilir.

Makalede vurgulanan bir diğer risk ise tedarik zinciri sorumluluğunun tedarik zincirlerinin küreselleşmemesine ve iş operasyonlarının izlenmesinin zor ve maliyetli olduğu bölgelerden uzaklaşmaya katkıda bulunma potansiyelidir. Şirketler, katı izleme ve sorumluluk kurallarına uymakla ilişkili algılanan riskler ve karmaşıklıklar nedeniyle belirli bölgelerden çekilmeye veya uluslararası operasyonlarını azaltmaya karar verebilir. Bu, küresel iş bölümünde verimsizliğe yol açabilir ve sonuçta hem işletmelere hem de onlara güvenen topluluklara zarar verebilir.

Makalede, her bir olayın özel koşullarını dikkatlice göz önünde bulunduran, tedarik zinciri sorumluluğuna yönelik dengeli bir yaklaşım savunulmaktadır. Tedarik zincirlerindeki lider şirketlere sorumluluğu genişletmek, gerekli özeni teşvik etmek ve zararı önlemek için etkili bir araç olabilse de, bu sorumluluk rejimlerini istenmeyen sonuçlardan kaçınacak şekilde tasarlamak çok önemlidir. Lider şirket ile tedarikçi arasındaki ilişki türünü dikkate almanın yanı sıra, makalede ayrıca politika yapıcıların farklı zarar türleri ile ilişkili özel riskleri hesaba katmaları gerektiği önerilmektedir. Örneğin, insan hakları ihlalleriyle ilişkili riskler, çevresel zararlarla karşılaştırıldığında farklı düzenleyici yaklaşımlar gerektirebilir. Dahası, makalede, öncelikle insan haklarına ve çevresel zarara odaklanan yasal çerçeveler ile ilişkili önemli itibar risklerine ve maliyetlere katlanmanın gerekli olup olmadığı da sorgulanmaktadır. İnsan hakları ihlalleri ve çevresel felaketler sonucu ortaya çıkan kamuoyu öfkesinden kaynaklanan şirketler için finansal risk, genellikle mağdurlara ve kamu mallarına verilen zarardan çok daha yüksek olacaktır. Bu, mağdurlar için her zaman faydalı olmayacaktır çünkü şirketlerin sorumluluğu kabul etmemek için özellikle güçlü teşvikleri vardır.

Sonuç olarak, tedarik zinciri sorumluluğu, çokuluslu şirketlerin küresel operasyonlarının daha geniş etkilerinden sorumlu olmalarını sağlamak için kritik bir mekanizmayı temsil eder. Lider şirketlere tedarikçilerinin davranışlarını izlemeleri ve etkilemeleri için teşvikler yaratarak, tedarik zinciri sorumluluğu, küresel tedarik zincirlerini sıklıkla etkileyen yetersiz caydırma sorununu ele almaya yardımcı olabilir. Ancak, bu tür bir sorumluluğun uygulanması, verimsizlikler yaratmamak veya faydalı ekonomik faaliyetleri caydırmamak için dikkatli bir şekilde ele alınmalıdır. Her bir olayın özel koşullarını hesaba katan iyi tasarlanmış bir sorumluluk rejimi, tedarik zinciri sorumluluğunun zararı önleme ve sürdürülebilir iş uygulamalarını teşvik etme amaçlanan hedeflerine ulaşmasını sağlamaya yardımcı olabilir.

Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.