Yaptırım uygulanan bir kuruluş veya birey ile iş yapmak, para cezası ve itibar zedelenmesi riskini göze almanın mükemmel bir yoludur. Ancak olası bir üçüncü tarafın veya müşterinin yaptırım uygulanıp uygulanmadığını anlamak söylendiği kadar kolay değildir.
Potansiyel bir üçüncü tarafa veya müşteriye yaptırım uygulanıp uygulanmadığını yanıtlamak basit bir teklif gibi görünebilir. Ve çoğu zaman sonuçlar açık ve nettir. Ancak her yaptırım raporunu ayrıştırmak o kadar kolay değildir.
Birincisi, yaptırımlara her hafta ekleme yapılır veya değiştirilir ve yaptırımların temeli, örneğin Nisan 2024’ün sonlarında imzalanan ve mevcut yaptırımları oluşturup değiştiren bir dış yardım yasa tasarısı gibi tamamen değişebilir.
İstikrar zamanlarında bile yaptırımlara ayak uydurmak zorlu bir iştir. Ancak para cezaları, davalar ve üretkenlik kaybı risklerinden kaçınmak istiyorlarsa bu, şirketlerin tanışması gereken bir şeydir; terör örgütlerine, zalim rejimlere veya insan haklarına yönelik zulümlere yanlışlıkla fon sağlanması riskinden bahsetmeye bile gerek yoktur. Ancak ortak isme sahip bir kişi kadar basit bir şey, durum tespiti raporuna belirsizlik katabilir.
1. Yaptırım taramasına ilişkin standartlar [standards for sanctions screening]
Çoğu zaman ilk adım bir tarama yapmak ve muhtemelen gelişmiş bir durum tespiti raporu (due diligence report) hazırlamaktır (isim, ülke vb. hakkında temel verilere sahip olduğunuzu varsayarsak). Yaptırımlara yönelik bu tür kontrollerin yapılması temel standart haline gelmiştir. Birçok devlet kurumunun yıllar içinde söylediği gibi uyum programı genelinde risk temelli bir yaklaşım kullanılmalıdır.
Öğle yemeği servisi yapan yerel şirket muhtemelen düşük riskli bir kuruluştur ve derinlemesine bir araştırma aşırıya kaçar. Ancak zamanınız ve kaynaklarınız varsa, şirketin ve sahiplerinin adlarını bir yaptırım ekranından geçirmek yine de iyi bir fikirdir. Pek çok şirket, iş yaptıkları her şirket ve birey üzerinde en azından temel yaptırım kontrolleri yapmayı tercih etmektedir. Bu kontroller, toplu olarak satın alındığında genellikle arama başına yalnızca birkaç senttir; hatta bir şirketin birden fazla devlet veri tabanını aramaya zamanı varsa ücretsizdir.
Bu taramalar genellikle bir varlığın veya kişinin adının aranabilir bir veri tabanına konulmasıyla yapılır ve bir aramanın temel dayanağı basit olsa da sonuçların yorumlanması zor olabilir.
Sonuçlar aşağıdakiler de dâhil olmak üzere çeşitli nedenlerden dolayı sonuçsuz olabilir:
- Yaygın bir isim (George Smith, Amir Mohammed, Zhang Wei);
- Açık ikincil tanımlayıcıların eksikliği (ülke, adres, doğum tarihi, tescil numarası);
- Gerçek varlığın kendisine değil, bir ana şirkete, bağlı kuruluşa, ortak girişime veya sahibine isabet etmesi (hit on a parent company, subsidiary, joint venture or owner but not on the actual entity itself);
- Devlete ait bir kuruluşun parçası olma (part of a state-owned entity);
- Yıllar önce uygulanan ve sonradan kaldırılan yaptırımlar (sanctions from years ago that have since been removed),
- Yaptırımların niteliğine ilişkin belirsiz ayrıntılar (unclear details on the nature of sanctions).
Bir şirket veya birey üzerinde geçerli bir isabet olsa bile, bu bulgunun nasıl ele alınacağı ve bunun şirketiniz için ne anlama geldiği yoruma bağlı olabilir. Birçok şirket bu riske karşı koymak için, potansiyel isabet potansiyeli olan kuruluşlar üzerinde özel araştırmalar yürütür.
Örneğin, bir anahtar sahibi bir noktada yaptırıma tabi tutulmuşsa ancak daha sonra bu unvandan çıkarılmışsa, önceki statüsü sizinle çalışmanızı engelliyor mu? Belki yasal bir yasak yoktur ancak şirket politikasının incelenmesi sonucunda, potansiyel ilişkiyle ilerlemek için açık bir dur işareti olabilir. Kısa cevap, risk tabanlı bir yaklaşım kullanmanın bu tür kararları yönlendirebilmek ve kuruluşunuzun herhangi bir yasal uyum veya düzenleyici sorundan uzak durmasına yardımcı olmak için kritik öneme sahip olmasıdır.
