Giriş
Yasadışı göç, hem göçmenler hem de ev sahibi ülkeler için derin etkileri olan, küresel olarak tartışmalı bir konu olarak duruyor. Yasadışı göç, başta Avrupa ve Kuzey Amerika olmak üzere kıtalar arasında acil bir sorun haline gelmiştir. Göçün kendisi insan hareketliliğinin doğal bir yönü olsa da, bireylerin ülkelere izinsiz girişi, göç alan ülkeler için önemli zorluklar oluşturmaktadır. Son yıllarda yasa dışı göç ile ilgili tartışmalar yoğunlaşmış olup; göçün savunucuları insani kaygılar ve ekonomik faydaları savunurken, muhalifler bu hadisenin ulusal güvenlik, ekonomi ve sosyal uyum üzerindeki olumsuz etkilerini vurgulamaktadırlar. Bu yazıda, yasadışı göçün çok yönlü sonuçlarını ele alıyor ve bunun çeşitli ülkeler ve daha geniş küresel manzara üzerindeki etkileri ile Avrupa ve Kuzey Amerika’daki yasadışı göçün karmaşıklıkları incelenmektedir.
1. Yasadışı Göçü Anlamak
Yasadışı göç, bireylerin resmi göç kanallarını ve belgeleme prosedürlerini atlayarak yabancı bir ülkeye izinsiz girişini ifade eder. Yoksulluk, siyasi istikrarsızlık, çatışmalar ve çevresel felaketler gibi itici faktörler genellikle bireyleri daha gelişmiş ülkelere sığınmaya veya bu ülkelerde daha iyi fırsatlar aramaya itmektedir. Ancak yasadışı göçteki artış, hedef ülkeler için kaynakların kısıtlı olmasından kültürel asimilasyon sorunlarına kadar önemli zorluklara yol açmaktadır.
2. Avrupa’nın Göçle Mücadelesi
Avrupa, onlarca yıldır, özellikle Orta Doğu, Afrika ve Güney Asya’daki çatışmaların yoğun olduğu bölgelerden gelen yasadışı göç dalgalarıyla boğuşmaktadır. Yunanistan, İtalya ve İspanya gibi ülkeler, Kuzey Afrika ve Orta Doğu’ya olan coğrafi yakınlıkları nedeniyle öncelikli giriş noktaları olarak hizmet vermektedir. Avrupa Birliği’nin (AB) tutarlı göç politikalarını uygulayamaması, AB üyesi ülkeler arasında yük paylaşımında eşitsizliklere yol açarak blok içindeki gerilimleri artırmıştır.
Dahası, Avrupa genelinde aşırı sağ ve göçmenlik karşıtı duyguların yükselişi, yasadışı göçün kültürel ve ekonomik etkilerine ilişkin artan endişeleri yansıtmaktadır. Macaristan ve Polonya gibi ülkeler belgesiz göçmenleri caydırmak için sıkı önlemler alırken, diğerleri aşırı kalabalık mülteci kamplarıyla ve entegrasyon zorluklarıyla başa çıkmakta zorlanmaktadırlar. Göçmen akını aynı zamanda sosyal hizmetleri de zorlamış ve radikalleşmiş kişiler tarafından gerçekleştirilen terör saldırılarında da görüldüğü gibi güvenlik kaygılarını artırmıştır.
3. Kuzey Amerika’nın İkilemi
Kuzey Amerika’da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Kanada, başta Meksika ve Orta Amerika olmak üzere Latin Amerika ülkelerinden gelen yasadışı göçle boğuşmaktadır. Sınır güvenliğini güçlendirme ve göçmenlik reformlarını uygulama çabalarına rağmen, ABD-Meksika sınırının geçirgen doğası, iş fırsatları ve sığınma arayan belgesiz göçmenlerin ülkeye girişini kolaylaştırmaktadır. ABD-Meksika sınırında aşırı kalabalık gözaltı merkezleri ve aile ayrılıklarıyla belirginleşen insani kriz, göçmenlik uygulamalarının ve insani yükümlülüklerin karmaşıklığını vurgulamaktadır.
Kanada, mültecilere karşı nispeten hoşgörülü olmasına karşın, sığınma taleplerini yönetme ve sınırları ötesinde insan kaçakçılığını önleme konusunda zorluklarla karşı karşıyadır. Göçmen emeğinin sömürülmesi ve kamu hizmetleri üzerindeki baskı, temel endişeler olmaya devam etmekte ve bu da kapsamlı göçmenlik reformları ve sınır gözetiminin artırılması yönünde çağrılara yol açmaktadır.
