“Yeşil” tahviller (green bonds), ihraç eden tarafından bu şekilde etiketlenir çünkü gelirler çevre dostu bir projeye yönlendirilir. Yeşil tahviller genellikle çevresel zorluklara yönelik önde gelen bir sermaye piyasası tepkisi olarak kabul edilir; etiketin (label) yirmi yıldan daha kısa bir süre önce ortaya çıkmasından bu yana dünya çapında 3 trilyon ABD dolarından fazla ihraç edilmiştir. Verimli ihraç edenler arasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve uluslararası belediyeler ve şirketler, ülkeler ve ulus üstü kuruluşlar (international municipalities and corporations, sovereigns, and supranational entities) yer almaktadır.
Piyasanın yeşil tahvil kavramına olan ilgisine rağmen, temel “gerçek” önermenin sistematik analizi çok az veya hiç yapılmamıştır: Bir yatırımcı, sıradan tahvilinin aksine, bir ihraççının yeşil tahvilini satın alarak, gerçekten de yeni bir iyiliğe katkıda bulunmakta, belirgin bir çevresel yönü olan bir faaliyeti finanse etmekte ve bu da belirgin etiketli tahvili satın almayı hak etmektedir. Aslında, yeşil tahvil piyasası ile ilgili söylemler genellikle bu önermeyi hafife almaktadır. Örneğin, Apple, Inc.’in yeşil tahvil programıyla ilgili tartışmasını ele alalım:
Apple, gezegenimizi bulduğumuzdan daha iyi bir yerde bırakmaya kararlıdır ve Yeşil Tahvillerimiz çevresel çabalarımızı ileriye taşımak için önemli bir araçtır. (Apple, Inc.)
Veya Birleşmiş Milletler (BM) İklim Hedefleri ve Çözümleri Özel Temsilcisi olarak görev yapan Michael Bloomberg:
Finans piyasaları, dünya genelinde düşük karbonlu projelere yönelik artan talebi karşılayarak iklim sorununu çözmeye yardımcı olabilir (…) Yeşil tahviller gibi yeni finansal araçlar, bu projelere daha fazla sermaye aktarılmasına yardımcı oluyor (…)
Bu bakış açılarının artık trilyonlarca doların yeşil tahvillere tahsisini etkilediği göz önüne alındığında, yeşil tahvillerin gerçekten finanse ettiği projeleri incelemek önemlidir. Gerçekten de “iklim sorununu çözme” amaçlı projelere sermaye “yönlendiriyorlar” mı? Alternatif olarak, etiket daha çok pazarı büyütmek için teşvikleri olanlar tarafından kullanılan bir pazarlama yaklaşımı mıdır?
ABD’li kurumsal ve belediye ihraççılarının geniş bir grubunun, ilk yeşil tahvillerinin gelirlerini, diğer finansman kaynaklarına dayalı olarak genellikle yaptıkları yatırımlara kıyasla nasıl kullandıkları analiz edilmiştir. Bir ihraççının ilk yeşil etiketli ihracının, yatırımcılar tarafından sonraki yeşil ihraçlara kıyasla özel incelemeye tabi tutulma olasılığı daha yüksektir ve bu nedenle güvenilir bir şekilde benzersiz bir projeyle ilişkilendirilme olasılığı daha yüksektir. Yeşil tahvilin temel yeşil amacı veya merkezi yeşil yönü ile ihraççının diğer projelerinin benzerlikleri ve farklılıkları için kapsamlı, tahvil bazında bir araştırmadan sonra (yeşil finans piyasasının jargonunu kullanmak gerekirse, tahvilin “eklenebilirliğinin” operasyonel bir ölçüsü), farklı yeşil tahvillerin eklenebilirlik derecelerinin sahiplik kalıplarını ve tahvil fiyatlarını ne ölçüde etkilediği incelenmiştir. Kısacası, çalışmada, yeşil tahvillerin sadece etiketlerinde değil, aynı zamanda gelirlerin kullanımındaki yenilik derecesinde de farklı olup olmadığı ve ardından yatırımcıların bunu ne kadar fark ettiği veya önemsediği sorulmuştur.