2. Yaygın isimler (common names): Karşılaştığım kişi bu mu?
İkincil tanımlayıcıları (secondary identifiers) ele alalım. Bu, doğum tarihi, kimlik numarası, doğduğu/ikamet ettiği ülke, iş adresi, fotoğraf, göbek adı ve benzeri türde veriler olabilir. Burada coğrafi ve kültürel farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Örneğin Çin’de bir kişinin soyadı genellikle önce gelir. Bazı Arap kültürlerinde isimler beş farklı bölümden oluşabilir: unvan, verilen ad, bin veya ibn, babanın adı ve aile adı. Adlandırma kurallarındaki ince ayrımları anlayamamak, bir kişiyi kendi adıyla eşleştirmeyi özellikle zorlaştırabilir.
3. Peki ya çalışmak istediğimiz varlık doğrudan yaptırıma tabi değil de başka bir varlığın parçasıysa?
Mülkiyet/Sahiplik yapıları her yaptırım veritabanının bir parçası değildir. Bu yaptırım veritabanları genellikle yaptırımların niteliği (ve bazen nedeni) ile birlikte adlar ve tanımlayıcıların bir koleksiyonu olabilir. Kuruluşlar, yaptırım uygulanan kuruluşlarla olan yüksek profilli bağlantıları nedeniyle listede olabilir, ancak daha karmaşık veya azınlık sahipliklerinin yorumlanması zor olabilir.
Örneğin, şirketiniz ‘Global Inc.’ ile çalışmak istiyorsa ve ‘Global Inc.’in %50’si BU Holdings’e aitse ve BU Holdings’in %20’si Christopher Sindik’e aitse, Christopher Sindik’in Amerika Birleşik Devletleri Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi’nin (Office of Foreign Assets Control-OFAC) özel olarak belirlenmiş vatandaşlar (specially designated nationals) listesi kapsamında olup olmaması önemli midir? 10 yıl önce listede olup 2017 yılında listeden çıkarılsaydı bu durum değişir miydi?
(Bu soruların her ikisinin de kısa cevabı evettir.)
4. Potansiyel bir müşteri veya üçüncü taraf bir noktada yaptırım listesinde yer almış ancak daha sonra listeden çıkarılmışsa ne olur?
Daha önce yaptırım uygulanan bir kuruluş ile ortaklık kurabileceğinizi bilmek harika bir duygu olmasa da, gerçek anlamda bir kaldırma, yaptırımın artık geçerli olmadığı anlamına gelir. Ancak mevcut bir yaptırımın bulunmaması, riskin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir.
Bir ortak veya müşteriyle iş yapmak için kırmızı veya yeşil ışık olarak yaptırımlara yönelik ikili bir yaklaşım, bir kuruluşun risk yaklaşımı açısından ölümcül olabilir. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, önceden yaptırım uygulanan bir kuruluşla olan ilişki, muaf tutulsa da, diğer operasyonel ve itibar risklerine ilişkin büyük, gerçek ve hızlı hareket eden endişeler ortaya çıkarabilir.
Yönetim kurulu, kamuoyu, medya kuruluşları ve hissedarlar daha önce yaptırım uygulanan bir kişi veya şirketle çalışmak konusunda ne düşünürdü? Kamuoyu mahkemesi hukuk mahkemesinden daha hızlı hareket eder ki; bu nedenle pragmatik bir bakış açısıyla, söz konusu kuruluşun neden başlangıçta yaptırımlar listesine alındığını ve neden kaldırıldığını anlamak önemlidir.
Buna ek olarak, bir kuruluşa yaptırım uygulandığında, genellikle tek bir ülke tarafından değil, dünya çapında farklı inceleme ve tanım derecelerine sahip çeşitli kurumların bir araya gelmesiyle yaptırım uygulanır. Yaptırım listelerinden bazılarının dışında kalabilirler ancak diğerlerinde oyalanabilirler.
5. Kişi veya şirket kapsamlı yaptırımların olduğu bir ülkede faaliyet gösteriyorsa; bu bir sorun mu?
ABD Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi’nin aktif yaptırım programları listesinde[1] “Yaptırım Programları ve Ülke Bilgileri” başlığı altında ‘38’ aktif liste yer almaktadır. Bunların çoğu, düzinelerce ülkede belirli faaliyetlere veya endüstrilere yönelik genel yaptırımlar ile ilgilidir. Peki, bu Somali’de, Venezuela’da, Yemen’de, Etiyopya’da hiçbir şirket ile çalışamayacağınız anlamına mı gelir?
Yaptırımların inceliklerini ve şirketinizin ve üçüncü taraflarınızın ülkelerde yapacağı çalışmaları bilmek, kuruluşunuzun bu tür yaptırımlar ve kuruluşlarla başa çıkma konusunda kararlar almasına yardımcı olabilir. Genellikle bu genel yaptırımlar sektör bazlı yaptırımlar olabilir ve dünyadaki bir coğrafi bölgedeki tüm sektörlere odaklanabilir. Anlaşmayı bozucu olmasa da şirketiniz, bu yaptırımların kapsamına girip girmediğini ve bu tanımlanan kuruluşlarla bir ilişkinin kuruluşunuzu nasıl etkileyeceğini görmek için hizmetlerin ve ürünlerin (ve üçüncü taraflarınkilerin) doğasından tam olarak haberdar olmalıdır.
[1] <https://ofac.treasury.gov/sanctions-programs-and-country-information>
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.