Toplu Menkul Kıymet Davalarında Açığa Satış Yapanların Çifte Rolü

Yeni bir makalede, kurumsal suiistimal ve toplu menkul kıymet davalarında açığa satış yapanların sıklıkla yanlış anlaşılan rolü incelenmektedir. Açığa satış yapanlar (short sellers), bir şirketin hisse senedi fiyatında gelecekte bir düşüş olacağına bahse giren yatırımcılardır. Eylemleri bazen şirketlere zararlı olarak eleştirilse de, söz konusu araştırmada aslında iki önemli işlevi yerine getirdikleri gösterilmektedir: kurumsal suiistimali gerçekleşmeden önce önlemeye yardımcı olmak ve suiistimal gerçekleştiğinde gizli sorunları ortaya çıkarmak.

  1. Açığa Satış Yapanlar Kurumsal Suiistimali Nasıl Önler?

Herhangi bir suiistimal (misconduct) gerçekleşmeden önce, açığa satış yapanların bir firmayı hedef alma potansiyeli bile güçlü bir caydırıcı görevi görür. Makale yazarları buna “ex ante açığa satış potansiyeli” (ex ante short-selling potential) diyor. Yöneticiler eylemlerinin açığa satış yapanların dikkatini çekebileceğinin farkında olduklarında, ihtiyatlı davranma ve hissedar çıkarlarını tehlikeye atabilecek ve davalara yol açabilecek kötü davranışlardan kaçınma olasılıkları daha yüksektir.

Çalışmada, yüksek açığa satış potansiyeline sahip şirketlerin kurumsal suiistimalden kaynaklanan davalarla karşılaşma olasılığının daha düşük olduğu bulunmuştur. Bu, özellikle daha az bağımsız yönetim kurulu, daha düşük kurumsal sahiplik seviyeleri veya zayıf iç denetimin diğer göstergelerine sahip şirketler için belirgindir. Bu gibi durumlarda, açığa satış yapanlar yönetimin hesap verebilirliğini sağlamaya yardımcı olarak harici koruyucular olarak hareket edebilir. Sonuç olarak, bu şirketlerin yöneticileri kazançları manipüle etme veya içeriden öğrenenlerin ticaretini yapma gibi eylemlerden kaçınma eğilimindedir.

  1. Sorunlar Ortaya Çıktıktan Sonra Tespit Etmek: Açığa Satış Yapanların Rolü

Çalışmada ayrıca kurumsal suiistimal gerçekleştikten sonra ne olduğu incelenmekte ve bu sorunları ortaya çıkarmada açığa satış yapanların rolüne odaklanılmakta ve bu aşamaya “ex post kısa vadeli kazanç” (ex post short interest) adı verilmektedir. Açığa satış yapanlar bir şirkete karşı bahislerini artırdıklarında, bu genellikle daha geniş piyasanın henüz fark etmediği sorunlu bir şeyi tespit ettiklerinin işaretidir. Bu tür artan açığa satış faaliyeti, yasal veya finansal sorunların ufukta olduğunu gösteren bir uyarı işareti görevi görebilir.

Anılan çalışmada, açığa satış faaliyetlerinde bir artışın genellikle bir dava açılmadan hemen önce gerçekleştiği bulunmuştur ki; bu, açığa satış yapanların bir şirket içinde ciddi sorunlar tespit ettiğini gösterir. Kırmızıçizgileri tanıma yeteneği, gizli suiistimalleri daha hızlı gün yüzüne çıkarmaya yardımcı olabilir, yasal işlemleri başlatabilir ve sorunların gizli kalmamasını sağlayabilir. Açığa satış yapanlar bu eylemleri gerçekleştirerek suiistimallerin ortaya çıkarılmasını ve ele alınmasını sağlamada önemli bir rol oynarlar.

  1. Dava Sürecinde Önleme ve Keşif Arasındaki Denge [balancing prevention and discovery in litigation]

Bu araştırmada, açığa satış yapanların menkul kıymet davalarının yaşam döngüsünü nasıl etkilediğine dair ayrıntılı bir görüş sunulmaktadır. Bir yandan, açığa satış potansiyeli şirketleri suiistimal yapmaktan caydırabilir ve daha şeffaf ve hesap verebilir bir ortam yaratabilir. Öte yandan, suiistimal gerçekleştiğinde, açığa satış yapanlar faaliyetlerini artırarak ve piyasaya bir şeylerin ters gittiğini işaret ederek bunu ortaya çıkarmaya yardımcı olur.

Bu ikili rol, açığa satış yapanları yasal sürecin farklı aşamalarında önemli bir konuma yerleştirir. Başlangıçta, caydırıcı olarak hareket ederek sorunların ortaya çıkmasını önlemeye yardımcı olurlar. Daha sonra ise, yasal ilgi gerektiren konuları aydınlatan dedektifler olarak hizmet ederler.

