“Trump’un ‘Çin Mallarına Yüzde 60 Gümrük Vergisi Tarifesi’ Getirme Önerisi” Üzerine

Trump kampanyası, Amerika’nın Çin’den alımlarına büyük bir vergi artışı yapmayı düşünüyor. Trump’un ilk dönemindeki ticaret savaşında, Çin mallarının ithalatına uygulanan gümrük vergisini (tariff) ortalama %3’ten (yüzde üç) %12’ye dört katına çıkarılmıştı. Yeniden seçilirse vergiyi beş katına (quintuple the tax) çıkararak Çin’den yapılan ithalata %60’lık gümrük vergisi uygulayabilir. Ekonomik sonuçlar önemli ve hoş karşılanmayacak, işletmelerin tedarikçilerle ilişkilerini alt üst edecek, gümrük tarifelerini aşmak için ticaret akışlarını yönlendirecek, her iki ekonomideki insanlara büyük maliyetler yükleyecek ve muhtemelen tarım da dâhil olmak üzere önemli Amerikan ürünleri için önemli ihracat pazarlarını kapatacaktır.

Trump’un ilk ticaret savaşı başarısızlıkla sonuçlanmış olup; Amerika Birleşik Devletleri (ABD) üretimini artırmayı ve ticaret dengesizliğini azaltmayı amaçlasa da, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, ikisi de gerçekleşmemiştir. Amerikalılar, ABD’nin yaklaşık 380 milyar ABD doları değerindeki ithalata uyguladığı gümrük vergilerinin neredeyse tamamını ödemişlerdir. İşletmeler daha yüksek maliyetlerle karşı karşıya kalmış ve bu da uluslararası rekabeti zorlaştırmıştır. Yabancı hükümetler ABD ihracatına uygulanan gümrük vergileri ile misillemede bulunmuş ve Çin, tarım ürünleri alımlarını tamamen durdurmuştur. Siyasi kayırmacılıkla birlikte lobicilik de mantar gibi çoğalmıştır.

Federal Rezerv’in bir makalesinde şu sonuca varılıyordu: “Geleneksel ithalat koruma kanalının etkisi, kısa vadede misillemeden kaynaklanan rekabet gücünün azalması ve alt sektörlerdeki yüksek maliyetlerle tamamen dengeleniyor.” Başka bir deyişle, tarifeler net bir fayda yaratmadı çünkü bazıları için koruma, bazıları için maliyetlerden daha ağır basıyordu.

Başarısız bir ticaret savaşını tırmandırmak, her türlü sağlam politikaya meydan okur ve hatalı anlayıştan kaynaklanır. Scott Lincicome’nin de açıkladığı gibi Çin, ABD için önemli bir ekonomik tehdit oluşturmuyor. Elbette Çin, artan otoriterlikten, piyasa müdahalelerine ve kendi sanayi politikasından insan hakları ihlallerine ve fikri mülkiyet hırsızlığına kadar kötü davranışlar sergiledi ve sergilemeye devam ediyor. Ancak yasaklayıcı bir tarife, Çin’in sorunlu davranışlarına doğrudan çözüm getirmez. Bunun yerine, ABD ekonomisine büyük kazanımlar (ve evet, daha yoğun acılar) sağlayan küresel ekonomik sistemi altüst etme riski taşıyor.

ABD’nin geçmişte kısıtlayıcı derecede yüksek ticaret engelleri denemesi üzücü oldu.

1807 yılında Fransa ile Büyük Britanya arasındaki anlaşmazlığın ortasında kalan ABD Başkanı Thomas Jefferson, tüm ticarete açık bir ambargo uyguladı. Jefferson’a göre ambargonun ‘ticari bir silah’ (commercial weapon) olması amaçlanmıştı ki; amaç, her iki ülkeyi de ABD’ye tarafsız davranmaya zorlamak için ekonomik güçleri kullanmaktı. Ambargo altında ticaret durma noktasına gelirken, olası ihracat fiyatları düştü ve olası ithalat fiyatları hızla yükseldi. Tahminler, ambargo nedeniyle ekonominin %5 oranında küçüldüğünü göstermektedir. Çok geçmeden politikaya verilen siyasi destek düşmeye başladı ve tüccarlar ambargoyu ihlal etmeye başladı. Sonuçta ABD Kongresi 15 ay sonra ambargoyu kaldırdı.