Yeşil tahvil gelirleri aslında nereye gidiyor? Ana bulgu, nispeten az sayıda ABD yeşil tahvilinin, ihraççı için temel yeşil yönü yeni olan projeleri desteklemek için kullanılmasıdır. Gerçekten de, çalışma örneğinde, toplam kurumsal yeşil tahvil gelirlerinin yaklaşık yüzde 30’u ve toplam belediye yeşil tahvil gelirlerinin yüzde 45’i basitçe mevcut adi borcu yeniden finanse (refinance existing ordinary debt) ediyor! Yeşil tahvil gelirlerinin küçük bir kısmı, şirketlerin yüzde 3’ü ve belediyelerin yüzde 2’si, başka bir sahibi tarafından hâlihazırda kullanımda olan yeşil varlıkları satın almak için kullanılıyor ki; bu, ekonomi çapında bir ek bileşene sahip olmayan bir faaliyettir. Geriye kalan yeşil tahvil gelirlerinin çoğu, hâlihazırda devam eden bir projeyi genişletmeye veya devam eden veya önceki projelere temel yeşil yönleri bakımından benzer olan yeni bir projeyi başlatmak için kullanılıyor. Bu tür “genişleme” projeleri (expansion projects), çalışma örneğinde toplam kurumsal yeşil tahvil gelirlerinin yüzde 32’sini ve toplam belediye yeşil tahvil gelirlerinin yüzde 26’sını oluşturuyor ve geleneksel yeşil tipteki yeni projeler, toplam kurumsal yeşil tahvil gelirlerinin yüzde 33’ünü ve toplam belediye yeşil tahvil gelirlerinin yüzde 25’ini tüketiyor. Çalışma örneğindeki yalnızca bir avuç yeşil tahvil, hem kurumsal hem de belediye ihraççıları için gelirlerin yüzde 2’sine denk geliyor ve ihraççı için yeşil yönü gerçekten yeni görünen bir projeyi finanse ediyor. Bulgular, yeşil tahvillerin sermayeyi ihraççının normunun dışında çevresel yararları olan kullanımlara yönlendirdiği görüşünü desteklemiyor.
Bu çalışma kapsamında ayrıca yatırımcıların seçebilecekleri daha fazla ve daha az ek yeşil tahviller arasında ne ölçüde ayrım yaptığı da araştırılmıştır. Aslında, yatırımcıların yeşil tahviller arasında bu şekilde ayrımcılık yaptığına dair herhangi bir kanıt bulanamamıştır: (1) daha fazla ek belediye tahvillerindeki teklif getirilerinde küçük bile olsa bir prim yoktur; (2) bir kamu şirketi daha fazla ek yeşil tahvil ihraç ettiğinde daha büyük bir borsa duyurusu etkisi yoktur; (3) yeşil tahvil endeksi sağlayıcılarının daha fazla ek yeşil tahvilleri dâhil etme olasılığı daha düşük; (4) yeşil tahvil borsada işlem gören fonlar ve yatırım fonları (green bond exchange-traded funds and mutual funds) daha fazla ek tahvillere doğru eğilim göstermez.
Çalışmadan elde edilen sonuçlar, yeşil tahvil gelirlerinin ihraççıların hâlihazırda yaptıklarına kıyasla önemli, yeni katkılara ayrıldığı yönündeki söylemlere şüphe düşürmektedir. Uygulamada, etiket, fonların her zamanki gibi işlere tahsis edildiği gerçeğinden dikkati dağıtabilir; yalnızca bu analize paralel olarak gelirlerin kullanımına yakından bakıldığında, yatırımcının ek olma kavramını tatmin edebilecek bir projeyi finanse eden yeşil bir tahvil tespit edilebilir. Sonuçların alaycı bir yorumu, yeşil tahvil piyasasının büyük ölçüde bir finansman yan gösterisi olduğudur. Daha olumlu bir yorum ise, ESG (environmental, social, and governance-çevre, sosyal ve kurumsal yönetişim) odaklı yatırımcıların, yatırımları yalnızca yeşil tahvillerle sınırlamak yerine, sıradan finansman kaynakları aracılığıyla bir ihraççının çevresel çabalarına esasen benzer destek sağlayabilecekleridir. Her iki durumda da, yeşil tahvil etiketi, fonların ihraççı için yeşil özellikleri yeni olan bir projeye yönlendirildiğine dair çok az güvence sağlar.
