‘Vergi Reformu’: Ukrayna’nın Şimdi ve Savaş Sonrası Ekonomik Sıhhatinin Anahtarı

Avrupa Konseyi, Ukrayna’nın Avrupa Birliği (AB) üyelik başvurusunun durumunu görüşmek üzere bu hafta toplanacaktır. Bazı AB Üyesi Devletler, AB fonlarının yolsuzlukla bilinen eski bir Sovyet ülkesinde düzgün bir şekilde kullanılacağından şüphe ederken, diğerleri Ukrayna’nın AB üyeliğinin AB parasına erişimleri üzerindeki etkisinden endişe duyuyor. Bu kaygılara somut çözümler getirilmediği takdirde Ukrayna’nın AB üyelik hedefi AB genelinde kamuoyunun tepkisiyle karşı karşıya kalabilir.

Peki, Ukraynalı ve AB politika yapıcıları Ukrayna ekonomisini savaş sırasında ve özellikle savaş sonrasında başarıya giden yola koymak için savaş zamanı finansmanına ilişkin hangi tarihi dersleri öğrenebilirler?

1. Savaşlar Nasıl Finanse Ediliyor?

Hükümetler uzun vadeli savaşları finanse etmek için dört temel yöntem kullandı:

  • Mevcut vergi oranlarının yükseltilmesi veya yeni vergilerin uygulanması;
  • Savaş tahvilleri çıkarılması veya satılması yoluyla borç finansmanı;
  • Savunma dışı harcamaların azaltılması,
  • Para basılması veya savaştan etkili bir şekilde para kazanılması[1].

Çoğu hükümet bu dördünün birleşimine güvenmiştir. Ukrayna çoğunlukla ilk adım olan vergileri artırmaktan kaçınmış ve borçlanmaya, savunma dışı harcamaları kısmaya ve para basmaya bel bağlamıştır. Farkı müttefiklerden gelen finansal yardım yaratmıştır.

2. Ukrayna Neyi Doğru Yaptı?

Ukrayna düşük oranlı gelir vergilerini korumakta haklıydı. Avrupa tarihi, savaşların artan oranlı vergi sistemleri için bir katalizör olduğunu göstermektedir. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı’nda mütevazı, çoğunlukla tek haneli gelir vergileri yüksek oranda artan oranlı vergi rejimlerine dönüştürüldü. İkinci Dünya Savaşı’nda ise, alt ve orta sınıf işçilerin sisteme dâhil edilmesiyle bu artan oranlı “sınıf vergileri”ni “toplu vergiler”e (class taxes into mass taxes) dönüştürüldü. Savaştan sonra birçok Avrupa ülkesi, savaş zamanı borçlarını ödemek yerine, büyüyen refah devletini finanse etmek için bu yüksek vergileri sürdürdü.

Ukrayna savaş zamanı kârlarını vergilendirmekten akıllıca kaçındı. Her iki dünya savaşı sırasında da birçok ülke, hükümet sözleşmelerinden ve savaş zamanı üretiminden kazanılan “fazla” kârları (excess profits) elde etmek için işletmelere “savaş zamanı kârları” vergileri (wartime profits taxes) uyguladı. Ancak bu vergiler yenilikçiliği bastırdı ve “aşırı” kârları (excess profits) en aza indirmek için gereksiz işletme harcamalarına yol açtı.

Enflasyon savaşın kaçınılmaz bir sonucudur ve barış zamanında bu ekonomiden kurtulmak zordur. Çoğu ülke, ücret ve fiyat kontrolleri uygulayarak savaş zamanı enflasyonunu durdurmaya çalışmış; neyse ki Ukrayna bu tür önlemlerden kaçınmıştır. Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası toparlanması, ülkeler komuta ve kontrol rejimlerini gevşetinceye kadar başlamamıştır. Ve Ukrayna’da enflasyon ılımlı seyrediyor; Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund-IMF), enflasyonun bu yıl %18’in altına düşeceğini ve gelecek yıl yaklaşık %13’e düşeceğini söylemektedir.

3. Ukrayna Neyi Yanlış Anladı?

Ukrayna’nın borcunun gayrisafi yurtiçi hâsılaya (GSYH) oranı hızla yükseldi ve bunun büyük bir kısmı diğer ülkelere veya bankalara borçluydu. Savaş zamanındaki büyük borçlar vatandaşlara yük oluşturabilir ve savaş sonrası ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. Bir anlatıma göre, İkinci Dünya Savaşı Britanya’yı “dünya tarihinin en büyük borçlusu” (the greatest debtor in the history of the world) haline getirdi ve Almanya’nın borcu milli gelirinin dört katıydı. Savaşın amacı bir ülkenin egemenliğini korumaktır ama dışarıdan borç almak o egemenliği zayıflatır.

Donör ülkeler Ukrayna’ya daha fazla borç vermekten kaçınmalı, bu da Ukrayna’nın savaş sonrası toparlanmasını yavaşlatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Hibeler daha iyi bir seçenektir.

Ukrayna, hükümeti finanse etmek için “savaş tahvilleri”ni (war bonds) yeterince kullanmıyor. Vatandaşlarından ve eski vatandaşlarından fon toplamak için büyük bir kampanya başlatmayı düşünmelidir.