  1. Hukuki Sonuçlar Üzerindeki Etki

Açığa satış yapanlar ayrıca davaların nasıl sonuçlanacağı konusunda önemli bir rol oynar. Çalışmada, daha yüksek düzeyde açığa satış faaliyeti eşliğinde açılan davaların uzlaşmayla sonuçlanma olasılığının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Açığa satış yapanlar bir firmaya karşı pozisyonlarını artırdıklarında, bu durum piyasaya ve yasal paydaşlara iddia edilen suiistimalin ciddi olduğu ve şirket üzerinde önemli bir etki yaratma olasılığının yüksek olduğu sinyalini verir. Sonuç olarak, bu davalara dâhil olan şirketler, uzun süren mahkeme savaşlarından kaçınmak için iddiaları çözmek amacıyla daha fazla baskı ile karşı karşıyadır. Buna ek olarak, açığa satış yapanların varlığı bir şirketin hisse senedi fiyatını etkileyebilir ve yönetimin yasal anlaşmazlıkları hızla çözmesi ve finansal zararı en aza indirmesi için daha fazla teşvik yaratabilir. Çalışmadan elde edilen bulgular, açığa satış yapanların suiistimalin ciddiyetine ilişkin kavrayışlarının, dava edilen şirketler için dava sonuçlarını önemli ölçüde tahmin edebileceğini göstermektedir.

  1. Politika ve Kurumsal Yönetişim İçin Daha Geniş Etkiler

Bu çalışmanın kavrayışları düzenleyici otoriteler, şirket yöneticileri ve yatırımcılar için önemli çıkarımlara sahiptir. Politika yapıcılar, açığa satışın kısıtlanmasının, kurumsal suiistimali caydırmadaki rolünü istemeden baltalayabileceğini kabul etmelidir. Dahası, suiistimal tespiti aşamasında açığa satış yapanların rolünü anlamak, şirketlerin yasal risklere daha iyi hazırlanmasına ve bunları yönetmesine yardımcı olabilir. Özellikle daha zayıf kurumsal yönetişime sahip firmalardaki yöneticiler, açığa satışın daha yaygın olduğu piyasalarda karşılaşabilecekleri artan incelemenin farkında olmalıdır. Şeffaf olmak ve sağlam iç kontrolleri sürdürmek, açığa satış yapanların dikkatini çeken riskleri azaltmaya yardımcı olabilir.

Bu çalışma avukatlar ve yatırımcılar için, yaklaşan yasal zorlukların potansiyel bir göstergesi olarak açığa satış faaliyetini izlemenin değerini de vurgulamaktadır. Artan kısa vadeli kazanç ile yakın davalar arasındaki ilişki, açığa satış yapanların eylemlerinin, bu sorunlar yaygın olarak bilinmeden önce bir firmanın zayıflıkları hakkında kritik bilgiler ortaya çıkarabileceğini göstermektedir. Yatırımcılar bu bilgileri riskleri daha iyi değerlendirmek için kullanabilirken, hukuk profesyonelleri açığa satış yapanların rolünü daha geniş bir piyasa gözetim sisteminin parçası olarak tanıyabilir.

  1. Politika Sorunları: Piyasa İstikrarını ve Gözetimini Dengelemek [balancing market stability and oversight]

Anılan çalışma ayrıca, özellikle piyasa düşüşleri veya sıkıntı dönemlerinde açığa satışın düzenlenmesi ile ilgili tartışmalara da katkıda bulunmaktadır. Açığa satışı eleştirenler, krizler sırasında hisse senedi fiyatlarındaki düşüşleri derinleştirebileceğini ve potansiyel olarak piyasaları istikrarsızlaştırabileceğini savunmaktadır. Ancak çalışmadan elde edilen bulgular, açığa satış yapanların şeffaflığı teşvik etmede ve kurumsal usulsüzlükleri azaltmada değerli bir rol oynadığını göstermektedir. En iyi politika çözümleri, piyasa istikrarını korumak ve açığa satış yapanların gözetmenlik işlevlerini yerine getirmelerine izin vermek arasında bir denge kurmayı gerektirir.

Açığa satışa kesin yasaklar getirmek yerine, politika yapıcılar açığa satış faaliyetleri etrafındaki şeffaflığı artıran önlemleri değerlendirebilirler. Açığa satış yapanlardan daha ayrıntılı kamuya açıklama talep etmek, düzenleyici otoritelerin ve yatırımcıların suiistimali tespit etmedeki rollerini kısıtlamadan eylemlerinin ardındaki motivasyonları anlamalarına yardımcı olabilir. Bu yaklaşım, açığa satış yapanların piyasa denetimine getirdiği faydaları korurken şeffaflığı sağlayacaktır.

  1. Daha Hesap Verebilir Bir Piyasa

Bu araştırma, menkul kıymet davalarının yaşam döngüsü boyunca açığa satış yapanların ikili rollerine dair kapsamlı bir görüş sunmaktadır. Hem suiistimal gerçekleşmeden önce açığa satış potansiyelinin hem de sorunlar ortaya çıktıktan sonra gerçek açığa satış faaliyetinin etkilerini inceleyerek, açığa satış yapanların hem kurumsal suiistimalin önlenmesine hem de keşfedilmesine nasıl katkıda bulunduğuna dair yeni anlama kapasiteleri sunulmaktadır. Açığa satış yapanlar genellikle hisse senedi fiyatlarını düşürdükleri için eleştirilse de, çalışmadan elde edilen bulgular onların varlığının şeffaflığı artırabileceğini, kurumsal yöneticileri disiplin altına alabileceğini ve daha hesap verebilir bir piyasa ortamı yaratabileceğini göstermektedir.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.