4. Ev Sahibi Ülkeler Üzerindeki Etki
Kontrolsüz yasadışı göçmen akını, ev sahibi ülkelerin sağlık, eğitim, barınma ve kolluk kuvvetleri de dâhil olmak üzere kaynaklarını zorlamaktadır. Dahası, belgesiz göçmenler genellikle düşük ücretli sektörlerde çalışmakta, yerli işçilerle rekabet etmekte ve ücretleri düşürmektedir. Bu ekonomik sıkıntı özellikle tarım, inşaat ve konaklama gibi belgesiz emeğin yaygın olduğu sektörlerde belirgindir.
Topluluklar kültürel farklılıklarla, dil engelleriyle ve ulusal kimliğe yönelik algılanan tehditlerle boğuştukça sosyal gerilimler de artmaktadır. Göçmenleri hedef alan yabancı düşmanlığı ve nefret suçları, demografik değişimlere tepki olarak artmış, kutuplaşmayı ve toplumsal huzursuzluğu körüklemiştir. Buna ek olarak, kamu altyapısı ve sosyal hizmetler üzerindeki baskı eşitsizliği daha da artırmakta ve sosyal uyumu aşındırarak hem göçmenlerin hem de yerli nüfusun refahını baltalamaktadır.
Yasadışı göçün sonuçları siyasi ve ekonomik alanların ötesine geçerek ülkeleri ve toplulukları çeşitli düzeylerde derinden etkilemektedir. İnsani açıdan bakıldığında, güvenlik ve fırsat arayışı içinde tehlikeli yolculuklara çıkan göçmenler sıklıkla sömürü, istismar ve insan hakları ihlalleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Dahası, belgesiz bireylerin akını, alıcı topluluklardaki sağlık, eğitim ve sosyal hizmetleri zorluyor, bu da yerel halk arasında gerilime ve kızgınlığa yol açmaktadır.
Yine, ekonomik açıdan yasadışı göçün, işgücü piyasası dinamikleri, göçmenlerin beceri düzeyleri ve hükümet politikaları gibi faktörlere bağlı olarak hem olumlu hem de olumsuz etkileri olabilir. Belgesiz işçiler belirli endüstrilere katkıda bulunup işgücü açığını kapatabilirken, aynı zamanda ücretleri düşürebilir, yerli işçileri yerinden edebilir ve vergi ödemeden veya yasal koruma almadan kamu kaynaklarına yük oluşturabilirler.
Ayrıca, geçirgen sınırlar ve yetersiz göçmenlik uygulamaları suç örgütleri, insan kaçakçıları ve ulusal güvenliğe yönelik potansiyel tehditler tarafından kullanılabilecek güvenlik açıkları yarattığından, yasadışı göçün güvenlikle ilgili sonuçları da göz ardı edilemez.
Sonuç
Yasadışı göç, ulusal sınırları aşan karmaşık zorluklara neden olmakta ve bölgesel ve küresel düzeyde ortak çabalar gerektirmektedir. İnsani kaygılar, ülkeleri zulüm ve zorluklardan kaçanlara sığınma sağlamaya zorlarken, etkili sınır kontrol önlemleri ve kapsamlı göç reformları, yasadışı göçün temel nedenlerini ele almak ve olumsuz etkilerini azaltmak için hayati öneme sahiptir. Diyaloğu, işbirliğini ve dayanışmayı teşvik ederek uluslar, insan haklarını korurken ve vatandaşlarının refahını ve güvenliğini korurken göçün karmaşıklıklarıyla baş edebilirler.
Yasadışı göç, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki ülkeler için toplumları, ekonomileri ve güvenlikleri üzerinde geniş kapsamlı sonuçları olan karmaşık ve çok yönlü zorluklara yol açmaktadır. Bu konunun ele alınması, insani kaygıları dikkate alan, insan haklarına saygı duyan ve sürdürülebilir çözümleri destekleyen dengeli bir yaklaşımı gerektirmektedir. Göçmenlerin menşe ülkelerindeki yoksulluk, şiddet ve fırsat eksikliği gibi temel nedenleri ele alarak, sınır güvenliğine ve göç uygulama önlemlerine yatırım yaparak ve adil ve hakkaniyetli göç politikaları uygulayarak ülkeler, bir yandan yasadışı göçü yönetmeye yönelik çalışırken bir yandan da şefkat, kapsayıcılık ve hukukun üstünlüğüne saygı duymaya çalışabilirler.
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu [merhume Anası (1947-10 Temmuz 2023) Erzurum/Aşkale; merhum Babası ise Ardahan/Çıldır yöresindendir]. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte);
Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte) başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003), Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004) ile Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II, Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021), Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021), Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021), Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022), Ticari Mevzuat Notları (2022), Bilimsel Araştırmalar (2022), Hukuki İncelemeler (2023), Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024), Hukuka Giriş (2024) başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 2 bin 500’ü aşan Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.