4. Marshall Planından Dersler

İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Marshall Planı, savaştan sonra Avrupa’nın yeniden inşası için sıklıkla itibar edilir. Ancak araştırmalar, Marshall Planı’nın etkisinin birçok Amerikalı ve Avrupalıya öğretilenlerden çok daha incelikli olduğunu göstermektedir.

Avrupa’da savaş sonrası yeniden yapılanmaların çoğu kendi kendini finanse etmiştir. Avrupa’nın karşılaştığı sorun, enflasyon ve fiyat kontrollerinin üretimi caydırması, karaborsa yaratması ve gıda ile temel mallarda kitlesel kıtlığa yol açmasıydı. Marshall Planı fonlarının yaptığı şey, hükümetlere ekonomik aktiviteyi felce uğratan fiyat ve ücret kontrollerini kaldırmak için ihtiyaç duyulan likiditeyi sağlamaktı.

Üstelik Marshall Planı hibeleri mütevazıydı ve dört yıl süreyle sınırlıydı. Çoğu ülkede yardım, GSYH’nin kabaca %2,5’ini oluşturuyordu ve ticaretin serbestleştirilmesi ve ekonomik bütünleşmesine bağlıydı. ABD parasal ve mali hedefleri uygulamakta zorlandı, ancak açık pazarları ve ticareti teşvik etmenin Avrupa’nın toparlanması için daha önemli olduğu ortaya çıktı.

AB’den alınacak dersler, Ukrayna’nın toparlanmasını mikro düzeyde yönetmek değil, savaş sonrası mali yardımın süresini sınırlamaktır. Ukrayna’nın basit ve rekabetçi bir vergi sistemi üzerine kurulu işleyen bir piyasa ekonomisi yaratması için ulaşılabilir hedefler belirlemelidir.

5. Ukrayna Ne Yapmalıdır?

Ukrayna acil mali yükleri ele alırken toparlanmaya da hazırlanmalıdır; çünkü savaşın gerçek maliyeti, ateş kesildiğinde sona ermiyor. Yeniden yapılanma, yaralı gazilerin bakımı, gazilerin işgücüne entegrasyonu ve mültecilere yardım edilmesinin önemli maliyetleri olacaktır. Bu maliyetleri ödemek, büyüyen ve canlı bir ekonomiyi gerektirecektir.

Ukrayna büyümeyi, rekabet gücünü ve daha yüksek yaşam standartlarını gelirleri en üst düzeye çıkarmanın önüne koymalıdır. Yani özel sektörün büyümesini kamu sektörünün ihtiyaçlarının önüne koymalıdır. Bu, IMF ve diğer uluslararası kuruluşların, ekonomik büyüme yerine “kaynak seferberliği”ne (resource mobilization) öncelik veren tavsiyelerinin göz ardı edilmesi anlamına geliyor.

Bulgaristan, Estonya, Letonya ve Slovakya gibi ülkelerin öncülüğünü yaptığı çeşitli sabit vergi modelleri, Ukrayna’nın ihtiyaçlarına Batı Avrupa vergi sistemlerinden daha uygundur. Bu vergi sistemleri basit ve hem yönetilmesi hem de bunlara uyulması kolay olduğundan, yolsuzluk fırsatlarını en aza indirir, ticareti ve kaçakçılığı etkiler. Aynı zamanda büyüme yanlısıdırlar.

Ukrayna şu anda, 10-10-10 reform planı olarak adlandırılan, Bulgar sabit vergisini örnek alan bir plan üzerinde düşünüyor. Önerilen rejim, %10 oranında kişisel gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma değer vergisi uygulayacaktır. Ekonomist Simeon Djankov’a göre, Bulgar sabit vergisi kayıt dışı ekonomiyi üçte iki oranında küçültmüş, vergi sistemini daha adil hale getirmiş ve yönetimi kolaylaştırmıştır.

Ukrayna, Polonya’nın uygulama sürecinde olduğu Estonya dağıtılan kâr vergisini de dikkate alabilir. Her iki yaklaşım da Ukrayna’nın karşılaştığı karmaşık zorlukları çözebilir. Bu basitleştirilmiş vergi sistemleri, girişimciliği, sermaye yatırımını ve yenilikçiliği ödüllendirerek Ukrayna ekonomisini güçlendirecektir.

Ne yazık ki Ukrayna, savaş zamanlarında zor mali dengeler kuran ilk Avrupa ülkesi değildir. Ancak devlet gelirlerini artırmanın ve ekonomik büyümeyi teşvik etmenin daha iyi ve daha kötü yolları vardır. Eğer Ukrayna savaşı kazanacak ve gelecekte Avrupa Birliği’ne katkıda bulunacak bir üye olarak gelişecekse, yolsuzluk fırsatlarını azaltmak, yatırımları artırmak ve savaş sonrası toparlanma için istikrarlı bir hükümet geliri oluşturmak için büyüme yanlısı bir vergi reformu şarttır.

[1] Bu metnin İngilizcesi şöyledir: [“Raising current tax rates or implementing new taxes; Debt financing through borrowing or selling war bonds; Reducing non-defense spending; Printing money, or effectively monetizing the war”]

1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.