Üç Büyük Varlık Yöneticisine Katılım (Ayrılma)*

Büyük varlık yöneticileri (large asset managers), Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) en büyük halka açık firmalarının kurumsal yönetiminde (corporate governance of the largest United States public firms) çok büyük bir rol oynamaktadır. Üç Büyük (BlackRock, Vanguard ve State Street[1]) trilyonlarca ABD dolarlık varlığı toplu olarak yönetmekte olup, ortalama S&P 500 şirketinin yaklaşık beşte birine sahiptirler. Etkileri oy verme güçlerinin ötesine geçmektedir: Üç Büyük, portföy şirketleri ile yönetim kurulu çeşitliliği, yönetici maaşları ve sürdürülebilirlik gibi konularda iletişim kurmaktadır. Ancak, etkileşime girecek şirketleri nasıl seçtikleri ve bu etkileşimlerin ne gibi ekonomik etkileri olduğu hakkında şaşırtıcı derecede az şey bilinmektedir.

Yeni bir makalede, bu Üç Büyük’ün, iş yaptıkları portföy şirketlerine ilişkin son verilerini takip eden bir veri seti derlenmiştir. Makalenin önemli bir katkısı, bu yeni bilgilerin portföy şirketi katılımının (engagement) belirleyicilerini ve sonuçlarını analiz etmek için kullanılmasıdır. Bilindiği kadarıyla anılan çalışma, yalnızca seçilmiş hikâyeler yerine Üç Büyük katılım verilerinin tamamını kullanan ilk akademik analizdir.

Makalede üç araştırma sorusu ele alınıyor. İlk olarak, Üç Büyük’ün katılım hedeflerini açıklamasına piyasa tepkilerini ölçmek için bir olay çalışması yaklaşımı kullanılıyor. Yatırımcılar katılımı zayıf kurumsal yönetimin bir işareti olarak algılarsa, hedeflenen portföy şirketlerinin negatif anormal getiriler sergilemesi beklenir. Tersine, eğer katılım daha iyi kurumsal yönetişime yol açıyorsa, pozitif anormal getiriler beklenebilir. İkinci olarak, Üç Büyük anlaşmanın müşterileri için makul bir şekilde değer yaratıp yaratmadığı inceleniyor. Varlık yöneticilerinin müşterilerine karşı güvene dayalı yükümlülükleri bulunmaktadır. Portföy şirketlerini müşterilerinin portföy değerini düşürecek stratejiler benimsemeye zorlarlarsa yasal görevlerini ihlal etmiş olurlar. Bu nedenle Üç Büyük’ün her biri, katılım çabalarının yalnızca müşteri değeri yaratmaya odaklandığı iddia edilmektedir. Üç Büyük’ün düşük performans gösterenleri hedef olarak seçip seçmediği deneysel olarak belirleniyor. Eğer katılımın amacı yönetişimi geliştirmek olsaydı, varlık yöneticilerinin düşük finansal performansı hedeflemesi beklenirdi. Üçüncü olarak da, portföy şirketlerinde Üç Büyük yöneticilerin sözleşme sonrasında yönetime karşı oy kullanıp kullanmadıkları incelenmiştir. Sözleşmelerin finansal geride kalanlara odaklandığı ölçüde, varlık yöneticilerinin bir şirketin yönetimini onaylamadıklarını açıkladıktan sonra yönetime karşı oy kullanma olasılıklarının daha yüksek olması beklenebilir. Ayrıca firmaların Üç Büyük varlık yöneticileri tarafından görevlendirildikten sonra temel kurumsal yönetim uygulamalarını değiştirip değiştirmedikleri de analiz ediliyor.

Makaledeki bulgular, Üç Büyük anlaşmanın, varlık yöneticilerinin anlaşmaya varılan şirketlerin listesini yayınladığı tarihte hedeflenen firmaların değeri üzerinde ekonomik açıdan anlamlı bir etkiye sahip olmadığını göstermektedir. Bağlı firmalar bu tarihlerde negatif anormal getiriler sergiliyor, ancak bu kayıplar çok küçük (10-50 baz puan), geçici ve Üç Büyük’ten yalnızca ikisi için önemlidir. Bu sonuç, sözleşmelerin zayıf kurumsal yönetişimin güvenilir bir sinyali olduğu düşüncesiyle tutarlı değildir ve bunun yerine yatırımcıların, sözleşmelerin bir firmanın faaliyetleri hakkında önemli yeni bilgiler ortaya çıkardığına inanmadıklarını ileri sürmektedir.