Sadece birkaç on yıl sonra Kongre, büyük ölçüde siyasi korkutma ve hilenin sonucu olarak 1828 tarihli Tarife Yasasını yürürlüğe koydu. Bu yasa, hammaddelere önemli oranda gümrük tarifesi zammı getiriyordu ve üretim girdileri üzerinden önemli vergi artışları almanın dengesiz doğası, bir Kongre üyesinin bunu “iğrenç bir yasa tasarısı” (bill of abominations) olarak adlandırmasına yol açmıştı. İktisatçı Douglas Irwin’e göre bu takma ad takılıp kaldı ve İğrenç Tarife kapsamında ithalata uygulanan ortalama gümrük vergisi oranı “1830 yılında ABD tarihindeki en yüksek seviye olan %62’ye ulaştı.” Irwin’in bugün politika yapıcılara yönelik bir derste anlattığı gibi:

Nefret Tarifesi ihracatın fiyatını düşürdü, böylece güney tarımından (o dönemde ihracatın çoğunun kaynağı) elde edilen gelir kuzey sanayilerine yeniden dağıtıldı ve bu, önemli bir siyasi istikrarsızlık yarattı. Kongre tarife artışlarını geri çekti ve ortalama tarife oranı önümüzdeki onyıllarda kademeli olarak %62’lik zirvesinden %20’nin altına düştü.

ABD ekonomisi, bugün dünya çapındaki ekonomilerle önemli ölçüde daha fazla bağlantılıdır. ABD, 2022’de Çin’den 537 milyar dolar değerinde mal ithal etmiştir. Bunun yarısından fazlası Amerikan işletmelerinin kendi üretim süreçlerinde kullanmaya devam ettiği işletme girdileriydi -endüstriyel malzeme ve malzemeler ile sermaye malları (araçlar ve otomobil parçaları hariç).

Görünüşte, Federal Rezerv’in fiyat seviyesini sabit tuttuğunu varsayarsak, Çin’den yapılan tüm ithalatlara uygulanan %60’lık bir vergi, vergileri 200 milyar dolardan fazla artıracaktır. Bununla birlikte, %60’lık gümrük vergisi vergi gelirlerini artırmak için değil, ticareti yasaklamak için tasarlanmıştır. Dolayısıyla potansiyel vergi maliyetleri, yasaklayıcı bir tarifenin toplam ekonomik maliyetinin yalnızca buzdağının görünen kısmını göstermektedir.

Çin’den yapılan ithalat önemli ölçüde azalacaktır. Tedarik zincirleri parçalanacak, yatırım planları sekteye uğrayacak, ticaret üçüncü ülkelere kaydırılacaktır. Yasaklayıcı bir tarife, Çin ile ticaret fırsatlarında diğer ülkelerin dolduracağı bir boşluk yaratacak ve ABD’yi dışarıda bırakacaktır.

Özetle, ABD-Çin ekonomik ilişkisine yönelik düşünceli bir yaklaşım değildir. Çin ile ticareti yasaklamanın ekonomik maliyeti, Trump yönetimi altında uygulanan vergi reformlarının faydalarını azaltacak, ticari yatırımlara ve inovasyona zarar verecek ve ABD işletmelerini rekabet açısından dezavantajlı duruma sokacaktır.

ABD hükümetinin duruma göre bir hariç tutma sürecine yeniden izin vermesi durumunda, bazı şirketler yasaklayıcı tarifeden korunabilir. Ancak hükümete kazananları ve kaybedenleri seçme yeteneğinin verilmesi, nüfuz ticareti ve kayırmacılık için önemli fırsatlar yaratarak, büyük, köklü firmaları, dışlamalar için başarılı bir şekilde lobi yapmak için gerekli kaynaklara ve bağlantılara sahip olmayan daha küçük veya daha yeni firmalara göre avantajlı hale getirmektedir.

Trump’un Nefret Tarifesine geri dönme teklifi aptalcadır. Bu (teklif), ABD’li çiftçilere, üreticilere ve tüketicilere zarar verecek; tedarik zincirlerini altüst edecek ve işletmeler sonuçta ortaya çıkan parçalanmayla uğraşırken ve ABD’nin küresel sahnede giderek daha geride kaldığı bir dünya yaratırken önemli maliyetler getirecektir. Bu iğrenç bir şey olur.

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.