Yavuz Akbulak
1966 yılında, Gence-Borçalı yöresinden göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak Ardahan/Çıldır’da doğdu. 1984 yılında yapılan sınavda Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü kazandı. 1985 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümüne yatay geçiş yaptı ve 1988’de Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü birincilikle, Fakülteyi ise 11’inci olarak bitirdi.
1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Denver şehrinde yer alan ‘Spring International Language Center’da; 65’inci dönem müdavimi olarak 2008-2009 döneminde Milli Güvenlik Akademisi’nde (MGA) eğitim gördü ve MGA’dan dereceyle mezun oldu. MGA eğitimi esnasında ‘Sınır Aşan Sular Meselesi’, ‘Petrol Sorunu’ gibi önemli başlıklarda bilimsel çalışmalar yaptı.
• Türkiye’de Yatırımların ve İstihdamın Durumu ve Mevcut Ortamın İyileştirilmesine İlişkin Öneriler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü);
• Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Yaşanan Sorunlar ve Alınması Gereken Önlemler (Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Araştırma Yarışması İkincilik Ödülü, Sevinç Akbulak ile birlikte);
• Kayıp Yıllar: Türkiye’de 1980’li Yıllardan Bu Yana Kamu Borçlanma Politikaları ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (Bankalar Yeminli Murakıpları Vakfı Eser Yarışması, Övgüye Değer Ödülü, Emre Kavaklı ve Ayça Tokmak ile birlikte),
• Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler (Sevinç Akbulak ile birlikte) ve
• Türkiye’de Reel ve Mali Sektör: Genel Durum, Sorunlar ve Öneriler (Sevinç Akbulak ile birlikte)
başlıklı kitapları yayımlanmıştır.
• Anonim Şirketlerde Kâr Dağıtımı Esasları ve Yedek Akçeler (Bilgi Toplumunda Hukuk, Ünal TEKİNALP’e Armağan, Cilt I; 2003),
• Anonim Şirketlerin Halka Açılması (Muğla Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Tartışma Tebliğleri Serisi II; 2004)
ile
• Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ’a Vefa Andacı (2020), Cilt II;
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler (2021);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ’a İthafen İlmi Makaleler II (2021);
• Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler (2021);
• Ticari İşletme Hukuku Fasikülü (2022);
• Ticari Mevzuat Notları (2022);
• Bilimsel Araştırmalar (2022);
• Hukuki İncelemeler (2023);
• Prof. Dr. Saim Üstündağ Adına Seçme Yazılar (2024);
• Hukuka Giriş (2024);
• İşletme, Pazarlama ve Hukuk Yazıları (2024),
• İnterdisipliner Çalışmalar (e-Kitap, 2025)
başlıklı kitapların bazı bölümlerinin de yazarıdır.
1992 yılından beri Türkiye’de yayımlanan otuza yakın Dergi, Gazete ve Blog’da 3 bini aşkın Telif Makale ve Telif Yazı ile tamamı İngilizceden olmak üzere Türkçe Derleme ve Türkçe Çevirisi yayımlanmıştır.
1988 yılında intisap ettiği Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) uzman yardımcısı, uzman (yeterlik sınavı üçüncüsü), başuzman, daire başkanı ve başkanlık danışmanı; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı GSM 1800 Lisansları Değerleme Komisyonunda üye olarak görev yapmış, ayrıca Vergi Konseyi’nin bazı alt çalışma gruplarında (Menkul Sermaye İratları ve Değer Artış Kazançları; Kayıt Dışı Ekonomi; Özkaynakların Güçlendirilmesi) yer almış olup; halen başuzman unvanıyla SPK’da çalışmaktadır.
Hayatı dosdoğru yaşamak ve çalışkanlık vazgeçilmez ilkeleridir. Ülkesi ‘Türkiye Cumhuriyeti’ her şeyin üstündedir.