Daha sonra, Üç Büyük’ün etkileşimde bulunacağı şirket seçimini değerlendirirken, varlık yöneticilerinin müşterileri için finansal değere odaklandıkları yönündeki iddialara ilişkin olarak çok az destek bulunuyor. Bir portföy şirketinin finansal performansı ile BlackRock, Vanguard veya State Street tarafından hedef alınma olasılığı arasında anlamlı bir korelasyon yoktur. Bunun yerine, katılım kararı büyük ölçüde varlık yöneticisinin portföy şirketi üzerindeki nüfuzunun ve portföy şirketi üzerindeki etkisinin bir fonksiyonu gibi görünmekteyken; yöneticinin sahip olduğu şirket özsermayesi yüzdesi ise nüfuz için bir temsil görevi görmekte ve yöneticinin portföyünün firma tarafından temsil edilen yüzdesi maruz kalma için bir temsil görevi görmektedir. Bir firmanın finansal getirileri ile katılım olasılığı arasındaki bağlantı eksikliği, firmanın finansallarını ve Üç Büyük’ün yatırım yönetimi politikalarında bahsedilen çeşitli kurumsal yönetim göstergeleri kontrol edildiğinde devam eder. Bu nedenle, Üç Büyük’ün sözleşmeleri, güvene dayalı görevleri olduğu ve bu yöneticilerin beyan ettiği politikaların gerektirdiği şekilde finansal performansa odaklanmış görünmektedir.

Makale yazarlarınca, Üç Büyük yatırım yönetimi politikalarına ve personelle olan kapsamlı gayrı resmi etkileşimlere dayanarak, Üç Büyük’ün yönetim ekiplerinin yeterli sayıda personele sahip olmaması nedeniyle, görevlerde değer temelli bir yaklaşım izlemediğine inanılmaktadır. Üç Büyük’ün en büyüğü olan BlackRock’un, ABD’de portföy şirketlerini izleyen ve katılım hedeflerini seçen yalnızca bir düzine kadar kişiye sahip olduğu bildiriliyor. BlackRock’un her yıl binlerce portföy şirketiyle iletişim kurduğu göz önüne alındığında, bu çok çarpıcıdır. Bilgili taraflarla yapılan görüşmeler, Vanguard ve State Street’teki katılım ekiplerinin de benzer şekilde küçük olduğunu gösteriyor. Bu büyüklükteki ekiplerin Üç Büyük’ün portföy şirketlerinin kurumsal yönetim karmaşıklıklarını anlayabilmesi ve ardından en kötü performans gösterenleri seçebilmesi inanılır gibi değildir. Üstelik bu varlık yöneticilerindeki yatırım ekiplerinin görev ekiplerinden ayrı olduğu bildirilmektedir. Bu ekipler arasındaki iletişim açıkça gelişebilir. Ayrıca, makale yazarlarına sözleşme ekibinin “başarısının” mutlaka firma performansındaki iyileşme olarak ölçülmediği söylenmiştir.

Son olarak, Üç Büyük’ün portföy şirketlerinde onlarla ilişki kurduktan sonra yönetime karşı oy kullanma ihtimalinin daha yüksek olmadığı görülmüştür. Bu nedenle, anılan çalışmada, Üç Büyük’ün angajman hedeflerini cezalandırdığına dair hiçbir kanıt bulanamamıştır. Yazarlar bunu, Üç Büyük personelinin, yönetim ile formalite gereği yapılan iletişimden sonra bir anlaşmanın başarılı olduğunu düşündüğü şeklinde yorumlamaktadır. Bu, Üç Büyük’ün bir sözleşmeden sonra neden yönetime karşı oy kullanmadığını açıklayabilir. Üç Büyüklerin oy vermesinin ötesinde, katılımın portföy şirketlerinde kurumsal yönetim üzerinde herhangi bir etkisi olduğu da tespit edilememiştir. Bu nedenle katılım, varlık yöneticilerinin oy verme davranışlarını ya da portföy şirketlerinin kurumsal yönetim uygulamalarını değiştirmiyor gibi görünmektedir.

Makaledeki sonuçlar, kurumsal yatırımcıların kurumsal yönetim üzerinde olumlu bir etkiye sahip olamayacağını veya hatta onların taahhütlerinin müşterilerin servetini en üst düzeye çıkarmayı amaçlayamayacağını ima etmediğini vurguluyor. Bunun yerine, analiz şu anda yürütülmekte olan Üç Büyük katılımın bir açıklamasıdır. Hiçbir şey BlackRock’un ABD’deki katılım ekibini 15 kişiden daha fazlasına genişletmesini engelleyemez. Makale yazarları, Üç Büyük’ün kurumsal yönetime veya portföy firmalarıyla olan ilişkilere katılımının optimal kapsamı konusunda herhangi bir görüşe sahip olmadıklarını ifade etmişlerdir. Ancak bu analiz, mevcut katılım uygulamalarının düşük performans gösteren firmaları hedeflemeye veya müşterileri için değeri maksimuma çıkarmaya odaklanmadığı fikrine güçlü deneye dayalı destek sağlamaktadır.

[1] Bkz. “Yavuz Akbulak, Küresel Yatırım Yönetimi İlkeleri-2023: (Dünyanın En Büyük Varlık Yönetimi Şirketi) BlackRock, Legal Blog (çeviri), 16 Ocak 2023”; “Yavuz Akbulak, Dev Varlık Yöneticileri, Üç Büyükler ve Endeks Yatırımı, Leges Arabuluculuk (çeviri)”

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.